Bölüm 249: Suikast

avatar
1688 30

Lord Of Mysteries - Bölüm 249: Suikast


Çevirmen: Dnightshade

 

Eileen ağzını kapatmış, öfkeli bir şekilde büyükelçinin gülümseyen suratına bakıyordu.

Bakerland, turuncu alevlerle kaplı olan sağ elini ona doğru uzattı.

İki adım öne çıkıp elini Eileen'in derisine bastıracakmış gibi yaptı.

Bu, Eileen'a romanlardaki, kurbanının bedenine kızgın demir basan acımasız sorgucuları hatırlatmıştı.

"Hayır, güzel bir kadına karşı bu kadar vahşi olamam." Bakerland aniden elini çekip kıkırdadı.

Elini salladığında turuncu alevler uzun, kırmızı bir kırbaca dönüştü.

Kırbaç, etrafındaki havayı yakabiliyor, diken şekli alabiliyordu.

Pat!

 

 

 

 

Bakerland korkunç kırbacını Eileen'a vurdu, Eileen'in kıyafetleri anında yanmış, derisinde koyu renkli bir iz kalmıştı. Zavallı kadının yüzü acıyla buruştu.

"Seni kim gönderi?" Bakerland'in sesi bu kez oldukça nazikti.

Dudakları titreyen Eileen sonunda güçsüzce cevap verdi.

"Beni..."

Merakla kadının vereceği cevabı bekleyen Bakerland'in gözleri aniden kan çanağına dönüştü.

Olamaz! Bakerland geriye doğru sıçrayıp yere yuvarlandı.

Az önce durduğu yerde aniden bir alev yükselmişti.

Püf! Püf! Püf! Kan ve et parçaları yağmur gibi yağarken cızırtılar meydana geldi.

Parçalardan bazıları aleve düşmüş, zeminde ince bir kan izi bırakmıştı.

Bu izin bittiği yerde ise Intis Büyükelçisi Bakerland duruyordu.

Bakerland dengesini sağlayıp ayağa kalktığında Eileen'in karnının açıldığını, içinden korkunç bir sıvıyla kaplı iki kolun dışarı fırladığını gördü.

Kollar hızla karnı iterek Eileen'in karnından çıktı. Bu yaratık, kalın, kan kırmızısı bir sıvıyla kaplıydı ve yetişkin bir erkek boyutlarındaydı.

Eileen gibi normal görünen, karnında çıkıntı olmayan bir kadının bedeninde böyle bir şey sakladığını kim bilebilirdi ki!

Bu şey oraya nasıl sığabilirdi?

Bum!

O anda, Eileen'in gövdesi aniden patlamış, bedeninden kopan parçacıklar insansı bir figüre dönüşmüştü.

Figürün gerçek görünümü artık gözler önündeydi. Çok güzel bir kadın gibi görünüyordu. Üzerindeki kan kırmızısı pelerin, alevlerin aydınlığı altında açan bir çiçek gibiydi.

"Gül Piskoposu!" Bakerland, deneyimli bir istihbarat ajanı olarak karşısındaki kişinin bulunduğu seviyeyi anında anlamıştı.

Sırlar Dileyen yolu, Dizi 6, Gül Piskoposu.

Her Gül Piskoposu, et ve kan büyüsünde uzmandı!

Bu Dizideki Beyonderlar başka insanların bedenlerine saklanabilirlerdi.

Ancak onlar dışarı çıkmak istediği anda bedenin sahibi olan kişi ölürdü.

"Rab için!" Eileen'in başı son bir çığlık attıktan sonra gözlerini bir daha açmamak üzere kapattı.

Gül Piskoposu, sağ elini kaldırıp göğsüne önce yukarıdan aşağıya, sonra da sağdan sola dört kez vurdu.

Kan renginin ve alevlerin yansıdığı gözleriyle Bakerland'e bakarak aniden öne doğru bir adım attı, devasa ateş duvarını tek adımda aşmıştı. Ancak ateş ona işlemiyor gibi görünüyordu, en ufak bir hasar bile almamıştı.

Bakerland geriye doğru sendelerken tüm gücüyle bağırdı.

"Biri! Bana yardım etesin!"

En yetenekli yardımcısı Rosago ve diğer birkaç istihbarat ajanı görevde olsa da, elçilikte hala pek çok Beyonder vardı. Bunların hepsi, Loen Krallığı'nın iznini almış askeri yetkililerdi. Şu anda Bakerland'in ulaşabileceği savunma güçleri onlardı!

Biri Dizi 5, biri Dizi 6, üçü Dizi 7 seviyesindeydi ve yaklaşık 10 tane de Dizi 8 ve 8 seviyesinde olan Beyonder vardı.

Bakerland'in sesi odada güçlü bir şekilde yankılandı, ancak odanın bir milim dışına bile taşmadı. Dışarıda müzikler ve balo hala devam ediyordu.

Sanki oda, görünmez bir güç tarafından tamamen yalıtılmıştı!

"Bu..." Bakerland bağırmayı bırakıp kısık gözlerle etrafına bakmaya başladı.

Gül Piskoposu gayet sakindi, hiç acelesi yok gibi görünüyordu. "Bu senin kendi isteğinle oldu, kurallara sen karar verdin.

Korumalara seni rahatsız etmemelerini, yanına yaklaşmamalarını söyledin.

Evet... Ben yalnızca senin iradeni ve emirlerini kullanarak hafif bir çarpıtma yaptım. Bu izolasyondan kaçmak istiyorsan, önce kendini yenmen gerekiyor."

Bakerland dehşete kapılmıştı. Kuralların uyumu gibi görünen şey, aslında kuralların çarpıtılmasıydı. Otoritenin gücünü kendine hizmet eder hale getirme yeteneği, aklına başka bir Dizi ismini getirmişti.

"Yolsuzluk Baronu!" Bakerland hırladı.

Bu, Karanlık İmparator yolunun Dizi 6 iksirinin ismiydi.

"Çoban! Sen bir Çobansın!

Aurora Düzeni'nden geliyorsun? Bay A denen adam mısın?

Neden beni öldürmeye çalışıyorsun?"

Çoban bir kahkaha attı.

"Kim olduğumu bilmene gerek yok.

Rabbın hükmünü kabul et..."

Ancak henüz cümlesini tamamlayamadan bedeni kaskatı kesilmişti. Sanki eklemleri paslanmış, aniden bir kuklaya dönüşmüş gibiydi.

Bunu gören Bakerland coşkulu bir şekilde kahkaha atmaya başladı. Az önceki çaresiz bakışları anında kaybolmuştu. Sol cebinden beyaz bir mendil çıkarıp ağzının kenarını sildi.

"Benimle bu kadar uzun süre sohbet etmen harika oldu. Bana zaman kazandırdın."

O sırada büyükelçinin sol cebinden başparmak büyüklüğünde bir kafa çıktı. Bu, gözleri tamamen simsiyah olan bir kuklanın başıydı!

Çoban ağzını açtı, ancak o bir şeyler söylemeye çalışırken uzaklardan gelen tuhaf bir ses duyuldu.

"Sen..."

Durakladığında bedeni aniden tomurcuklandı, derisi koyulaşmıştı. Başında kıvrımlı, uğursuz desenleri olan iki keçi boynuzu belirdi, sırtında da kükürt kokusu yayan bir çift kanat çıkmıştı.

Çoban, aniden şeytanı andıran bir yaratığa dönmüştü.

Ancak yine de, eklemleri hala kaskatıydı. Hareketleri yavaştı, düşünceleri de hızla bulanıklaşıyordu.

"Hala Şeytan'ın gücüne sahipsin ha? Tam da bir Çoban'dan bekleneceği gibi, hadi seni Rabbına kavuşturayım." O anda, Bakerland'in sağ elinde yanan, beyaz uçlu uzun bir mızrak belirdi.

Bakerland eğilip mızrağı Çoban'a doğru atmak için hazırlandı, onu küle çevirecekti.

Komplocu yolunun Dizi 7'si Kundakçı'nın eski adı Ateş Büyücüsü'ydü!

Öhhö! Öhhö! Öhhö! Öhhö!

Ancak Bakerland hamlesini yapamadan şiddetle öksürmeye başladı, o kadar korkunç öksürüyordu ki, kalbi ve ciğerleri her an ağzından fırlayabilirmiş gibi görünüyordu. Bu nedenle elindeki alevli mızrağın da kontrolünü kaybetmişti. Yüzü kıpkırmızıydı, öksürmekten alnı sıcak sıcak terliyordu.

Düşmanı üzerindeki etkisi, elindeki mistik nesneden geliyordu. Bu sırada Çoban kukla halinden çıkmış, yeniden normale dönmüştü.

"Neden seninle öyle uzun uzun sohbet ettiğimi sanıyorsun? Şiddetli pnömoni ve öksürük nasıl hissettiriyor?" Şeytani suratın dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

Bu sözleri duyan Bakerland'in aklına, düşmanının ilk baştaki güzel, büyüleyici görünüşü geldi, "Öhhö! Öhhö. Bir hastalık!

Sen... Öhhhö! Öhhö! Öldürdün... Öhhö! Öhhö! Öhhö! Izdırap Şeytaniçesi!"

O sırada Çoban'ın figürü hızla değişmeye başladı.

"Hayır, yalnızca Aziz Tenebrous'tan bir hediye aldım."

"Komplocuların pek çok imkanı ve yöntemi olduğunu biliyorum, bu yüzden şu anda en güçlü yeteneğimi kullanacağım, seni yok yere umutlandırmak istemem."

Önünde bir kitap belirdi, yarı saydam, bulanık bir görünüme sahipti.

Kitabın sayfaları hızla dönerken şeytani surat yumuşak bir tonda devam etti, "Geldim, gördüm, kaydettim.

Kaydettiğim her şeyi, bir kez kullanabileceğim. Bu, Aziz Tenebrous'un bana öğrettiği bir yetenek. Ancak orijinal etkisinin yalnızca yarısını sağlayabiliyorum, yine de yeterli." Çoban'ın sesi derinleşti, bedeninin çevresinde, kitaptan yayılan karanlık bir girdap oluşmuştu.

Figür kısa süre içinde 2 buçuk metrelik bir deve dönüştü. Tüm bedeni buz gibi, kapkara bir zırhla kaplıydı. Gözlerinin olması gereken yerde iki parlak, kızıl leke vardı.

Kara şövalye kılıcını kaldırıp bir adım öne çıktı.

"Hayır! Neden?"

Bakerland trajik bir çığlık attı, ancak çığlığı yarıda kesilmişti, vücudundan korkunç alev parçacıkları püskürmeye başladı. Bedeni iki parçaya bölünmüştü!

Pat! Saniyeler içinde yere yığıldı. Ancak derin yarasından kan akmıyordu. Ruhu bile aşınmış ve yok olmuş gibiydi.

Bum! Bum! Bum!

Böylece vücudundan püsküren alev parçacıkları da kontrolü kaybedip patlamaya, tüm odayı korkunç bir şekilde sarsmaya başladı. Ve tam o anda, kendi iradesiyle yaratılan izolasyon da onun ölümüyle yok oldu.

Çoban hemen harekete geçti, Bakerland'in Beyonder özelliğinin ortaya çıkmasını bekleyecek vakti yoktu. Yeniden sıradan bir görünüme bürünüp ordunun özel birlikleri ve elçilik yetkilileri gelmeden duvardan atlayıp gecenin karanlığına karıştı.

 

 

 

 

Klein, elini kapı koluna koyduğu anda durakladı.

Kapıyı açmadan önce yazı tura atacaktı.

Ian gelip gitmişti, yani rüya kehaneti zaten gerçekleşmişti. Bu da, tehlikenin her an kapısına dayanabileceği anlamına geliyordu!

'Dışarıdaki ziyaretçi tehlikeyi beraberinde getirecek,' ifadesini mırıldanırken bozukluğu havaya fırlattı.

Negatif... Klein bir nebze de olsa rahatlamıştı.

Ancak elbette gardını tamamen indirmesi mümkün değildi. Büyükelçinin yanında, kehanetlerine müdahale edebilecek güçlü bir Kahin olduğunu biliyordu.

Gelen o Kahin ise, kehanetinin yanlış sonuç vermesi gayet normal olurdu!

Gri sisin üstündeki dünyaya gidecek vaktim olsaydı... Hemen Ruh Görüsünü aktif hale getirip kapının deliğinden baktı. Herhangi bir tuhaflık olmadığından emin olduğunda kapıyı açıp iki adım geri çekildi.

Siyah beyaz üniformalı Çavuş Faxine şapkasını çıkarıp ciddi bir tonda şöyle dedi, "Üst kademeler tarafından, bu gece ve yarın özellikle dikkatli olmanız gerektiğini söylemek için gönderildim. Yabancılara karşı dikkatli olun."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44224 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr