Bölüm 247: Hikayenin Tamamı

avatar
1896 32

Lord Of Mysteries - Bölüm 247: Hikayenin Tamamı


Çevirmen: Dnightshade

Aynadaki figür netti, ancak sanki az önceki kadın hiç var olmamış gibiydi.

Klein yeniden Ruh Görüsünü aktif hale getirdi ancak etrafta hiçbir şey yoktu.

Gerçekten hayalet bir kadını mı koruma olarak tuttum ben? Bu kadın hayaletten de tuhaf... En azından Ruh Görümle hayaletleri görebiliyordum... Klein elini cebine sokup Azik'in bakır düdüğüne dokundu. Düdükte herhangi bir değişiklik yoktu.

Hayalet bakır düdükten etkilenmemiş... Yaşayan ölü olabilir mi? Nasıl emin olacağım ki. Bakır düdük benimle birlikte gömülmüştü, ancak mezarlıktaki cesetlerin anormal bir tepki vermesine sebep olmamıştı... Acaba bunun sebebi, mezarlığa gömülenlerin rahipler ve piskoposlar tarafından uygun bir şekilde ölüme uğurlanmış olması olabilir mi? Düdük ne zaman işe yarıyor ne zaman yaramıyor... Bu büyükelçi meselesi biter bitmez, hala hayatta olursam mezarlığa gidip düdüğün etkilerini ve sınırlarını belirlemeye çalışacağım. Sürekli yanımda böyle bir saatli bombayla gezemem... Klein düşüncelerini toparlayıp yüzünü yıkadıktan sonra banyodan çıktı.

Gazetesini okumak için oturma odasına geçerken kapının çaldığını duydu.

Zil sesi aniden gerilmesine neden olmuştu. Cepleri gerekli malzemelerle dolu olan ceketini giyip yavaşça kapıya yaklaştı.

Önümüzdeki birkaç gün boyunca tehlike altında olacağını çok iyi biliyordu!

Kapının önüne gelip kolu tuttuğunda aniden zihninde bir görüntü belirdi.

Kızıl ay gökyüzünde, pusların arasından hafifçe parlıyordu. Sokağın iki tarafına sıralanmış zarif gaz lambaları ıslak yolları aydınlatıyordu. Üzerinde eski bir ceket olan bir oğlan kaldırımda duruyordu. Bakışları derin ve temkinliydi.

 

 

 

 

Ian Wright? Nereden çıktı şimdi? Rüya kehanetimde bu sahneyi görmemiş miydim ben? Tehlikenin başlangıcı bu an mı? Klein kapıyı açıp temkinli bir şekilde iki adım geri çekildi.

"Dedektif Moriarty," Ian kahverengi şapkasını çıkarıp eğildi, "Özür dilemeye geldim. Sizi böyle tehlikeli bir meseleye bulaştırdığım için üzgünüm."

Klein kaşlarını çattı, "Yapman gereken şey karakola gitmekti."

Ian etrafına ürkek bakışlar attıktan sonra yeniden başını eğdi.

"Mı9'dan yeni çıktım.”

Ha? Ordunun özel departmanının adı değil mi bu? Klein kenara çekilip oturma odasını işaret etti, "Belki biraz sohbet edebiliriz."

En azından beni bu duruma sokanın ne olduğunu bilmem gerek... 

Ian lafı uzatmadan içeri girip yine geçen sefer oturduğu kanepeye oturdu.

Tam söze girmek üzereyken Klein'ın sesini duydu, "Bana anlatacakların beni tehlikeye sokacaksa, bilmemeyi tercih ederim."

"Hayır, yakında her şey bitmiş olacak." Ian şu anda yaşının ötesinde bir dinginliğe sahipti.

Bu cevap Klein'ı rahatlatmıştı, "Ee, tam olarak ne oldu?"

O sırada göz kenarıyla odanın karşısındaki cumbalı pencerenin önünde bir figür belirdiğini fark etti; siyah, kabarık bir elbise, topuz yapılmış saçlar, mavi gözler, narin yüz hatları... Bu, az önce banyoda Klein'ı ziyaret eden kadındı.

Kadın, hayali bir sandalyeye oturur gibi dizlerini büküp köşeye yerleşti. Sol eliyle sağ dirseğini, sağ eliyle de yüzünü desteklemiş, ilgiyle konuşulanları dinliyor gibi görünüyordu.

Klein şaşıp kalmıştı.

O sırada Ian yumuşak bir tonda söze girdi, "Aslında, Dedektif Zreal Feysac İmparatorluğu'nun casusu. Birkaç sokak çocuğu evlat edinip onlara nasıl istihbarat toplanılacağını öğretti. Ben de o çocuklardan biriyim.”

Demek öyle... Koca bir casus komplosunun içine düşmüşüm... Klein şok olmuştu.

Ian bakışlarını kahve masasından ayırmadan devam etti, "Yaş avantajımız var, diğer insanlar bizi pek dikkate almıyor, böylece bolca işe yarar bilgi edinebiliyoruz. Iki hafta önce, Helmosuin'in yazıları ile ilgili ipuçları buldum."

"Helmosuin?” Bu isim Klein'a hiç de yabancı gelmemişti.

Ian başını kaldırıp ona baktı, "Turani von Helmosuin, İmparator Roselle'den sonraki en büyük bilim insanı, bir matematikçi, mekanikçi ve ikinci nesil fark makinesinin mucidi."

Demek o! Klein sonunda bu ismi nerden bildiğini hatırlamıştı.

Bu adam yalnızca büyük değil aynı zamanda da deli bir bilim insanıydı. İnsanların varoluşundaki doğal kusurun ancak makineler aracılığıyla düzeltilebileceğine inanıyordu. Sanki tek enerji kaynağı oymuş gibi, şeker yemeye bayılıyordu. Üçüncü nesil bir fark makinesini araştırırken gizemli bir şekilde kaybolmuştu ve her ülkenin bulmaya çalıştığı önemli bir figürdü.

"Helmosuin'in yazıları? Yazılarda üçüncü nesil fark makinelerinden bahsetmiş mi?" Diye sordu Klein merakla.

Fark makinesi, hesaplama için kullanılan mekanik bir cihazdı. Bilimsel araştırmaların ve çeşitli projelerin verimliliğini büyük ölçüde artırabilirdi. Klein'a göre bu, bilgisayarın Buhar Çağı'ndaki alternatifiydi. Elbette bu dönemde tek yapabildiği hesaplamalardı.

Ian başını iki yana salladı.

"Emin değilim. Kendi gözlerimle görmedim. Belki de bununla ilgili bir şeyler yazıyordu."

Duraklayıp derin bir nefes aldıktan sonra olanları anlatmaya başladı.

"Bunu Dedektif Zreal'a söylediğimde çok mutlu oldu, bana bulduğum ipucunu takip etmemi tembihledi, kendisi de durumu amirine bildirecekti.

Defterin nerede olduğunu bulmam biraz zaman aldı, ancak kendimi tehlikeye atmak istemediğimden dikkatsiz bir hamle yapıp defteri çalmak istemedim. Dedektif Zreal'e dönüp haber vermeye karar verdim, sonrasında da size zaten anlattığım şeyler oldu. Dedektif Zreal'ın evine girmişlerdi, küçük tuzakların hepsi bozulmuştu ve kendisi iletişim taleplerime dönmüyordu. Zmanger çetesi beni yakalamaya çalıştı.…

Sizin yardımınızla Dedektif Zreal'in öldüğünü öğrendim. Cesedinden sahte bir diş aldım. Ah, bunu siz gittikten sonra yaptım tabii.

Dedektif Zreal bana, sahte dişin içinde amiriyle acil iletişim kurabileceğim yöntemin açıklandığı bir yazı olduğunu söyledi. Bu, onun bile bilmediği bir yöntemdi, yalnızca bir kaza olduğunda bu yönteme başvurulması gerekiyordu."

Klein hafifçe başını salladı, "Sen de bu iletişim yöntemini kullanarak bir telgraf gönderdin?"

Bu sözler Ian'ı şaşırtmıştı, "Bunu size MI9 görevlileri mi söyledi?"

"Hayır, bir arkadaşım seni Bacardi Sokağı'nda görmüş." Klein hızlıca bir bahane uydurdu.

"Anladım." Ian hüzünlü bir şekilde başını salladı. "Telgraf aracılığıyla Dedektif Zreal'in amiriyle iletişime geçip buluşma ayarladım, ancak kısa süre sonra Zmanger çetesi beni buldu. Yani, daha doğrusu, Intis Cumhuriyeti'nin bir istihbarat subayı beni buldu. MI9 görevlileri bana böyle söyledi.

Neyse ki MI9 tam vaktinde geldi, iki taraf kaotik bir çatışmaya girdi. Ben de bunu fırsat bilip kaçtım.

Ancak bu öğleden sonra, Dedektif Zreal'in amiriyle buluştuğumda bir kez daha Intis istihbarat subayları tarafından pusuya düşürüldüm. Ne yazık ki beni yakaladılar ve ölmekten çok korktuğum için onlara bildiğim her şeyi anlattım. Ancak buna rağmen sözlerini tutmayıp beni öldürmeye çalıştılar. O anda, MI9 yine tam vaktinde yetişti."

Yalnızca böyle anlarda on beş-on altı yaşlarında bir genç gibi görünüyorsun... Klein iç çekti, o sırada aklına bir şey takılmıştı.

Ian'ın Zreal'in cesedinden önemli bir şey aldığını öğrendiğinde, Beyonder'ın yeterince yetenekli olmadığını ve medyumluk ritüeli çok az bilgi sağladığından bir şeyi atladığını düşünerek bu konuyu kağıda dökmüştü.

Ancak büyükelçinin Kahin yolunu takip eden Orta Dizi bir Beyonderı olduğunu öğrendiğinde durum son derece tuhaf bir hal almıştı. Güçlü bir medyumluk ritüeliyle, sahte dişin öğrenilmemesi mümkün değildi.

Cesedi bu kadar ıssız, bulunması zor bir yerde bırakmak tuzak gibi görünmüyordu.

Bütün bunlar Ian'ın anlattıklarıyla birleştirildiğinde, cevap barizdi.

Klein başını salladı, "Zreal'in amirinin çevresinde, Intis istihbarat servisiyle işbirliği yapmış bir hain olabileceği olasılığını düşündün mü?

Belki de Zreal'in deftere dair ipucu aldığında ifşa olup öldürülmesinin ve senin pusuya düşürülmenin sebebi budur."

Çünkü Intis büyükelçisi Zreal'in amiri hakkında bilgi sahibiydi, dişin içindeki acil iletişim yöntemine önem vermemesinin sebebi de buydu!

Zream'in amirine haber vermesi, doğrudan ölümüne yol açmıştı!

Klein'ın bu sözleri Ian'ı şok etmişti. Uzunca bir süre düşündükten sonra öfkeyle yumruklarını sıktı, "Bunu hiç düşünmemiştim. Siz gerçekten de muhteşem bir dedektifsiniz."

Ian öfkesini bastırmak için derin bir nefes aldıktan sonra devam etti.

"MI9'a defterin yerini ve diğer her şeyi anlattım. Onlar da bana sizin içinde bulunduğunuz çıkmazdan bahsettiler. Heh, yalan söylediğimden şüphelenmediler, bana göz kulak olacak birini de atamadılar. Hepsi defterin peşine düştü. Ancak, o tür bir baskı altındayken kimse yalan söyleyemez."

Ian cümlesini tamamladıktan sonra ayağa kalkıp Klein'a doğru hafifçe eğildi.

"Lütfen tekrar özür dilememe izin verin.

Sizi bu meseleye bulaştırdığım için üzgünüm. Aslında, benim için hiçbir şey saklamanıza gerek yok."

Sonunda konuyla ilgili aydınlatılmış olan Klein içten bir şekilde gülümsedi, "Hayır, bu meseledeki asıl problem benim yaptığım hataydı, bu yüzden içinde bulunduğum duruma düştüm."

Ian'ı dinlerken durumun genelini ve son birkaç gündür yaptıklarını gözden geçirmiş ve iki hata yaptığını fark etmişti.

Ian'ın meselesinin göründüğünden daha derin olduğunu bilmeme rağmen talebi kabul ettim. Bunun yalnızca çete meselesi olduğunu düşündüğümden bu çok da sorun değildi, işin içinde en fazla ortaya çıkmaya cesaret edemeyecek birkaç Beyonder olacağını sanmıştım. Ancak yeterli bilgi olmadığından kehanetim başarısız oldu... Buraya kadar her şey kendi başıma çözebileceğim şeylerdi ve normalde, herhangi bir sorun olmaması gerekiyordu. Hatta bunu Backlund Beyonderlarıyla temasa geçme fırsatına bile çevirebilirdim.

Zreal'in cesedini bulup meselenin ne kadar derine indiğinden emin olduktan sonra kimliğimin hassasiyetini göz önünde bulundurarak davadan kararlı bir şekilde çekilmeliydim. Sonraki meseleleri Ian'ın kendi başına halletmesine izin vermeliydim. Bu sorun olmaz, aksine ihtiyatlı bir seçim olurdu.

Yaptığım hatalardan biri de, Meursault bana geldiğinde Ian hakkında hiçbir şey söylemememdi. Onun yalnızca bir çete üyesi olduğunu ve çetesinde birkaç Beyonder olabileceğini düşünmüştüm. Intis büyükelçisi gibi birinin de işin içinde olacağı kimin aklına gelirdi ki; dahası, Meursault'un bu kadar fevri olmasını da beklemiyordum. Görevinde başarısız olduktan sonra beni tehdit etmedi, başka seçeneklere başvurmadı. Bunun yerine, medyumluk ritüeli gerçekleştirilebilsin diye doğrudan beni öldürmeye geldi. Bana kararımdan pişman olma fırsatı bile sunmadı. Bunun sonucunda da durumum daha da kötüleşti.

Yani, bu çok öznel ya da çok ciddi bir hata değildi.

Beni bu kadar pasif bir duruma düşüren tek hata, en başında yaptığım küçük bir hataydı. Kılık değiştirmemiş bir şekilde bir ev kiralayıp Sherlock Moriarty olarak görevi kabul ettim!

Bu da, Büyükelçi kimliğim büyükelçi tarafından öğrenildiğinde özgürce kaçamamamla sonuçlandı. Dehşete düşmüş gibi davranmama, MI9 ve polisin kaçmamın normal bir şey olacağını düşünmesini sağlamama rağmen kaçmaya cesaret edemedim. Büyükelçinin beni bulamadığında polise gidip hakkımda arama ilanı çıkartacağından korktum. Ve, Gece Kuşu olarak edindiğim deneyimlerden, Makinecilik Kolektif Zihni ve Manda Altındaki Cezalandırıcılar'ın bağımsız Beyonderlardan hiç de hoşlanmadığını biliyordum. Sırf Düşük Dizi bir Beyonderım diye beni görmezden gelmeyeceklerini, muhakkak beni araştırmaya başlayacaklarını biliyordum.

Kısa süre içinde görünüşüm bariz bir kanıt olacaktı. Böylece, Sınıf 0 Mühürlü Eser'le olan temasıma rağmen ölümden döndüğüm için Evernight Tanrıçası Kilisesi'nin Yüksek Dizi Beyonderları peşime düşecekti.

Bu tür meselelerin aniden unutulması, yok sayılması mümkün değil. En kötü senaryoya başından beri hazırlıklı olmalıydım, ayrıca büyükelçi harekete geçtiğinde tepki versem kesinlikle çok geç kalmış olurdum. Suikast planı, koruma tutmak ya da büyülü malzemeler almak... Bunların hepsi zaman isteyen şeyler.

Ancak büyükelçinin ve asistanının ölmesiyle ya da ilginin onun ölümüne yoğunlaşmasıyla bu tehlikeden kurtulabilirim. Asistanının resmi bir statüsü olmadığından yetkililerle iletişime geçemez. Nerede olduğu bilinmeyen Dizi 9 ya da 8 seviyesinde birini ihbar etmek için o kadar çaba harcamaya kimse gerek duymaz.

 

 

 

 

Tabii büyükelçinin ölümü olası en iyi sonuç, böylece ortada tehlike kalmayacak.

Yardım için Bay Azik'i bulmaya ya da Mühürlü Eser 0-08 sebebiyle tüm gözleri üzerime çekmeme kıyasla, büyükelçiyi öldürmek çok daha basit bir seçenek... Suikast başarısız olsa bile, ortaya çıkabilecek yalnızca iki sonuç var...

Ah, her şey başlangıçtaki küçük bir hatadan kaynaklandı. Beş milyondan fazla insanın olduğu ve çok azının beni tanıdığı bir metropolde, Gece Kuşları'ndan uzak durduğum sürece her gün kılık değiştirmiş şekilde dolaşmama gerek olmadığını düşündüm, kılık değiştirirsem insanların bir tuhaflık olduğunu fark etmesinin daha kolay olacağını sandım. Ancak, bu ufacık hata sebebiyle, sorunu çözme garantisi olmadan 10.000 pound harcamak durumunda kaldım...

Gerçekten de bir Palyaço'dan farkım yok, tek bir hata bir dizi talihsizliği tetikledi ve ben hala seyirciyi memnun etmek için çaresizce dengemi sağlamaya çalışıyorum...

Bütün bunlar yeterince deneyimli olmadığımdan. İki hayat yaşadım ve ilk defa bir kaçağım.

Bu mesele tamamen çözüldüğünde, Beyonder kimliğimin ifşa olması o kadar da tehlikeli bir şey olmayacak. Herkes, koruma ararken bir iksir formülü bulduğumu düşünecek. Tabii gelecekte gözlük ve takma bıyık fikrine alışmam da gerekecek, böylece etrafımdaki insanlar yavaş yavaş yeni imajıma alışabilir. Gelecekte, benden bahsettiklerinde akıllarına yalnızca bu yeni imajım gelecek.

Tüm meseleyi kafasında tartmış olan Klein'ın yüzündeki gülümseme giderek genişliyordu, Ian çok tuhaf hissetmeye başlamıştı.

"Gitme vaktim geldi. Bir süre ortadan kaybolmalıyım, yoksa beni hapse atacaklar." Ian şapkasını takıp Klein'a veda ettikten sonra oradan ayrıldı.

Klein onu durdurmadı, kızıl ayın ışığı altında figürünün yavaşça kayboluşunu izledi, başından beri cumbalı pencerenin önünde oturan kadın da tam olarak o anda sessizce yok olmuştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr