Bölüm 225: Yönlendirme

avatar
1887 27

Lord Of Mysteries - Bölüm 225: Yönlendirme


Çevirmen: Dnightshade

 

Klein, Zreal'in cesedine dokunmadan arkasını dönüp geldiği yoldan yürümeye başladı.

Pat! Pat! Pat!

Aniden, boş kanalizasyonun ilerisinden sesler gelmeye başlamıştı.

Klein birkaç saniye seslere kulak verdikten sonra kararlı bir şekilde çıkışa, kanalizasyonun iki tarafı boyunca uzanan kirli beton yola doğru çekildi.

Bu mesele onu hiç ilgilendirmiyordu, bu nedenle risk almasına gerek yoktu.

Merdivenlerden çıkıp kanalizasyondan kurtulduktan sonra demir rögar kapağını kapattı. Etrafta herhangi bir tuhaflık olmadığından emin olduktan sonra da Doğu Bölgesi'ndeki tek odalı evine dönüp üzerini değiştirdi.

Altın çerçeveli gözlüklerini de takıp evden çıktıktan sonra farklı bir sokağa girip bir araç kiralayarak sabah üçte Cherwood Bölgesi'ne geri döndü. Doğrudan Minsk Sokağı'na gitmek yerine farklı bir sokağa sapmıştı.

Ancak bölgede bir kez daha turladıktan ve peşinde kimse olmadığından emin olduktan sonra evine döndü. Şafağa kadar uyudu, onu uyandıran zilin sesi olmuştu.

 

 

 

 

Hemen kalkıp gömleğini ve yeleğini giydikten sonra telaşlı adımlarla birinci kata inip kapıyı açtı.

Daha o kapıyı açmadan, Palyaço sezgileri sayesinde zihninde kapıdaki kişinin bir görüntüsü canlanmıştı.

Ziyaretçisi eski bir ceket giymişti, başında kahverengi bir şapka, elindeyse yırtık pırtık bir çanta vardı. Parlak gözleri kırmızıydı, narin bir yüzü ve durgun bir mizacı vardı. Bu, dün Klein'a bir görev emanet etmiş olan Ian'ın ta kendisiydi.

"Günaydın Dedektif Moriarty," Ian gergin bir şekilde etrafına bakarken Klein'ı selamladı. "Herhangi bir gelişme var mı? Şey... Yakınlardan geçiyordum da bir sorayım dedim."

Klein ciddi bir ifadeyle başını salladı, "Evet."

"..." Ian şok olmuş gibiydi, bir süre hiçbir şey söylemeden Klein'a baktı.

Sonunda kekeleyerek birkaç kelime edebildi, "Bay Zreal'ın durumunu öğrendiniz mi?"

"Evet." Klein bir an durakladıktan sonra ciddi bir tonda devam etti, "Zreal'ın cesedini buldum."

"Cesedini..." Ian'ın göz bebekleri kısılmıştı.

En kötü sonuca kendisini hazırlamış gibiydi, çok şaşkın görünmüyordu.

Klein bir süre sessizce oğlanın tepkilerini izledi.

"Ah..." Ian hala endişeli bir şekilde sağa sola bakışlar atmaya devam ediyordu. "Çok verimli çalıştığınızı görebiliyorum. Beni Bay Zreal'in cesedine götürebilir misiniz?"

"Sorun değil. Aslında, ben de bunu planlıyordum." Klein bir an düşündükten sonra devam etti, "Umarım polise haber verirken benden bahsetmezsin. Cesedi kendi başına bulduğunu söyleyebilirsin. Bahane bulma konusunda sıkıntı çekmeyeceğine inanıyorum."

Ian bu talep karşısında şaşırmamıştı; zaten dedektiflerin çoğu polisle uğraşmak istemezdi. Aslında, sık sık polisle işbirliği yapan oldukça ünlü dedektifler hariç tüm dedektifler polis tarafından ayrımcılığa maruz kalır ve dışlanırdı.

Loen Krallığı'nda mevcut durum bu şekildeydi.

"Tabii," dedi Ian keyifsiz bir tonda.

Klein, kanalizasyona gireceklerini göz önünde bulundurarak yeniden işçi giysilerini giydi, bu kez yanına fener almayı da ihmal etmedi.

Ian ile birlikte toplu taşıta binip kısa süre içinde Doğu Bölgesine ulaştılar. Yarım saat sokaklarda yürüdükten sonra, Klein'ın dün gece girdiği kanalizasyon girişine geldiler.

"Burayı nasıl buldunuz?" Diye sordu Ian merakla, bu sırada Klein da rögar kapağını kaldırmış, merdivenlerden inmeye başlamıştı.

"Çıkarım yapma, araştırma, iz sürme ve sorgu teknikleri içeren usta bir eğitim sayesinde," diye cevap verdi dikkatli adımlar atarken.

Kısa süre içinde Ian da merdivenlerden inip yanına gelmişti. Kanalizasyon onu tiksindirmemiş gibi görünüyordu.

"... Oldukça profesyonel bir eğitim almış gibi görünüyorsunuz."

Klein bu cevap karşısında sessiz kalmayı seçti. İkili, fenerin yardımıyla kanalizasyonda ilerleyip Zreal'ın cesedinin olduğu köşeye kısa süre içinde vardı.

Klein gözlerini kısıp temkinli bir şekilde cesede yaklaştı. Önceki geceye kıyasla, adamın cesedi şu anda çok daha korkunç bir haldeydi. Kollarından biri ve kaburgalarının yarısı yok olmuştu.

Bu bir farenin yapabileceği bir şey değil... Tabii bu düşünceyi Ian'la paylaşmamayı, kendisine saklamayı seçmişti.

Ian, fener ışığı sayesinde cesedi net bir şekilde görebiliyordu.

Birkaç saniye sonra aniden çömelip kusmaya başladı, sarı-yeşil safra kusuyordu. Klein bu kez hazırlıklı gelmişti, Quelaag Yağı'nın bulunduğu şişeyi çıkarıp kapağını açtıktan sonra Ian'ın burnuna doğru uzattı.

Koku Ian'ı sakinleştirmişti.

Yaklaşık yirmi saniye sonra titrek bir sesle fısıldadı, "Teşekkür ederim..."

Yavaşça doğrulup parçalanmış cesedi bir süre daha inceledi.

"Bunun Dedektif Zreal olduğundan eminim."

"Başın sağ olsun," dedi Klein nazik bir tonda. "Polisi aramanı tavsiye ederim."

"Pekala." Ian, hafifçe başını salladıktan sonra çıkışa yönelmiş olan Klein'ın arkasından yavaşça yürümeye başladı.

Birkaç saniye sonra Klein oğlana bakarak ellerini birbirine vurdu.

"Benim görevim burada bitti. Bundan sonra ne yapılacağı da sana kalmış."

Ian birkaç saniye sessiz kaldı.

"Size hala borçluyum. Yardım istediğiniz konuları söyleyebilirsiniz."

"Aslında, şu anda aklıma tek bir konu geliyor," dedi Klein dürüst bir şekilde. "İzin ve ruhsata ihtiyaç duymadan nereden silah ve mermi alabileceğimi öğrenmek istiyordum."

Ian neredeyse hiç düşünmeden cevap verdi, "Backlund Köprüsü yakınlarında, Demir Kapı Caddesi'ndeki Cesur Yürekler Barı'na gidin. Kaspars Kalinin'i bulun. 'Yaşlı Moruk' gönderdi demeniz yeterli."

"Pekala, o halde diğer iki meseleyi gelecekte konuşuruz. Yeniden karşılaşacağımızı hissediyorum." Klein hafifçe başını salladı.

Ian başını kaldırıp şaşkın bir şekilde bakmış, ancak hiçbir şey söylememişti.

Böylece ikili ayrılıp Doğu Bölgesi'nin farklı sokaklarına yöneldiler. ...

Klein bir süre dümdüz ilerledikten sonra aniden arkasını dönüp adımlarını hızlandırdı. Kanalizasyon girişini görebileceği tenha bir köşe bulup saklandı.

İki-üç dakika geçmişti ki, Ian'ın etrafına temkinli bakışlar atarak yeniden oraya döndüğünü gördü.

Tam vaktinde geri çekilmiş, Ian'ın bakışlarından kaçabilmişti, sırtını duvara verip sessizce dinlemeye başladı.

Rögar kapağı zemine sürtünerek açıldığını, demir merdivenlerden ayak sesleri geldiğini duydu.

Dikkatli bir şekilde yeniden eğilip baktığında, Ian'ın kanalizasyona girdiğini fark etti.

Zreal'ın bedeninde bir ipucu falan mı vardı acaba? Bu mesele gerçekten de göründüğünden çok daha derin... Klein düşünceli bir şekilde başını salladı.

Merakını gidermiş olmanın rahatlığıyla yeniden yoluna devam etti, Kaspars'ı görmeye iki gün sonra gitmeyi planlıyordu.

...

Çay saatinde, Vikont Glaint'in, İmparatoriçe Bölgesi'ndeki evinde.

İçerideki dört kişiyi salondaki konuklardan ayırmak için, çalışma odasının kapısı kapatılmıştı.

"Xio, Fors, hakkınız olan ödül burada." Sarı, dantelli bir elbise giymiş olan Audrey, elindeki dolgun zarfı karşısında oturan Xio ve Fors'a uzattı.

Xio kibar bir şeyler söylemek istemişti, ancak eli ağzından hızlı davranıp zarfa çoktan uzanmıştı. Paranın ağırlığını hissettiğinde içten bir şekilde cevap verdi, "Bayan Audrey, cömertliğiniz için teşekkürler. Dürüstlüğünüz çok daha güzel görünmenizi sağlıyor."

Konuşurken zarfın etrafındaki ince ipi çözmüş ve içindeki banknotları görmüştü.

Siyah çizgili, gri kağıt paralar oldukça parlak görünüyordu. Deste bayağı kalındı ve insanı ferahlatan özel bir mürekkep kokusu yayıyordu.

"10 pound..." Xio inanılmaz derecede mutluydu. Yanında tembel, kayıtsız bir şekilde oturan Fors da desteye bakmak için arkadaşına doğru eğilmişti.

Bu en azından... Xio, destenin kalınlığından zarfın içinde kaç tane banknot olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Fors'la göz göze geldiklerinde ikisi de halinden son derece memnundu.

Bu para kesinlikle beklediklerinden çok daha fazlaydı!

Audrey hafifçe gülümsedi, "Toplam sekiz yüz pound. Parayı nasıl bölüşeceğinize siz karar verirsiniz.

Bu mesele sizi tehlikeye soktuğu için çok üzgünüm."

Sekiz yüz pound mu... Özür dilemeye hiç gerek yok. Yine olsa, olası sonuçları bile bile yine kabul ederdik... Eşit olarak bölüşsek bile, kendi birikimlerimi de hesaba katınca, Şerif formülünü kolayca alabilirim... Minyon yapılı Xio, zarfın içindeki banknotlara boş boş bakıyor, bir an önce çıkarıp defalarca saymak istiyordu.

Cömert ve güzel Bayan Audrey'nin söylediği miktardan daha azını ödemeyeceğini biliyor, ancak sayarken hata yapmış olabileceği fikrini de bir türlü kafasından atamıyordu.

Sonuçta herkes hata yapabilir! Xio aniden sağ elini kaldırdı, birkaç saniye öyle kaldıktan sonra da sessizce yeniden indirdi.

Fors'un dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı, "Bu miktar, 'Fırtına Rüzgarı Dağ Villası'ndan şimdiye dek aldığım telif ücretlerinden daha da fazla..."

Bayan Audrey'nin cömertliğini mi övmeli yoksa yazarların yoksulluğuna mı üzülmeliyim bilemedim... Tabii bu düşüncelerini kendisine saklamayı daha uygun görmüştü.

Kanepede oturan Vikont Glaint bile bu sahneyi biraz kıskanmış gibi görünüyordu, ancak kıskançlığı Xio ve Fors'a karşı değildi. Maddi durumu oldukça iyi olan bir vikont olarak, onun gözünde 800 pound pek de yüksek bir meblağ değildi.

Onu kıskandıran, Audrey'nin bu miktarı oldukça rahat bir şekilde çıkarıp verebilmesiydi.

"Öhhö.." Glaint boğazını temizleyip birkaç saniye durakladıktan sonra şöyle dedi, "Eczacı formülünü bulabilirseniz ben de önemli bir meblağ ödeyeceğim."

"Elimizden geleni yaparız!" Diye cevap verdi Xio bir an bile tereddüt etmeden. Sonra da başını çevirip Audrey'e baktı. "Kısa süre önce, Psikoloji Simyacıları'ndan olduğuna inandığımız birine denk geldik, aradığınız Seyirci iksiriyle ilgili en kısa sürede ipuçları elde etmiş olacağız."

Xio, ben Dizi 8'e geçtim bile; senden çok daha güçlüyüm... Audrey hafifçe gülümsedi, "Sabırsızlanıyorum."

Audrey kitaplığa yönelmiş, dikkatle kitapları inceliyor, bir yandan da diğerlerine okumak istediği kitaplardan bahsediyordu. Onun bu konuyu açmasıyla Xio ve Fors'un dikkati de kitaplığa kaymıştı.

Bir süre sonra, kitaplığı incelemekte olan Xio'nun gözleri aniden parladı.

"Loen Krallığı Aristokrasisi Tarihi" ve "Arma İncelemesi" kitaplarını görmüştü.

Bu sırada, Fors da ilgisini çeken iki kitap bulmuştu.

"Feysac İmparatorluğu Coğrafyası ve İnsanları" ve "Kuzey Kıtasını Gezmek".

"Sayın Vikont Glaint, bu iki kitabı ödünç alabilir miyim? En kısa sürede geri getiririm." Xio hevesle ev sahibine baktı.

Glaint umursamaz bir tavırla başını salladı.

"Sorun değil.

Bunu duyan Fors da hemen kendi istediği kitapları gösterip aynı soruyu sordu, vikontun cevabı yine olumluydu.

Bu sahne, Audrey'nin dudaklarının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrılmasına sebep olmuştu. Yüz ifadesini gizlemek için sakince başını diğer tarafa çevirdi.

Nitelikli bir Seyirci olarak, bir süredir onlarla iletişim halinde olduğundan Xio ve Fors'un tercihlerini yeterince öğrenmişti. Bu nedenle, kimseye fark ettirmeden küçük hazırlıklar yapmıştı.

İnsanları, onların farkına varmasına olanak tanımadan yönlendirmek, Seyirci yolunu takip eden Beyonderlara özgü bir özellikti.

 

 

 

 

...

Akşam, Xio şöminenin önündeki kanepeye kıvrılmış, gaz lambasının altında, Loen Krallığı Aristokrasi Tarihi'ni okuyordu. Fors ise bir yazarlar toplantısına gitmişti.

Xio, bir süre sonra kitabın kapağında bir tuhaflık olduğunu hissetti, dikkatli bir şekilde incelediğinde kapağın iç katmanını ve bu kısmın içindeki kağıt parçasını buldu.

Kağıdın bir yüzünde, imparator Roselle tarafından yaratılmış özel semboller vardı, diğer yüzünde ise eski Hermes dilinde bir paragraf yazılıydı.

"Vikont Glaint'in ataları İmparator Roselle'in özel sembollerini deşifre mi etmiş?" Xio çok heyecanlanmıştı.

Eski Hermes dilindeki kelimeleri çözümlemek için yavaşça fısıldamaya başladı,

"Bu çağa ait olmayan Aptal.

Gri sisin üstündeki gizemli hükümdar.

Sarı ve Siyahın şanslı kralı."

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr