Bölüm 162: Yoğun Güneş Işığı

avatar
2116 20

Lord Of Mysteries - Bölüm 162: Yoğun Güneş Işığı


Çevirmen: Dnightshade

 

Yüksekte duran dar camdan gelen güçsüz ışık, Morse Katedrali'nin içini loş bir şekilde aydınlatıyordu.

 

Klein şapkasını çıkarıp dizine koymuş, bacağını bastonuna doğru dayamıştı. Sol kanadın ilk sırasına oturmuş, sessizce önündeki sunağa bakıyordu.

 

Katedralin içinde Tanrıça heykeli yoktu, yalnızca bir tane kocaman Karanlık Kutsal Amblem vardı. Tabanı siyah olan amblemin üst kısmında, etrafı parlak ışık noktalarıyla çevrili kızıl bir yarım ay duruyordu.

 

Kutsal Amblem'in arkasındaki duvarda, güneş ışığının içeri girmesine izin veren birkaç açıklık vardı. Işık noktalarının oluşturduğu görüntü, yıldızlı bir gece gökyüzünü andırıyordu.

 

Geleneksel tanrıların hiçbiri, geride gerçek bir imge bırakmamıştı. İnsanlar yalnızca bu tanrıların sembollerine tapıyordu... Bu, “Tanrı'ya doğrudan bakma” emrinin bir tezahürü gibi görünüyor… Klein düşüncelerinin akmasına izin verdi. Mühürlü Eser 3-0782 ile yalnız kalmıştı, ancak Yanan Güneş Tılsımları'nı yapmak için acele etmiyordu.

 

Dikkatli ve sabırlı olması, beklemesi gerektiğini hissediyordu. İlk on beş dakika içinde, Leonard ve Kenley'nin içeri girip unuttukları bir şeyi hatırlatma olasılığı yüksekti.

 

Son derece sessiz olan bu ortamda, zaman hızla akıyordu. Klein aniden düşüncelerini dizginleyip asma yapraklı cep saatini çıkardı.

 

20 dakika geçmiş... diye mırıldandı sessizce. Sonra şapkasını ve gümüş kaplamalı siyah bastonunu kenara bıraktı. Ayağa kalkıp sunağın gizli bir köşesine doğru yürüdü.

 

 

 

 

 

İlk başta sunağa doğru dönüktü, ancak Karanlık Kutsal Amblem'i ve gece gökyüzünü andıran kutsal sahneyi görünce suçlu ve rahatsız hissetti. Bu nedenle arkasını sunağa dönmeye karar verdi.

 

Sonra siyah ceketinin iç cebindeki Mühürlü Eser 3-0782'yi çıkardı. Altın kaplamalı rozeti yere bırakmak için eğildi.

 

Soyut anlamlarla dolu Güneş sembolünü kısa bir süre izledikten sonra, sandal ağacı aromalı ufak bir mum çıkardı. Mumu Mühürlü Eser'in altına koydu.

 

Bu, Ebedi Yanan Güneş'ten öğrendiği düalistik ritüeldi. Mum Klein'ın kendisini temsil ediyordu, 'O'nu temsil etmesi için ise tanrıyla yakından ilişkili bir nesne kullanıyordu.

 

Derin bir nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalıştı. Zihnini boşalttıktan sonra, oyma bıçağı, iki ince altın dilimi, ayçiçeğinden damıtılmış Güneş öz yağı, Altın El ağaç kavunu tozu ve biberiye tozu gibi ritüel için gerekli olan malzemeleri çıkardı.

 

Sonrasında, gümüş ritüel hançerini ustaca kullanarak maneviyat akışına yön vermeye başladı. Maneviyatının sade sunağın etrafında dolaşmasını sağlayarak biçimsiz bir mühürlü duvar oluşturdu.

 

Çömelip gümüş hançeri yere koyduktan sonra sağ elini uzattı. Kendisini temsil eden mumu yakmak için parmaklarını fitile sürttü.

 

Titrek ışık eşliğinde, Güneş öz yağını alıp aleve damlattı.

 

Yağ damladığı anda hayali bir sis yayıldı, bu sise belli belirsiz bir güneş ışığı kokusu eşlik ediyordu.

 

Ağaç kavunu ve biberiye tozunu da yaktıktan sonra oyma bıçağını ve altın dilimleri aldı. Ayağa kalkıp bir adım geri çekildi, Hermes dilinde bir şeyler mırıldanmaya başladı, "Ebedi Yanan Güneş'in kanı.

 

Sen Söndürülemeyen Işık, Düzenin Tecessümü, Fiiliyatların Tanrısı, İşlerin Koruyucusu."

 

...

 

Söndürülemeyen Işık, Düzenin Tecessümü, Fiiliyatların Tanrısı, İşlerin Koruyucusu... Bütün bunlar Ebedi Yanan Güneş'in unvanlarıydı. Klein, Ebedi Yanan Güneş'in kanını kullanmıyor olsa, ritüele devam edebilmek için bu noktada tanrının cevabını beklemek zorunda kalacaktı. Bu yöntemde, Ebedi Yanan Güneş'in Klein'ı, onun kendisine doğrudan bakan kişi olduğunu hatırlaması ihtimali bulunuyordu. Yani Leonard ve Kenley katedrale girdiklerinde Klein'ın külleriyle karşılaşabilirlerdi.

 

Ayrıca, ritüelin Antik Hermes dilinde gerçekleştirilmesi gerekiyordu, bu dil, doğadan gelen ritüalistik dildi. Yalnızca koruması olmayan ve olağanüstü etkileri olan bir dil, bir büyünün Ebedi Yanan Güneş'in etrafından dolaşarak Mutasyon Geçirmiş Kutsal Güneş Amblemi'ne işaret etmesine olanak tanıyabilirdi.

 

Tabii Klein bir tanrının gücünü çalmaya çalıştığından, ritüeli gerçekleştirmeden önce kehanet yöntemiyle başarılı olup olmayacağını da sorgulayamazdı. Bu girişimin yeniden doğrudan tanrıyla burun buruna gelmesiyle sonuçlanacağına inanıyordu. Bu nedenle, gergin bir şekilde efsunu okumaya devam etti, "Sana sesleniyorum,

 

Bana güç vermeni diliyorum.

 

Yanan Güneş Tılsımı'nı tamamlayabilmem için bana güç ver.

 

Ebedi Yanan Güneş'in kanı, lütfen gücünü tılsımıma aktar...

 

Güneş'e ait bir bitki olan ağaç kavunu, güçlerini tılsımıma bahşet..."

 

...

 

Efsunu tamamlamak üzere olan Klein, aniden üzerinde bir şey yandığını hissetti.

 

Sade altın rozet, yoğun bir ışıkla parlıyordu, sanki güneş gelip karaya oturmuştu.

 

Klein bir anda kendini inanılmaz bir sıcaklığın kucağında bulmuş gibiydi. Saçları hızla ısınıyordu, neredeyse ateşe tutuşmak üzereydi.

 

Ayaklarını öğlen güneşine maruz kalmış kumlara basıyor gibi hissediyordu, yüzü ve bedeni ise, her yönden gelen sıcak rüzgarların etkisi altında kalmış gibiydi.

 

Klein, yanan enerjileri dışarı çıkarmak için bir şeyler yapması gerektiğini hissetti. Aksi halde canlı bir muma dönüşecekti.

 

Neredeyse hiç çaba sarf etmesi gerekmedi, yalnızca iki elini havaya kaldırdı. Düşünceleri çılgınca kaynarken, altın dilimlerin iki tarafına sembolleri, ilgili yol numaralarını, büyülü özellikleri ve antik büyüleri kazımak için maneviyatını güçlü rüzgarlarla, içgüdüleriyle ve ritüalistik işaretlerle birleştirdi.

 

Kilisenin dışındaki Leonard, güneşe doğrudan maruz kalmamak için gölge bir köşe bulmuş orada oturuyordu.

 

Aniden güneş ışığının yoğunlaştığını hissetti, sanki bir anda Temmuz ayına dönmüşlerdi.

 

Gözlerini kısıp gökyüzüne baktı. Mavi gökyüzünde en ufak bir bulut ya da toz olmadığını gördü. Gökyüzü o kadar inanılmaz derecede berraktı.

 

"Ne tuhaf bir hava." Yanındaki Kenley de güneş ışığındaki değişimi fark etmişti.

 

O sırada Leonard gülümseyerek arkadaşına baktı.

 

Hafifçe kaşlarını çatıp katedrale döndü.

 

"Neyse ki Rozanne burada değil. Bronzlaşıyorum diye söylenirdi şimdi."

 

Güneş birkaç saniye daha bu halde kaldıktan sonra normale döndü.

 

Katedralin içindeki Klein, oyma bıçağıyla son hamleyi de yapmıştı.

 

Işığı temsil eden büyülü karakterleri tamamladığında, ışık metalin üzerinde birleşirken altın dilimlerin her iki tarafındaki maneviyat aniden eriyerek birbirine karıştı.

 

Hayır, bu tanrısallığa çok yakın... Sonunda kaynama ve yanma hissinden kurtulan Klein rahatlamıştı. Elindeki iki Yanan Güneş Sembolü'ne sakince baktı.

 

Tılsımların yüzeyindeki altın parıltı loşlaşmıştı, desen eskiden kalma ve karmaşık görünüyordu. Klein'ın derisinden içeri doğru sıcak ve nemli bir his sızıyordu.

 

"Fena değil. Artık çok daha etkileyici bir kozum var." Klein duygusal bir şekilde iç çekti.

 

Tılsımlar için belirlediği aktivasyon efsunu, Antik Hermes dilinde 'ışık' idi.

 

Ben ışıktım ve ışık daima var olacak... Planını başarıyla tamamlamış olan Klein oldukça neşeliydi. Yanan Güneş Tılsımları'nı gizli ceplerinden birine yerleştirdi. Bu tılsımları Uyku, Ağıt ve Rüya Tılsımlarından ayrı bir yere koymuştu, çünkü Yanan Güneş Tılsımları bunların tesir süresini azaltabilirdi.

 

"Evet, Yanan Güneş Tılsımlarının gücü en az bir yıl, hatta daha uzun süre kalıyor." Tüm işlerini halletmiş olan Klein huzurlu bir şekilde Mutasyon Geçirmiş Kutsal Güneş Amblemi'ne baktı.

 

Amblemin yüzeyinde herhangi bir değişiklik yoktu, sıcaklık ve saflık hissi hala etkiliydi. Klein amblemi yerden aldıktan sonra maneviyat duvarını hızla dağıttı.

 

O anda kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini fark etti. Giysilerinin neredeyse su içinde kaldığını, bedeninin terden sırılsıklam olduğunu fark etti. Saçlarının uçları bile dalgalanmıştı.

 

Neyse ki, neyse ki... halinden memnun bir şekilde iç çekti. Her şeyi yerine kaldırdıktan sonra yeniden ilk sıraya oturdu. O kadar yorulmuştu ki oturduğu anda uyuya kalmıştı, bir süre sonra ayak seslerine uyandı.

 

Gözlerini açar açmaz Yanan Alev Tılsımları'nı yokladı, tılsımların hala yerinde durduğunu hissedince rahatlamıştı.

 

"Pek iyi görünmüyorsun?" Gelen Leonard'dı.

 

Klein şakaklarını ovuşturarak doğrulup gülümsedi.

 

"Sınırıma yaklaşıyorum."

 

Gümüş cep saatini çıkarıp zamanı kontrol etti. "Tam vaktinde. Vardiyayı devralma sırası sende."

 

Klein cebindeki Mutasyon Geçirmiş Kutsal Güneş Amblemi'ni çıkarıp Leonard'a uzattı.

 

Leonard hiçbir şey söylemeden Mühürlü Eser'i aldı, katedralin çıkışına doğru yürüyen Klein'ın arkasından bakıyordu. Onun kapıdan çıktığını gördüğünde uçarı tavrını bir kenara bırakıp eseri dikkatle incelemeye başladı. Kafası karışmış gibi görünüyordu.

 

Vardiyalar bittiğinde, üç Gece Kuşu Tingen'e doğru yola koyuldu.

 

Yola çıkmadan önce Rahip Siur'dan kasabanın durumunu kontrol etmesini istemişlerdi. Başka bir paranormal olay olursa rahip hemen Aziz Selena Katedrali'ne telgraf gönderecekti.

 

Gece Kuşları, akşam yediyi yirmi geçe Zouteland Sokağı'na varmış, Mühürlü eser 3-0782'yi de teslim etmişlerdi.

 

Kaptan'ın olağandışı bir şey fark etmediğinden emin olmak için bir süre şirkette oyalanan Klein, saat sekiz olmadan eve vardı.

 

Anahtarlarını çıkarıp kapıyı açtığında, içeride tanımadığı birinin olduğunu gördü.

 

Bu, henüz yirmilerinde bile olmayan bir genç kızdı. Üzerinde eski, grimsi beyaz bir elbise vardı ve tüm gücüyle yemek odasını siliyordu.

 

Siyah saçlı ve kahverengi gözlüydü. Gözleri küçüktü, burnu yeterince keskin değildi, oldukça sıradan yüz hatlarına sahipti.

 

Kim bu? Klein afallamıştı, ancak ilk şaşkınlığını üstünden attıktan sonra bu kızın deneme için gelmiş olan hizmetli olabileceğini fark etti.

 

O anda kapının açıldığını fark eden Benson gazetesini indirip Klein'a baktı. Gülümseyerek şöyle dedi, "Çalışanlarının şirketten vaktinde ayrılmasına izin vermeyen bir şirket, ne tatsız."

 

"Ancak tüm hoşnutsuzlukları telafi edebilecek bir maaş da ödüyorlar," dedi Klein gülümseyerek.

 

Bayan Adalet'in gönderdiği 300 pound elime geçtiğinde, Benson ve Melissa'ya maaşımın haftalık altı pounda çıktığını söyleyeceğim, böylece ailemizin finansal durumu konusundaki endişeleri biraz daha azalır... Klein bastonunu askılığa dayayıp şapkasını çıkardı. Oturma odasına girdiğinde Benson'a doğru eğilip kısık sesle sordu, "Karar verdiniz mi?"

 

Önceki gün, üç adayla ilgili bilgileri kullanarak kehanet yapmıştı, kehanet sonucuna göre üç aday da uygundu. Bu nedenle kararı kardeşlerine bırakmıştı.

 

"Evet, Bella. Haftalık maaşı beş soli. Yemek yapma becerisi var, ayrıca öğrenmeye de oldukça hevesli. Ev şefi olmayı umut ediyor, bu durumda haftalık maaşı ikiye katlanacak. Babası Tingen Çelik Fabrikası'nda işçi, annesi ise çamaşırcı," diyerek açıkladı Benson. "Melissa ile bu seçimi yapmamızın bir diğer sebebi de, diğer iki adayın Fırtınalar Tanrısı takipçisi olması, Bella ise Tanrıça'ya inanıyor. Açıkçası bu mesele benim pek umurumda değil, ancak Melissa böylesinin daha uygun olacağını düşündü."

 

Daha uygun olup olmamaktan ziyade... "Talihsizliklerine üzülüyorum ve direnmeyi reddetmelerine kızıyorum," Melissa'nın düşünceleri bu yöndeydi. Evet, bu söz Lu Xun'a aitti! Klein gülümsedi.

 

Benson da başka bir şey söylemedi. Gazetesini bırakıp ayağa kalktı.

 

"Madem geldin, hadi yemek yiyelim artık."

 

...

 

 

 

 

 

Klein, ertesi gün Blackthorn Güvenlik Şirketi'ne geldiğinde hala oldukça iyi bir ruh hali içindeydi.

 

"Günaydın." Onu gören Rozanne önce sağına sonra soluna baktı. "Yaşlı Neil hasta, öğlen olunca onu ziyarete gidelim mi? Ne dersin?"

 

"Yaşlı Neil hasta mı?" Diye sordu Klein şaşkın bir şekilde.

 

İshali tedavi etmek için kullandığı ritüel şiddetli kabızlığa sebep olmuş olabilir mi?

 

Eh, 'rol yapma yöntemini' öğrendikten sonraki davranışlarına bakılırsa, aniden hastalanmış olması çok da şaşırtıcı değil... Yaşlanıyor, zihni güçsüzleşmeye başladığında, bedeni de bu doğrultuda etkilenecek tabii...

 

Rozanne başıyla onayladı, "Evet, birini gönderip Kaptan'dan dinlenmek için izin istemiş."

 

Klein hafifçe başını salladı. "Tamam, öğlen ziyarete gidelim. Ah, zavallı Neil. Karısı çok genç ölmüş, oğlu da başka bir şehirde. Hasta olduğunda evde yalnız başına, çaresiz kalıyor..."

 

Yaşlı Neil'ın evine ilk gidişinden Klein'ın aklında kalan bunlardı.

 

Klein'ın bu sözleri Rozanne'i şok etmişti, "Yaşlı Neil ne zaman evlendi ki?!"

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr