Bölüm 135: Bir Baron'un Portresi

avatar
2440 20

Lord Of Mysteries - Bölüm 135: Bir Baron'un Portresi


Çevirmen: Dnightshade

 

"Şurada bir sorun var," dedi Klein ciddi bir tonda, merdivenin bulunduğu yeri işaret ederek.

 

Gece Kuşları'nın gizli belgelerinde, kişinin manevi algısında şu anda yaşadığına benzer bir durum yaşanmasının genellikle, hedef noktada şeytani ve korkunç bir şey bulunduğuna işaret ettiğini okumuştu. Bu durumlarda, kişinin kendinden yeterince emin değilse harekete geçmemesi gerekiyordu, yoksa ölüme kadar giden sonuçlar ortaya çıkabilirdi. Bazen, tek bir bakış bile geri dönülmez bir hasara yol açabilirdi.

 

Dunn dönüp Klein'ın işaret ettiği yere baktı, o da bir tuhaflık olduğunu hissetmişti. Daha sonra Klein'a dönüp sakince şöyle dedi, "Kehanet kullanman gerekiyor, bak bakalım araştırmaya kalkarsak başarılı olabilecek miyiz."

 

Kaleye girmeden önce böyle bir şey yapmamı istememişti. Kendinden emindi... Bu da, orada gizlenen şeyin hayaletten daha tehlikeli olabileceğine inandığı anlamına geliyor. Klein sessizce başını salladı. Tabancasını kılıfına koyup bastonunu da Frye'ye verdi.

 

Sonra da bileğindeki sarkacı çıkarıp sol eline aldı, gümüş zincir sallanırken, Klein da uygun kehanet ifadesini fısıldadı.

 

Gözleri anında karardı ve çevresinde bir rüzgar esmeye başladı.

 

"Antik kalenin içindeki gizli yerin araştırılması başarılı sonuçlanacak.

 

Antik kalenin içindeki gizli yerin araştırılması başarılı sonuçlanacak."

 

...

 

İfadeyi yedi kez tekrarladıktan sonra, Klein'ın gözleri normal haline döndü. Göz kamaştırıcı sarkaç saat yönünde dönüyordu.

 

İvmesi çok belirgin değildi, ancak saat yönüne döndüğü kesindi!

 

Bu da araştırmanın başarılı sonuçlanacağı anlamına geliyordu.

 

Zaten gerçek bir Kahin olan Klein, hemen ekip arkadaşlarına bakıp başıyla onay verdi.

 

"Tehlike başa çıkabileceğimiz boyutta olacak, ya da hiç tehlike olmayaak."

 

Dunn, Mutasyon Geçirmiş Kutsal Güneş Amblemi'ni göğsünün  sol kısmına iliştirdi. Hızlı bir şekilde ilerleyerek mekanizmayı aramaya başladı.

 

Frye de yerdeki el zırhını aldıktan sonra Klein'ın bastonunu ona uzattı. Sonra da tabancasını çıkarıp dikkatli bir şekilde etrafı incelemeye başladı.

 

Ben hala yeterince profesyonel değilim... bir Gece Kuşu olarak... Klein da hemen tabancasını çıkardı.

 

Birkaç dakika sonra aniden merdivenlerden püskürme sesleri gelmeye başladı, Dunn farkında olmadan bir şeyleri tetiklemiş olmalıydı.

 

Yer yarıldı ve aşağı giden basamaklar göründü. Soğuk ve korkunç bir aura yayıldı, bu aura, maddesel bir şeye dönüşmek üzereymiş gibi giderek yoğunlaşıyordu.

 

Dunn auranın yükseldiği yöne bakarken Mühürlü Eser 3-0782'yi göğsünden çıkardı. Rozeti doğrudan kapıya fırlattı.

 

Birkaç metalik sesten sonra rozet durdu, ancak hiçbiri içeriyi ve rozetin nerede durduğunu göremiyordu.

 

İçeride ölü ruhlar varsa, Mühürlü Eser'i kesinlikle dışarı fırlatacaklardır... Bu çok tuhaf olurdu... Klein sabırsızca merdivenlere bakıyordu.

 

Uğursuz, korkunç his kısa sürede, tıpkı güneş altında eriyen kar gibi dağıldı. Açılan kapının girişini sıcaklık ve saflık sarmıştı.

 

"Klein, benimle aşağıya gel. Frye burada kalıp diğer düşmanların mekanizmayı yok etmesini engelleyecek." Yeterince deneyimli olan Dunn hızlıca karar vermişti.

 

"Tamamdır." Klein tereddüt etmedi. Hemen iki adım atarak Dunn'ın yanına geldi. Frye de hala tetikteydi.

 

Sessizliğin ortasında, tek duydukları Dunn'ın ayak sesleriydi.

 

Karanlıkta yön bulabilmek için bir şeye ihtiyacı yoktu, Uykusuz yolundan giden bir Beyonder için, karanlık bir engelden ziyade bir fırsattı.

 

Görme yetileri böyle ortamlardan etkilenmiyordu.

 

Dunn, birkaç adım attıktan sonra aniden durup Klein'a döndü. "Senin gece görüşün olmadığını unuttum. Aydınlık sağlayacak bir şeyler hazırlamaya alışkın değilim..."

 

"... Kaptan, benim için endişelenme. Ruh Görüm var." Klein, bu cevabın Dunn'ı hiç şaşırtmadığını fark etti.

 

Az önceki havalı Kaptan gerçekten de normal değilmiş!

 

Ruh Görüsü aktifken, önündeki karanlık gri bir film katmanı ardından görünüyordu. Oldukça bulanık olsa da, nereye bastığını anlamasını sağlayacak kadar yeterliydi.

 

Eh, Kaptan oldukça sağlıklı, mental durumu da gayet iyi... Klein dikkatli adımlarla Dunn'ın arkasından ilerliyordu.

 

Çok fazla yürümeleri gerekmemişti. On beş adımda yeraltına ulaşmışlardı.

 

Sıcaklık yayan Mühürlü Eser 3-0782 orada öylece duruyordu. Hafif bir parıltı da yayıyordu.

 

Rozetin sağladığı aydınlık sayesinde Klein etrafı çok daha iyi görebiliyordu. Çevreyi incelediğinde, bodrumun çok da büyük olmadığını fark etti. İçerisi artık soğuk ve uğursuz değildi ancak hala rutubetliydi.

 

Bodrumun ortasında siyah bir tabut vardı.

 

Tabutun kapağı aralanmıştı, içindeki, artık yalnızca kemikleri kalmış olan başsız ceset görülebiliyordu.

 

Dunn da etrafına baktıktan sonra eğilip Mutasyon Geçirmiş Kutsal Güneş Amblemi'ni yerden aldı.

 

"Kaptan, bu tabut... İçindeki ölünün bir zombiye ya da bir hayalete dönüşmesine engel olmak için yapılmış.

 

Klein, tabutun içindeki koyu kırmızı tırnaklara ve içinde bulundukları oluşuma baktı. Mistisizm bilgileri sayesinde, bunun cesedin yeniden hareket etmesine engel olmak için yapılmış eski bir ritüel olduğunu bilyordu.

 

Bir yandan da kafasından şunlar geçiyordu: Ancak normal şartlar altında, kim ölen bir sevdiğinin yeniden hareket etmesine engel olmak için bir şeyler yapmaya kalkışır ki? Hmm, bu cesedi gömen kişi onun ailesinden olmamalı o halde... Ve tabutu bir mezarlık yerine bodruma koyduklarına göre, birinin cesedi bulmasından korkmuş olmalılar...

 

Rozeti yeniden göğsüne iliştirmiş olan Dunn tabuta yaklaşıp dikkatle inceledi.

 

"Muhtemelen zehirlenerek öldürülmüş."

 

"Yani onu zehirlemiş olan kişi, yeniden hareketlenip intikam almasına engel olmak için ritüalistik büyü kullanmış olmalı. Ve bu, 1300 yıl önce falan yaşanmış olmalı, değil mi? Ancak ceset sonunda bir hayalet olmuş... Bu ruhun öfkesi çok şaşırtıcı!" Klein da tabuta yaklaştı. "Başı nerede? Ritüeli gerçekleştirmek için cesedin başının kesilmesine gerek yok..."

 

Dunn bir süre düşündükten sonra cevap verdi, "Benim bir fikrim var. Bu hayalet hep yoktu, son zamanlarda ortaya çıktı. Kasabadan bu kaleye ulaşmak yalnızca on beş dakika sürüyor. Yıllar boyunca, baş belaları burayı sık sık ziyaret etmiş olmalı, ancak bu olaydan önce, bu antik kalede bir hayalet olduğuna dair hiçbir söylenti yoktu.” 

 

Klein hafifçe başını salladı.

 

"Kaptan, yakın zamanda birinin buraya gelip tabutu açtığını ve cesedin başını aldığını mı ima ediyorsun?"

 

"Evet, ritüel cesedin yeniden hareket etme kabiliyeti kazanmasını engelliyor, ancak aynı zamanda ruhun öfkesini de tabutun içine hapsediyor. Tabut açılıp ritüelin etkisi kalktığında, bu öfke hızla dönüşerek, el zırhının da yardımıyla bir hayalete dönüşüyor..."

 

"Tabutu açan kişinin cesedi yok, yani bu kişi sıradan biri olmamalı... Ayrıca, neden cesedin başını aldı ki?"

 

Dunn tabutun içindeki iskelete baktı. "Öfkenin bu kadar uzun süre korunabilmesi için, ritüel dışında başka bir sebep olmalı. Belki de bu kişi hayatteyken bir Beyonder idi, belki de Orta Dizi bir Beyonder'ın soyundan geliyordur.  Geçmişte Orta Dizi olarak tanımlananlardan bahsediyorum, Dizi 5 ya da 6 yani...

 

Ve bu cesetler daima özel kalır. Cesedin başı bir tür ritüel için falan gerekmiş olabilir."

 

Dunn bir an durakladıktan sonra devam etti, "Az önce söylediklerim yalnızca birer varsayım. Ancak bunlardan bazılarını doğrulamaya çalışabiliriz. Kasabaya döndüğümüzde ayrılıp insanlara sorular sorabiliriz, gençliğinde birinin başına bir şey gelip gelmediğini öğreniriz. Böylece hayaletin ne zamandır aktif olduğunu da anlamış oluruz."

 

"Mantıklı," dedi Klein düşünceli bir şekilde. Bodrumu biraz daha inceledi ancak başka bir şey bulamadı.

 

Bodruma giren 'konuğun' çizimini yapmak için ritüalistik büyü kullanmayı da denedi, ancak olayın üzerinden bir aydan uzun zaman geçtiğinden bu çaba sonuç vermedi.

 

Sonra da yukarı çıkıp Frye'nin yerini aldı, konunun uzmanı ceset üzerinde araştırma yapacaktı.

 

On beş dakika sonra, güneş ufukta kaybolurken, Dunn ve Frye merdivenlerde göründü.

 

Dışarı çıktıklarında Frye hemen açıklamaya başladı, "Adam gerçekten de zehirlenerek öldürülmüş. Boynunun yakınındaki izler yeni görünüyor, en fazla üç aylık olmalılar."

 

Bu, daha önce buraya birinin gelmiş olma ihtimalini kuvvetlendiriyor... Klein düşünceli bir şekilde başını salladı.

 

Üç Gece Kuşu, hava kararmadan Lamud Kasabası'na dönüp bir otelde iki oda kiraladı. Mühürlü Eser 3-0782'yi alan kişi bu tehlikeli nesneyi kasabanın dışına, kimsenin olmayacağı bir yere götürecekti. Her iki saatte bir nöbet değişimi yapacaklarından yalnızca iki odaya ihtiyaç duyacaklardı.

 

Sade bir akşam yemeği yedikten sonra hemen ayrılıp kasabanın çeşitli yerlerine gittiler, uzun zamandır kasabada oturan insanlara sorular sordular.

 

Böyle durumlarda, polis kimlikleri çok işe yarıyordu.

 

...

 

"Memur bey, bunu neden soruyorsunuz? Küçükken o terk edilmiş kaleye oyun oynamaya giderdim... Yaralanma meselesine gelince... Elbette yaralanmışımdır, bir çocuk oyun oynarken düşüp yaralanabilir değil mi? Hatırlıyorum, evet- antik kalenin dış duvarlarının olduğu yerde bir kaya elimi kesmişti..." Kırk yaşındaki sarı saçlı adam soruyu tuhaf bulmuş olsa da dürüstçe cevap vermişti.

 

Bu, Klein'ın konuştuğu on dördüncü kişiydi, bu insanlar arasından iki kişi, çocukluklarında antik kalenin yakınlarında yaralandıklarını net bir şekilde hatırlıyorlardı.

 

Kaptan'ın varsayımı doğruymuş... Klein kararını vermişti. Gülümseyerek adama baktı, "Yardımlarınız için teşekkürler, başka sorum yok."

 

Tam arkasın dönmüş oradan gitmek üzereydi ki kırk yaşındaki adam ona seslendi, "Memur bey, antik kaleyle mi ilgileniyorsunuz? Orada yaşayan ilk Baron'un tablosu var bende. Kendisi büyük büyük babamın büyük babasıymış... Her neyse, bu çok uzun zaman önceydi. Kaleden bir yağlı boya tablo aldı ve bana, bu tablodaki kişinin ilk Baron Lamud olduğunu söyledi.

 

İstiyor musunuz? Gerçek bir antikadır!"

 

Gerçek bir antika olsa ailen onu çok uzun zaman önce satardı... Bu adam bir polisi kandırmaya çalışacak kadar yürekli. Silahımla onu korkutmalı mıyım? Klein bir süre düşündükten sonra alıcı gibi davranmaya karar verdi.

 

"Gerçek bir antika olup olmadığını nereden bileceğim. Kendi gözümle değerlendirmeliyim.

 

Getir de göreyim."

 

Sarışın adam gülümseyerek kalkıp porteyi aramaya gitti.

 

Kısa süre sonra elinde tabloyla geri geldi.

 

Klein tabloyu inceledi. Baron'un zarif yüz hatlarına ve bronz bir tene sahipti, bakışları pek çok şey deneyimlemiş gibi derinlikliydi. Başında beyaz, kıvırcık bir peruk vardı.

 

Hah, Bay Azik'e ne kadar benziyor! Klein'ın gözleri bir anda kocaman oldu, doğrudan baronun sağ kulağının altına baktı.

 

Kulağın altında belli belirsiz bir ben vardı.

 

Benin bulunduğu nokta, Bay Azik'in beninin bulunduğu noktayla aynıydı!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr