Bölüm 130: Backlund'un Gizli Toplantısı

avatar
2828 21

Lord Of Mysteries - Bölüm 130: Backlund'un Gizli Toplantısı


Çevirmen: Dnightshade

 

Klein, önce canavarın cesedinin başında duran Swain'e baktıktan sonra, yarı baygın ortağına yardım eden Manda Altındaki Cezalandırıcı'ya baktı. O anda içini tarif edilmez bir hüzün kapladı.

 

Gece Kuşları, Manda Altındaki Cezalandırıcılar ve Makinecilik Kolektif Zihni üyelerinin kahramanlar olarak anılması neredeyse imkansızdı. Onların yaptığı şeyler asla halka açıklanmıyor, gizli dosyalarda saklanıyordu. Ancak karşı karşıya oldukları tehlikeler ve baş ettikleri şeyler son derece gerçekti.

 

Belki de bir gün, bir düşmanım takım arkadaşım olacak... Klein sessizce iç çekti. Tüm Gece Kuşları, Manda Altındaki Cezalandırıcılar ve Makinecilik Kolektif Zihni üyelerinin taşıdığı ağır yükü hissetti.

 

O anda Yaşlı Neil iç çekti.

 

"Hadi gidelim. Onları rahatsız etmeyelim."

 

"Tamam." Klein bastonunu aldı. İlerlemeye başladıklarında, Yaşlı Neil'ın hala sol elini tuttuğunu fark etti. Endişeli bir şekilde ona baktı, "Yaralandın mı?"

 

Yaşlı Neil gülümsedi, "Şarapnel parçalarından biri saplandı. Gençliğimde olsam parçadan kaçabilirdim. Neyse ki yalnızca ufak bir kesik."

 

Sağ elini hafifçe çekerek Klein'ın sol elindeki ufak yarayı görmesine izin verdi.

 

Klein yaranın önemli bir şey olmadığından emin olduktan sonra yürümeye devam etti.

 

"Bay Neil, düşündüğümden çok daha sakinsiniz. Canavar ile aranızda iki metreden az mesafe olmasına rağmen sakin bir şekilde efsunu seslendirip tılsımı kullanabildiniz."

 

Bir canavara dönüşmüş olan Manda Altındaki Cezalandırıcı, Klein'ın üzerine doğru koşmuş olsa da, Yaşlı Neil olayın başından sonuna kadar fiziksel anlamda canavara en yakın olan kişiydi.

 

Klein'a bakıp gülümsedi.

 

"Ben deneyimli bir Gece Kuşuyum. Yaptığım tüm tehlikeli şeyleri düşününce, az önce olanlar ilk ona bile giremez. Bir seferinde, Dunn ile Raphael Mezarlığı'nda devriye atıyorduk, zombiye dönüşmüş bir cesedin ağaçların gölgelerinde saklandığından haberimiz yoktu. Gizli bir noktayı aradığımdan, zombiyi fark etmeden yanından geçmişim. Heh, ne demek istediğimi anlamışsındır. Sonunda zombi sırtıma atlayıp boğazımı yakaladı."

 

Klein dehşete kapılmıştı.

 

"Ve böyle bir durumdayken bile, tılsım kullanabilecek kadar sakindin değil mi? Yoksa Gizemli Duacıların hızla yapabileceği bir büyü mü yaptın?"

 

Yaşlı Neil ona bir bakış atıp güldü. "Hayır, Dunn hızlı davranıp zombiyi uyutabildi. Yani, bir Gece Kuşu olarak, yalnızca kendine inanman yeterli değil, ekip arkadaşlarına da güvenmelisin."

 

Klein birkaç saniye sessiz kaldı. Sonra da yarı şakacı bir tonda cevap verdi, "Bay Neil, bugün ne kadar bilgesiniz."

 

Yaşlı Neil hafifçe sıçrayıp iskeleye indi. "Bunu yeni fark etmiş olmanın sebebi, genellikle en sade, önemsiz yanımı tanımış olman."

 

İkili limandan ayrılmış Şeytan Ejderha Barı'na doğru yürüyordu.

 

Klein tabancasını kılıfına koyup bastonunu bir kenara bıraktıktan sonra ceketini çıkardı. Sokaktaki gaz lambasının ışığı altında, ceketinde herhangi bir hasar olup olmadığına baktı.

 

"Büyük şans. Sadece birkaç kıymış ve kirli bir yama..." Kıymıkları ayıkladıktan sonra ceketinin tozunu silkeledi. Sonra da ceketi geri giydi.

 

Yaşlı Neil ona gülümseyerek bakıyordu. "Ne yazık, bunun için tazminat alamayacaksın."

 

Klein şaşıp kalmıştı.

 

Ben öyle biri değilim! Diye haykırdı içinden.

 

Toplu taşıt yaklaşırken, gümüş, asma yapraklı cep saatini çıkarıp zamanı kontrol etti.

 

"Başka bir şey yoksa benim eve gitmem gerekiyor," dedi Yaşlı Neil'a bakarak.

 

Neil hafifçe başını salladı, "Keyfine bak. Uyku Tılsımı'nı da dert etme. Swain ile hallederiz. Sonuçta o varlıklı bir adam. Elbette bugün kapısına dayanmayacağım. Şu an iyi bir durumda değil."

 

Klein bir şeyler söylemek için ağzını açtıysa da, kararını değiştirip yalnızca şöyle dedi, " ... Cömertliğiniz için teşekkür ederim."

 

Sonra da hemen araca binip Daffodil Sokağı'na döndü. Saat çoktan yedi olmuş, hava da kararmıştı.

 

Klein kapıyı açıp evine girdiğinde, Melissa'nın fileli şapkasını çıkarıp askılığa astığını gördü. Kardeşini görünce yüzüne bir gülümseme yayıldı.

 

"Yeni mi geldin?"

 

O anda karmaşık duyguları aniden yok olmuştu, rahatlamış hissediyordu.

 

"Bugün okulda bir pratik dersi vardı," diye açıkladı Melissa.

 

Bu sırada ikisi de yemek kokusu almıştı. Klein şaşkın bir şekilde sordu, "O halde yemeği kim yapıyor?"

 

İkisi de aynı anda cevap verdi, "Benson!"

 

Ses tonlarından endişeli oldukları anlaşılıyordu.

 

Onların sesini duyan Benson üzerinde önlüğüyle mutfaktan çıktı. Ellerini önlüğüne silerken kardeşlerine baktı, "Benim aşçılık becerilerime hiç mi güvenmiyorsunuz? Melissa yemek yapmayı öğrenmeden önce, ikiniz de benim eve gelmemi bekler ve yemek yapışımı hevesle izlerdiniz. Aslında yemek yapmak çok kolay. Canın patates biftek yahnisi mi çekti? Önce bifteği, sonra patatesi koy, sonra da biraz baharat ekle..."

 

Klein ve Melissa hiçbir şey söylemeden birbirlerine baktılar.

 

Kısa süren sessizliğin ardından bastonunu kenara bırakıp şapkasını çıkaran Klein gülümseyerek kardeşine baktı.

 

"Bence bir hizmetli tutmanın vakti geldi. Yemeği vaktinde yemek hiç sağlıklı değil."

 

"Ama ben, biz evdeyken bir yabancının konuşmalarımızı dinlemesini istemiyorum. Bu beni huzursuz eder," dedi Melissa hemen araya girerek.

 

Klein ceketini çıkarırken Melissa'ya bakıp gülümsedi.

 

"Ben sorun etmem..."

 

Henüz cümlesini bitirmemişti ki, kolları havada donup kaldı.

 

Neredeyse ceketimi çıkarıyordum. Tabancamı göreceklerdi...

 

Öhö. Klein hemen boğazını temizleyip bir şey olmamış gibi devam etmeye karar verdi. "Ben buna aldırmam. Eve geldiğimizde, hizmetlinin odasına çekilmesine izin veririz. O da dinlenmek için vakit bulduğundan mutlu olacaktır. Hmm, yemek yapmayı öğrenmek isteyen bir hizmetli bulmalıyız."

 

Gelecekte sürpriz yemeklerle karşılaşıp aç kalmak istemiyordu.

 

Mutfağın önünde duran Benson da başıyla onayladı.

 

"Vaktimiz olduğunda Tingen Aile Hizmetli Yardım Derneği'ne gidebiliriz. Bu alanda çok deneyimliler ve bolca kaynağa sahipler."

 

"Tamamdır, karar verildi!" Dedi Klein Melissa'nın isteksiz bakışlarına aldırmadan.

 

...

 

Backlund, İmparatoriçe Kenti, Vikont Glaint'in konağı.

 

Audrey Hall, kişisel hizmetlisi Annie ile birlikte partiden ayrılmıştı. Birlikte ikinci kata çıkıp, Vikont'un hazırladığı yatak odasına girdiler.

 

Audrey, Annie'nin yardımıyla göz alıcı elbisesini ve hafif dans ayakkabılarını çıkardı. Sonra da önceden hazırladığı siyah, başlıklı pelerini üzerine geçirdi.

 

Başlığını başına örttükten sonra boy aynasının karşısına geçip kendisini inceledi.

 

Yüzünün yarısının başlığın gölgesinde kaldığını, yalnızca güzel dudaklarının görünür halde olduğunu fark etti.

 

Uzun, siyah pelerin, gölgeler ardında gizlenen bir yüz, gizemli bir his... Bunu çok uzun zamandır hayal ediyorum! Audrey çok mutluydu.

 

Daha sonra başlığının altından mavi, yumuşak bir şapka taktı. Filenin yüzünü örtmesiyle, yüz hatları daha da belirsiz bir hal almıştı.

 

"Fena değil, oldu!" Deri botlarını da giydikten sonra Annie'ye döndü, "Beni burada bekle. Kim gelirse gelsin kapıyı açma."

 

Annie ona çaresizce baktı, "Ancak yarım satten uzun sürmeyeceğine söz vermelisiniz."

 

"Bana güven. Daha önce ne zaman verdiğim sözden döndüm?" Dedi Audrey gülümseyerek hizmetlisine yaklaşıp. Ona sarılıp yanağına bir öpücük kondurdu.

 

Sonra da yeniden başlığını başına geçirip hızlı adımlarla kapıya yöneldi. Gizli bir kapıdan geçip yatak odasından çıktı.

 

Yolda ilerledikten sonra Vikont'un konağının yan kapısına ulaştı, burada bir araç bekliyordu.

 

Gölgeler arasında duran Glaint onu görünce içten bir şekilde iltifat etti, "Bu giysilerle, gerçekten de, evet -İmparator Roselle'in de hep dediği gibi- çok havalı olmuşsun."

 

"Teşekkür ederim." Audrey hayali eteğinin ucunu kaldırıp zarif bir şekilde reverans yaptı.

 

İki arkadaş araca binip villadan ayrıldılar. On dakika kadar sonra, bir eve gelmişlerdi.

 

Audrey evin dışında, Çırak Fors Wall ve arkadaşı Jüri Xio Derecha'yı gördü.

 

Fors'un dalgaları kahverengi saçları ve açık mavi gözleri, onun her zamanki tembelliğini yansıtıyordu. Yanındaki Xio Derecha'yı işaret ederek şöyle dedi, "İkna etme yetenekleri harikadır, istediğiniz şeyleri elde etmenize yardımcı olabilir."

 

Xio Derecha arkadaşından biraz daha kısaydı, en fazla 150 santimetre boyunda olmalıydı. Yüz hatları yumuşaktı, ancak oldukça genç ve toy görünüyordu.

 

Omuz hizasındaki sarı saçları dağınık ve bakımsız olsa da, üzerindeki geleneksel şövalye giysisiyle oldukça saygın ve ikna edici bir cazibeye sahip gibi görünüyordu.

 

Audrey onunla daha önce de birkaç kez karşılaşmışt. Hafifçe gülümseyerek selam verdi, "Bayan Xio, size güvenebilir miyim?"

 

"Endişelenmenize hiç gerek yok." Xio Derecha gülümsedi.

 

Dördü birlikte yürümeye başlamışlardı ki, aniden bir patırtı duyuldu.

 

Audrey, sesin geldiği yöne baktığında Xio Derecha'nın bacağının yanına düşmüş olan, buz gibi bir parıltıya sahip üçgen bıçağı gördü.

 

Xio ile göz göze geldiler, ikisi de ne diyeceğini bilemiyordu.

 

Yaklaşık yirmi saniye sonra, Xio hemen çömelip bıçağı yerden aldı ve sakladığı yere geri yerleştirdi.

 

"Herhangi bir kaza çıkmasına izin veremeyiz. Bazı insanlar mantıksız oluyor, onları ikna etmek kolay değil," diye açıkladı Xio ciddi bir tonda.

 

Audrey başıyla onayladı, "Size inanıyorum..."

 

"O piç kurularının bizimle sakince konuşmasını sağlamak için bu araçlar gerekli," diye ekledi Fors da hemen.

 

Daha sonra dörtlü birkaç adım daha atıp kapıya yaklaştı. Ahşap kapıya üç kez uzun, iki kez kısa olacak şekilde vurdular.

 

Kapı gıcırdayarak açıldı. Audrey, Seyirci yeteneklerini kullanarak içinde pek çok insanın bulunduğu evi gözlemledi. Buradaki insanlar, kendilerini gizlemek için başlıklar, maskeler gibi çeşitli yöntemler kullanmışlardı. Ancak aralarında buna zahmet etmemiş olanlar da vardı.

 

O sırada Audrey'nin dikkatini, tekli koltukta oturan siyah pelerinli bir adam çekti.

 

O da başlığını kapatarak yüzünü gizlemişti.

 

Sessizce tüm konukları süzen bu adam, diğer herkese kendisinin hakim konumunda olduğu izlenimini veriyordu.

 

Kendinden oldukça emindi, ancak bakışları korkunçtu. Üzerimdekileri parçalamak istiyormuş gibi bedenimi baştan aşağı süzdü... diye düşündü sezgileri keskin olan Audrey. Dikkatle gözlemlemiş, sakince bir karar varmıştı, ancak sakinliğine rağmen tüyleri diken dikendi.

 

Fors ikisini tanıştırdı.

 

"Bu Bay A, kendisi güçlü bir Beyonder, bu gizli toplantının lideri."

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr