Bölüm 12: Yeniden Burada

avatar
4389 31

Lord Of Mysteries - Bölüm 12: Yeniden Burada


Çevirmen: Dnightshade

 

'Melissa, yüzüme vurup durmasan olmaz mı?' diye mırıldandı Klein. Başında bir ağrı vardı.

 

Klein'ın unuttuğu içeriğin miktarı çok sayılırdı ancak ihmal edilebilir de değildi. Görüşme iki gün sonraydı, yani, bunu telafi edecek zamanı nereden bulabilirdi?

 

Dahası, çok tuhaf paranormal olaylara dahil olmuştu, yani havasını nasıl değiştirebilirdi ki?

 

Klein kız kardeşine üstünkörü bir yanıt verdikten sonra çalışıyormuş gibi yapmaya başladı. Melissa, onun yanına oturmak için sandalyesini çekti. Gaz lambasından yansıyan ışıkla, o da kendi ödevleri üzerinde çalışmaya başladı.

 

Ortam sakindi. Saat neredeyse 11 olduğunda kardeşler birbirlerine iyi geceler dileyip uyumaya gitti.

 

 

Tak!

 

Tak! Tak!

 

Kapıdaki sesler Klein'ı rüyalarından uyandırdı.

 

Şafağın ilk ışıltısını görmek için pencereden dışarı baktı. Şaşkın bir halde doğruldu.

 

''Kim o?''

 

Zamana bak! Melissa beni neden uyandırmadı?

 

''Benim. Dunn Smith.'' dedi kapıdaki derin sesli adam.

 

Dunn Smith? Onu tanımıyorum... Klein yataktan kalktı, kapıya doğru ilerlerken başını iki yana salladı.

 

Kapıyı açınca önceki gün tanıştığı gri gözlü müfettişi karşısında buldu.

 

Bir anda toparlanarak sordu, ''Bir sorun mu var?''

 

Pelis sert bir bakışla cevap verdi, ''Bir sürücü bulduk. 27'sinde, Bay Welch ve Bayan Naya'nın öldüğü gün Bay Welch'in yerine gittiğinizi söyledi. Dahası, ulaşım ücretinizi ödeyen de Bay Welch'miş.''

 

Klein dehşete kapılmıştı. Kişinin, yalanları açığa çıktığında hissedeceği bir türden korku ya da suçluluk duymuyordu.

 

Çünkü yalan bile söylemiyordu. Aslında, Dunn Smith'in sağladığı kanıtlar karşısında şaşkındı.

 

27 Haziran'da, önceki Klein gerçekten de Bay Welch'in yerine gitmişti. Döndüğü gece kendisini öldürmüştü, tıpkı Welch ve Naya gibi!

 

Klein kendini zorlayarak gülümsedi, ''Bu kanıt yeterli değil. Welch ve Naya'nın ölümüyle bağlantılı olduğumu doğrudan kanıtlamıyor. Dürüst olmak gerekirse, ben de tüm olayı merak ediyorum. Zavallı arkadaşlarıma ne olduğunu öğrenmek istiyorum. Ancak... Ancak... Gerçekten hatırlayamıyorum. Aslında 27'sinde ne yaptığımı neredeyse tamamen unuttum. Buna inanmakta zorlanabilirsiniz ancak ben de 27'sinde Welch'in yerine gittiğimi  tamamen yazdığım günlüklere güvenerek tahmin ettim.''

 

''Kesinlikle büyük bir zihinsel yeteneğin var,'' dedi Dunn Smith başını sallarken. Öfke belirtisi göstermiyordu, ancak gülümsemiyordu da.

 

''Samimiyetimi görmeniz gerekir,'' Klein doğrudan adamın gözlerinin içine bakıyordu.

 

Gerçeği söylüyorum! Elbette yalnızca bir kısmını!

 

Dunn Smith cevap vermek için acele etmedi. Yavaşça konuşmadan önce bakışlarını odada gezdirdi, ''Bay Welch bir tabanca kaybetmiş. Bence... Onu burada bulabileceğim. Değil mi? Bay Klein?''

 

Evet... Klein sonunda tabancanın nereden geldiğini anlamıştı. Aklına bir fikir geldi ve hemen bir karara vardı.

 

Ellerini kaldırıp geri çekildi ve yolu açtı. Sonra çenesiyle ranzayı işaret etti.

 

''Yatak tahtasının arkasında.''

 

Alt tarafta olduğunu söylememişti, çünkü kimse bir şeyleri üst kattaki yatağın arkasına saklamazdı. Konuklar bunu tek bakışta fark edebilirdi.

 

Dunn Smith hareket etmedi. Dudaklarının kenarları seğiriyordu, ''Ekleyecek başka bir şeyiniz yok mu?''

 

Klein tereddüt etmedi, ''Orada!''

 

''Dün, gecenin bir yarısı uyandığımda yanımda bir tabancayla masada uzandığımı fark ettim. Odanın köşesinde bir kurşun vardı. Sanki intihara teşebbüs etmişim gibi. Ancak daha önce hiç silah kullanmadığımdan, ya da son anda çok korktuğumdan... Her neyse, mermi hedefine ulaşmadı, başım hala olması gerektiği yerde. Şu anda hala hayattayım."

 

''Ve o zamandan beri hafızamın çoğunu yitirdim, 27'sinde Welch'in yerinde gördüklerimi de. Yalan söylemiyorum. Gerçekten hatırlayamıyorum.''

 

Şüpheli konumundan elenmek için. Onu çevreleyen tüm bu tuhaf olaylardan kurtulmak için, Klein neredeyse olan her şeyi açıklamıştı. Ruh göçü ve 'toplantı' dışında.

 

Ayrıca, Klein kelimelerini dikkatle seçmişti. Kurşunun beynini delmiş olduğu gerçeğini ortaya sermemiş, yalnızca amacına ulaşamadığını ve başının hala olması gerektiği yerde olduğunu söylemişti.

 

Diğerlerine göre, bu iki ifade aynı fikri aktarıyor gibi görünebilirdi ancak gerçekte, tebeşir ve peynir kadar farklılardı.

 

Dunn Smith sessizce dinledikten sonra cevap verdi, ''Bu tahminlerimle örtüşüyor. Geçmişteki benzer vakaların gizli mantığıyla da örtüşüyor. Elbette nasıl hayatta kalmayı başardığın hakkında hiçbir fikrim yok.''

 

''Bana inandığına sevindim. Ben de nasıl hayatta kaldığımı bilmiyorum.'' Klein rahat bir oh çekti.

 

''Ancak...'' dedi Dunn. ''Benim sana inanmamın hiçbir faydası yok. Şu anda baş şüpheli sensin. Bir uzman tarafından, gerçekten olan biteni unuttuğunun ya da gerçekten de Bay Welch ve Bayan Naya'nın ölümüyle ilginin olmadığının teyit edilmesi gerekiyor.''

 

Öksürdü, yüz ifadesi ciddi bir hal almıştı.

 

''Bay Klein, soruşturma için benimle karakola gelmenizi talep ediyorum. Gerçekten konunun sizinle alakası olmadığı doğrulanırsa iki, üç gün kadar sürecek.''

 

''Uzman geldi mi?'' Diye sordu Klein şaşkın bir şekilde.

 

Daha iki gün olduğunu söylememişler miydi?

 

''Beklediğimizden erken geldi.'' Dunn dönüp Klein'a yolu işaret etti.

 

''Bir not bırakmama izin verin,'' dedi Klein.

 

Benson hala uzaktaydı ve Melissa okula gitmişti. Endişelenmemeleri için tek yapabileceği şey, Welch'le alakalı bir olaya karıştığını bildirmek için bir not bırakmaktı.

 

Dunn ilgisizce başını salladı.

 

''Tamamdır.''

 

Klein masaya döndü. Kağıdı ararken ne olacağını düşünmeye başladı.

 

Dürüst olmak gerekirse 'uzman'la görüşmek istemiyordu. Sonuçta daha büyük bir sırrı vardı.

 

Yedi ana kilisenin olduğu bir yerde, bir ruh göçü selefi olduğundan şüphelenilen İmparatoriçe Roselle'in öncüllüğü altında, 'ruh göçü' gibi bir şey genellikle mahkemeye çıkmak ve tahkime gitmek anlamına gelirdi.

 

Ancak silahlar, savaş becerileri ya da süper güçleri olmadan, profesyonel bir polis memuruyla yarışamazdı. Dahası, Dunn'ın astlarından birkaçı dışarıda, karanlıkta bekliyordu.

 

Silahlarını çekip bana ateş ederlerse, biterim!

 

''Ah, adım adım gideceğim.'' Klein notu bırakıp anahtarlarını aldıktan sonra Dunn'ı takip ederek odadan çıktı.

 

Karanlık koridorda, siyah beyaz damalı üniformalar içinde dört polis memuru iki tarafa ayrılmış bekliyordu. Tetiktelerdi.

 

Pat. Pat. Pat. Ara sıra gıcırdayan ahşap merdivenlerden aşağı inerken Klein, Dunn'ı takip etti.

 

Apartmanın dışında dört tekerlekli bir araç vardı. Aracın yanında 'iki çapraz kılıç ve bir taç' amblemi vardı. Çevreleri her zamanki gibi kalabalık ve gürültülüydü.

 

''Hadi, ileri.'' Dunn Klein'ın önden gitmesi için işaret etti.

 

Bir istiridye satıcısı aniden bir müşteriyi yakalayıp onun bir hırsız olduğunu iddia ettiğinde, Klein adım atmak üzereydi.

 

İki taraf bir kavgaya tutuşmuş ve bunun sonucunda atların rahatsız olmasına neden olarak büyük bir kaosa neden olmuştu.

 

Bir fırsat!

 

Klein'ın daha fazla düşünecek vakti yoktu; öne eğilerek kalabalığın arasına daldı.

 

Sokağın diğer ucuna doğru çılgınca koşarak kaçtı.

 

Şu anda, uzmanla buluşmamak için yapabileceği tek şey şehrin dışındaki iskeleye giderek Tussock Nehri'nde bir tekneye atlayıp başkent Backlund'a kaçmaktı. Orada nüfuz daha yoğundu, bu da saklanmasını kolaylaştıracaktı.

 

Elbette bir trene de binebilir ve doğuya, Enmatt Limanı'nın yakına doğru giderek Pritz'e deniz yoluyla ulaşıp oradan Backlund'u da görebilirdi.

 

Kısa süre sonra bir sokağa vardı ve Demir Haç Sokağı'na döndü. Kiralanabilecek birkaç araba vardı burada.

 

''Şehrin dışındaki iskeleye.'' Klein elini uzatıp arabalardan birine atladı.

 

Her şeyi iyice düşünmüştü. Önce, onu arayan polisi yanıltmak zorundaydı. Araba onlardan uygun bir mesafe uzaklaştığında, hemen atlayacaktı!

 

''Pekala.'' Sürücü dizginleri çekti.

 

Cap! Cap! Cap... Araç Demir Haç Sokağı'ndan ayrıldı.

 

Klein tam araçtan atlayacakken başka bir yola döndüğünü fark etti. Şehrin dışına gitmiyordu!

 

''Nereye gidiyorsun?'' Diye şaşkınlıkla bağırdı Klein.

 

''Welch'in yerine...'' dedi sürücü monoton bir şekilde.

 

Ne? Klein'ın dili tutulmuştu. Sürücü arkasına döndü ve buz gibi gri gözleri açığa çıktı. Bu, gri gözlü polis memuru Dunn Smith'di!

 

''Sen!'' Klein telaş içindeydi. Aniden doğrulduğunda dünyası dönüyordu, her şey aniden bulanıklaşmıştı.

 

Doğrulmak mı? Kafası karışık bir şekilde çevresine baktı. Pencerenin dışındaki kızıl ayı ve odanın kızıl bir örtüyle kaplandığını fark etti.

 

Alnını hissetmek için elini uzattı. Nemli ve soğuktu. Soğuk ter. Sırtı da aynı şekildeydi.

 

''Bir kabustu...'' Klein rahat bir oh çekti. ''Sorun yok... Sorun yok...''

 

Bunu tuhaf buluyordu. Rüyasında zihni oldukça berraktı, hatta sakin bir şekilde düşünebiliyordu!

 

Sakinleştikten sonra cep saatine baktı. Gecenin ikisiydi. Sessizce yataktan çıkıp yüzünü yıkamak ve tuvaletini yapmak için banyoya doğru gitmeyi planladı.

 

Kapıyı açıp karanlık koridorda yürüdü. Loş ay ışığının altında hafif adımlarla banyoya ilerliyordu.

 

Aniden koridorun sonundaki pencerenin dışında bir silüet fark etti.

 

Bu silüet, bir paltodan daha kısa ancak bir ceketten daha uzun olan bir rüzgarlık giyiyordu.

 

Silüet kısmen karanlıkta kamufle olmuştu, kızıl ay ışığı üzerine vuruyordu.

 

Silüet yavaşça döndü. Gözleri derin, gri ve buz gibiydi.

 

Dunn Smith!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr