Bölüm:131 Usta Cheng Yuan

Çeviri ve Düzenleme: Gin 

Daha az önce gürültüyle kaynayan alışveriş merkezinde o anda çıt çıkmıyordu.

Bu gerçek mi?

Olmayan şeyler mi duyuyorum?

Be herif yalnızca Efendi Ling'in taş aslanını parçalamakla kalmadı bir de ailesine mi sövüyor?

Fazla cüretkar değil mi...

Sun Qiang sarsılmıştı ve kaçmamak için kendini zor tutuyordu.

Büyük Efendi, siz bir usta hocasınız! Beni bilerek bitirmeye mi çalışıyorsunuz?

Efendi Ling sizi tanımıyor bu yüzden kolayca arkanızı dönüp gidebilirsiniz. Ancak benim tüm ailem Tianxuan Krallığında yaşıyor...

"Ne dedin sen?"

Adam zaten öfkesini bastırıyordu. Karşı tarafın sözlerini duyan Ling Tianyu neredeyse patlayacaktı.

Daha birbirimizi bile tanımıyoruz ama sen doğruca tüm aileme sövüyorsun. Bu artık basit bir kışkırtma olmaktan çıkıp, bana hakaret edip aşağılamaya döndü!

"Ya? Sözlerimi anlamadın mı? O halde senin için başka şekilde açıklayayım. Aile bireylerinin fiziksel durumları hala iyi mi?" Karşı taraf her an patlayacakmış gibi gözükse de Zhang Xuan kayıtsızlığını korudu.

"Ailemin iyi ya da kötü olması seni ilgilendirmez!" Ling Tianyu gözlerinden soğuk bir bakış geçti ve görünüşe göre her an saldırabilirdi.

"Demek ilgilendirmez? Bir hayat kurtarmanın bana iyi karma getireceğini düşünmüştüm, ama madem ilgilenmiyorsun, o halde unut gitsin!"

Zhang Xuan başını salladı.

"Ne... demeye çalışıyorsun?"

"Hiçbir şey!" Zhang Xuan çayını tek dikişte bitirdi. "Güney Yeşili Yeşim taşı gerçekten kaliteli bir malzeme. Yalnızca güzel gözükmekle kalmaz, aynı zamanda yanında taşıyan birinin kan dolaşımını hızlandırıp meridyenlerini rahatlatır. Ancak... Güney Kanlı Yeşim taşı için durum tamamen farklı."

"Bu malzeme bir Yeşim Ruhuna evirilmek için besin olarak çevresinden yaşam gücü emer. Gelişim seviyen 7-Dan Dövüşçü Tongxuan aleminin temel kademesinde ve zengin zhenqin ve güçlü fiziksel vücudun düşünüldüğünde, korkmana gerek yok. Ancak aynı şeyi ailen için söyleyemeyiz. Yanılmıyorsam taşa her gün temas etmen bu aurayı evine taşımana neden olmuştur. Büyük olasılıkla evdeki biri iliklerine kadar hasta ve ölüm döşeğinde olmalı."

"Pekala, Xiao Qiang, artık gidelim!"

Sözlerini bitiren Zhang Xuan fincanını bırakıp, üzerini düzelterek ayağa kalktı. Karşı tarafı yok sayarak elleri arkasında yavaşça alışveriş merkezinden dışarıya yürüdü.

Sun Qiang aceleyle onu takip etti. Birilerinin tekrar saldırmasından korkarak etrafa bakınıyordu.

"Sör, lütfen bir dakika bekleyin..."

Herkes Ling Tianyu'nun bu küstah adamı durdurup sağlam bir sopa çekerek dersini vereceğini düşünürken, bu yüce adamın hafifçe titreyerek aceleyle seslendiğini gördüler.

Zhang Xuan durdu.

"Sör, yani diyorsunuz ki... bu taş aslanlar Güney Yeşili Yeşim taşından değil de... Güney Kanlı Yeşim taşından mı yapılmış? Yu Rou... Yu Rou'nun hastalığı bu yüzden mi?"

Ling Tianyu bembeyaz bir suratla sordu.

Çoğu insan onun bir milyarder olduğunu bilirdi ve devlet görevlileri bile ona saygıyla yaklaşırdı. Ancak yalnızca kendisi, altı aydır bitmeyen kaygısıyla bu kadının ölmek üzere olduğunu biliyordu.

Yu Rou onun karısıydı.

Fakir ve yaşam mücadelesi veren birisiyken, bu erdemli kadın sırf o bir lokma fazla yiyebilsin diye dışarda bir şeyler yediğini iddia eder, aç kalırdı.

Daha sonra işleri katlanarak büyümüştü ve gelişim alemi de hızla seviye atlamıştı. Ancak iyi biliyordu ki, karısı olmasaydı şu anda yabanda dolanan kimsenin istemediği bir kemik torbası olarak kalacaktı.

Tam olarak bu nedenle tüm servetine rağmen zamparalıktan uzak durmuş, bunu yerine kendisini onunla her türlü zorluğa göğüs geren karısına adamıştı.

Ancak göklerden ne kadar çıkacağı belli olmuyordu. Altı ay önce, kadın ansızın ciddi bir hastalığa yakalanmıştı. Yatakta halsizce yatmaktan başka bir şey yapamıyordu ve ölüm her an onun için gelebilirdi.

Tüm Tianxuan Krallığındaki doktorları araştırmış, hatta hastalığı teşhis etmesi için Usta Yuanyu'yu bile davet etmişti.

Ama hepsinin vardığı sonuç aynıydı, hastalık iliklerine kadar işlemişti ve tek yapabileceği ölümü beklemekti.

Özellikle son birkaç gündür daha fazla dayanamayacak gibi görünüyordu ve her an son nefesini verebilirdi.

Kadın hastalandığından beri her gece başında nöbet beklemişti. Ticaret şirketinde ilgilenmesi gereken önemli meseleler olduğu için gelmekten başka çaresi yoktu. Karısının durumundan dolayı zaten huzursuz hissediyordu. Birinin sebepsiz yere taş aslanlardan birini kırdığını duyduğunda, öfkeyle buraya koşmuş, başarılı bir adamının sahip olması gereken sakinliği kaybetmişti.

Karşı tarafın olay çıkartma peşindeki biri olduğunu düşünmüştü. Böyle sözler duymayı beklemiyordu.

Ailesinden birinin hasta olduğunu anlayabilmesi...

Taş aslanın Güney Yeşili Yeşim taşı değil de Güney Kanlı Yeşim taşından yapıldığını söylemesi...

"Karınız en fazla 2-Dan Dövüşçü gelişim alemine sahip sıradan bir insan olmalı, haksız mıyım?" Zhang Xuan arkasını bile dönmeden duygusuz bir sesle konuştu.

"Nasıl... Yu Rou'nun benim karım olduğunu nereden bildiniz? Dahası, onun gelişim seviyesini nasıl bilebildiniz?"

Ling Tianyu bir kez daha hayrete düşmüştü.

Yu Rou'nun yalnızca adını söylemişti ancak karşı taraf onun karısı olduğunu bilmiş hatta anında kadının gelişim alemini çözebilmişti. Çıkarımları aşırı isabetliydi.

"Güney Kanlı Yeşim taşı kendisini beslemek için çevresinden yaşam gücü emer ve 2-dan Dövüşçü seviyesinin altındakiler bu etkiye dayanamazlar. Eğer bu etkiye maruz kalırlarsa, vücut fonksiyonları hızla bozulur, saçları beyazlar, ciltleri sarkar ve konuşmaları belirsizleşir... Altı aydan fazla yaşayamazlar!" Zhang Xuan sakince açıkladı.

"Bu..."

Ling Tianyu'nun gözleri kısıldı.

Karşı tarafın açıklaması karısının durumuna birebir uyuyordu.

"Şu şeyi gördüğümde yalnızca geçiyordum. Kimse zarar görmesin diye kahyama onu kırmasını emrettim. Eğer Efendi Ling davranışımı uygunsuz ve düşüncesiz bulduysa, yarın zararınızı karşılamak için birini gönderirim!"

Zhang Xuan elini sallayarak daha fazla konuşmayacağını gösterdi. Ses tonu ne mutlu ne de üzgündü ve karşı tarafın yanlış anlaması onu öfkelendirmiş gibi gözükmüyordu. Yalnızca, ses tonu dümdüzdü, "Efendi Ling'in yeteneğinde biri malikanemi kolayca bulabilir, bu yüzden kaçarım diye endişelenmenize gerek yok!"

Bu noktada basitçe yürümeye başladı.

"Büyük efendi..."

Büyük Efendisinin birkaç kelime ettikten sonra oradan ayrıldığını gören Sun Qiang kısa bir an sersemce baktıktan sonra aceleyle onu takip etti.

"Efendim, onları durduralım mı?!"

İkisinin ufukta kaybolmak üzere olduklarını gören güvenlikçilerin lideri yaklaşarak sordu.

"Buna gerek yok!" Ling Tianyu olduğu yerde çakılıp kalmıştı. İfadesi hızla değişiyordu, bir an solgunken bir diğer an sarıydı. Aklından neler geçtiği belli değildi.

Zhang Xuan'in daha önce karşılaştığı, başkalarına kolayca inanan masum öğretmen ve öğrencilerin aksine, o bir tüccardı. Sayısız badire atlatan birisi olarak, başkalarına kolayca inanmayı bırakmıştı.

Birden bire ortaya çıkan bu orta yaşlı adamın sözleri bire bir uyarak onu şaşırtsa da, heyecana kapılıp onu durdurmak için atılmamıştı.

Ne de olsa karısının hastalığı konusunda sayısız doktora başvurmuştu ve herhangi birinden durumu öğrenmek mümkündü.

"Usta Cheng Yuan'i buraya getirin!"

Usta Cheng Yuan, Tianyu Ticaret Şirketinin eksperiydi.

Henüz resmi bir Eksper olmasa da, yüksek seviyede bir çırak eksperdi ve Yang Mo gibi bir dolandırıcıdan çok daha yetenekliydi. Ticaret şirketinin satın aldığı hazinelerin çoğu önce onun onayını almalıydı.

Usta Cheng Yuan'in gelmesi fazla uzun sürmedi.

"Kardeş Ling, bana bu kadar acil ihtiyaç duyduğuna göre, yanlış giden bir şey mi var?"

Yüksek seviye bir çırak Eksper olarak, Ling Tianyu bile yalnızca ona denk mevkide sayılabilirdi.

"Lütfen bu taş aslanın Güney Yeşili Yeşim taşından mı Kanlı Yeşim taşından mı yapıldığını anlamama yardım et!"

Ling Tianyu yerdeki parçalanmış taş aslanı işaret etti.

"Onu çoktan değerlendirdim, bu Güney Yeşili Yeşim taşı!" Sakalını sıvazlayan Usta Cheng Yuan kıkırdadı.

Doğal olarak heykeller buraya getirilmeden önce onun tarafından değerlendirilmişlerdi.

Yine de öne çıkıp başını eğerek taş aslanın parçalarına şöyle bir baktı. Gözleri anında kısıldı ve geriye doğru sendeledi, "Bu... Bu... Bu nasıl mümkün olur?"