Bölüm 77: Ölmüş Olmamı Mı Dilerdin?

avatar
377 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 77: Ölmüş Olmamı Mı Dilerdin?



Nefesi ciğerlerine sıkışmıştı resmen, gördüklerine inanamıyormuşçasına tüm vücudu kaskatı kesilmişti. Yıllar önce Kralların Çatışması’nda ölüm haberini aldığı Kayra şimdi canlı kanlı karşısında duruyordu.

 

“Patron? N, nasıl oluyor?! Sen… nasıl?”

 

Alperen vücudundaki yaraların verdiği acıyı göz ardı edecek kadar şoka girmişti. Sistemden aldığı mesajı hâlâ hatırlıyordu. Ve sistem asla yalan söylemezdi. Bu adam, gerçekten ölmüş olmalıydı.


O zaman nasıl hayattaydı?

 

“Ölmüş olmamı mı isterdin?”

 

Kayra, Paulo’dan çevirdiği gözlerini Alperen ve Muhterem İblis üyelerine sabitledi. Bakışları sıradan görünmesine öyle deliciydi ki baktıklarının yüzü beyaz peynire döndü.

 

Havanın ağırlığı işkence gibiydi.

 

Bir insan sadece bakışıyla nasıl bu kadar baskı altına alabilirdi ki?

 

“H, hayır. Sevindim. Ölmemiş olman yaptıklarımın boşa gitmediği anlamına gelir.”

 

Alperen, yıllar içinde herkesten daha fazla ölümle burun buruna geldiği için diğerlerine göre daha sağlamdı. Üstelik Kayra ile ilk tanışan ve onun eski halini gören tek kişiydi. Oradan kaynaklanan bilgisi Kayra’dan diğerlerine nazaran daha az korkmasına imkan sağlıyordu.

 

Fakat onun da bacakları korkudan titriyordu. Sırtı terden sırılsıklam olmuştu. Öldürmek ve yenmek için tüm Muhterem İblis’in harekete geçtiği Paulo Briache sadece bir dakika içerisinde kendilerinden en az bir yaş küçük olan Kayra tarafından mağlup edilmişti.

 

Alperen korkarak da olsa Kayra’yı inceledi.

 

Bu kesinlikle Kayra’ydı ama onunla ilgili her şeyde bir sıkıntı var gibiydi; yaşı, gözlerindeki bakış, ona bakınca girdikleri duygu karmaşası, gücü ve daha birçok şey. Dış görünüşündeki benzerlik olmasa Kayra olduğuna inanmak imkansızdı.

 

Önceki Kayra ile uzaktan yakından alakası yoktu.

 

Bu Alperen’i korkuttu. Önceden Kayra’yı bir nebze de olsa anlayabiliyor ve hareketlerini tahmin edebiliyordu. Her ne kadar çok zeki olsa da özünde bir insandı ve hareketleri belli bir kalıba uygundu. Yani bir işe başladığında sonucu tahmin etmek için sadece kafa yormak yeterliydi.

 

Ancak şimdi evrenin kendisine bakıyormuş gibiydi. Düşünceleri olduğunu anlayabiliyordu ama orada duruşu bile kendisini aciz hissetmesine neden oluyordu. Önceden kendini onunla eşit görürdü. Şimdiyse bir ölümlü ile bir ilah arasındaki farka benzer bir fark vardı.

 

Böyle hisseden tek kişi Alperen değildi.

 

Yılanlar tarafından yere yapıştırılmış Muhterem Hayalet ve Muhterem Hakikat’ta aynı şeyleri hissediyordu. Her şeyin içini görebilmesi ile ün kazanmış Muhterem Hakikat şu anda korkudan tir tir titriyordu.

 

Karşısındaki kişinin seviyesini en iyi anlayabilen tek kişi belki de oydu.

 

Güç bakımından Pualo Briache’den sadece birazcık üstün olmasına rağmen ona baktığında gördüğü tek şey sonu olmayan bir karanlıktı.

 

En güçlü göz soyu olan Hakikat Gözü, sır perdesini aralayıp insanlar hakkında bilgi edinmeyi sağlayan özel bir göz soyuydu. Stella Lordu’nun Dört Hakikat Gözü çeşitlilik konusunda üstünken Muhterem Hakikat’ın Hakikat Gözü tek bir konu da; bilgi edinme konusunda üstündü.

 

Bu göz ona bir Tanrı’nın üstünlüğünü veriyordu. Doğrudan baktığı kişilerin -aralarında aşılmaz bir güç farkı yoksa- ondan bir şey saklaması mümkün değildi. Duyguları, gücü ve kişiliğini özellikle.

 

Ancak bu adama baktığında hiçbir şey göremiyordu. Paulo’dan sadece biraz güçlü olması durumunda bile bazı şeyleri görebilmeliydi. Çünkü Paulo’yu gördüğünde bir strateji oluşturma fırsatı doğmuş, onu anladıkları için böyle bir başarıya ulaşabilmişlerdi.

 

Veliaht prens ölse de kızı Evelyn Briache öldüğü için Stella Lordu ile olan evlilik iptal olmuştu. Yani Muhterem İblis’in hayatta kalma şansı yükselmişti.

 

Onu görememesinin tek bir nedeni vardı.

 

Bu adamın ‘varoluşu’ bir Tanrı seviyesindeydi.

 

‘Böyle bir şey nasıl olabilir?’

 

Kayra onlara bir şey söylemedi. Sadece elini salladı ve garip dalgalanmalar yayan İrade gücü tüm Muhterem İblis üyelerini sarmaladı. Üyeler irade gücünü reddetmeye çalışsalar da karşı koyamadılar. İrade gücü vücutlarına sızdı ve hasar almış her bölgeyi anında iyileştirdi.

 

Her şey çok hızlı olduğundan kimse olayları kavrayamamıştı.

 

Kayra, Paulo’ya baktı ve bazı şeyler mırıldanmaya başladı.

 

“Demek bir hafta içerisinde Kardelen ile evlenecek. Kardelen, benim yanımdaymış gibi davrandıktan sonra o adamın cazibesine kapıldı demek. Onunla ilgili düşüncelerim vardı.”

 

Alperen, Kayra’nın sesini duyduktan sonra daha fazla dayanamadı. İçini garip bir duygu kapladığı için vücudu titremeye başladı.

 

Kayra tekrardan Alperen’e baktı.

 

“Bundan sonra Muhterem İblis benim emrim altında olacak. Ana üs olarak Briache Bölgesi’ni belirleyecek ve buna göre hareket edeceğiz. İtirazı olan var mı?”

 

Bu saatten sonra kim hayır diyebilirdi ki? Haliyle tüm Muhterem İblis üyeleri kafa salladı. Bir tek Muhteremler tereddütteydi ama Alperen’in onlara attığı bir bakış kendilerini dünyaya getirdi. Paulo’nun saldırısı yüzünden bilincini kaybetmiş Muhterem Şeytan dışında tüm muhteremler kafa salladı.

 

“Güzel.”

 

Kayra duygusuzca gülümsedikten sonra tekrardan Paulo’ya döndü.

 

“Seni oraya ışınlayacağım.”

 

Alperen ve diğerleri bunu duyduktan sonra tekrardan irkildi. O anda bu adamın onlara hiçbir şey sormamasına rağmen Mamut Mağarası’nın yerini bilebileceğini fark ettiler. Ancak Paulo’yu oraya göndererek neyi amaçlıyordu ki?

 

“Muhterem İblis’i yok et.”

 

Ağzından çıkan bu cümle onu duyan herkesin başını döndürdü.

 

“Anlaşıldı.”

 

Paulo robotik bir sesle yanıtladıktan sonra onu yutan bir Kara Delik’le ortadan kayboldu.

 

Kayra arkasını döndü ve onu izleyenlere bir bakış attı.

 

Bakışı hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının habercisiydi.

 

---

 

Briache Ailesi’nin kaotik ortamına karşın Stella Şehri oldukça huzurluydu. İnsanlar yükselen ekonomi ve refah düzeyi sayesinde gayet mutlu bir yaşam sürüyor, tamamen güvende olan bu büyük şehir de keyiflerine keyif demiyordu.

 

Stella Lordu şehrin sahibi olduktan sonra yeni teknolojiler ve yatırımların şehre girmesiyle Stella Şehri alışılmadık bir ivme kazanmış, çok kısa sürede büyüyerek kıtanın en önde gelen ticaret şehirlerinden biri olmuştu.

 

Tabii bu coğrafya da böyle bir şeyi başarmak büyük testis isteyen bir işti. Zira çevre de pek çok büyüklü küçüklü savaşlar oluyor, her geçen gün üç ırk arasındaki savaşlar şiddetleniyordu.

 

Kahire’nin temizlenmesinden çok geçmemişti ki Stella Lordu’nun yaptığı reformlar şehrin genel yapısını tamamen değiştirdi. Artık Kahire ile bağlantısı olan bu şehir, Kahire’yi üst olarak kullanıp dünyadaki canavar ve garip madenleri buraya getiriyor – yabancı firmalara fahiş fiyatlardan satarak astronomik miktarlarda kazanç sağlıyordu.

 

Bu çevredeki şehir ve organizasyonları kızdırdığı için alçakça saldırılar yapılsa da Stella Lordu her zaman bu saldırılara karşı savunma yapmış ve her seferinde başarılı olmuştu.

 

Şehir lordu malikanesinde kahverengi saçlı güzel bir kadın, elinde tombul bir çocukla pencereden dışarıya bakıyor – avlu da antrenman yapan Gece ve Kardelen’i izliyordu.

 

Gece, ismi gibi karanlık iki hançerle Kardelen’in gümüş kılıcına ardışık saldırılar yapıyor ve gerilla taktikleri ile Kardelen’in savunmasını aşmaya çalışıyordu. Kardelen ise her şeyi önceden görüyormuşçasına saldırıları karşılıyor ve Gece’yi hiç beklemediği yerlerden vuruyordu.

 

Dışarıdan bakanlar için görsel şölen sayılabilirdi. Kardeşleri birbirine kırdırmaya yetecek kadar güzel olan iki kadın, zarif saldırılarla birbirlerini eğitiyordu.

 

Kahverengi saçlı kadın kucağındaki tombul bebeğe şevkatle baktı.

 

Kadın, Rona’nın ilk eşi olan Ezgi’nin ta kendisiydi.

 

Kucağındaki bebek ise Rona ve onun çocuğu olan Doruk’tu.

 

Hayatı hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurlu geçiyordu.

 

Abisi Yeraltı Şeytanı ve kocası Stella Lordu isim yapmış yüce figürlerdi. Kocası bir kenara Stella Şehri’nin şehir güvenliğinden sorumlu olan General Yeraltı Şeytanı bile onu civardaki en güçlü kadın yapmaya yeterliydi.

 

Güvendeydi ve rahattı.

 

İyi anlaştığı ablaları ile birlikte, Rona’nın en büyük manevi desteğiydi.

 

Kucağındaki Doruk’un alnını nazikçe öptü.  Doruk annesinin şefkatini hissetmişçesine kıvrandı ve yüzüne huzurlu bir gülümseme yerleşti.

 

Bir hafta sonra Kardelen ile evlenecek olması Ezgi’nin umurunda değil gibiydi.

 

Rona’yı sadece kendisi için ayıramayacağını biliyordu. Hem o hem de Rona, Gece ve Kardelen’e çok şey borçluydu.

 

“Umarım her şey çok iyi gider.”

 

Ezgi iç çekerek sponsoru olan Toprak Ana’ya dua etti.

 

O sırada Kardelen irkilerek kafasını kaldırdı.

 

Doğrudan Ezgi’ye bakarken gözleri sonuna kadar açılmıştı.

 

Tabii bu o sırada Doruk’la ilgilenen Ezgi’nin gözünden kaçmıştı.



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44513 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr