Bölüm 78: Gök Kubbe'yi Lekelemek Adına Yeryüzünü Kana Boğmaya Hazır

avatar
463 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 78: Gök Kubbe'yi Lekelemek Adına Yeryüzünü Kana Boğmaya Hazır



“Muhterem İblis’e selam ver!”

 

Alperen’in boğuk sesi tüm salonda yankılandı. Bu manzaraya şahit olan yüz kadar Muhterem İblis üyesi ve birkaç Briache üyesi titreyerek dikkat kesildi. Tüm gözler, kan taşından yapılmış tahtta oturan sarı saçlı adamdaydı.

 

Bu kişi elbette Kayra’ydı.

 

Hemen sağında duran Alperen ve solunda duran Paulo, daha önceden birbirini öldürmeye kararlı iki düşmandı ama şimdi tek bir adamın emirlerini yerine getiriyordu.

 

Alperen, Kayra’nın önceden olduğu gibi acımasız olmasına rağmen içinde birazcık duygusallık barındıran biri olduğunu düşünüyordu. Ancak dünden bugüne kadar ki sürede gördükleri bu düşünceyi paramparça etmişti.

 

Kayra önceki ile aynı değildi. Tüm duygularını kaybetmişçesine ifadesiz, dünya yok olsa da umursamayacak kadar kayıtsızdı.

 

“Bundan sonra Muhterem İblis diye bir şey olmayacak. Yalnızca Kanlı Ay adı ile anılacağız. Ayrıca birkaç kritik politika değişikliğine gideceğiz.”

 

Alperen daha önceden aldığı talimatları iletirken Muhteremlerden birinin gözlerini kıpkırmızı kesildiğini gördü.

 

Muhterem Şeytan, diğer bir adıyla Şeytan Kral Bora. Kralların Çatışması’nda Aydın Rüya tarafından ezildikten sonra Muhterem İblis’e katılmış ve bu zamana kadar tarifi olmayan katkılarda bulunmuştu. Ancak şimdi herkesle aynı muameleyi gören sıradan bir üyeden fazlası değildi.

 

Saldırmamak için kendini zor tutuyordu.

 

Alperen iç çektikten sonra derin bir nefes aldı ve Kayra’nın umursamazca yayıldığı tahtına baktı.

 

“Bunlar biri bizi güçlendirecek yeni bir yol. İtaat etmek! Bundan sonra burada bulunan herkes Muhterem İblis’in kölesi haline gelecek.”

 

 Bu sözleri söylemesinin ardından yüz kişilik Muhterem İblis bölüğü deliye döndü. Dört bir yandan patlak veren auralar Alperen’in bile kalbini titretmeye yetti.

 

Ancak bir an sonra…

 

Garip irade gücü salonda bulunan herkesin sertçe diz çökmesine neden oldu.

 

“Kanlı Ayın Hükmü.”

 

Kayra’nın dudaklarından ayrılan bu üç kelime çok şeyi değiştirdi. İçlerinde isyan düşüncesi bulunanlar bile tarifi olmayan bir itaat hissiyle dolup taştı. Sadece kalplerine yerleştirilmiş bir Kanlı Ayın Hükmü bu kadar şeyi değiştirmişti.

 

En yakınındakilere dikkat et çünkü nereye vuracaklarını en iyi bilenler onlardır.

 

Kayra’nın onlara güvenmesi beklenemezdi. Bundansa Kanlı Ayın Hükmü’nü kullanıp herkesi mutlak itaat durumundaki kuklalara dönüştürmek mantıklıydı. Sonuçta güvenilir yoldaşlar aramıyordu, kullanılacak adamlara ihtiyacı vardı.

 

“Size yerleştirdiğim Kanlı Ayın Hükmü, çeşitli duygulara sahip. Artık hepiniz acıdan besleneceksiniz. Yaptığınız işkenceler ve öldürdüğünüz insanlardaki negatif duygular sizi güçlendirecek.”

 

Kayra basitçe bunları söyledi.

 

Alperen dahi kafasını kaldırıp ona bakamıyordu.

 

“Bundan sonra sadece bir göreviniz ve amacınız var. Etrafta ne kadar fazla köy, kasaba, şehir ve yerleşim bölgesi varsa ortadan kaldırmak. Acı, sefalet, korku gibi çeşitli negatif duygular sizi güçlendirecek.”

 

Daha fazlasına gerek yoktu.

 

Çünkü Kayra’nın anlaşılmak gibi bir derdi yoktu.

 

Her türlü emirlerini yerine getireceklerinden onlara detaylıca anlatmasına gerek yoktu.

 

“Anlaşıldı, ekselansları!”

 

“Dağılın ve yeryüzünü kana boyayın!”

 

Sadece beş kelime salonun birden ıssız bir yere dönüşmesine neden oldu. Alperen bile kan kırmızısı gözlerle en yakındaki köyü katletmeye gitmişti.

 

Ruhun Tanrı seviyesine ulaşması sayesinde Kayra kozmik zincirin bir parçası haline gelmişti. Yani artık bir Tanrı gibi güçlenmek için insanları kullanabilirdi.

 

Kötü Tanrı, korku ve sefaletten beslenenlere denirdi. Tanrı ise inanç ve sevgiden beslenirdi. Peki ya acıdan beslenen Tanrı seviyesindeki varlığa ne diyeceklerdi?

 

İblis mi?

 

Acıdan beslenen herhangi bir ilah bulunmuyordu.

 

Neden acıdan beslenen sahte ilahlar yaratmıyordu ki?

 

Tanrı oldukça komplike bir kavramdı. Ölümlüler için Tanrı kavramı ibadet ettikleri, insan kavramının çok ötesindeki varlıktı. Elinden her iş gelebilir ve ölümlü zihniyetinin algılayamadığı bir güce sahiplerdi.

 

Bu yüzden onlara ibadet edilmeli ve karşı çıkılmamalıydı. Aksi takdirde ilahi ceza ile karşılaşmaları an meselesiydi.

 

Ancak Kayra biliyordu ki Tanrı makamı düşündüğü gibi erişilmesi imkansız ve yüce bir konum değildi. Bu, tamamen ne kadar sömürebildiğinizle alakalıydı. İrade kavramını özgünleştirip belli bir yasaya bağlanır ve kendinize ait bir efsane yaratırsanız, Tanrılık makamına yükselebilirdiniz.

 

Tabii bir yasaya bağlanmak için hayal edilemeyecek bir güce sahip olunması gerekirdi.

 

Örneğin Türk mitinden doğan Kutlu Hekimlerin Koruyucusu Akbüke, Türk mitolojisindeki efsanelerden ve ona duyulan saygıdan doğmuştu. Her ne kadar Tanrı kavramı Yıldız Diyarı’nda o kadar bilinmese de Takımyıldızı, aslında Tanrı kavramının değiştirilmiş bir versiyonuydu.

 

Lucas’ın Tanrıları gök kubbeye mühürlemesi sonucunda bu ismi almışlardı.

 

Basitçe Tanrı kavramı, sömürü ve efsanelerden doğar ve gelişirdi.

 

Bu bakımdan Türk Mitolojisi Yunan Mitolojisi’nin çok gerisinde kalıyordu. Yunan Mitolojisi film ve çeşitli edebi eserlerin ana konusu olabilmişken Türk Mitolojisi’ni bilmeyen Türkler dahi vardı. Türk Mitolojisi bu alanda Yunan Mitolojisi’ne kafa tutabilir miydi ki?

 

Kayra kavramın ardındaki sırlara hakim olduğu için güçlenmek için ne yapılması gerektiğinin farkındaydı.

 

Hemen Sonsuz Acı Sanrısı’nı çalıştırdı ve acı kavramını tüm varlığıyla hissetti. Acı kavramının altında yatan tüm ilahi sırlar artık önündeydi. Nasıl şekillendireceği tamamen ona kalmıştı. Sonuçta acısı çoktan olgunlaşmıştı.

 

“Buna Kanlı Ayın Ölüm Meleği adını vereceğim. Kanlı Ay Hükmü’nü taşıyan her mürit artık benim çiftçim haline geldi. Ne kadar fazla kişiye acı çektirirlerse Kanlı Ay Hükmü onu güce dönüştürecek ve bana bir ilahiyat yaratacak.”

 

Bundan sonraysa…

 

“Gerçek bir Tanrı olacağım.”

 

Kayra herkes gittikten sonra gözlerini açtı ve Paulo ile birlikte bulunduğu yerden yok oldu. Hemen ardından yüz elli metre ötede devasa bir çemberin ortasında ortaya çıktı.

 

Çember birkaç muhafız birliği tarafından korunuyordu ama Paulo’nun görülmesi ile birlikte muhafız birlikleri selam durup olay yerinden çekildiler.

 

“Uzay-zaman yasaları burada değişime uğruyor. Elven, uzay-zaman dokusu bakımından çok daha farklı.”

 

Tüm elflerin ele geçirmek için canını feda edebileceği bir kapı olan Elven Portalı şu anda ayaklarının altındaydı. Çember, on metre yüksekliğinde yirmi metre genişliğindeydi. Portal şu an açık değildi. Açmak için hemen yanındaki platforma yüksek büyü gücüne sahip bir materyal konulmalı ve portala enerji sağlanmalıydı.

 

Bu her portal da olan bir şeydi.

 

Kayra elini çemberin üzerine yerleştirdi ve iradesini harekete geçirdi. Zıtlıkların Birliği tekrardan harekete geçti ve Kara Delik tarafından yutulan devasa miktarlardaki büyü gücü sadece çembere aktarıldı.

 

Boom!

 

Benzine çakmak çakmak gibi portal bir anda transparan bir yasa gücüyle sarmalandı ve Kayra ile Paulo’yu birden yutuverdi.

 

---

 

Muhterem İblis üyeleri Briache Malikanesi’nden ayrılalı yaklaşık bir saat olmuştu ki çevredeki tüm köy ve kasabalar acı kaderleri ile buluştu. Yaklaşık yüz kadar köy – her birinin nüfusu ortalama beş yüzdü – yalnızca bir saat içinde kan ve alevler tarafından yutuldu.

 

Söğütlüçeşme Köyü’ne saldıran Engerek lakaplı bir üye önüne gelen herkesi yüzünde bir gülümseme ile katlediyordu.

 

“Lütfen yapma!”

 

“Çocuklarım var olmaz!”

 

“Evladım…”

 

Yardım çığlıkları ve feryatlar dört bir yandan yükseliyor olmasına rağmen Engerek’in yüzündeki gülümseme asla değişmedi. Önceden kahverengi olan gözleri yavaşça turuncumsu bir renge dönüştü. Dakikalar içerisinde yüzden fazla kişiyi katletmiş olmasına rağmen heyecanı hâlâ sönmemişti.

 

“Biçimsiz Kılıç Stili, Yetmiş Yedi Kılıç Dalgası.”

 

Şelaleden düşen su kütleleri kadar ağır ve durdurulamaz ancak bir dünyayı saran atmosfer tabakası kadar da biçimsiz bir saldırı.

 

Beş yüz metre kareye kurulmuş köyü saran kocaman bir hortum gibiydi. Engerek’in vücudundaki mananın büyük kısmını almış olsa da büyük bir krater köyün ortasında yer edindi.

 

“Şaka yapıyor olmalısın!”

 

Krakterin yanında bit gibi kalan Engerek vücudundan çıkan gücü fark edince şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilemedi. Muhterem Hayalet, Muhterem Hakikat, Muhterem Şeytan, Muhterem Kara El ve Muhterem Yi dışında Muhterem İblis’te Daimi İblisler adı verilen özel bir rütbe mevcuttu.

 

Daimi İblisler hemen hemen Muhteremlerle aynı güce sahip sapkın insanlardı. Güçleri kesinlikle Muhteremler daha aşağı değildi ama onlar kadar becerikli ve zeki olmadıklarından Muhterem olmamışlardı.

 

Tüm Muhterem İblis’te sadece dört tane Daimi İblis vardı. Bunlardan biri Engerek iken diğeri Evelyn’e saldıran Daimi İblis Hayalet Kılıç’tı.

 

Hayalet Kılıç’ın sapkınlığı emsalsiz şehvetiydi.

 

Engerek ise öldürmeyi ve kan görmeyi çok seviyordu.

 

Bu yüzden Kanlı Ayın Hükmü onun için çok uygundu.

 

“Ne kadar fazla acı olursa o kadar fazla güce sahip olacağım.”

 

Her Muhterem İblis üyesi oldukça zeki ve becerikliydi. Sonuçta toplumdan dışlanmalarına rağmen hayatta kalmayı başarabilmiş kimselerdi. Zeki ve becerikli olmasalar bunu nasıl başarabilirlerdi ki?

 

Haliyle hemen hemen herkes efendilerinin onlardan ne istediğini anlamıştı.

 

“Olabildiğince acı yaratmamızı istiyor.”


 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44515 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr