Bölüm 73: Sonsuz Acı Sanrısı (4)

avatar
417 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 73: Sonsuz Acı Sanrısı (4)


 

“Çok yorucu.”

 

Evelyn kendini yatağa bıraktı ve derin bir nefes verdi.

 

Balodaki herkes ona kötücül niyetlerle bakıyordu. Onlara artık ihtiyacı kalmadığı için bu bakışlar onu memnun etmiyordu. Çünkü artık onlardan elde edebileceği bir şey kalmamıştı. Özellikle veliaht prensin bakışları ekstra rahatsız ediyordu.

 

‘Hedeflediğim pek bir şey yok. Sadece özgürlük istememe rağmen bu kadar çabalamam mı gerekiyor? Belki de her şeyi bırakıp kaçmalıyım.’

 

Her şeyi bırakıp kaçabilirdi.

 

‘Ama bu en son çarem olmalı. Briacheler de ihanetin bedeli ölümdür. Eğer böyle ayrılırsam kesinlikle benim peşimi bırakmazlar. Tüm ülke beni öldürmek için peşime düşer.’

 

Elini alnına koydu, derince bir iç çektikten sonra odanın ortasında boş boş tavandaki karanlık bir bölgeye bakan yakışıklı gence baktı.

 

‘Aptal olmak iyi olsa gerek.’

 

Dudaklarını büzdü.

 

‘Yerinde olmak vardı.’

 

Bu ailede doğduğu andan itibaren her saniyesi bir işkence gibiydi. Attığı her adım da zorlukların üstesinden gelmek zorunda kalmış, iğrenç bakış ve yalancı sözler arasında yaşamıştı.

 

‘Benim gibi biri bir aptalı mı kıskanıyor? Daha fazla düşebileceğimi sanmıyorum.’

 

Evelyn doğruldu. Artık canına tak etmişti. Geçen her gün üzerindeki baskı daha da artıyordu. Kafayı yeme noktasına gelmişti.

 

“Benimle evlenecek kişinin yakında bir düğünü olduğunu biliyor musun? Onunla evlendikten bir hafta sonra da benimle evlenmeyi düşünüyor. Gerçekten iğrenç değil mi? Ama güçlünün haklı olduğu bir dünya da yaşıyoruz. Güçlü olduğu sürece ahlak kuralları onu bağlamıyor.”

 

“…”

 

Yakışıklı adam onun dediklerini duymamış gibi ışığın vurmadığı karanlık bölgeye bakmaya devam etti.

 

Onun bu hareketlerini görünce Evelyn güldü.

 

“Eh, diğerlerine nazaran daha tatlı duruyorsun. O yaşlı orospu çocukları beni yataklarına atma derdindeler. Bu insanlar öyle çıkarcı ve sapık ki, birisi beni indirmek için harekete geçtiğinde onu takip edecek onlarca kişi bulabilir.”

 

“…”

 

“Sen beni anlamasan da en azından iğrenç bakışlarınla beni taciz etmiyor ya da alçakça planlar kurup benden faydalanmaya çalışmıyorsun.”

 

“…”

 

Genç adam kafasını tavandan çekip kızın gözlerine sabitledi. Gözleri öyle boştu ki Evelyn o gözlerin içine çekildiğini hissetti. Tekrar aynı duygu, kendinden çok daha üstün bir varlıkla karşılaşmış gibi – tüyleri diken diken ve kalbini kavrayan buzdan pençe nefes alamamasına neden oluyordu.

 

Kimseden korkmayan kaygısız Evelyn ilk defa böyle büyük bir korku hissetti.

 

Cazibe sanatının özü insanların fantezileriyle oynamaktı. Nahoş ve sıkıcı gerçeklikten kaçmak isteyen kişiler Cazibe Sanatı’na tereddüt etmeden atlar, kendilerini çölde vaha bulmuş bedeviler gibi kucak açarlardı.

 

Hayatını bu sanata adamış Evelyn korku ve heyecan gibi duyguları kontrol etmesini biliyordu. Sonuçta bir şeyi kullanmadan önce onu tanımak gerekirdi.

 

Ama korkunun bu türünü ilk defa hissediyordu.

 

Ölüm korkusu ya da zarar görme korkusu değildi.

 

Kaybetme ya da heyecandan doğan korku da değildi.

 

Bu tamamen farklı bir şeydi.

 

Kendinden daha üstün bir varlıkla karşılaşmış gibi.

 

Uzayın büyüklüğünü ilk fark ettiğinde hissettiği çaresizlik gibiydi.

 

Evet, bu kozmik korkuydu.

 

“Ufff… uff…”

 

Evelyn en sonunda gözlerini kaçırabildi.

 

“Bu da neydi böyle?”

 

Sırtından akan soğuk terlerin elbisesini kirlettiğini fark etti. Vücudu hâlâ olayın etkisindeymişçesine titriyordu.

 

“Bunu nasıl yaptın?”

 

Bir büyü mü yoksa illüzyon sanatı mıydı? Ya da büyüden ve illüzyonlardan bağımsız farklı bir güç mü? Cazibe Sanatı gibi özel bir sanat mı yaratmıştı?

 

Evelyn üçüncü seçenekte karar kıldı. Eğer böyleyse kendine çok sağlam bir denek bulmuştu. Heyecanlanmadan edemedi. Eğer bu sanatı kendine uyarlayabilirse Cazibe Sanatı tamamen farklı bir seviyeye çıkardı.

 

Ama bu korkunun gencin varlığına duyduğu korku olduğunu nereden bilebilirdi?

 

Olay büyüden ya da sanatlardan bağımsızdı.

 

“Sanırım bunu detaylıca araştırmam gerekiyor. Gözlerimiz kesiştiğinde gerçekleşen bir şeydi.”

 

Evelyn tekrardan gencin gözlerine baktı.

 

Ama tam o esnada…

 

Malikane dokuz şiddetinde bir deprem yaşanıyormuş gibi titredi.

 

Boom!

 

Patlama sesleri ayaklarını titretti.

 

Hemen ardındansa…

 

Boom!

 

Başka patlama sesleri.

 

Ayaklarının altındaki zemin parçalanarak malikanenin altına yapılmış kaçış tünellerine bir obruk açtı. Evelyn ne olduğunu bile anlayamadan obruğun içerisine düştü ve tünellerden birinin içerisine sert bir iniş yaptı.

 

“SALDIRI ALTINDAYIZ!”

 

Evelyn kendine geldiği anda avazı çıktığı kadar bağırdı. Aynı anda malikanenin dört bir yanından devasa auralar patlak verdi. İçlerinden biri elli metrelik sütun halinde gökyüzüne yükselmişti. Kırmızı renkliydi ve içerisinde siyah bir duman vardı.

 

Paulo Briache.

Evelyn’in babası bile düşmanlar tarafından saldırıya uğramıştı.

 

Tünellere yerleştirilen patlayıcılar malikaneyi çökertmiş ve beklenmedik bir anda herkesi tünellere çekmişti. Tüneller çok komplike bir yapı olduğundan sadece üç kişi burayı ezbere biliyordu. İçlerinden birisi Evelyn, diğeri babası ve son kişi de baş kahyaydı.

 

Yani başkaları ile denk düşmüş birkaç kişi dışında hemen hemen herkes birbirinden ayrıydı.

 

“Çok kötü oldu bu.”

 

Veliaht prens ya da önemli kişilerden biri burada ölürse Briache ailesi biterdi. Briache ailesi biterse o soya ait Evelyn’in de yaşaması pek olası değildi.

 

“Hm…”

 

O anda karanlıktan bir hmlama sesi geldi. Evelyn eteğinin altındaki bıçakları sesin geldiği yöne doğru fırlattı.

 

Tink, tink, tink!

 

Bıçaklar bir şeye çarpıp yere düşmüştü.

 

“Zamanımı boşa harcama ve göster kendini.”

 

“Briachelerin şeytani tilkisi düşündüğümden daha güzelmiş, takdir ettim.”

 

Karanlıktan hemen hemen Evelyn ile aynı uzunlukta bir adam çıktı. Elinde bir hançer vardı ve sürekli atıp tutuyordu. Evelyn onu gördüğünde birden bıçağını kaldırdı ve boğazını hedefleyen hançeri engelledi.

 

Tink!

 

“Sen de kimsin?”

 

“Bilmiyorum.”

 

Bu sözün üzerine maskeli figür ileri atıldı ve kol yeninden çıkan hançeri Evelyn’e sapladı. Evelyn vücudunu çevirdi ve bıçağıyla hançeri karşılayıp dirseğiyle maskeli figürün boğazını hedefledi.

 

Klank! Klank!

 

Birkaç çarpışmadan sonra Evelyn yüzü solgun bir şekilde geriledi.

 

“Zehirli Kelebekler.”

 

Havada cisimleşen onlarca kelebek hareketlendi ve dört bir yandan maskeli figürü kuşattı. Diğer yandan maskeli figür tereddüt etmeden geri çekildi. Ellerini iki yana açtı ve ayaklarının altından kırmızı renkli bir yıldız yükseldi.

 

Pof!

 

Yıldız kırmızı ışıkla parladıktan sonra kan kırmızı alevler patladı.

 

“Bu da ne be?”

 

Evelyn kelebeklerinin aniden buharlaşmasını izlerken gözleri sonuna kadar açıldı. Gördüklerine inanamıyordu. Zehirli Kelebekler kıtanın en güçlü ve en dayanıklı zehirlerinden oluşmuş ve yüksek oranda illüzyon sanatları kullanılmıştı.

 

Kelebekleri yok etmek için kişinin en azından orta aşama Seçkin olması gerekiyordu. Ki bunun için bile en güçlü hamlesini kullanması gerekiyordu.

 

“Kan Kırmızısı Alevler. Bunun için yüksek rütbeli bir şeytana bir kasaba insan feda ettiğimizi biliyor muydun? O şeytan piçleri gerçekten çok benciller. Biz insanlar bile onların yanında melek kalıyoruz.”

 

Maskeli figür kan kırmızısı alevleri bir ok biçimine getirdi. Okları elini çevirmesiyle kendi etrafında döndürdü ve oklar mermi gibi Evelyn’e atıldı.

 

Boom, boom, boom!

 

Evelyn bir tavşan gibi saniyeler içerisinde dört farklı yere çekildi. Her seferinde yere bastığı anda tekrardan zıplamak zorunda kalıyor, dokunduğu yerde krater açan oklardan kaçıyordu.

 

Oklar çok hızlıydı. Evelyn Briache Ailesi’nin özel göz yeteneğini aktif etmesine rağmen okların yönünü dahi kestiremiyordu.

 

Karşısındaki kişi onun kadar güçlü ve bir o kadar da garipti.

 

Zehirli Kelebekler maskeli figüre belli formasyonlarla gerilla saldırıları yaptı. Maskeli figür ne kadar yetenekli olsa da kendini koruyamadı. Kelebekler adamın vücudunda yüzlerce zehir izi bıraktı ve mana dolaşımını etkileyen özel bir zehir salgıladılar.

 

Evelyn adamdan çok daha güçlüydü.

 

Hem Evelyn hem de adam bunu biliyordu.

 

Ancak Evelyn kaybetmeye mahkumdu.

 

Karşı taraf her şeye hazırlıklı gelmişti. Mana dolaşımını engelleyen zehre karşı bir panzehir almışken kutsal nitelikler taşıyan tılsımlar yükseldi.  

 

Tılsımlar özel rün dilleriyle yazılmış bir çeşit depolanmış büyüydü. Evelyn tılsımların fark ettiği anda geri çekilmeye çalıştı ama zamanında hareket edemedi. Tılsımlar, gökyüzünden düşen yağmur damlaları misali üzerine yağdı.

 

Çatırdar!

 

On beşten fazla tılsım Evelyn’in çevresinde bir diyagram oluşturdu. Evelyn kaçmak için kan özünü feda edecekken tılsımlar çatladı ve yoğun bir ışık ortaya çıktı.

 

Işık sıradan insanlar için iyileştirici bir güce sahipti ama Evelyn için kanına karışmış zehirlerden bin kat daha zehirliydi.

 

Işık vücuduyla temas ettiği anda dehşet verici bir çığlık kopardı.

 

“Yardım et!”

 

Evelyn maskeli figürün fırlattığı tılsımlardan bazılarının patlamadığını, patlamayanlarınsa zincirlere dönüştüğünü fark edince odanın bir köşesinde boş boş duran yakışıklı adama bağırdı.

 

En başından beri olanla hiçbir ilgisi yokmuşçasına boş boş duruyor, ne maskeli figüre ne de Evelyn’e dikkat ediyordu.


Ama ne hikmetse o anda maskeli figüre baktı.


---


Öhhö öhhö. 

Hastayım. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr