Bölüm 71: Sonsuz Acı Sanrısı (2)

avatar
412 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 71: Sonsuz Acı Sanrısı (2)


---

 

Briache Ailesi’nin ana malikanesi Aslan Vadisi’nin en güzel manzaralı noktasına kurulmuş tüm ihtişamı ile çevreye baskı yaymaktaydı. Çeşitli özgün bitkilere sahip zehirli çiçek bahçeleri malikanenin doğu kesimindeki geniş avluyu sarmıştı. Bitkilerin üzerinde uçuşan renkli kelebekler bitkilerin üzerine konuyor, bitkilerden emdikleri zehri kanatlarına enjekte ediyorlardı.

 

Evelyn’in Zehirli Kelebek Avlusu, malikanenin doğu bölümünde kalıyor ve en göz alıcı manzaraya ev sahipliği yapıyordu. Tüm işlerini kendisi yönettiği için avlusunda pek hizmetçi bulunmadığından olsa gerekti ki etraf oldukça sessizdi.

 

Evelyn sessizliği severdi.

 

Ona huzur verirdi burası.

 

Malikanenin diğer bölümlerindeki gibi acımasız aura yoktu burada,  renkli çiçek ve bitkilerin salgıladığı baştan çıkarıcı koku insanların vücudunu rahatlatıyor ve tüm savunmalarını indirmelerine neden oluyordu.

 

Bugün burası daha da sessizdi. Böceklerin cıvıltısı bile duyulmuyor, ölüm sessizliğinin etkisi altında gergin bir atmosfer oluşuyordu.

 

Mor nevresimle döşenmiş yatağın üzerinde yakışıklı bir genç tavana doğru boş boş bakmaktaydı. Yakut kırmızı gözleri buğulu bir cam gibi bulanıktı.

 

Evelyn geceliğini giydikten sonra genç adama baktı. Buraya geleli bir saat olmuş olmasına rağmen genç adam ne hareket etmiş ne de bir şey söylemişti.

 

Çok garipti.

 

Evelyn ilk başta genç adamın hipnoz olduğunu düşünse de bir saatin ardından durumun düşündüğünden çok daha farklı olduğunu anlamıştı.

 

Etrafta insan sesi yoktu.

 

Tam uyumalık zaman olduğu için Evelyn dinlenmek istiyordu. Akşam Briache Ailesi ve birkaç ‘dost’ ailenin liderleri balo düzenleyecekti. Ve Briacheler bu baloya ev sahipliği yapacaktı. Asıl amaç Briacheler ile Stella Lordu’nun arasındaki anlaşmaya engel olmaktı.

 

‘Dertler hiç duraklamadan birbiri ardına geliyor.’

 

Evelyn çok güzel bir kadındı. Göğüsleri büyük, kızıl bademsi gözleri ıslaktı. Ona bakan kişi ince beline sarılıp kiraz kırmızısı dudaklarına sonsuza kadar kilitlenmek isterdi. Ancak buna kalkışan her insan eninde sonunda zehirli kelebeklere gübre olmuştu.

 

Üstelik baştan çıkarıcı ve tehlikeli mizacı onun yasak elma muamelesi görmesine, insanlar tarafından delice arzulanmasına neden oluyordu.

 

Haliyle onu isteyen çok fazla kişi Briachelere teklife gelmişti.

 

Ama ailedeki konumu nedeniyle reddedilmişti.

 

Şimdiyse konumu tehlikeye girmiş ve Stella Lordu imkansızı başararak iki yıl da insan dünyasında bir merkez kurmuştu.

 

Onunla olan evliliği Briache ailesine çok fazla fayda sağlayacaktı.

 

“Keşke hepsi ölse.”

 

Evelyn gözlerini kapattı ve genç adamın yanında uykuya daldı.

 

---

 

Akşam vakitlerinde yükselen ayın ihtişamı malikanenin üzerini kaplamış balonun yapıldığı ana bahçeye uhrevi bir görüntü katmıştı. Ay, başka bir dünyaya aitmiş gibi parlarken yaydığı ayışıkları narin bir huzmeler bahçeyi süsülüyordu.

 

Bu öyle güzel bir manzaraydı ki Aslan Vadisi’nin manzarası ile yarışamasa da doğunun Alev Mağarası ile yarışabilecek güzellikteydi.

 

Bugün Bruviel Krallığı’nın dört dük ailesinden ve çok sayıda yüksek rütbeli soylu evinden misafirler gelecekti. Hatta bu öyle büyük bir olaydı ki Bruviel soyu elçi olarak bir prenses ve prens ikilisi göndermişti.

 

Güzeller güzeli ama aynı zamanda gergin bahçe de kırmızı saçlı orta yaşlı bir erkek ve bir kadın insanların odak noktasıydı. Orta yaşlı adam bir köfte gibi devasa bir vücuda sahipti, parmakları tombuldu – sosise benziyorlardı, yeşil gözleri tombul yüzünde adeta kaybolmuştu ama hissettirdiği huzursuzluk yerindeydi.

 

Kadın ise orta yaşlı adamın tam tersiydi. Dolgun vücudu, tilkiye benzeyen hoş bir yüzü vardı. Badem gözlerinde her türden duygu görebilmek mümkündü: haset, kıskançlık, heyecan, nefret ve iğrenme.

 

Kadının boyu uzun olmasına rağmen cılız değildi, vücut hatları da boyuyla aynı orantı da olduğundan eşsiz bir cazibesi bulunuyordu. Ondan yayılan çiçek kokusunu alan üst seviye aristokratlar yutkunmadan edemiyordu.

 

Orta yaşlı adam Bruviel krallığının veliaht prensi Wallace Bruviel’di. Şu anki kral öldükten hemen sonra tahta geçecek kişiydi. Herkes onun ne kadar kindar ve dar görüşlü olduğunu biliyordu. Bunun en büyük sebebiyse Bruvivel Kraliyeti’ndeki tek erkek çocuk olmasıydı.

 

Doğduğu andan itibaren el bebek gül bebek büyütüldüğünden asla taht için yarışmak zorunda kalmamıştı. Üstelik her istediğini elde etmiş bunun için mücadele etmek zorunda kalmamıştı.

 

Bu yüzden Wallace kral olunca isyan çıkacağına dair söylentiler vardı. Bu dedikodular kralı tedirgin ettiğinden tüm sorunlar çözülene kadar tahtı devretmeyi düşünmüyordu.

 

Diğer kadın ise yirmili yaşlarının ortasında, Bruvivel Kraliyeti’nin en büyük prensesi Leah Bruvivel’di. Onun kişiliği de abisi gibi çok ben merkezciydi. Abisinden farklı bir hayatı olmamıştı. Konumundan kazandığı gücü sonuna kadar kullanmış ve asla geri durmamıştı.

 

Ayrıca çevredeki pek çok genç soylu kız gibi Stella Lordu’na hayranlık besliyordu. Gerçi onunki birazcık koyuydu. Çünkü Stella Lordu bir süre önce onu bir suikast saldırısından kurtarmıştı. O günden bu güne adeta ona tapıyordu.

 

Bugün karmaşık bir gün olacaktı. Briache ve birkaç yandaş aile dışında kimse Briacheler ile potansiyel sahibi Stella Lordu’nun ittifak kurmasını istemiyordu. Eğer Stella Lordu Briache ailesine sığınıp onların kolları altında büyürse onların sonunun ne olacağı muammaydı.

 

Balonun başlamasına dakikalar kala hemen hemen tüm konuklar yerlerine geçmiş, balonun ana karakterlerini bekliyorlardı. Çok geçmeden malikanenin kapıları açıldı ve bahçeye siyah saçlı bir adam girdi.

 

Adamın kan kırmızısı gözlerinde duyguya rastlamak mümkün değildi. Çevresinde ürkütücü bir hava vardı. Kanının her bir damlası sanki günahla kirlenmişti de bunun kefaretini çok önceden ödemiş gibiydi.

 

Onunla göz göze gelen her kimse kafasını korkuyla indirdi. Buna veliaht prens Wallace de dahildi. Küstah ve kibirli olmasına rağmen bölgesinde kraldan bile güçlü olan dört dükten birini kızdırmak gibi bir aptallık etmeyecekti.

 

 “Bugün burada olan herkese teşekkürlerimi sunarım.”

 

Siyah saçlı adam ifadesizce bunları söyledikten sonra ellerini çırptı ve kapı birden açıldı. İçeriden iki grup halinde çıkan kadın hizmetçiler, bazıları gece kıyafetleri ve bazıları da sıradan hizmetçi kıyafetleriyle, onlara verilen görevleri yerine getirdi.

 

Ardından hoş bir müzik çalmaya başladı. Müzik ne ağır ne hafifti, ne hızlı ne yavaştı – garip bir senfonisi vardı. Kalbi hızlandırmasına rağmen aynı zamanda vücudu rahatlatıyordu.

 

Siyah saçlı adam kırmızı şarap bardağını aldıktan sonra kimseye aldırmadan bir kenara çekildi. Herkes bu adamı soğuk biri olarak tanımlardı. Bu yüzden yaptıkları herkes için normaldi.

 

Tabii böyle bir şeyi kral veyahut başka bir aristokrat yapsaydı eleştiri yağmuruna tutulurdu. Ama bu adam yapınca kimse bir şey diyemiyordu.

 

Siyah saçlı adam şarabını yudumlarken kan kırmızısı gözlerini kapıya dikti. Sanki bir şeyden rahatsız olmuş gibi gözleri kısılmıştı.

 

“Leydi Evelyn teşrif etti.”

 

Balonun ana kahramanı Evelyn’in geldiğini duyuran kahyanın sesinin ardından kapı gıcırdayarak açıldı ve güneş gibi dikkat çeken iki kişi odaya girdi.

 

Evelyn yere değen kozmik mor renkli elbisesi ile bahçeye adım attı. Kafasında ametist ve elmastan yapılmış zarif bir taç ve topuzunu bir arada tutan siyah tokası vardı. Yüzündeki ince gülümseme eşsiz varlığı ile insanları adeta büyülemişti.

 

Onu gören veliaht prensin gözleri sonuna kadar açıldı.

 

Böyle güzel bir varlık dünya da olabilir miydi?

 

Onu ele geçirmek için her şeyi yapabilirdi.

 

Kalbi tarifi olmayan bir arzuyla doldu. Şehvet adeta vücudunu ele geçirmiş ve onu aptallaştırmıştı. Sadece bir bakış bile Evelyn’e bağlanmasına neden olmuştu.

 

Bu, sadece onun için geçerli değildi.

 

‘Sanırım zamanı geldi.’

 

Kalbi hızla çarpıyordu.

 

Prens bugün aşkını ilan etme fikrindeydi.

 

Böyle eşsiz bir güzelliği isimsiz Stella Lordu’na kaptıramazdı.

 

Tüm bunları düşünürken kız kardeşinin kol yenini çektiğini fark etti.

 

“Şuradaki adamın kim olduğunu biliyor musun?”

 

Veliaht prens ilk defa kafasını Evelyn’den çevirdi ve Evelyn’in koluna girmiş yakışıklı adamı gördü. Yakışıklı adam yakut kırmızısı donuk gözlere, kızları bile kıskandıracak soluk cilde ve eşsiz bir ışıkla sarmalanmış altın sarısı saçlara sahipti.

 

Güzellik bakımından Evelyn’den aşağı kalmasa da Evelyn’den farklı olarak etrafını uhrevi bir hava sarmıştı. Orada olmasına rağmen aslında orada değildi.

 

‘Bu adam da kim?’

 

Bu adamı görmek veliaht prensin kalbini kıskançlıkla doldurdu.

 


---


Taciz olayları ve ergenlerin başıma açtığı sorunlar nedeniyle kafam oldukça dolu ve yazmaya hiç hevesim olmuyor. Daha önceki bölümlerde açıkladığım tıkanma ilhamsızlıktan değil de isteksizliktendi. İlk andan son ana kadar yaşanacak her şey planlıydı. Ama bunu yazmak için hecesim çok az. 


Neyse şimdilik bu kadar yeterli. Çok geçmeden bu sıkıcı bölümler yerini heyecanlı bölümlere bırakacak. 


İşte o zaman gerçek bir kötü adamın hayatı başlamış olacak. 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44506 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr