Bölüm 64: Zıtlıkların Birliği

avatar
479 8

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 64: Zıtlıkların Birliği


---

 

Baskın ekibi Kerberus’u öldürdükten bir ay sonra son baskını yapmak için Giza Piramitleri’ne yol aldılar. Çok uzun süredir burada ve savaştaydılar. Kahire nispeten ele geçirilmesi kolay bir yer olsa da onları en çok zorlayan şey sıcaklık ve çevre olmuştu.

 

Kumda kendi seviyesinin çok üzerinde bir güce kavuşan Çöl Solucanları ve daha pek çok çöl yaratığı baskın ekibini ölümüne yormuştu. Neyse ki Rona’nın yerinde talimatları gruptaki olası ölümleri azaltmıştı.

 

Birkaç Mısırlı rehber neticesinde Giza Piramitleri’ne ulaşan baskın ekibi çok dinlenme süresi bulamadan yaratıklarla ilk temasını kurdu. Savaş öncekilerden daha kolaydı. Uzun süredir canavarlar ile çarpışan baskın ekibi önceki acemiliğini bir kenara bırakmış ve tam bir profesyonel haline gelmişti.

 

Bu baskın ekibi Yıldız Diyarı’nda dahi çok güçlü sayılacakken düşük aşama bir İblis Kral’ın karşı koyabileceği bir şey değildi.

 

Basınca tüm vücudu yakan kızıl kumlar havada uçuşuyordu, piramitlerden birinin üzerine konmuş on metrelik kartal başlı, aslan vücutlu kanatlı bir yaratık kibirle baskın ekibine bakıyordu. Aralarında oldukça mesafe olmasına rağmen yaydığı aura o kadar kuvvetliydi ki Yarı-Seçkin aşamasına ulaşamamış kişilerin titremesine neden oluyordu.

 

Rona yavaşça aurasını yayarak Griffon’un baskısına karşı koydu. Evet, bu yaratık bir Griffon’du. Aynı zamanda düşük aşama bir İblis Kral’dı.

 

Griffonların iblisler arasındaki statüleri o kadar düşük değildi. Aslında bir zamanlar Ejderhalar ile karşılaştırıldığı zamanlar dahi olmuştu. Neticesinde, Rüzgar elementine olan üstün yatkınlıkları onları gökyüzünün kralı haline getiriyordu.

 

Ancak ne olmuşsa bir zaman sonra statüleri büyük oranda düşmüş, sadece düşük aşama İblis Krallar çıkartabilir hale gelmişlerdi.

 

Rona derin bir nefes aldı, Mahvolmuş Kral’ın Kılıcı’nı kaldırıp Abisal Gece Yaprakları’nı çağırdı. Bu kılıcı Kayra’dan aldıktan sonra eski dostuna kavuşmuş gibi hissediyordu. O günden bu güne kadar her daim bu kılıcı yanında tutmuş, onu asla bırakmamıştı.

 

Bu kılıç onun önceki hayatındaki dostuydu. Önceki hayatında ilk sınav da tabuları kıran tek kişi Kayra idi. Bu nedenle Kozmik Yumurta’nın sahibi de oydu.

 

Yumurtayı aldıktan kısa bir süre sonra Kozmik Ejderha’nın yavrusu doğmuş ve Kayra’nın yükselişinin temeli haline gelmişti. Kayra bin yıl önce sona ermiş Ejderha Şövalyesi geleneğini tekrardan hayata geçirmişti.

 

Rona ise onu arkadan izlemekten başka bir şey yapamamıştı. Çünkü Kozmik Ejderha’nın uzamsal yasalardaki uzmanlığı onları dehşete düşürecek kadar iyiydi. Asla yerini bulamaz, ufak bir enerji dalgası ile geri döndürülemeyecek hasarlar verebilirdi.

 

Ona karşı koyabilecek tek silah olan Mahvolmuş Kralın Kılıcı ise Rona’nın hayatının ortalarında ortaya çıkmıştı. Kayra’nın tabuları kırma ödülü olarak bu silahın verileceğini asla tahmin etmemişti. Neticesinde bu kılıcı kullanma şeklinize bağlı olarak ölümsüz dahi olabilirdiniz.

 

‘O bu silahı kullanmasını bilmiyor olabilir ama aynısı benim için geçerli değil.’

 

Benzersiz Kılıç Ustası, Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si, Abisal Gece Yaprakları, Mahvolmuş Kralın Zırhı, Kara Öz Sirkülasyonu gibi tanrısal yetenekler bu silahın içerisindeydi ve açılmayı bekliyordu.

 

Rona şu ana kadar Mahvolmuş Kralın Zırhı’nı ve diğerlerini açmıştı. Kara Öz Sirkülasyonu ve ondan sonra gelen iki efsanevi beceriyi açmaya yakın değildi.

 

Rona kılıcın becerilerini ortaya çıkartırken heyecanlanmadan edemedi.

 

Kayra ölmüş, Kozmik Yumurta eline geçmiş ve eski dostu Mahvolmuş Kral’ın Kılıcı tekrardan onu bulmuştu. Kayra’nın doğurabileceği yürek burkan trajedileri engellemiş, gelecekte büyük yer edinecek kişileri etrafına toplamıştı. Üstelik gizli parçaları bularak kimsenin olmayacağı kadar güçlenmişti.

 

Yarı-Seçkin aşamasında düşük aşama Seçkinlere karşı koyabilecek başka biri daha yoktu.

 

Binlerce siyah yaprak nazikçe etrafında döndükten sonra havalanan Griffon’a doğru harekete etti. Rona koşmaya başlarken Mahvolmuş Kralın Zırhı’nı kuşandı. Uzay kadar karanlık, binlerce süslü mücevherle süslenmiş tapılası bir tam zırhtı.

 

Zırhı kuşandıktan sonra hızı, dayanıklılığı ve kuvveti %200 oranında arttı. Namludan fırlayan bir mermi gibi Griffon’a koşuyordu.

 

Griffon yükselmeye çalışsa da binlerce siyah yaprak onun hareketlerini kısıtlıyordu. Bu yüzden en fazla yüz kırk dört metre yükselebilmişti. Bu kadar mesafe üst aşama Seçkinler dışında herkes için felaket sayılsa da Rona için pek sıkıntı değildi.

 

Bir yıldırım gibi elli dört derece eğimli piramitlere tırmandı ve yeri tekmeleyerek Griffon’a uçtu. Hareketleri öyle hızlıydı ki Gece ve üst seviye ekip üyeleri dışında kimse onu göremedi. Diğerleri bile sadece hareket bulanıklığından kaynaklanan siyah varlığı görebiliyordu.

 

Griffon Rona’yı gördüğü anda yirmiden fazla Rüzgar Prangası’nı aynı anda kustu. Rüzgar Prangaları arkasındaki Abisal Gece Yaprakları’nı bloke ederken ona Rona’nın yolundan kaçma fırsatı buldu.

 

Bir Griffonla gökyüzünde savaşmak intihar etmekle aynı anlama gelirdi.

 

Griffon insanın yere düşeceğini bildiği için gülümsedi ve sonraki saldırısı olan Hortum’u hazırladı. Hortum yüksek seviye bir büyü idi. Bu yüzden hazırlamak birkaç saniye alabiliyordu ama bu süre onun için yeterliydi. İnsan tekrardan buraya gelene kadar takım arkadaşlarına büyük hasar verebilirdi.

 

Griffon bunları düşünürken onu afallatan bir olay gerçekleşti.

 

Önceden onu engellemekle görevli olan Abisal Gece Yaprakları tekrardan hareketlendi ve Rona’nın altında bir yol oluşturdu. Rona düşmek yerine yola adım attı ve Griffon’a doğru koşmaya başladı. Attığı her adımda ayağının altında bir Abisal Gece Yaprağı bulunuyor, ona gökyüzünde yürüme imkanı sağlıyordu.

 

Griffon afalladığı sırada ölümcül bir hata yapmıştı.

 

Büyüsünü yarıda kesmiş ve kaçmaya odaklanmıştı.

 

Rona’nın saliseler içerisinde Griffon’un üzerinde belirdi. Kılıcını indirdi ve Griffon’un son anda oluşturduğu Rüzgar Kalkanı’nı parçaladı – bunun sonucunda Griffon yüz metreden yere çakıldı.

 

Kumlar havaya yükseldi, acı dolu bir çığlık Griffon’un ağzından çıktı. Rona zaman kaybetmeden Griffon’a tekrardan saldırdı.

 

Kızıl gökyüzünden siyah bir nokta yıldırım hızında düşüyor ve bir şey Griffon’a yaklaşıyordu.

 

Bu, Rona’ydı.

 

Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si son güçte çalışıyordu.

 

BOOM!

 

Kılıç ki’si çarpınca devasa bir krater açıldı.

 

Griffon Rona’dan birkaç on metre ötede ortaya çıktı. Göğsü hiddetle genişleyip büzüşüyordu, gözleri kan çanağına dönmüştü.

 

Sadece bir an tereddüt etseydi kılıç tarafından parçalanacaktı.

 

---

 

Ölümsüzlük Taşı’nın altında yaşlı adamın durgun gözleri bir nebze de olsa genişledi.

 

Kayra yerden bir metre yukarıda, siyah ve beyaz ışıkların içerisinde meditasyon yapıyordu. Bu pozisyonda yedi aydır duruyordu ve alçalmak yerine daha da yükselmişti.

 

Yaşlı adam Kayra’nın vücudundan yayılan garip irade kuvvetini hissediyor, her geçen saniye daha da garipleştiğini fark ediyordu.

 

“Zıtlıkların Birliği mi?”

 

Ben Işığım; Rengim; bütün renk tayfı benim; ama bana yakıştırıldı Kara Olan. Karanlık Olan'ım ben ve siyah, işte bu yüzden.

 

İçinizin, en karanlığa gömülen yanındayım daima. Ama bu karanlık, benim saklanmak istememden değildir. Beni sizden saklamak istemelerindendir, sizin üzerinize yığılan sahte Tanrılar.

 

Yaşlı adam bu sesleri duyunca kafasını Bengütaş’ın üzerindeki garip yazılara çevirdi. Garip yazılar bir bir ışıldıyor, garip bir şekilde Kayra ile aynı frekansta irade dalgaları yayıyordu.

 

Ben korku değilim, ama korkuldu benden; bu yüzden Korkunç Olan oldum ben. Herkes giydirdi bana en kötü elbisesini ve benimle korkutarak, hakim oldu kainata.

 

Ben Çılgınlığım. Benim, Vecdin Sarhoşluğu İçinde Delice Dönen. Aydınlatır benim şimşeğim, akıllardaki hurafeleri. Kendimi gösterdim mi; alt üst olur bütün sahte Tanrılar.

 

Benim Karanlık Olan. Bu sefer sizler için değil, kendim için.

 

“Kendi iradesini mi oluşturuyor? Anlıyorum. Onunla iletişim kurup onun bedenini ele geçirmek istiyorsunuz. Hmph! Bir buçuk milyon yıl önce olanları unuttunuz sanırım.”

 

Yaşlı adam Bengütaş’ın üzerindeki çatlaklıktan çıkıp çaresizce Kayra’ya uzanan altın renkli ellere baktı ve bastonunu yere vurdu. Emsalsiz bir kudret ayaklarının altından yayılıp altın renkli ellerle çarpıştı.

 

“Eksantrik Dağların Korucusu, Rüzgar Ruhlarının Şefi, Derin Deniz’in Korkulu Rüyası… Işık Getiren’in uşakları.”

 

Daha pek çok isim vardı.

 

Hepsi gökyüzüne mühürlenmiş Tanrı ve Şeytanlardır.

 

İnsanlar şu anda onları Takımyıldızı olarak biliyordu.

 

Emsalsiz kudret onun iradesiydi.

 

Gücünü, bir milyon yıllık hayatında çektiği tüm acılardan alıyordu. Çirkin, istenmeyen bir varlık olarak yaşlı adamın ailesi tarafından Şeytanlara kurban edilmesi, hayatta kalınca ‘şeytan’ olarak yaftalanmasına kadar tüm acıları içeriyordu.

 

Takımyıldızlarının iradeleri Bengütaş’tan güç alarak harekete geçseler de yaşlı adama karşı koymaları mümkün değildi.

 

Emsalsiz iradesi altın elleri parçalara ayırdı.

 

“Mühürlenmeden önce de bana karşı koyamıyordunuz. Gerçekten şimdi koyabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? İç Kemiren Karanlık. Bu genci havari olarak aldığını görebiliyorum.”

 

Dışarıdan biri görseydi onu deli sanırdı. Çünkü baktığı yerde kimse yoktu. Kendi kendine konuşuyordu.  

 

“Üçümüzün de kaderi de benzer ve otoritenin beni öldürebilecek tek kuvvet. Bu yüzden ona senin için göz kulak olacağım.”

 

“Hm? Beni yutmak mı istiyorsun? Havarine böyle acılar çektirmek istediğine emin misin? İşin ucunda senin olduğunu öğrendikten sonra gözünü oyabilir. Fakat, söylemeliyim ki otoriteni bu gence verdikten sonra onu ele geçiremeyeceksin.”

 

“Peki, ben karışmıyorum o zaman.”

 

Yaşlı adam omuz silkti ve Kayra’nın tamamlanan iradesine bakmaya başladı. Kayra’nın etrafında bir kara delik ve bir beyaz delik oluşmuştu. Kara delik etrafta ne varsa içine çekerken, beyaz delik aksine çarpıcı bir itiş gücü sergiliyordu.

 

“Zıtlıkların Birliği. Kendi iradesini kavraması sadece yedi ay sürdü.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44532 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr