Bölüm 63: Beni Öldürürsen Eğer (2)

avatar
471 5

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 63: Beni Öldürürsen Eğer (2)


---

 

“Seni öldürmek mi? Taşın seninle bir bağlantısı olduğunu biliyordum ama sana bağlı olduğunu bilmiyordum.”

 

Kayra yaşlı adamın söylediklerine şaşırmadı. Ölümsüzlük Taşı’nın yaşlı adamla olan bağlantısını az çok çözmüştü.

 

“Buradan kaçamayacağını bilmek nasıl hissettiriyor?”

 

“Senin sözlerin benim için bir anlam ifade etmiyor. Ben hayatta kalmayı seçtim, sen ise ölmeyi. Söyle bakalım, seni öldürmenin yolları nedir?”

 

“Yeterli değilsin.”

 

“Bana yeterli olmadığımı söylemek yerine beni yeterli hale getirmeye ne dersin? Sonuçta ölmeyi arzulamak dışında pek bir aktiviten yok.”

 

Yaşlı adamın gözleri Kayra’nın vücudunu delip geçercesine keskinleşti. Kayra buraya geldikten sonra ilk defa yaşlı adamın ruhundaki titreşimlerin değiştiğini hissetti. Şaşırmış bir şekilde titreşimlere odaklanırken titreşimlerin birden eski haline döndüğünü fark etti.

 

“Senin asla bilemeyeceğin kadar çok ölmeyi istiyorum.”

 

Yaşlı adam yalan söylemiyordu.

 

Kayra bunu hissedebiliyordu.

 

“Bana gerçek kimliğini ne zaman açıklayacaksın?”

 

“Beni öldürdüğün zaman öğreneceksin.”

 

“Peki ya seni öldüremezsem?”

 

Yaşlı adam bu sözler üzerine karanlık tavana baktı ve Kayra’nın anlam veremediği bir durgunlukla mırıldandı.

 

“Bunun için teşekkür ederim.”    

 

Ardından tekrardan Kayra’ya döndü ve konuştu.

 

“Ruh Gücü bu evrendeki en güçsüz enerji türlerinden birisidir. İlk Kozmik Savaş’ta mağlup olan ölümlüler Tanrılar ve İlahlar tarafından cezalandırıldı. Ölümlerin güçlenmesini engellemek adına en güçlü enerji türlerini Akasha Sistemi adı altında mühürlediler ve sadece Tanrı ve Şeytanların izin verdiği sürece kullanılabilen Mana’yı kullanma izni verdiler.”

 

“O günden bu güne kadar insanlar ömürlerini Mana’yı daha iyi kullanmak ve kaderlerine karşı çıkmak için kullanmayı denediler. Ancak onlar tarafından kukla niyetine kullanıldıklarının farkına varmadılar. İşte bu, bir Tanrı ile ölümlü arasındaki kudret farkı.”

 

Buna benzer pek çok hikayeyi geçmişte de anlatmıştı. Bu yüzden Kayra onun anlatmak istediğini anlamıştı. Takımyıldızı dedikleri şeylerin yıldızlara mühürlenmiş Tanrı ve Şeytanlar olduğunu, güçlerini artırmak ve mühürlerinden kurtulmak için ölümlere sponsor olduklarını çok önceden öğrenmişti.

 

Yıldız Diyarı, Akasha Sistemi de dahil olmak üzere tüm her şey bir kurmacadan ibaretti.

 

Bencil Tanrılar ve Şeytanlar ölümlüleri kullanarak mühürlerini bozmayı amaçlıyordu. Cisimleşenleri ne kadar güçlü olursa kendilerinin gücü de o kadar artıyordu. Efsaneler ve cisimleşenleri onlara güç veriyordu.

 

Ve cisimleşenleri kendilerini tamamen onlara adadığındaysa…

 

Mühür bozuluyordu.

 

Yaşlı adam onun düşüncelerini umursamayarak gözlerini kapattı, anlatmaya devam etti.

 

“Tüm evrende kimsenin karışamadığı tek bir güç mevcut.”

 

“Nedir?”

 

Yaşlı adam onun sorusunu görmezden geldi. Bandajlarla sarılmış ince elini kaldırdı ve avcunu yukarıya doğru çevirdi.

 

Bunu yaptığı anda hava dalgalandı.

 

“İrade.”

 

Dalgalanan havada bir damga ortaya çıktı ve yaşlı adamın etrafında süzüldü. Kayra bunu göremese de Ruh Gücü sayesinde etrafta garip bir şeyin süzüldüğünü hissedebiliyordu. Bunun ne olduğunu tam olarak söyleyemiyordu.

 

Çünkü Ruh Gücü’nü onun üzerine kilitlese de damga onu yutuyor ve yoluna devam ediyordu.

 

“İç Kemiren Karanlık seni seçtiğine göre bir insanın sahip olamayacağı yeteneğe sahipsin. İradeni ortaya ser ve bu gücü kavra. İşte o zaman beni öldürme şansın olacak. Sana inceliklerini, sistemini ve tüm bilgilerimi aktaracağım.”

 

Yaşlı adam birden önceki söylediklerini unutmuş gibi Kayra’ya baktı. Gözlerinde garip bir ifade vardı. Bu, yaşlı adamın son bir milyon yılda gösterdiği ilk duygu belirtisiydi.

 

Eski düşmanları bunu görseydi korkudan aklını kaybederdi.

 

“Kendi iradeni kavra ve beni öldür.”

 

Bu heyecandı.

 

“Yoksa seni öldüreceğim.”

 

---

 

Kahire’nin büyük kısmı bir ay içerisinde ele geçirilince baskın ekibi Stella Şehri’nden destek istemek durumunda kalmıştı. Her ne kadar kazandıkları ivme çok iyi olsa da bu sürede beşten fazla kayıp vermişlerdi.

 

Daha fazlasını kaybetmek istemedikleri için destek kuvvet istemişlerdi.

 

Çarpışma sesleri her taraftan duyuluyordu. Cehennem Köpekleri’nden oluşan devasa bir ordu insan birliklerinin üzerine atladığında kanlar havaya uçuştu.

 

Güüm, güüm, güüm!

 

Büyüler etrafta uçuşuyor, mükemmel bir güçle köpeklerin bedenlerini havaya uçuruyordu.

 

Cehennem Köpekleri baştan aşağıya kan kırmızı tüylere sahip, jilet gibi keskin dişleriyle ölüm saçan – ateş ve karanlık elementi sahibi yedi metrelik devasa üç başlı köpeklerdi. Onlarla başa çıkmak için aynı seviyede dört kişi gerekirken, sürü liderini yenmek için bizzat baskın lideri harekete geçmişti.

 

Rona, Kardelen, Gece, Aydın Rüya, Yıldırım Tanrısı, Kara Büyücü, Ejder Kralı ve Rona’dan sonra en güçlü kişi olarak bilinen orta yaşlı Katliam Tanrısı – üç başlı Cehennem Köpeği Cerberus’un karşısındaydı.

 

Cerberus, Yunan Mitolojisi’ndeki Cerberus’tu.

 

Kuyruğunda devasa bir yılan başı vardı. Üç köpek başının gözleri neon kırmızıydı, ölüm saçıyorlardı. Tüyleri metallerden bile sertti. Derisini kesmek için büyük efor sarf etmek gerekliydi. Çoktan orta düzey Seçkin kadar güçlü olan Cerberus, tüm Cehennem Köpekleri’nin lideriydi.

 

Katliam Tanrısı ve Rona birbirlerine bir süre baktıktan sonra Cerberus’u iki köşeden kuşattılar. Kader Kraliçesi ve Gece onlara arkadan destek sağlarken Kara Büyücü’nün lanetleri Cerberus’u vurdu. Aynı esnada Aydın Rüya da diğerlerinin savaş alanına karışmasını engellemek için harekete geçti.

 

“Görünüşe göre bugün zorlanacağız.”

 

Katliam Tanrısı soğuk bir şekilde sırıttıktan sonra iki elindeki siyah renkli devasa kasaturaları savurdu. Kan rengindeki mana vücudunu sardıktan hemen sonra Cerberus’un kuyruğunun üzerinde ortaya çıktı. Kırmızı gözlü siyah yılan onu görünce tıslamaya fırsat bulamadı.

 

Vuu~

 

Rüzgar kan kokusuyla yıkandı.

 

Katliam Tanrısı’nın bıçak saldırıları saniyeler içerisinde siyah yılanın vücudunda kol genişliğinde yaralar açtı.

 

Cerberus’un üç başı olanı fark etmiş olacak ki içlerinden biri arkasını dönüp Katliam Tanrısı’nı ısırmaya kalktı.

 

“Otorite: Bıçağın Gölgesi.”

 

Bıçağın Gölgesi’ni kullandıktan sonra bıçakları kendi etrafında dönmeye başladı. Savaş alanında uzun süre kalmış Katliam Tanrısı böyle bir durumda paniklemek yerine yerinde bir karar vererek otoritesini kullanmıştı.

 

Bıçağın Gölgesi ona üstün bir hız ve kontrol veriyordu.

 

Haliyle ısırıktan kaçıp yılanı ağır yaralaması çok sürmedi.

 

O bunları yaparken Rona da diğer iki başı kanlar içerisinde bırakmıştı. Harcadığı büyük miktardaki mana başka insanı öldürebilirdi ama Rona hiç sorun etmeden devam edebiliyordu.

 

“Sekiz Katlı Asil Yol, Doğru Eylem. “

 

“Dört Hakikat Gözü!”

 

En güçlü tekniklerini kullandıktan sadece bir dakika sonra kafalardan birisi havaya uçtu.

 

Uwaaah!

 

Cerberus çığlık atmaya fırsat bulamadan siyah bir ışık çaktı.

 

Bam!

 

Köpeğin kuyruğu yere düştü.

 

Katliam Tanrısı ondan sadece birkaç saniye sonra Cerberus’un kuyruğunu kesmişti. Bu onlara inanılmaz bir fayda sağlayacaktı. Çünkü Cerberus’un Hiddet Modu’ndaki gücü insanların vücudunda zehirlerin oluşmasına neden oluyordu.

 

Bu zehirlerin kaynağı ise kuyruğundaki yılandı.

 

Rona da bunu bildiği için kendinden sonraki en güçlü insanı, Katliam Tanrısı’nı onunla başa çıkması için göndermişti. Böylelikle çok fazla hasar almadan Cerberus’u öldürecek ve sonraki adıma geçebileceklerdi.

 

Kahire’nin %70’i arındırılmıştı ama kalan %30’luk kesim hâlâ yaratıkla doluydu. Üstelik bu yaratıklar bir nebze daha güçlüydü. Bu yüzden destek ekiplerin buraya toplamıştı.

 

Rona çoktan A+ seviyesine gelmişti. Şu anda Yarı-Seçkin aşamasına çok yolu olsa da yetenekleri ve gücü nedeniyle düşük aşama Seçkinler ile savaşabiliyordu. Vücudundaki mana seviyesi de yaşıtlarından çok üstündü.

 

Buna deneyimi ve bilgisi de eklenince düşük aşama Seçkin ve aşağısındaki en güçlü varlık unvanına nail oluyordu. Kozmik Ejderha Bedeni ile Ejderha Kalbi onu bu seviyedekiler ile savaşma imkanı sağlıyordu.

 

Katliam Tanrısı ise ondan sonra gelen Kardelen ile aynı seviyedeki bir savaşçıydı. Onun kimliğini öğrendiğinde ilk başta çekinse de Katliam Tanrısı’nın düşündüğü gibi biri olmadığını fark etmesi çok sürmemişti.

 

Çünkü kardeşini öldürmüş olsa da yaptığı kötülükleri duyunca ses etmeden kabullenmişti. O günden bu yana iki yıl geçmişti ve hâlâ sıkıntı çıkarmamıştı.

 

Bu yüzden Rona ona güveniyordu. Çok yakın arkadaşlar olmuşlardı. İkisi de birbirini pek çok durumdan kurtarmıştı.

 

Rona’nın canını sıkan tek şey, yetişkinlerin öğreticisinde bir numarayı alan Kara Kral’ı bulamamış olmasıydı. Kara Kral’ın Ölü Çağıran yeteneği ile Kahire’yi ele geçirmek çocuk oyuncağı olurdu.

 

Önceki hayatında çocukların öğreticisinde birinci olan Günahkâr Kral/Mahvolmuş Kral ile yetişkinlerin öğreticisindeki birinci olan Kara Kral arkadaş olup dünyayı felakete sürüklemişti. Kara Kral güç bakımından Günahkâr Kral’dan çok üstündü.

 

Her ne kadar onun kadar acımasız ve zeki olmasa da Kara Kral’ın ortada böyle gezmesi Rona’yı rahatsız ediyordu.

 

Bom, bom, bom!

 

Kardelen ve Gece’nin tacizleri Cerberus’u deli ederken Katliam Tanrısı ile Rona’ya bir fırsat doğdu. İkisi de birbirine baktıktan sonra aynı anda harekete geçti.

 

Svooosh!

 

İki kafa aynı anda havaya yükseldi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44509 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr