Bölüm 62: Beni Öldürürsen Eğer (1)

avatar
400 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 62: Beni Öldürürsen Eğer (1)


---

 

“Yıldız Diyarı loncasının başkanı bu!”

 

Diye biri haykırdı ve tüm dikkatler çekildi.

 

Stella Şehri’nin merkezindeki on beş metre büyüklüğüne erişen cam böceği renkli portalın önü tıklım tıklımdı. Çeşitli haber ajanslarından gelen muhabirler Dünyalılar için kritik öneme sahip bir olay için Stella Şehri’nde toplanmıştı.

 

Odaklarında birkaç yüz kişiye öncülük eden yakışıklı genç ve arkasındaki yoldaşları vardı.

 

Muhabirlerden biri yakışıklı gence zorlukla da olsa yaklaştı ve sorusunu sordu.

 

“Bay Rona, ilk hedefinizin Kahire olduğu söyleniyor. Bu doğru mu?”

 

Yakışıklı genç istifini bozmadan muhabire baktı, yüzünde ışık saçan bir gülümseme vardı. Gerçekten güven veriyordu. Onu izleyen sıradan halk adeta büyülenmişti.

 

“Doğrudur. Büyülü yaratıklardan en kolay temizlenebilecek yer Mısır’ın başkentidir.”

 

“Yıldız Diyarı Loncası dışında pek çok loncanın da size katılacağını duyduk. Bunun hakkındaki düşünceleriniz nedir?”

 

“Dünya hepimizin yuvası. Onu kurtarmak için el ele vermeliyiz.”

 

“Baskına öncülük edeceksiniz, diğer loncaların baskısı ile nasıl başa edeceksiniz? Daha doğrusu Kahire’yi ele geçirdikten sonra orayı Mısırlılara teslim edecek misiniz?”

 

“Yorum yok. Çekilebilir misiniz lütfen?”

 

Genç tam ağzını açmıştı ki arkasından siyah saçlı bir kadın geldi ve muhabiri uzaklaştırdı.

 

Siyah saçlı kadın Gece idi. Geçen yıllar güzelliğine güzellik katmıştı. Gözlerindeki soğuk bakış daha da keskinleşse de gence bakışları sıcacıktı.

 

Rona’yı bir kenara çekti ve muhabirlere ölümcül bir bakış attı. Az önce soru soran muhabir bu bakış nedeniyle geriye sindi. Artık soru sormaya cüret edemiyordu.

 

Baskın ekibi sevinç çığlıkları eşliğinde portaldan içeriye girdi.

 

İçeriye girdikleri andan itibaren tamamen farklı bir atmosferle karşılaştılar. Bir zamanlar Afrika’nın incisi Kahire şimdi büyülü yaratıklar tarafından istila edilmiş bir yuva haline gelmişti. Hayat saçan Nil Nehri dahi kurumuş, devasa bir yılanın yatağı olmuştu.

 

Üç kişi dışında herkes bu manzara karşısında şoke olmuştu.

 

“Burası gerçekten Dünya mı? Cehennem olmadığına emin miyiz?”

 

Gece şaşkınlıkla etrafa baktı. Farklı bir dünyaya gelmişler gibi gözüküyordu.

 

“Burası Eski Kahire olmalı. Direncimizin ana noktası burası olacak. Büyücü Takımı, Savaşçı Takımı ve Keşif Takımı yerlerini alsın.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Garip bir şekilde kimse gençle tartışmaya girmedi. Bir makine gibi hareket ettikten sonra garip bir formasyona bürünmüşlerdi. Rona ve Kardelen formasyonun ön tarafını tutarken orta yaşlı bir adam arka tarafı koruyordu.

 

Çok geçmemişti ki insanın içini titreten bir kükreme duyuldu.

 

Yirmi metre büyüklüğünde bir piton grubun üzerine saldırdı.

 

“Bir Seçkin’in gücüne sahip Büyülü Yılan! Büyücü Takımı, ateş topunu oluştursun!”

 

Formasyonun en güvenli bölgesinde rahiplerle birlikte duran büyücüler, kırmızı asalarını kaldırıp ateş toplarını oluşturdular. Hepsi ya Yarı-Seçkin ya da ona yakın seviyelerdeydiler. Haliyle Büyülü Yılan’a hasar vermekte zorlanmadılar.

 

Boom!

 

Ateş yılanın vücudunu kapladı. Yılan bir süre çırpınsa da hemen sonrasında kafasını gövdesinden ayıran bir mızrak saldırısı nedeniyle hayatını kaybetti.

 

Üç metrelik kargısı ve iki metrelik devasa fiziği ile hem dosta hem de düşmana korku veren Ejder Kral buradaydı.

 

“Çok uzun süredir bunu bekliyorum. Mazur görürsünüz artık, değil mi?”

 

Yıldız Diyarı’na geldikten sonra Ejderha Loncası’nı kurmuş ve zirvede kendisine bir koltuk ayırmıştı. Stella Şehri de dahil olmak üzere pek çok büyük şehirde karargahı bulunan Ejderha Loncası, onun ellerinde büyümüştü.

 

Haliyle gücü de Yarı-Seçkin aşamasını aşmıştı.

 

Krallıktaki en güçlü isimler arasındaydı.

 

Rona ona bir şey söylemeden kafasını çevirdi – baktığı yerde sıraya dizilen büyülü yaratıklar vardı. Sayıları rahatlıkla beş bini buluyordu. Bu bir şehri ele geçirmek için fazlasıyla yeterli bir sayıydı. Ancak Rona’nın ifadesi değişmedi.

 

“Aydın Rüya, senin sıran.”

 

“Tamamdır.”

 

Bir göl kadar durgun gözlere sahip başka bir genç ile çıktı ve kılıcını havaya kaldırdı.

 

“Otorite: Karadan Yürüyen Hayalet Gemiler!”

 

Sonrasında on metre genişliğindeki yüz kadar gemi yaratık denizine tosladı. Binlerce yaratığın acıklı sesleri acı bir melodi oluşturdu.

 

Rona kılıcını çekti ve yaratıklara doğru koşmaya başladı.

 

Yoldaşları da hemen onu takip etti.

 

İki yıldır beklenen an şimdi gelmişti.

 

---

 

“Yaşlı adam ne kadar zaman oldu?”

 

Bomboş gözler, soyulmuş deri ve artık bulunmayan beş duyu organı. Artık ‘insan’ kavramının dışına çıkmıştı.

 

Kayra gözleri olmasa da yaşlı adamın nerede olduğunu hissediyormuş gibi kafasını kaldırdı. Kulakları olmasa da duyabiliyor, derisi olmasa da hissedebiliyordu. Burnu olmasa da koklayabiliyordu.

 

Bu yaşlı adamın ona öğrettiği Ruh Bedeni idi.

 

Kefaret Mühürleri’nin acısını çok uzun süredir çektiğinden psikolojik olarak tamamen farklı biri haline gelmişti. Ölüm ya da yaşamak onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Sadece zaman geçirmek için yaşlı adamdan bir şeyler öğreniyordu.

 

Yaşlı adam Kayra’nın çöpe dönmüş bedenine baktı.

 

“Artık manayı kullanamayacağın için sana yeni teknikler öğreteceğim.”

 

“Anlıyorum.”

 

“Sevinmiyor musun? Güçleneceksin.”

 

“Duygularımı çok uzun süre önce kaybettim.”

 

Yaşlı adam Kayra’nın bedeninin önüne kuruldu.

 

“Sana daha önce ruhların frekansını okumayı öğrettim. Şimdi Ruh Bedeni’nin en önemli gücü olan ruh gücünü öğreteceğim. Güçlenmek için tek bir şansın var. Ruh gücünü hissetmek için beynine odaklan. Kendine uygun frekansı bul ve Sükunet Damarı’nı bulmaya çalış. Ortalama bir insanın Sadakat Damarı’nı bulması on yılını...”

 

Yaşlı adam cümlesini bitirecekken Kayra’nın bedeninden garip bir güç yükseldi. Yaşlı adam kafasını kaldırdı ve Kayra’nın bedeninden sızan camböceği huzmeleri gördü. Huzmeler ağır ağır etrafa yayılırken yaşlı adamın vücudunu yıkadı.

 

“Böyle mi oluyor? Bunun manadan pek farkı yok.”

 

Kayra ruh gücünü Sadakat Damarı’nda toplarken vücudundaki diğer damarları bulmak için hareket ettirdi. Enerjinin arkasındaki prensibi çok uzun süre önce çözdüğü için herhangi bir enerji türünü kontrol etmek onun için nefes almak kadar kolaydı.

 

Bunu nasıl yapabildiğini bilmiyordu ama sanki onun bir parçası gibiydi. Ruh gücünü vücudunu yayarken omuzlarında birkaç garip şey daha buldu ve gücünü onların içine zorla soktu. Cam kırılmasına benzer bir ses vücudundan yükseldi.

 

Kopmuş kolu ve bacağından uzayan soluk mavi ışık huzmeleri şekillendi. Çok kısa bir süre sonra ruh gücünden oluşan protez uzuvları oluşmuştu.

 

Tüm bu süreç çok acı vericiydi.

 

Ama Kayra’nın nefes ritmi bile değişmedi.

 

“Ruh Gücü’nü kullanmak manayı kullanmaktan daha zor. Sadece onu yönlendirmeye çalışmak bile beni ölümcül derecede yoruyor. Ayrıca Mana Laneti de yavaşça Ruh Gücü ile entegre oluyor gibi hissediyorum.”

 

“Tüm enerjiler Evren’in kalbinden geldiği için özünde aynılar. Kimileri daha güçlü kimileri daha zayıf. Bazılarının eşsiz özellikleri varken bazılarının hiçbir özelliği yok. Ruh Gücü ile Büyü Gücü özünde abi kardeş gibi. Kendi kullanım alanları var.”

 

“Bununla büyü yapıp yetenek kullanabilir miyim?”

 

“Bunu yapabileceğini sanmıyorum. Çünkü Ruh Gücü hiçbir işe yaramayan bir yetenek. Onu saldırı ya da savunma için kullanmak istiyorsan ruhani bir varlık olmalısın. Şu anda kanlı canlı bir insansın. Onu kullanmak senin için imkansız.”

 

“Peki bunu nasıl açıklıyorsun?”

 

Kayra Ruh Gücü’nü eline yoğunlaştırdı ve yaşlı adamdakine tıpatıp benzeyen bir baston oluşturdu. Yıllardır aynı yerde oturduktan sonra kalkmak için kendini başka şeylerle desteklemesi gerekmişti. Aslında, bu cehennem gibi günlerde kendini kaybetmemek için iradesini kullanması gerekiyordu.

 

Ne kadar süredir uyumadığını bilmiyordu. Her yer karanlık olsa da rüya görüyor, kabuslarında saklanan yaratıkların onu beklediğini biliyordu. Bu yüzden uyumamak için zaman tutuyordu.

 

“473.364.000 saniye, 7.889.400 dakika, bu ise on beş yıl ediyor. Şu anda otuz üç yaşında olmalıyım. Yaşlı adam, söylesene bana, burası ile dış dünya arasında zaman farkı var mı?”

 

“Dış dünyaya oranla buradaki zaman yedi kat hızlı akıyor. Gerçi uzay-zaman yasalarını bu taş kadar büken başka bir şey olduğunu düşünmüyorum.”

 

“Ölümsüzlük Taşı Bengütaş. Buradan çıkmanın bir yolu var mı?”

 

Yaşlı adam Kayra’ya baktı.

 

Kayra da onu ruhu ile gördü.

 

“Beni öldürürsen buradan çıkabilirsin.”

 

---







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr