Bölüm 61: Geçen Zaman (2)

avatar
436 6

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 61: Geçen Zaman (2)


---

 

“Tanrıların üzerinize salabileceği felaketlere karşı koyabilmek için insanların İlahlar ile birlikte çalışması gerekiyordu. İlahların yasaklı gücü insanların kurnazlığı ile birleşince kibirli ve gururlu Tanrılar dahi geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak zaman geçtikçe güçlenen insanlar ve diğer ırklar birbirlerine düştüler. Tanrılardan gelmesi beklenen felaketler insanlardan gelince İlahlar ve Tanrılar birleşip insanlığın korkutucu potansiyelini ortaya çıkarmasını önlemek adına harekete geçtiler.”

 

“İnsanlığın %95’i sadece bir gün de yok olurken İlahlar ve diğer ırklar insanlığı terk etti. İnsanlar Evren’in doğal düzenine karşı geliyorlardı. Erken zamanlarda dört temel elementi sadece Tanrılar özgürce kullanabilirdi. Lakin insanlar açgözlülüğüne düşerek tüm ırkların en iyi özelliklerini alarak sahte İlah ve Tanrılar yaratmaya çalışmış, kainatın ahengini bozmuş ve felaketlerin başlangıcına neden olmuştu.”

 

“%5’lik kısım yok olmaya yüz tutmuşken Tanrıların ve İlahların dahi karşı koyamayacağı bir varlık ortaya çıktı. Onun bir ismi yoktu. Ancak herkes ona Simya Tanrısı diye seslenirdi. Çünkü Süleyman’ın 72 Mührü de dahil olmak üzere simya tüm efsanelerinin yaratıcısı odur. Tanrılara karşı koymak için insanlığa öncülük etti ve dostları ile birlikte İlahlarla Tanrıları bastırdılar.”

 

Bir kamp ateşinin etrafında bilgelikle dolu gözleri ve zamanın iz bıraktığı bedeni ile öne çıkan yaşlıca bir adam, torunu olacak yaştaki çok yakışıklı bir genç adamla konuşuyordu.

 

Genç adamın derin gözleri ve kahramanca bir aurası vardı. Gözlerinde yaşıtlarının çok üzerinde bir olgunluk, yaşlı adama bakarken ise saygı vardı.

 

“Benim adım Yao. Simya Tanrısı’nın soyundan gelen son Yüce Simyager’im. Hayatımı atamın geride bıraktığı Süleyman’ın 72 Mührü’nü tamamlamak için uğraştım. Sen, genç adam, başka bir dünyadan gelsen dahi Yıldız Diyarı’nın en önemli mirasını almak istiyorsun. Ancak alacağın tek şey bu mükemmel özelliklere sahip mühür olmayacak – yanında çok ağır bir sorumlulukta sırtlanmış olacaksın.”

 

Yaşlı adam konuşurken her an devrilmek üzere olan bir çınar gibi duruyordu. Teni buruşuktu, konuşurken kelimelerinin içerisine gizlenmiş bir hayranlık vardı.

 

Gence oldukça saygı duyduğu anlaşılabilirdi.

 

“Atalarım kadar yeteneklisin. Simya Tanrısı’nın mirasını sana aktaracağım. Gözlerini kapat ve sakın karşı çıkma.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Genç adam kafa salladıktan sonra gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Vücudundaki tüm korumaları kaldırdıktan sonra yaşlı adamın zihinsel gücünün vücuduna girmesine izin verdi. Zihinsel güç tutamı vücuduna girdikten sonra doğrudan beynine yöneldi ve oraya bir iz bıraktı.

 

[Süleyman’ın 72 Mührü becerisi kazanıldı.]

 

Biri düz biri ters iki üçgenin iç içe geçmesi ile oluşan çerçevenin içerisinde parlak altın gözlerle ona bakan siyah saçlı bir adam vardı. Gözlerinde saklayamadığı bir heybet iliklerine kadar titremesine neden oluyordu. Ayrıca çerçevenin etrafında dış çerçeve niyetine duran Ouroboros ve Ouroboros’un üzerinde parlayan 36 yıldız vardı.

 

[Süleyman’ın 72 Mührü]

Açıklama: Cehennem’in 72 Şeytanı’nın kanı ile beslenmiş mühür onların güçlerini kısa süreliğine kullanma imkanı verir. Seçilen bir yetenek devamlı kullanılabilecek iken seçilemeyen 71 mühürlü yetenek sonsuza kadar kilitlenecektir. Ancak yeteneklerin sağladığı pasif özellikler varlığını sürdürecektir.

Derece: ???

 

Yetenekleri arasına kazınmış küçük bir sembolle beraber Süleyman’ın 72 Mührü gencin ellerine geçmişti.

 

Yıldız Diyarı’ndaki yetenekler arasında şüphesiz ilk sıralarda olan yetenek sonunda ellerine düşmüştü. Genç adam bastıramadığı bir heyecanla yumruklarını sıktı ve kararlılıkla dolu gözlerini gökte asılı yıldızlara çevirdi.

 

“Benim adım Rona, Süleyman’ın 72 Mührü’nü tamamlayacağıma yemin ediyorum.”

 

---

 

Dünyalılar ve başka gezegenlerden gelen ırklar Yıldız Diyarı’na adım atalı iki ay olmuştu ki pek çok kişi Yıldız Diyarı’nın acımasız koşullarına alışmıştı. Pek çok iyi organizasyon ortaya çıkmış ve büyülü yaratıklar ile savaşmaya başlamıştı.

 

Büyülü yaratıklar mana yüzünden mutasyon geçirmiş hayvanlar olarak düşünülebilirdi. Ancak bazıları çok spesifik özelliklere sahipken bazılarıysa folklordan güç alırlardı. Bu yüzden onlarla savaşmak çok zordu.

 

Stella Şehri’nde güneş erkenden insanları selamlamış, caddelerin dolup taşmasına vesile olmuştu. Hafif rüzgarlar sonsuz baharın habercisi olan çiçek kokularını en karanlık sokaklarda deveran etmesine, şehirdeki insanların tanrılarına bir kez daha şükretmek istemesine neden olmuştu.

 

Çünkü sadece iki ay önce Stella Şehri insanların ölmek için can attığı bir yerken şimdi herkes yaşama isteğiyle dolup taşıyordu.

 

Hepsi yeni şehir lordunun sayesindeydi. Sadece iki ayda tüm şehri baştan aşağıya değiştirmiş, çorak toprakları hayatla dolup taşan bir ormana çevirmişti.

 

Herkes mutlu, kurulan organizasyonlar gün geçtikçe güçlendiği için şehir ve çevresi güvenliydi. Bazı zorluklar olsa da hayat Stella için yaşamaya değerdi.

 

Şehir konağında mutlu bir şekilde gözlerini açan Kader Kraliçesi Kardelen, pencereyi açtı ve taze havadan bir nefes çalmak için dışarıya uzandı.

 

Kralların Çatışması’ndan bu yana iki ay geçmişti ve her şey orada sonlanmıştı. O zamandan bu zamana kadar pek çok macera yaşamış ve bu maceralar neticesinde duyguları büyük oranda değişmişti. Bir zamanlar onun için önem taşıyanlar şimdi önemli değillerdi.

 

Dünün düşmanı bugünün dostu olmuştu.

 

Rona ile yaptıkları savaştan sonra Kayra’nın ölümü onu birkaç gün sürecek bir depresyona itse de, sonrasında Stella Şehri’nde açılan portal ve dünyayı temizlemek için gönderilen baskın ekibinde yaşananlar yüzünden depresyondan çıkmıştı.

 

Depresyondan çıktıktan sonra Rona’ya aşık olduğunu fark etmesi çok olmadı. Bu aşk, baskın ekibinde yaşadıkları macera ve zorlukları beraber atlatmalarından dolayı doğmuştu. Her ne kadar bunu kabul etmek istemese de Kayra’nın aksine Rona’nın insanları kendine çeken bir aurası vardı.

 

Diğer kızlar gibi o da bu tuzağa düşmüş ve düzenbaz bir çapkın olan Rona’nın pençelerine düşmüştü.

 

Bir hafta önce yaşadıkları aklına gelince Kardelen’in yanakları kızardı. Soğuk ve ulaşılamaz imajından tamamen uzak görünüyordu.

 

“Umarım gittiğin yerde mutlusundur.”

 

Doğan güneşe bakarken iç çekti ve bugünün işlerini halletmek için harekete geçti. Kayra’nın ölümü onu üzse de çoktan unutmuştu onu. Kayra’nın kötü olmak için doğduğunu bilse de aşkın gözü kördü. O zamanlar bunu umursamasa da işler şimdi çok farklıydı.

 

‘Gitmemiz gereken çok yol var. Kayra olmadığından Muhterem İblis çok zayıf olsa da hâlâ dehşet figürlere ev sahipliği yapıyorlar. Neyse ki hem Rona hem de benim anılarım korunuyor. Böylelikle onları bir-iki sene içerisinde yok edeceğiz.’

 

Asıl mesele Dünyayı büyülü yaratıklar ve iblislerden arındırmaktı.

 

‘Önceden sadece bir şehri fethetmek on yıl sürmüştü. Şimdiyse Rona ve benim yeteneklerimizle bir yıl alacaktır. Gelecekte yaşanacak pek çok olayın karşısında çok önemsiz bir mesele gibi duruyor…’

 

Kardelen acı bir şekilde gülümsedi.

 

Tüm zorluluklara rağmen hayatından çok daha memnundu.

 

Önceki hayatındaki hatalarını tekrar etmeyecekti.

 

---

 

Zaman çarkı dönmeye devam ederken Ölümsüzlük Taşı’nın altında hareketsizce duran Kayra acının şiddetinin tekrardan atmasının ardından boğuk çığlıklar atmaya başladı. Organları bin derecelik ateşin içinde kavruluyormuş gibiydi. Yüzü de dahil olmak üzere vücudunun pek çok yerinde hareket eden böcekler derisini ısırıyordu.

 

Çektiği acı yüzünden pek çok kez kendini kaybetmiş, ölmek istemiş, yardım dilenmiş ve bir süre dindar bile olmuştu. Zaman kavramını çoktan yitirdiği için ne kadar geçtiğini söyleyemiyordu. Ölmeden önce daha ne kadar acı çekmesi gerekiyordu? Bunları hak edecek kadar kötü ne yapmıştı?

 

Ne olursa olsun ölememek bu kadar kötü bir şey miydi? Aklını kaybetmek, kişiliğinin yok olmasını diliyordu.

 

“Bırak acı seni güçlendirsin.”

 

Her zamanki gibi en çok acı çektiği anda yaşlı adam yürüyerek önüne gelmişti. Aynı kayıtsız bakışlar, aynı ses ve aynı durgunluk.

 

“Yardım edecek biri için yalvarıyorsun oysa zaten biri var.”

 

‘Öyle mi… dersin….’

 

Kayra kendini kaybetmemek için savaşırken yaşlı adama cevap veriyordu. Bu bile mentalitesinin insan sınırının çok üzerinde olduğunu gösteriyordu.

 

“Sana senden başka kimse yardım edemez. İnan bana, pes etmek isteseydin çoktan pes ederdin. Ölmek için yalvarsan bile, kendini doğrayıp bu acılardan kurtulmak istesen bile ilerlemeye devam ediyorsun. Binlerce kez sınırına ulaştın. Dayanamam dediğin acılara dahi katlandın. Her şeye rağmen ilerlemeye devam ettin ve ilerlemeye de devam edeceksin. Çünkü başka şansın yok. Düşenin dostu olmayacağı gibi senin de dostun yok.”  

 

Yaşlı adam Kayra’nın sol elinin hemen altında duran hançere bir bakış attıktan sonra Kayra’nın ışığını kaybetmiş gözlerine baktı. Acıya karşı duyduğu korku kalbini ele geçirmişti.

 

“Sana duyduğun acıları bir nebze de olsun azaltabileceğin bir yol gösterdim. Acın olgunlaştığında ve yeterince güçlendiğinde bu acı da sona erecek. Kefaret Mühürleri artık sana zarar veremeyeceği kadar güçlenmen yeterli.”

 

Kayra acı ateşinde kavrulurken yaşlı adamın sözlerine dikkat kesildi. Her zamanki gibi çektiği acılar tam alıştım derken tekrar yükseliyordu.

 

‘Ne yapmam gerekiyor?’

 

Bu acıdan kurtulmak için her şeyi yapmaya hazırdı.

 

“Bana kendini kanıtla.”

 

‘Acılarımdan kurtulacak mıyım?’

 

Ufak bir umut.

 

Kayra bunun için her şeyini feda etmeye razıydı.

 

O kadar çaresizdi ki en güzel rüyaları öldüğü rüyalardı.

 

Kabusları ise…

 

Ruhunu parçalayan bir tiyatro, sonsuz ızdırap ve kederin yuvasıydı.

 

“Bu sana bağlı.”

 

Yaşlı adam sadece bunu söyledikten sonra Kayra’nın eline bir hançer verdi.

 

Hançer soğuktu.

 

Kayra’nın hançeri kavradığında kolunun titrediğini hissetti.

 

Acı.

 

Ölümüne korktuğu bir şeydi ama kaçamadığı bir şeydi.

 

Aptal biri değildi. Yaşlı adamın dediği seviyeye erişmeden önce çok fazla acı çekeceğini biliyordu. Böyle olmasını asla istememişti.

 

O bir kötü değildi.

 

Kendini asla kötü adam olarak görmemişti.

 

Dünya da kimsenin yapmadığı iyilikler bile yaptığı söylenebilirdi. Rahatlamak için parklardaki çöpleri toplamaya yardım ettiği, hayvanları beslediği ve sokakta yaşayanlar için derneklere bağış yaptığı bile olmuştu.

 

Yaşıtlarından tamamen farklı bir mentaliteye sahipti. Vermeden alamayacağını, kaybetmeden kazanmasının imkansız olduğunu biliyordu.

 

Acıya bakış açısı da farklıydı. Onu her daim bir öğretmen olarak görmüş, var olması gereken bir şey olarak düşünmüştü.

 

Ancak bu normal acılar için geçerliydi.

 

Şimdiyse acı çekmemek için kendini parçalamayı, dünyaları yok etmeyi, en sevdiği kişiyi gözünü kırpmadan öldürmeyi göze alabilirdi.

 

Çaresizdi.

 

İşlerin nasıl ve neden bu duruma geldiğini bilmiyordu.

 

‘BEN BİRİLERİ ÖLMEMİ İSTİYOR DİYE ÖLECEK MİYİM?’

 

Öfkeli bir bağırış.

 

Fışş!

 

Kanlar yere döküldü.

 

İki et parçası böceklerin dikkatini üzerlerine çekti.

 

‘Bu cehennemin ortasında başka şansım yok.’

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr