Bölüm 60: Geçen Zaman (1)

avatar
452 8

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 60: Geçen Zaman (1)


 

---

Yıldız Diyarı’nın çatısındaki buzlu kaynaktan çıkan Aslan Nehri, Rasha Krallığı’nın ortasından Bruviel Krallığı’na kadar akıyordu. Issızlığın 8126 metre yükselen Çıplak Dağ’ın sarp yamaçlarının altında, nehir keskin bir dönüş yapar ve 4600 metreden fazla derinlikteki boğazların içinden geçerek yoluna devam ederdi.

 

Boğazlardan bazıları o kadar gölge altında kalırdı ki güneş bile çok seyrek olarak içeriye sızabilirdi.

 

Kar kaplı Çığlak Dağ’ın karlı tepeleri ve Gölge Sıradağları ile her yönden kuşatılmış Aslan Nehri, dünyanın çatısını düzensiz, verimsiz geçide doğru 1560 km’de 36660m düşerek keserdi. Büyüklüğü, büyüleyici manzarası ve eşsiz habitatı nedeniyle Aslan Vadisi Yıldız Diyarı’nın en büyük ailelerinden biri olan Briache Ailesi’nin merkezi görevi görmekteydi.

 

Briache Ailesi, Bruviel Krallığı’nın dört dük ailesinden birisiydi ve emirlerinde pek çok asker bulunduran güçlü, acımasız bir aileydi.

 

Dünyalılar Yıldız Diyarı’na adım attıkları andan itibaren yetenekli yeteneksiz çok sayıda dünyalı ve dünyalı olmayan savaşçı Briache Ailesi’nin emri altındaki organizasyonlara katılarak güçlerine güç katmıştı.

 

Öğretici sona erdikten sonra dört farklı gezegene açılan portallar, başta Stella Şehri olmak üzere pek çok şehre kurulmuştu. Bu portallardan birisi olan Elven Portalı, Elf gezegeni Elven’e açılan üç kapıdan bir tanesiydi.

 

Elfler yüksek mana kontrolü ve elementlere olan olağanüstü yatkınlıklar ile doğan, Toprak Ana’nın çocukları adıyla da bilinen uzun ömürlü bir ırktı. Sayıları çok az olmasına rağmen uzun ömürleri sayesinde diğer ırkların altında kalmayacak şekilde güçlenmiş, dört büyük ırkın arasına isimlerini yazdırmayı başarmışlardı.

 

Ne yazık ki Elven’e giden en büyük portal acımasızlığı ve çıkarcılığı ile nam salmış Briache Ailesi’nin topraklarda açılmıştı. Bu portal büyük önem arz ediyordu çünkü ‘ana portal’ kategorisine giren bir portaldı.

 

Ana portallar diğer portallara nazaran sınırsız geçiş iznine sahipti. Bu da bir gezegeni sömürgeleştirmek isteyen aileler için bulunmaz bir nimetti. Özellikle gücünü kaybetme aşamasına gelmiş Briache Ailesi için eşsiz bir nimetti.

 

Briache Ailesi’ne ait malikanenin gösterişli bir odasında, üçüncü hanımefendi Evelyn gözlerini açtı ve doğruldu.

 

‘Başım…’

 

Daha doğru dürüst kendine gelememişti ki ızdırap veren migren sancıları onu buldu. Evelyn elini başına dayayıp vücudundaki manayı dengeye sokmaya çalıştı.

 

Normal insanlar için migren ağrısı sırasında manayı kontrol etmek imkansızken çelik gibi iradesi sayesinde Evelyn çok zorlanmadı. Manasını dengeledikten sonra beynine yönlendirdi ve bir süre sonra ifadesi rahatladı.

 

Her sabah uyanmaktan nefret ediyordu. Bu baş ağrısını çekmek, yılanların ve tilkilerin arasında bir başına hayatta kalmaya çalışmak, kan ve günahla yıkanmış bu ailenin bir ferdi olarak görevlerini yerine getirmekten nefret ediyordu.

 

Briache Ailesi diğer dükalık ve krallıklardan farklı olarak kötülüğün vücut bulmuş haliydi. İnsan kaçakçılığından fuhuşa, suikastten terörizme kadar kâr sağlayacak her işte parmakları vardı. Şu ana kadar ellerinde can veren, acı çeken insanların sayısı bir göldeki su damlalarının miktarına yaklaşmıştı.

 

İşte Evelyn bu ailede durmaktan bu yüzden nefret ediyordu. Başkalarına zarar vermekten korktuğu ya da onlara acıdığı için değildi.

 

Burada kimseye güvenemeyeceği içindi.

 

Evelyn ayağa kalktı, makyaj masasındaki aynaya doğru yürüdü.

 

Hem erkeklerin hem de kızların bakınca afallayacağı bir güzelliğe sahipti. Altın sarısı saçları bir şelale gibi omuzlarından dökülüyor, güneş ışıklarının altında ona kafa tutacak bir parlaklık yayıyordu. Kan kırmızısı bir yakuttan oyulmuş gibi duran badem şekilli gözleri en soğuk buzu bile eritecek kadar duygu doluydu. Vücut hatları da dolgun ve zarifti. Ortalama bir kızdan daha uzundu, cildi yeşim taşından oyulmuşçasına lekeden uzak pürüzsüz ve narindi.

 

Anlaşılacağı üzere Evelyn baştan çıkarıcı bir güzellikti ki bu güzellik onu herkes tarafından arzulanan bir nesne haline getirmişti. Aile toplantılarında amcalarının ve kardeşlerinin vücuduna attığı şehvet dolu bakışların nedeni bu vücuttu.

 

Eğer Evelyn aptal veya güçsüz olsaydı öz kardeşleri tarafından tecavüze uğrayacağına emindi. Neyse ki tilkilerin ve yılanların yaşadığı bu yuvaya doğduğu anda uyum sağlamış, ailenin en güçlü ikinci figürü haline sadece yirmi üç yaşında gelebilmişti.

 

Evelyn babası dışında ailede en çok sözü geçen Briache’ydi. Zehirli Kelebekleri, insanların ona karşı koymasını imkansız hale getiren cazibe teknikleri ile ailedeki neredeyse tüm erkekler onun kölesi haline gelmişti.

 

Babasını da baştan çıkarmaya çalışmış olmasına rağmen başarısız olmuştu. Bunun sebebi Evelyn’in yeteneksiz oluşu değildi. Aksine güzellik tanrıçalarına meydan okuyan güzelliği ve cazibe sanatları üzerindeki derin bilgisi onu karşı koyulması imkansız birisi haline getirmişti. Babasının dışında bu ülkenin kralı bile onu yatağına atmak için diğer üç dükü aşağılamayı göze almıştı.

 

Evelyn parmaklarını yüzünde gezdirdikten sonra aynadaki yüzüne baktı. Bu güzellik onun en büyük gücüyken aynı zamanda en büyük kabusuydu. Kabusu özelliklerinin neredeyse tamamını annesi ve babasından almış olmasıydı.

 

Vücudundaki her kan damlası günahla kirletilmişti, Evelyn hayatını bu ailede geçirmek istemiyordu. Böyle alçakça hareketler yaparak dünyanın tepesine çıkmaktansa kendi kaderini kontrol edebilmek istiyordu.

 

Biliyordu ki biraz daha zayıf olsaydı şu anda ailedeki herkesin elinden geçmiş bir seks kölesi haline gelecekti. Bunun örneği de vardı. Örneğin annesi bir Briache soyunun ‘fahişesi’ unvanına sahipti. Güzelliği dışında hiçbir özelliği olmadığından evlatları bile onunla oynamıştı.

 

Burası Briache Ailesi idi. Aile içi evlilikler, tecavüzler, ensest ilişki de dahil olmak üzere tüm sapkınlıklar normal kabul ediliyordu.

 

Burada geçerli olan tek şey ‘güçtü’.

 

Evelyn hafif bir makyaj yaptıktan sonra ayaklarına kadar uzanan siyah çizgilerle bezenmiş koyu kırmızı bir elbise giydi. Elbisesi çok bol değildi ama çok sayıda değerli mücevherle süslenmişti. Bu ona uhrevi bir güzellik katarken yüzündeki baştan çıkarıcı gülümseme günaha davet ediyordu.

 

Evelyn her şeyin hazır olduğuna karar verdikten sonra odadan çıktı.

 

---

‘Sen… de… mi… geldin…’

 

Kayra onunla uğraşan canavarların arasına katılan korkutucu figüre bakarken yüz ifadesinde bir değişiklik olmamıştı. Buraya geldiği andan itibaren o kadar fazla acı çekmiş, o kadar fazla ağlamıştı ki artık yüz kasları işlevini yitirmişti.

 

“Kayyyyyyraaaaaaaaaaaa…. Katttttttiiiiiiiilllllll!”

 

Sesi iğrenç çıkıyordu. Kayra onun sesinin duyulabilecek en rahatsız edici ses olduğuna yemin edebilirdi.

 

Birden pörsümüş göğüsleri sarkmaya başladı. Önceden güzelliğine şiirlerin yazılacağı Esra, sonuna kadar açılmış hastalıklı gözlerle Kayra’nın burnunun dibine geldi. Dişleri tamamen çürümüş, iğrenç bir sıvıyla kaplanmıştı.

 

Nefesi fare ölüsünü aratmayacak kadar kötü kokuyordu. Derisi gergin değildi, yanakları göğüsleri gibi sarkıyordu. Uzun ve zarif olması gereken bacakları tavuk ayağı gibi kuru ve çirkindi. Kayra, yaşadıklarına rağmen her gün daha kötüsünü gördüğünden bu manzaraya bir türlü alışamamıştı.

 

Korku, keder, nefret, pişmanlık ve çok çeşitli duygular ruhunu ele geçiriyordu. Hayatta kaldığı her gün onun için çok büyük bir işkenceydi. Ölmeyi bu kadar arzulayacağını asla düşünmezdi.

 

Rüya, Tat ve üzerlerine eklenecek sekiz farklı Kefaret Mührü onun aklını kaybetmesine neden olmuştu. Artık doğru ile yanlışı ayırt edemiyordu. Göz çukurları ağlamaktan kurumuştu. Duygularını kaybetmeye başladığını hissediyordu.

 

Tok, tok, tok.

 

Bastonlu yaşlı adam yavaş adımlarla Kayra’nın önüne geldi ve kurumuş gözlerini umursamadan yere oturdu.

 

Bu geçirdiklerin günler sonrasında yaşlı adamın edindiği garip bir hobiydi. Yalnızlık başına vurmuş olacak ki her zaman Kayra’nın karşısına geçer ve onun anlam veremediği hikayeler anlatırdı. Ancak bu sefer öyle olmayacakmış gibi bir hissiyat veriyor, Kayra’yı onun etrafını sarmış kindar canavarlar ve vücudunu sarmalayan cehennem azabından bile daha çok korkutuyordu.

 

“Bilir misin bir insana neden bir şey anlatmak zordur? İnsana bir şey anlatmak zordur çünkü insanlar sözlerle anlar ve sözlerle düşünür. Oysa bir söz bir kavramı anlatmaya yeterli olmaz. Yanlış kavram için doğru sözü, doğru kavram için yanlış sözü kullanırsınız. Bir şeyleri anlamak için önce o kavramın ne kastettiğini anlamak gerekir. Şayet zihinsel iletişimden mahrum bırakılmış aciz varlıklar olmasaydınız, sözlere gerek kalmadan anlayabilirdiniz her şeyi.”

 

“Her şeyi anlayabilir, değerlendirebilir ve hatta geliştirebilirdiniz. Bilir misin bir sözcüğün ardında çok daha geniş bir anlam yatmaktadır ve gerçek, sizin şartlanıp benimsediğiniz değildir çoğu zaman.”

 

“Bilmediğiniz, alt yapısı olmayan şeyleri anlatabilmek zordur insanoğluna. Şayet benim için bile. Zihinsel iletişime girip tüm bilgilerimi zihnine aktarsam bile sen onu sözcüklerle anlamaya çalışacaksın. Bir insan olduğun için seni geride bırakan şey budur çoğu zaman.”

 

“Acıya olan bakış açın, acının üzerindeki etkilerini değiştirebilir. Onu bir yardımcı olarak görebilirsen o kadar da acıtmaz belki, ya da onu bir ceza olarak görürsen acısını artırabilirsin. Ancak şunu söylemeliyim ki kazanan kavramı olduğu sürece kaybeden kavramı da olacaktır. Refah içerisinde olanın düzeni sefalet içerisinde olanın hayatı üzerine kuruludur. Düşenin dostu olmayabileceği gibi kaybedenin, sefalet içerisinde yaşayanın da kendinden başka güvenecek bir dayanağı yoktur.”

 

“Şikayet etmeye hakkın yok.”

 

Yaşlı adam Kayra’nın dişlerini acıdan dolayı tekrardan parçalamasını umursamadan yerinden kalktı ve karanlığa karıştı.


 ---

2. Sezonumuz İç Kemiren Karanlık ile kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bundan sonra bölüm hızı önceki seviyede olmasa da (bir ayda 59 bölüm) günlük bir bölüm atmak için elimden geleni yapacağım. Ayrıca bu andan sonra ana karakterimizin değişimini göreceğiz. Bakalım kalbinin derinliklerinde yatan insan sevgisi, merhamet, aşırılıktan kaçınmayı muafaza edip madalyonun aydınlık tarafında kalabilecek mi? 

(Bölüm hızından çok kendi yazım tarzıma odaklanacağım için öncekinden farklı bir atmosfer ile karşılaşabilirsiniz.)

Düşüncelerinizi ve fikirlerinizi yorumlarda belirtirseniz kitabın ve benim gelişimim için katkıda bulunursunuz.  

Pekala bu kadar boş yaptıktan sonra iyi günler diliyor ve kayboluyorum.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44522 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr