Bölüm 59: Bir Taş ve O Taşa Bağlı Bir İlah (Sezon Finali)

avatar
470 6

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 59: Bir Taş ve O Taşa Bağlı Bir İlah (Sezon Finali)


 

Öğretici sona erdiğinde Yıldız Diyarı’nın kapıları Dünyalılara açılmıştı. Farklı ülkelere farklı ülkelerden ve milletler insanlar akın etti. Öğretici bittiği için gelen rahatlık insanların kısa sürede olsa dinlenmek istemesine neden oldu.

 

Yedi milyarlık insan nüfusu ilk sınav neticesinde yarısına kadar inmişti. Ancak öğretici de oran öyle artmıştı ki şu anda sadece 35,000,000 Dünyalı Yıldız Diyarı’na adım atabilmişti. Bunun yarısından çoğunu 14-18 yaşları arasındaki gençler oluşturuyordu.

 

Bahar esintileri büyük bir şehir olan Stella Şehri’ni sarmaladı. Hoş kokulu çiçekler ve orta dünya manzarası insanlara garip bir zevk verdi. O sırada mükemmel bir savaş bedenine sahip mavi gözlü bir adam, öğreticiden çıkıp Stella Şehri’ne adım attı.

 

Adam ortalama bir görünüşe sahipti. Buğday rengi saçları, masmavi gözleri ve savaş için eğitildiği belli olan sağlam bir fiziğe sahipti.

 

“Yüzbaşı kardeşinizin olduğunu duydum, onu arayacak mıyız?”

 

Arkasından sarkastik bir ses geldi. İnce vücut hatlarına sahip bir delikanlı adama doğru yürüyordu. Gencin saçları ahtapot kolları gibi kıvrımlıydı. İnce vücudu günlerdir yemek yememiş gibi kemikli ve sıskaydı.

 

Adam ona bakmaya tenezzül bile etmeden tepedeki güneşe baktı.

 

Güneş dünya değişse de ışıklarıyla onları selamlamayı bırakmamıştı. Adamın aklına küçük ve zeki kardeşi gelince istemsizce tebessüm etti.

 

“Kayra’nın yardımıma ihtiyacı yok. O çok zekidir.”

 

Önündeki pencereye baktı ve gülümsedi.

 

[Ödüller]

1-Eşsiz Mana Elementi

2-Ruh Geliştirme Kapsülü

3-Bloodspear Krallığı’nda bir vikont rütbesi

 

Yetişkinlerin sınavında üstün bir performans sergileyerek ikinci olmuş ve tüm dünyayı şaşkına uğratmıştı. Ayrıca hayatının aşkını da bu öğretici sırasında bulmuştu.

 

“Benim için her şey mükemmel gidiyor.”

 

Ufka doğru bakarken gözlerinde özlem belirdi.

 

“Eminim ki senin için de öyledir.”

 

---

 

“Kuhk!”

 

Kan donduran çığlıklar ve feryatların ardından ses telleri parçalanmıştı. Bunlardan sonra yapabileceği en fazla şey dudaklarını parçalarcasına ısırıp daha da fazla acı çekmekti.

 

Gözlerini korkuyla açtı ve odanın bir köşesinden ona bakan anne babasını gördü. Gözbebekleri küçüldü ve korkunç anılar zihnine akın etti.

 

Anne ve babası bir araba kazasında hayatını kaybetmişti. Kayra gibi katı zihinli bu kadar etkilemelerinin sebebiyse kaza anında onların yanında olmasıydı. Onların ölümlerini, annesinin onu korumak için camlar tarafından parçalanmayı göze alışını görmüştü.

 

Hayır.

 

Onları hâlâ bu kadar hatırlamasının sebebi ölümlerine sebep olanın kendisi olmasıydı.

 

Babası onun gözlerini eğlencesine kapatması sonucu bir araba ile kafa kafaya girmişti. Annesinin önceden fark edip arka koltuğa atlayışını hâlâ her detayı ile hatırlıyordu.

 

O günden bugüne kendini her çaresiz hissettiğinde anne ve babasının ölümünü görürdü.  

 

Dişlerini sıktı ama gözlerini kapatmaya cüret edemedi. Gözlerini her kapattığında bilinçaltındaki korkuları gün yüzüne çıkıyordu. Acıları, korkuları, travmaları daha da güçleniyordu.

 

Dehşet bir baş ağrısı, derisinde karıncalar geziniyormuş hissiyatı onu deli ediyordu. Şimdiden pek çok defa ölmek istemişti ama kendini öldüremiyordu. Dilini parçalayıp kendi kanında boğulmayı düşünse de vücudu otomatik olarak karşı çıkmıştı.

 

Haliyle önceki ile karşılaştırılamayacak kadar büyük bir acı ortaya çıkmıştı.

 

Tüm bunları görmezden gelmek için iradesine güvendi. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu ama bacağının ve kolunun yokluğuna alışamamıştı. Bunlar bir kenara gözlerini her çevirdiğinde canavarlar köşelerden ona bakıyordu. Asla görüş açısından ayrılmıyorlardı.

 

Gözlerini kapatmaya korksa da açık bırakmakta o kadar iyi değildi.  

 

Çünkü gözünün kenarından ona bakan mahlukatlar her an onu yiyecekmiş gibiydi. Küçükken tuvalete koşarak gitmesi gerektiğini hissettiren o hayaletlere benziyordu. Korku filminden çıkmış gibiydi. Korkutucu, metruk ve bilinmez.

 

Ancak kendini zorlayarak çevresine bakabildi.

 

Ufak çatlaklardan süzülen ay ışıklarının ortadaki devasa taşı aydınlattığını görebiliyordu. Taşın üzerinde orhun abidelerindeki yazılara benzer yazılar vardı. Kayra onun ne olduğunu görebilecek kapasiteye sahip değildi. Zira sadece ay ışıklarının aydınlattığı bölgeyi görebiliyordu.

 

Manasını kontrol edebilseydi Büyülü Mavi Gözler ile karanlık sorun olmazdı ancak bırak manayı kontrol etmeyi, kontrol edilecek manası bile yoktu.

 

Mana Kalbi bilmediği bir sebepten dolayı parçalanmıştı. Normalde kan kaybından ölmesi gerekirken garip bir şekilde buraya gelmiş ve hâlâ ölmemişti.

 

Ölümden daha korkutucu şeyler olduğunu biliyordu Kayra. Örneğin bu acıyı çekmeye kıyasla ölmek daha iyiydi. Şayet saniyeler içerisinde hiç istemediği kadar ölmeyi istemişti. Ne yazık ki dilin parçalayıp kendi kanında boğulmaya çalışsa da ölmeyi beceremedi.

 

Acının altında uyuşmuş zihnini zorlukla da olsa taşın üzerine dikti.

 

“Ölümle yaşam arasındaki ince çizgi de dans ediyorsun, insanoğlu.”

 

Aniden taşın altından bir ses yükseldi. Kayra zorlukla kafasını hareket ettirdi ve taşın altındaki karanlık bölgeye baktı. İçinde ne olduğunu bilmediğinden garip bir korkuya kapılmıştı.

 

Tok, tok, tok!

 

Mumya gibi bezlerle sarılmış kurumuş bir beden, bezlerin saramadığı çınar ağacına benzeyen buruş buruş bir yüz. Çürüdüğü için sarkan dudaklar ve son olarak mutlak kayıtsızlığın timsali simsiyah gözler. Yaşlı bir adam elinde ağaçtan yapılma bir bastonla Kayra’nın önüne geldi.

 

Onun acınası haline rağmen yaşlı adamın gözlerinde ufak bir duyguya bile rastlanamazdı.

 

“Organlarının iflas, mana damarlarının patladığı ve vücudundaki kanın %75’i yok olduğu duruma rağmen neden hayatta olduğunu merak ediyor olmalısın. Seni tebrik mi etmeliyim bilmiyorum ama tebrikler, ölmedin.”

 

‘Beni… o… mu… kurtardı?’

 

Kayra düşüncelerinin bile baş ağrısı nedeniyle karmaşıklaştığını hissetti. Artık bir şeyi düşünmek bile inanılmaz baş ağrılarına neden oluyordu.

 

“Seni ben kurtarmadım.”

 

Yaşlı adam Kayra’nın gözlerindeki mor mühre bakarken kayıtsızdı.

 

“Seni kurtaran şey arkamdaki taş, Ölümsüzlük Taşı olan Bengütaş’tı.”

 

‘Düşüncelerimi…’

 

“Ruhu olan tüm varlıklar bazı dalgalanmalar yayar insanoğlu. Biz bunlara ‘Uta’ diyoruz. İnsanların utası çok komplikedir. Ancak Uta’yı anlamayı başardığında insanın içini görebilirsin. Biz görmek diyoruz ama siz okumak diye adlandırıyorsunuz.”

 

‘Beni… öldürebilir… misin?’

 

Kayra çaresizce bunları düşündü, adamın onun düşüncelerini okuyabildiğini anlamıştı. Normalde buna şaşırırdı ama şu anda tek düşündüğü bir an önce ölebilmekti.

 

“Bengütaş burada olduğu sürece ölmek imkansız. Kolun, bacağın kaybolsa ve hatta beynin ezilse dahi ölmeyeceksin. Ancak ölmemek demek yenilendiğin anlamına gelmiyor. Bu halinle bırak adım atmayı, düşüncelerini toplamak bile senin için acı verici olacak.”

 

“Çocuk, kimi kızdırdın bilmiyorum ama düşmanına affedilemeyecek bir şey yaptığın belli. Ne kadar da acınası. Kefaret Mühürleri’ni hem duyularına hem de zihnine yerleştirmiş. On tane mühür saydım ve her biri dehşete düşürecek cinsten. Rüya Laneti ve Tat Laneti mi? Anlaşılan bir süre bir şey yiyip içemeyecek ve uyuyamayacaksın. Bakalım, bunlar arasından en kötüsünü seçmek zorunda kalsaydım kesinlikle Refah Laneti derim. Oh, Mana Laneti de var.”

 

Yaşlı adam şaşırmış gibi yapsa da sesi öyle soğuk geliyordu ki kutup bölgelerindeki karlar gibiydi. Kayra vücudunun soğuduğunu hissetti. Anlaşılan ona acı çektiren şeyler bu adamın ‘lanet’ dediği şeylerdi. Üstelik ölemeyeceği gerçeği onu dehşete düşürmüştü.

 

Bazen ölmek bile insan için lütuftur, sözü geldi aklına. Bir zamanlar anlamıyordu ancak şimdi tüm çıplaklığı ile karşısındaydı.

 

Yaşlı adam bezlerle kaplı ince elini kaldırdı. Havada bir ışık yayıldı ve çelikten yapılmış bir hançer ortaya çıktı.

 

Kayra’nın önüne attı.

 

“Sana bir fırsat veriyorum. Gözlerini oyarsan Göz Laneti’nden kurtulabilirsin. Derini soyarsan Refah Laneti’nin etkisi azalacaktır. Dilini kökünden kesersen Lezzet Laneti etkisini biraz kaybedecektir. Onlar dışında Mana Laneti, Ağırlık Laneti ve Rüya Laneti için yapabileceğim pek bir şey yok. Mana Laneti sana mana kullanma şansı vermeyecektir. Rüya Laneti en büyük korkularını güçlendirerek sana gerçekçi kabuslar yaşatır. Ağırlık Laneti üzerinde bir dağ varmış gibi hissettirir. On Kefaret Mührü ise özel bir diyagram oluşturup ‘Acı Laneti’ni oluşturur.”

 

“Önceden bütün bir kıtayı katleden Şeytan ve Tanrılara uygulanan işkence türüydü. Büyük ihtimalle aklını kaybedeceğinden kalan ömrünün tadını çıkar.”

 

Yaşlı adam bunları söyledikten sonra bastonunu yere vurdu ve ayrılmak için arkasını döndü. Birkaç adım ilerlemişti ki aniden arkasına baktı.

 

“Akşam yemeğinde ne istersin? Çürümüş zombi eti mi yoksa çiğ Qilin eti mi?”


 ---

Köye gitme durumum olduğundan erken bitirmek zorunda kaldım.

Hikayeyi biraz anladıysanız Kayra'nın klişe hikayelerdeki kötü adam olduğunu anlamışsınızdır.

Madalyonun diğer tarafını göstermeye çalıştım ve elimden geldiğince hız/performans dengesini tutturacağım.

İlk sezon: Madalyonun Öteki Yüzü bu bölüm itibari ile sona ermiş bulunmaktadır. 

Hızlı yazdığımdan çok hatam vardır, bunları Discord sunucumuzdaki KAHKR (Star-Realm) özel kanalına bildirebilirsiniz. Fikirlerinizi ve tavsiyelerinizi de burada belirtebilir, ileride paylaşacağım KAHKR arka plan hikayeleri, yeteneklerini de buradan görebilirsiniz.


Hepinize iyi günler diliyor ve izninizle iki hafta ortadan kayboluyorum.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44516 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr