Bölüm 56: Kralların Çatışması (12)

avatar
417 4

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 56: Kralların Çatışması (12)


 

Ertesi günün şafağında William erkenden uyanıp üstünü değiştirdi. Kılıçlarını da beline astıktan sonra çadırından dışarı çıkıp güneşin turuncumsu ışıklarına baktı. 

 

Gözleri uzaklara dalmışken aklı dün akşam Kardelen ile yaptığı sohbetteydi.

 

-Biri benim kaderimi mi çalıyor?                        

 

-Evet ve bu kişi sizi oldukça yakından tanıyor. Detayları ettiğim yemin yüzünden söyleyemeyecek olsam da yarınki Yüce Kral savaşı düşündüğünüz gibi geçmeyebilir.

 

Kardelen ona karşı oldukça saygılı olsa da William en başından beri ona inanmıyordu.  

 

Kader diye bir şey varsa bile onu kontrol eden kendisiydi. Kendi hayatını kontrol eden kişi oydu. Başkasının, hele ki Yüce Kral gibi birisinin kaderini kontrol etmesine asla izin vermeyecekti. Sonuçta en başından beri bunun için çabalıyordu.

 

“Hazırlıklarım çoktan tamamlandı. Ordu birazdan hazır olacak. İşte o zaman haftalar önce beni tuzağa düşürmeye çalışmanın, işlerimi sabote etmenin ve beni öldürmeye çalışmanın bedelini ödeyeceksin. O an geldiğinde tüm uzuvlarını kesip gözlerini oyacağım.”

 

En büyük gücü stratejilerinden veya dehasından gelmiyordu. İnsanların hareketlerini tahmin etme yeteneğinden geliyordu.

 

Kılıçları belinde uzaklara doğru baktı, baktığı yönde ucu bucağı bulunmayan devasa bir boşluk, geniş bir alan vardı. Ana senaryonun ilk günü tahminleri Yüce Kral’ın çatışmadan saklanıp son gün zayıflamış kişileri avlayacağı yönündeydi.

 

 Tam olarak da düşündüğü çarpışma ve kavgadan en uzun bölge olan, gizli saldırıların etkisiz olduğu Derin Uçurum Yüce Kral’ın seçtiği yerdi.

 

Elindeki kuvvetle şu anki Avrupa İttifakı ile aynı seviyede olmalıydı. Ancak onlarda birer insandı ve aynı anda on insanla savaşamazlardı. Üstelik her biri Aydın Rüya ve Sabah Rüzgarı gibi yetenekli kişiler olmak zorunda değildi.

 

[Eksantrik Dağların Koruyucusu, sizinle dalga geçiyor.]

 

[Rüzgar Ruhlarının Şefi, ölümünüzün yakın olduğunu söylüyor.]

 

[Derin Deniz’in Korkulu Rüyası, öldüğünüz takdirde sizi Derin Deniz’in derinliğindeki hapishaneye hapsedeceğini söylüyor.]

 

[Bazı takımyıldızları size alayla bakıyor.]

 

Takımyıldızlarının mesajları her gün olduğu gibi alay ve tehditle doluydu. William bunları görmezden gelerek arkasını döndü ve düzgün bir biçimde sıralanmış bin iki yüz kişilik orduya doğru yürüdü.

 

“Zafer bizimdir!”

 

Ellerini kaldırıp kükrediğinde bini aşkın insan onu takip etti. Bugün Avrupa İttifakı, Rus Kralları ve Kader Kraliçesi de dahil olmak üzere bin iki yüz kişi sadece tek bir kral için harekete geçiyordu.

 

Yüce Kral!

 

Bugün ölecekti.

 

---

 

Derin Uçurum bir canavarın ağzıymış gibi karanlık ve metruk bir bölgeydi. Uçurum kenarı bir kilometre boyunca çorak topraklardan oluşuyordu. Savaşmak için mükemmel bir yerdi.

 

Derin Uçurum’un kıyısında on dört kişi toplanmış bir kilometre ötede ağaçların arasından çıkan insanlara bakıyordu. On dört kişinin arkasında sekizer kişiden oluşan bir takım vardı. Her biri sıradan olmaktan öte bir canavar gibi görünüyordu.

 

Kan donduran bakışları askerlerin üzerine sabitlenmişti. Ellerinde bıçak, kılıç, mızrak, yay ve daha niceleri vardı.

 

Derken askerler bir kişinin önderliğinde formasyon kurdular. Hemen ardından ağaçların içerisinden beş yüz kişiden oluşan bir Çinli grubu daha ortaya çıktı ve Avrupa İttifakı’nın sağ kanadında formasyona girdi.

 

Tam olarak 1,700 kişi.

 

114 kişinin karşısında onların on beş katı asker vardı.

 

Aralarında bazı figürler vardı ki yıldız gibi parlıyordu.

 

Avrupa İttifakı’ndan Savaşçı Kral Alexander, Propaganda Kralı Joseph, Kan Kraliçesi Beatrice, Süvari Kral Yadean, Balina Kral Vladimir.

 

Çinliler arasından Ejder Kral Xiang Yu, Mızrak Kralı Zhou Fang, Göksel Kral Cao Dai ve Okçu Kral Hou Yi öne çıkıyordu.

 

 Ayrıca ittifaka yardımcı olmak için anlaşma imzalamış bazı kuvvetlerde vardı.

 

Kader Kraliçesi Kardelen, Kılıç Kralı Yohei gibi üst düzey figürler de oradaydı. Formasyona girmemiş olsalar da heybet bakımından diğerlerine kaybetmiyorlardı.

 

Karşı taraftaysa olağanüstü görünüşlere sahip 14 kişi öne çıkıyordu. Arkalarında onlarla aynı renkte kıyafetlere sahip sekiz kişi, ayrıca önde duran mavi gözlü bir genç.

 

Hepsi değişik ve tehlikeli auralara sahipti.

 

Kara Çiçek Takımı, Şeytan Takımı, Rüzgar Takımı, Gece Takımı, Rüya Takımı, Yıldırım Takımı, Ateş Takımı, Ejder Takımı, Yıldız Takımı, Güneş Takımı, Ay Takımı, Büyü Takımı. Hepsi kaptanları ile birlikte mavi gözlü gencin ve güzel kadının arkasına dizilmişti.

 

William birkaç adım öne çıkıp mavi gözlü gence baktı. Dünyadaki mankenlere taş çıkaracak bir yüz hatlarına sahipti. Mavi gözleri öyle derindi ki insan bakınca kayboluyordu. Büyülü Mavi Gözler sayesinde her bir farkı gören William, gencin gözlerindeki yoğun nefret ve öfkeyi de fark etmişti.

 

Öldürme niyetini saklamakta zorlandığını fark etti. En büyük düşmanı ile karşılaşmış gibi ona bakıyordu. William kaşlarını çattı. Neden böyle hissettiğini bilmiyordu ama gencin öfkesinin ona olduğunu hissediyordu.

 

Bu kişi kimdi? Daha önce onu hiç görmemişti. Buna emindi. O zaman neden ona bu kadar öfkeliydi? Neden ondan nefret ediyordu? Onu sinirlendirecek bir şey mi yapmıştı? Hayır, öldürdüğü ve zarar verdiği kişiler onunla alakasız kişilerdi.

 

Ayrıca kimse çıktığı okuldaki herkesi öldürdüğünü bilmiyordu.

 

Başka bir şey olmalıydı.

 

‘Abimin düşmanı mı?’

 

Aklına tek bu geldi. Abisi orduda yükselirken kendinden yüksek rütbedeki kişileri kızdırdığını ve hayatının tehlikede olduğundan bahsetmişti. Başka ülkelerden düşmanları ona zarar verebilirmiş.

 

‘Fakat abimin bu kişiye benzer birisinden bahsettiğini hatırlamıyorum.’

 

Derin Uçurum’un hemen önünde bir sütun gibi hareketsiz duran genç gözlerini William’ın üzerinden Kardelen’e çevirdi. Arada dokuz yüz metre olmasına rağmen Kardelen ve gencin gözleri kesişmişti.

 

“Bana karşı koymak istediğine emin misin? Bana karşı kazanamazsınız.”

 

“Aradığın intikam seni mahvetti Rona, akıbetin şimdiden belli. Sadece bir kişiden intikam almak için gerçekten de bunları yapacak mısın? Henüz gerçekleşmemiş şeyler için intikam mı alacaksın?”

 

“Önlem diyelim.”

 

Genç ve Kardelen arasındaki konuşmayı kimse duymamıştı. Ancak William’ın bunu duymasına gerek yoktu. Gencin gözlerini ondan Kardelen’e çevirmesi onu delirtmişti.

 

“Saldırın!”

 

Bir emirle birlikte arkasındaki yüzlerce kişi saldırıya geçti. Hepsi son zamanlardaki savaşlar nedeniyle korkusuzlaşmıştı. Ölümü kabullendikleri için öncekinden çok daha güçlüydüler.

 

Yüz metreyi saniyeler içerisinde aşan ordu bir çığ gibi rakibin üzerine ilerliyordu. Genç kafasını sakince arkasında duran beyaz kıyafetli Aydın Rüya’ya döndü.

 

“Otoriteni kullan.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Aydın Rüya birkaç adım atarak öne çıktı. Önündeki orduya bakarken ki bakışları duygudan yoksundu. Elini yavaşça ileriye doğru kaldırdı, derin bir nefes aldı ve otoritesini kullandı.

 

“Otorite: Karadan Yürüyen Hayalet Gemiler!”

 

1453 yılında İstanbul’un fethi bir çağ açıp bir çağ kapatmıştı. Uzun yıllar boyu ele geçirilemeyen Bizans şehri Konstantiniyye’nin ele geçirilmesi Avrupa da dahil olmak üzere pek çok yerde Sultan Mehmet ve Osmanlı İmparatorluğu’nu korkulan birisi yapmıştı.

 

Avrupa’daki feodaliteyi bitiren ve zihin açan Şahların Topu, Şahi Top.

 

Bizans Kralı’nın boğazı zincirlemesine karşı gemileri karadan yürütmek.

 

Bunlar fethi efsane haline getiren başarılardı.

 

Aydın Rüyaların Fatihi yani Fatih Sultan Mehmet’in takımyıldızının otoritesi ise karadan yürütülen gemilerdi.

 

Aydın Rüya’nın biraz önünden mavi puslar yükseldi. On metreyi aştıktan şekillendiler ve hareket etmeye başladılar.

 

Yeterince güçlü olmadığından mıdır sadece iki gemi vardı. Tam olarak detaylandırılmamışlardı. Ancak on beş metre boyundaki gemiler varlıklar saatte 30km hızla gelirken öndekilerin kaçma şansı yoktu.

 

BOOM!

 

Gemiler doğrudan ordunun ortasına girdi ve önlerinde ne varsa ezip geçtiler. Sıradan askerler bir kenara bir kral bile onun altında kalıp can verdi. Hızından aldığı ezici kuvvet gemileri meteor gibi karşı konulamaz hale getiriyordu.

 

William’ın gözleri gemileri okyanus gelgiti misali öne salan Aydın Rüya’nın üzerine düştü. Aydın Rüya’nın ağzından kanlar geliyordu. Gözleri kızarmış, teni ölü gibi solmuştu ancak yüzünde bir gülümseme vardı.

 

Düşene kadar bu gülümsemeyi sürdürdü.

 

Aynı esnada arkasında duran onlarca kişi Avrupa İttifakı ile Çinlilere koşmaya başladı. Hızları askerlerden daha fazlaydı ve varmalar sadece saniyeler aldı.

 

William kılıçlarını çekip ona saldırmaya kalkan birini ortadan ikiye böldü.

 

“Geber!”

 

Arkasından bir kadın sesi geldi. Maskeli bir kadın elinde kılıcı ile birlikte ona doğru koşarken öldürme niyeti yayıyordu. Hızı Beatrice’ten aşağı değildi.

 

Ama William sadece bir kılıç darbesi ile onu metrelerce uzağa gönderdi.

 

“Benim gerçek rakibim orada.”

 

Gözlerini hâlâ yerinde duran genç adama çevirdi.

 

Gençte ona baktı ve elini kaldırıp ‘gel, gel’ işareti yaptı.

 

William kılıçlarını kınına soktuktan sonra vücudundaki manayı çevirdi. Bir anda üç kat daha güçlenmişti. Aynı esnada Kardelen de ileriye doğru atılıp gence koşmaya başladı.

 

Bam!

 

Genç elini salladı ve mavi bir kılıç üzerine koşan Kardelen’i hedefledi. Kardelen kılıcı ile karşılayıp karşılık verdi. İkili saniyeler içerisinde onlarca defa çarpıştı. Bu esnada William çoktan onların arasına katılmıştı.

 

“Beni neden öldürmeye çalıştığını bilmiyorum ama bu o kadar da önemli değil.”

 

Kılıcını savurduğu anda ortaya çıkan kuvvet gencin bir adım gerilemesine neden oldu. Mavi kılıcı titreşerek eski ihtişamını kaybetti.

 

“Hâlâ güçlüsün.”

 

Ama hemen sonra gencin gözlerindeki bakış değişti.

 

[Uyarı!]

 

[Yüce Kral mahlaslı kişi sizin kimliğinizi öğrendi.]

 

[Günahkâr Kral olarak beş kişiyi avladığınız için ölümden sıyrıldınız.]

 

[Ancak gücünüz yarı yarıya azalacak.]

 

Kayra ne olduğunu bile anlamadan Bukalemun Maskesi’nin etkisi kayboldu. William’ın yüzü titreşerek öldürme niyetiyle bakan orijinal haline döndü.

 

“Ne oluyor amına koyayım?!”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr