Bölüm 42: Kara El (2)

avatar
429 3

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 42: Kara El (2)


 

Kayra ve Alperen sözleşmelerini imzaladıktan sonra Kayra’nın görevi başlamış oldu. İlk önce Alperen’e Görev Panosu’ndan Vahşi Sırtlanlar ile ilgili bir görev seçtikten sonra eline bir mızrak verdi. Küçük bir erzak çantası da hazırladıktan sonra Alperen’i kasabanın yakınındaki çayırlığa götürdü.

 

Alacakaranlık Mızrağı’nı cılız gencin eline atmadan önce bir saniye düşünmedi.

 

Alperen mızrağı alınca ağırlığı yüzünden sarsılsa da dişlerini sıkarak mızrağı kavramayı başardı. Ağırlığına rağmen iyi idare ettiği söylenebilirdi.

 

Karşısında yarım metre yüksekliğinde bir sırtlan vardı.

 

“Sakinliğini koru ve en savunmasız anında mızrağı sapla.”

 

“Anlaşıldı, patron.”

 

Kayra ifadesizce Alperen’in yüzüne ve vahşi sırtlana baktı. Vahşi sırtlan Alperen’in üzerine atlamak konusunda zaman kaybetmedi.

 

Alperen derin bir nefes aldı ve sırtlan tam zıpladığı anda elindeki mızrağı ileri sapladı.

 

Voosh!

 

Mızrak zavallı sırtlanın içinden geçti.

 

Alperen şaşkınlıkla mızrağa baktı. Ağırlık merkezini kullanarak hız kazanmış olsa da bir sırtlanı bu kadar hızlı öldürmemeliydi.

 

Mızrakla mı alakalıydı?

 

“Elindeki mızrak bulabileceğin en iyi mızrak.”

 

Alperen, Kayra’nın söylediklerinden kuşku duymadı. İlk gün kılıç alan birkaç kişinin savaşını izleyen çok kişi olmuştu. Ancak o kişiler bile Vahşi Sırtlanları bu kadar kolay delemiyorlardı.

 

Mızrağı sırtlanın göğsünden çıkardı ve Kayra’ya baktı. Kayra gözleriyle bir yeri işaret etti. Orada bir tane sırtlan kanlanmış gözlerle ona bakıyordu.  Sırtlan dişlerini gösterip vücudunu eğdi, arada yedi metre ve çeşitli çalılar vardı. Kayra göstermeseydi kesinlikle sırtlanın pususuna düşerdi.

 

“Birebir mücadelede dikkat etmen gereken en önemli şey; sadece rakibe odaklanmamaktır. Sadece rakibe odaklanırsan çevreden gelecek herhangi bir saldırıya gözlerin kapalı olur. Bu, müttefikler ya da seni öldürmek isteyen düşmanlar olabilir.”

 

Kayra’nın tavsiyesini dinlerken kısa adımlarla çalıya doğru yaklaştı.

 

“Bana sorarsan çevreyi tanıma ve bunu kendin için kullanma becerisi, yakın savaş becerilerinden çok daha değerli. Sonuçta amacın rakibi adil yollarla yenmek değil. Amacın rakibi en az hasarla öldürmek.”

 

Alperen çalıya yaklaştığında yerdeki bir taşın altına ayağını koydu ve çalıya baktı. İşte tam o anda sırtlan yerinden fırlayarak ağzını sonuna kadar açtı. Çok hızlı ve acımasız gözükse de Alperen’in gözleri bir göl kadar durgundu.

 

Bam!

 

Sırtlanın çenesine çarpan taş ağzının kapanmasına neden oldu. Ağzı kapandığı için Alacakaranlık Mızrağı’na kafa attı. Alperen bu anı fırsat bilip mızrağı vücuduyla aynı anda çevirdi ve sırtlanı yere serdi.

 

Splash!

 

Mızrak sırtlanın göğsünü deldi.

 

Alperen yorgunluktan kendini atmaya çalışsa da Kayra’nın gözlerindeki soğuk ifadeyi görüne vaz geçti. Avuçları soyulmuş, omuzları ve dizleri titriyordu. Mızrak ortalama bir mızraktan çok daha ağırdı. Onu kaldırmak ve savurmak çok fazla enerji istiyordu.

 

Ama Alperen dişlerini sıkıp tekrardan vücudunu çevirdi.

 

Arkasını döndüğünde burnunun dibindeki sırtlanı fark etti. İrkilerek mızrağını kaldırmaya çalıştı ama sırtlanın nefesini hissedebilecek kadar yakındı. Kan çanağına dönmüş toprak rengi gözlerinden kendi yansımasını gördü.

 

Sırtlanın dişleri boğazına saplanacak ve onu öldürecekken Kayra onu çekip kılıcını savurdu.

 

Fiyuvv!

 

Sırtlan ortadan ikiye bölündü ve yere düştü.

 

Tazyikli kan Alperen’in vücudunu yıkadı.  

Bir yıldırımın ağaca düşmesi gibi her şey bir anda olmuş ve bitmişti.

 

Alperen hâlâ hareket eden sırtlana baktı. Sırtlan ortadan ikiye bölünmesine rağmen hâlâ gövdesini sürüyerek ona yaklaşmaya ve çaresizce ısırmaya çalışıyordu.  

 

Ürperdi ve mızrağını sırtlanın kafasına sapladı.

 

Kayra parmaklarıyla kılıcın üzerindeki kanı sildi. İğrenç görüntüye rağmen hiçbir şey olmamış gibi duruyordu. Suratında hâlâ Gölge Maskesi vardı ama Alperen ondan yayılan mutlak kayıtsızlığı hissedebiliyordu.

 

“Bir şeyi anlamanın en kolay yolu onu deneyimlemektir. Şimdi, savaş alanının kontrolünün neden bu kadar önemli olduğunu anlıyor musun?”

 

“Evet.”

 

“Savaş alanında ölüm her daim ensende olacak. Dikkati elden bırakıp gözlemlemeyi unuttuğunda ne kadar güçlü olursa ol ölürsün. İnan bana. Bunun farkında ol ve buna göre hareket et. İlk sırtlanı uygun biçimde öldürdün – artık ne yapman gerektiğini biliyorsun. Ama önemini hâlâ anlamıyorsun.”

 

“Bir daha olmayacak Patron.”

 

“İnan olacak.”

 

“…”

 

Alperen derin bir nefes aldı ve başka bir sırtlan aradı.

 

Gün boyunca Kayra’nın düşünceleri ve felsefesi onun zihnine girdi. Güneş battığında ise dışarıda kamp yaptılar.

 

Kamp ateşi cızırdıyor ve Alperen’in yüzünü yakıyordu. Kayra gün içinde yüzünden çıkarmadığı maskesiyle birlikte ateşe eğilmiş, ateşe birkaç odun atıyordu.

 

Alperen avuç içlerine baktı. Narin elleri mızrakla hareket etmekten dolayı kanıyordu. Normalde bu acıya direnebilirdi ama şu an soğuk terler döküyordu. Bunun sebebi Kayra’nın eline döktüğü tuzlu suydu.

 

Tuz parçacıkları yaranın etrafında toplanmıştı ve asidik yapısı nedeniyle yarayı yakıyordu. Bu da çektiği acının fersahlarca artmasına neden oluyordu.

 

Kayra bir süre boyunca ateş baktıktan sonra kafasını kaldırdı ve ter döken Alperen’e baktı.

 

“Birazdan eğitimin ikinci aşamasına geçeceğiz. Mızrakla deneyimim olmasa da temel hareketler saplama, savurma, tıklatma ve bloke etmeyi öğretebildim. Bu dört hareket ile onlarca farklı kombinasyon oluşturabilirsin. Tabii, bu sadece senin cesaretini artırmak için yapılmış bir eğitimdi.”

 

Elini paltosuna soktu ve küçük bir not defteri çıkardı.

 

“Büyü Gücü’nün ne olduğunu biliyorsun, değil mi?”

 

Alperen kafasını salladı.

 

“Büyü Gücü dünyamızda var olmayan bir enerji biçimi – Mana’nın sayılara dökülmüş halidir. İstatistiklerini benimle paylaşır mısın?”

 

Daha önce sormamıştı ama şimdi soruyordu.

 

Alperen Karakter Penceresi’ni açtı ve istatistiklerini ona söylemeye başladı.

 

 

 

[Alperen Tahtacı]

 

Güç: 7

Çeviklik: 5

Dayanıklılık: 5

Kontrol: 25

Büyü Gücü: 0

Şans: 70

 

Sınıf: Yok

 

Otorite: Yok

 

Sponsor: Yok

 

Kişilik: Soğukkanlı, Acımasız

 

Yetenekler: Yok

 

Karma Puanı: 50

 

Hayatı boyunca spor yapmamış ama doğal fiziğe sahip birinin istatistiklerine sahipti. Hele ki kontrolü neredeyse Kayra’nı başlangıçtaki haliyle eşitti.

 

Şansı ise neredeyse iki katıydı.

 

“Büyü Gücü’nün artık ne olduğunu biliyorsun. Temel de kullandığımız yetenekler, özel beceriler, teknikler, hareketler ve güçlendirmeler Büyü Gücü’nü kullanır. Yaşamak için oksijene ihtiyacımızın olması gibi yetenekleri kullanmak için de Büyü Gücü’ne – yani Mana’ya ihtiyacımız var.”

 

“…”

 

“Sözlerle anlatmak biraz zor olduğu için sana göstereceğim.”

 

Kayra, Mahvolmuş Kralın Kılıcı’nı aldı ve yakınlardaki bir ağaca savurdu.

 

Tak!

 

Kılıç ağacın gövdesinin ortasına yakın bir yerde durdu ve daha da ilerleyemedi. Kayra’nın Büyü Gücü kullanmadan yaptığı tam güç saldırıydı bu.

 

“Vücudumu mana ile güçlendirmeden yaptığım en güçlü saldırı sadece bu kadar etki ediyor.”

 

Kılıcını kınına koydu ve başka bir ağaca yöneldi.  

 

Mana Kalbi’ndeki tüm manayı meridyenler aracılığıyla vücuduna dağıttı. Belini çevirdi ve kılıcını savurdu.

 

Voosh!

 

Kılıç ağacın gövdesini neredeyse ortadan ikiye bölmüştü.

 

“Bu ise vücudumu mana ile güçlendirdikten sonra elde ettiğim güç.”

 

Alperen kafasını yatırdı. Buradan anladığı tek şey Kayra’nın iki türlü de çok güçlü olduğuydu. Sadece bir saldırısı bile ağacı böylesine yarabiliyorsa, bir canavar ya da insanı da tek bir saldırı da biraz zorlanarak bölebilirdi.

 

Ama ne söylemek istediğini az çok anlamıştı.

 

“Gerçekten güçlenmek içim manayı kontrol edebilmem lazım, değil mi?”

 

“Evet. Birazdan da nasıl manayı hissedeceğini anlatacağım.”

 

Kayra önceden çıkardığı defteri aldı ve Alperen’e fırlattı. Biçimsiz Mana Kontrolü’nü temin ettiği kitabın ilk on sayfasının bir kopyasıydı.

 

Alperen defteri biraz inceledikten sonra ilgi çekici buldu.

 

“Bağdaş kur ve orada yazılan nefes tekniğini takip et. Mananın oksijene benzediğini söylemiştim. Bunun en büyük sebebi mananın da atmosferde bulunmasıdır. Oradaki nefes tekniği ise vücudundaki atmosferdeki mana ile bağ kurmana imkan verecek. Manayı çekmek için…”

 

Kayra tüm bildiklerini hiçbir şey sakınmadan özenle Alperen’e aktardı. Alperen onu dinlerken sürekli kafa salladı ve beş dakika sonra bağdaş kurup meditasyon yapmaya başladı. Nefesini düzene sokup zihnini düşüncelerden arındırması sadece bir dakikasını aldı.

 

Ama tamamen meditasyona girmesi on dakikasını aldı.

 

Kayra onun nefesinin dengelendiğini hissettikten sonra biraz daha izledi ve gözlerini kapatıp meditasyon yapmaya başladı.

 

‘Kralların Çatışması sona erdiğinde Alperen’in bana topladığı adamları kullanma şansım olacak. Bunun içinse Biçimsiz Mana Kontrolü’nden esinlenerek daha güçsüz yetenekler edinmeliyim. Eğer ‘adamlar’ bizden güçlü olursa isyan çıkarmaları an meselesi olacaktır.’

 

Atmosferden mana toplarken düşünebiliyordu.

 

‘Herkese sözleşme vermek isterdim ama bir sözleşmenin fiyatı 400 Karma Puanı. Sadece üst kadroya sözleşme vermeli ve Biçimsiz Mana Kontrolü’nün orijinal halini öğretmeliyim.’

Kendine yanında savaşacak adam bulması önemli olsa da daha önemli bir şeyse varsa o da güçlenmekti.

 

‘Tüm bunları Alperen hallederken ben kendimi güçlendirmeye ve Kralların Çatışması’ndan sonra yorgun düşen Yüce Kral’ı indirmeye yönelik çalışmalar yapacağım.’

 

---






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44518 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr