Bölüm 40: Ölümcül Çiçek

avatar
439 3

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 40: Ölümcül Çiçek



 

Kayra iki tepenin arasından geçerken geçmişi yad ediyordu. Yaşadıkları gözlerinin önünden geçerken derin bir iç çekti.


Bir hafta içinde oldukça olgunlaşmıştı. Karmaşık gelen şeyler bile artık basit gözüküyordu. Küçükken okula gitmesini engelleyen zorbalıklar dahi… çok çocukça geliyordu.

 

“Sadece 16-17 yaşında olsam bile bir ayda yaşadıklarım bir ömürlük olaylardı. Bu olaylar beni gerçekten fazlasıyla olgunlaştırdı.”

 

Dik başlı, boyun eğmeyen, prensipleri olan, her şeyin geçeceği inancı ile motive olan biriydi. Dışlanmak ve herkes tarafından garipsenmek iğrenç bir duyguydu. Kaç kere ağladığını bile hatırlamıyordu. Yediği dayaklar, aşağılanmalar, sevdiği kızın onu reddetmesi falan.

 

Oysa hepsi çocukça şeylerdi artık.

 

“Önceden kaderim benim elimde değildi ama şimdi işler değişti. Bu dünyada beni sınırlayabilecek tek şey benim.”

 

Yumruklarını heyecanla sıktı ve yeni amaçlar belirledi kendine.

 

“Hm?”

 

Düşüncelere dalmışken vücudu kasıldı. Kalbi öncesi ile kıyaslanamayacak derecede hızlanmaya başladı. Vücudu resmen ona ‘TEHLİKE’ diye bağırıyordu.

 

Ama etrafta hiçbir şey göremedi.

 

‘Nereden geliyor?’

 

Bunu düşündüğü anda arkasına düşen gölgesinden hançer tam boğazına fırladı.

 

‘Lanet!’

 

Kayra hançer tam boğazına inecekken hançeri kılıcıyla bloke etti. Hançer fırlatılmış olmasına rağmen arkasındaki kuvvet Kayra’nın bir adım gerilemesine neden oldu.

 

Kayra’nın nefesi kesildi.

 

Karşısında bir suikastçı belirmişti.  

 

Suikastçı demişti çünkü siyah kıyafetlerin içine bürünmüştü ve ellerinde bir çift hançer vardı. Hançerler biraz önce gölgesinden onu öldürmek için fırlayan hançere benziyordu.

 

Kayra ifadesizce suikastçıya baktı ve Mahvolmuş Kralın Kılıcı’nı çıkardı. Suikastçının gözleri de gözükmediği için yüzündeki maskenin Gölge Maskesi ile aynı derecede olduğunu biliyordu. Yani rakibi sağlamdı.

 

“Aydın Rüya’nın takımından mısın?”

 

Suikastçı bir şey söylemeden ileri atıldı.

 

“Hey, birazcık sohbet etseydik bari. Taner ve Esin ile olan samimiyetimden sonra kimseyle adam akıllı konuşmadım.”

 

Bir çift hançer kıvrılarak boğazını hedef aldı. Çok hızlı ve öngörülemez bir saldırıydı. Dün gece olsa atlatmak için kolunu ya da bir parçasını feda etmesi gerekirdi.

 

Klang!

 

Ama dün gece ile bugün arasında dağlar kadar fark vardı.

 

Klang!

 

Suikastçının kolları geriye doğru savruldu. Hançerleri havaya kalktı ve vücudu sarsıldı. ‘Heh?’ demesinden bu sonucu beklemediği anlaşılabilirdi.

 

Siyah kılıç güneş ışığını soğurdu, Kayra acımasızca kılıcını ileri sapladı. Rakibi dövüştüğü patron hortlak ile aynı seviyedeydi. Biçimsiz Mana Kontrolü’nü öğrenmemiş olsaydı onu rahatlıkla öldürebilirdi.

 

“Sizi bana parayla mı veriyorlar?”

 

Kılıcını saplayacaktı ki vücudu tekrardan karıncalandı. Tereddüt etmeden kılıcını çekti ve geriye zıpladı.

 

Voosh, Voosh, Voosh!

 

Oklar kadının önünden başlamak üzere bulunduğu noktaya kadar indi ve yeri deldiler. Kayra kafasını kaldırdı ve tepenin üzerindeki okçuya baktı. Üzerinde yeşil bir deri zırh, elinde aynı renkte bir yay ve normal gözüken bir ok vardı.

 

Okçu oldukça güzel bir kızdı. Masum ve kırılgan görünüyordu.

 

“Son zamanlarda çok sayıda güzel ve yakışıklı kişiler gördüm. Kendimi hakir hissetmeye başlayacağım ama.”

 

Suikastçının hançerlerinin tekrardan üzerine geldiğini görünce birkaç basit adımla kaçındı. Suikastçı kendi etrafında döndü ve aşağıdan yukarıya doğru bir tekme gönderdi. Kayra tekmesinin mana ile kaplandığını fark edince karşılamaktan vazgeçti ve kaçınıp okçuya koşmaya başladı.

 

Aynı esnada uğuldayan oklar üzerine geldi.

 

Ama onların nereden geleceğini bildiği için rahatlıkla atlattı.

 

Laplace’ın Şeytanı ve Düşünce Hızlandırma varken okçular en kolay rakibiydi. Sonuçta okçular keskin nişancılardı. Gizliliklerini kaybettikleri andan itibaren o kadar da tehlikeli olmuyorlardı.

 

Voosh!

 

Üzerine gelen oklardan kaçarken gölgesi tekrardan titreşti. Bir onu omzundan tuttu ve hançer aynı anda omzunu hedef aldı. Suikastçının beklenmedik saldırısı normal bir insanı öldürmek ve afallatmak için yeterliydi.

 

Sonuçta kaç kişi gölgeye girebiliyordu ki?

 

Ama Kayra Büyülü Mavi Gözler’in sağladığı dinamik görüşe ve yatay bakış açısına sahipti. Düşünce Hızlandırma ve Büyüyen Yankı’dan bahsetmesine bile gerek yoktu.

 

Suikastçı ortadan kaybolduğu andan itibaren onun saldırısını bekliyordu. Sadece gölgesinden çıkıp onu arkalaması biraz şaşırmasına neden olmuştu.

 

“Vay canına!”

 

Suikastçının hançeri tutan elini tuttu ve suikastçıyı yere çırptı. Ardından üzerine yağan ok yağmurundan kaçmak için suikastçıyı etten kalkan olarak kullandı.

 

“Gece!”

 

Tepedeki okçu panikle bağırdı.

 

Klang, klang!

 

Suikastçının elinde bir çift hançer daha belirdi ve onu hedefleyen okları hançerleriyle saptırdı. Hızlı ve tereddütten yoksundu. Kayra hemen ardından onu hedef almasaydı suikastçıya alkış tutabilirdi.

 

Suikastçıyı fırlatıp birkaç adım geri çekildi.

 

“Suikastçılar gölgelerden saldırmalı ve işi tek hamlede bitirmeliler. Ama sen yakın dövüşte bile yetenekli görünüyorsun. Okçunun aksine, dövüşte ve savaşta deneyimlisin.”

 

Kayra, Mahvolmuş Kralın Kılıcı’nı kınına koydu ve koşmaya devam etti. Suikastçının etrafında yarım daire çizerek yoluna devam etmişti. Açıkçası suikastçı ne kadar yetenekli olursa olsun yakın dövüş için yetenekli değildi.

 

Ama ondan daha güçlüydü.

 

‘Ne kadar güçlenirsem güçleneyim hâlâ beynimi kullanarak savaşıyorum.’

 

Suikastçının vücudundaki manayı hissedebiliyordu. Onunkinden yoğun olmasa da daha fazla ve daha saftı. Bu yüzden saldırıları onunkinden daha güçlüydü.

 

‘Ama hedefi ben olduğumdan ve koruması gereken bir okçu olduğundan hareketlerini tahmin edebiliyorum.’

 

Kılıcını kınından çekti ve üzerine gelen oku ikiye böldü. Ardından kılıcını tekrardan kınına koydu ve ileri zıpladı. Bu seferde bacaklarının hedefleyen bir tekmeden kurtulmuştu.

 

‘Okçu yetenekli olsa da savaşta deneyimli değil. Hâlâ kaçmak yerine savaşmayı düşünüyor. Tek avantajı olan gizliliğini ve öldürücülüğünü kaybetti.’

 

Bu okçunun nasıl ondan daha hızlı güçlendiğini merak ediyordu.

 

‘Neyse birazdan öğreneceğim.’

 

Okçunun aksine suikastçının her hamlesi yerinde ve öldürücüydü. Alacağı bir saldırı onu ağır yaralayacak – belki de öldürecekti.

 

Çoktan tepeye tırmanmıştı. Okçuya yakınlaştıkça güzelliğini daha da fark etti. Kreme benzeyen teni kusursuz ve yumuşak görünüyordu. İpek gibi saçları omzuna dökülüyordu. Şu anda dudaklarını ısırması onu çok tatlı gösteriyordu.

 

‘Onu öldürmek zorunda kalmam çok üzücü.’

 

 Okçu dehşete düşmüş olacak ki kirişine ok yerleştirirken eli titredi ve oku düşürdü. Avcı ile karşılaşmış beyaz tavşan misali geriye sinerken Kayra’nın gölgesi büyüdü ve iki metre uzunluğunda bir zincire dönüştü.

 

Bam!

 

Kayra zincirlenmiş bir boğa gibi olduğu yere kilitlendi.

 

Gölgesinden başka bir şey daha çıktı – onu öldürmeye çalışan suikastçıydı bu. Soğuk maskesinin ardındaki yüzün ona güldüğünü hissetti Kayra.

 

“Bir şey sorabilir miyim?”

 

Kayra elini kaldırıp masumca sordu.

 

“Sen Gece Takımı’nın başındaki Gece misin?”

 

Aniden bir ok Kayra’nın omzunun yanından geçti.

 

“NE?!”

 

Arkasından şaşkınlık ve korku dolu bir ses geldi. Kayra son anda omzunu çevirip okun omzunu delmesini engellemişti.

 

Suikastçı ona gelen oku ellerini uzatarak karşılık verdi. İnce deri eldivenlerin altındaki parmaklar büküldü ve oku parçalara ayıran bir ışık yaydı.

 

“Oh~ Çok korktum.”

 

Suikastçı oku parçalara ayırdıktan sonra vücudunun korkudan titrediğini hissetti. Nereden geldiğini bilmediği bu korkunun ne olduğunu bildiği için kendini geriye atmakta tereddüt etmedi.

 

Kendini geriye attığı esnada Kayra’nın kaplan pençesi suikastçının yüzünü sıyırdı. Çok sessiz, alışılmadık ve beklenmedikti.

 

Ani hareketi suikastçının küçümsemesi ve okçunun deneyimsizliği sayesinde başarılı olmuştu.

 

Kütürt!

 

Kayra boynunu kütletti ve karşısındaki suikastçının yüzüne baktı. Onu öldürmek için son hamlesini yapacaktı ki hareket etmeyi aniden kesti.

 

Büyümüş gözlerle karşısına baktı.

 

Onun için adeta zaman durmuştu.

 

‘Ah, siktir.’

 

Baş döndürücü – suikastçıyı gördüğünde ilk düşündüğü şey bu olmuştu. Kırmızı dudakları, öldürme niyetiyle dolmuş kehribar gözleri ve mükemmel hatlarıyla vampir gibi bir güzellikti. Saçları rüzgarda özgürce savrulurken Kayra hayatında ilk defa kalbinin böyle çarptığını hissetti.

 

En tatlı intikamdan bile baş döndürücü bir histi.

 

Aşk.

 

Aşktı bu.

 

Ruh eşini bulmuştu.

 

Kayra kıza doğru bir adım attı.

 

Voosh!

 

Okçu onun arkasını dönmesini fırsat bilip onu öldürmeye çalışmıştı.

 

“Büyülü dünyamı kirletiyorsun, böcek.”

 

Arkasını dahi dönmesine gerek kalmadan üzerine gelen okları yakaladı ve geldikleri yere geri gönderdi.

 

Yarım saniye, okçu kız kendi silahıyla vurulacağını anladığında oklar bir meteordan daha büyük gözüküyordu.

 

Kayra’nın önündeki suikastçı birden buhar oldu ve okçu kızın arkasındaki gölgeden çıkıp kızı okun menzilinden çıkardı. Her şey çok hızlı olduğu için okçu kız tepki bile verememiş, araba farı görmüş ceylan gibi dona kalmıştı.

 

Suikastçı kadın olmasa çoktan oklar tarafından deşilmiş olacaktı.

 

Kayra arkasını döndü ve heyecanla suikastçıya baktı. Biraz önce az bir farkla onun saldırısından sağ çıktığını unutmuş gibiydi.

 

“Merhaba, benimle çıkmak ister misin? Sana iyi davranacağıma emin olabilirsin. Seni her şeyden koruyacağım, sana iyi davranacağım ve iyi bir sevgili olmak için elimden geleni yapacağım. Senin tek yapman gereken benimle gelmek.”

 

Uzun zamandır kayıp olan bir parçasını görmüş gibi hissetmişti. Gri ve acımasız dünyası yedi renk cümbüşü ile süslenmişti; sanırım ona da bahar gelmişti.

 

“Siktir git.”

 

Suikastçı ilk defa bir şey söylemişti ki bu da iğrenerek ettiği bir küfürdü. Ama Kayra bunu umursamadan ona doğru yaklaşmaya başladı.

 

Kadın ona hançer fırlatıp okçu kadınla birlikte geri çekilmeye çalışsa da, gölgeyi manipüle edip onu yerine sabitlemeye çalışsa da Kayra bunları kolaylıkla atlatıp kadına yaklaştı.

 

“Sadece adını öğrenmek istiyorum.”

 

Kayra suikastçının ondan korktuğunu fark ettiğinde ellerini kaldırdı ve gülümseyerek ona baktı. Hayatında ilk defa bu kadar dostane gülümsüyordu.

 

Onun gülümsemesini gören okçu ve suikastçının yüzünde farklı ifadeler belirmişti. Okçu tüylerini ürperten bir korkuya kapılırken suikastçı sadece kaşlarını çatmıştı. Soğuk ifadesi kutup buzullarını andırıyordu. Kayra’nın heyecanlı ifadesine karşı bir baş kaldırıydı adeta.

 

Kaş çatmasının sebebi tüm yöntemlerini denemesine rağmen Kayra’dan kaçamamış oluşuydu. Suikast ve yakın dövüş yetenekleri tüm öğretici arasında en üst seviye de olsa Kayra garip bir şekilde ondan önce harekete geçmiş ve hamlelerini boşa çıkarmıştı.

 

İnanılmaz değil korkutucuydu.

 

Sıkıntı ise geri çekilirken bile Kayra’nın radarından çıkamamış oluşuydu.

 

Yirmi metre uzaklaştığı anda Kayra tekrar karşısına çıkıyor ve ona gülümsüyordu.

 

Tek çaresi destek beklemekti.

 

“Sana zarar vermek gibi bir niyetim olmadığını görmüş olmalısın. Amacım seni öldürmek olsaydı şu an ayakta olamazdın. Her ne kadar yetenekli olsan da aramızdaki yetenek ve güç farkını görmüş olacağını düşünüyorum.”

 

Kayra pasif davransa da suikastçı asla gardını indirmemişti. Aldığı bilgiler bu gencin ne kadar korkutucu olduğunu gözler önüne seriyordu.

 

“Son kez söylüyorum, isminizi rica edebilir miyim?”  

 

Suikastçı kollarındaki okçu kızın ıslanan gözlerine bakınca dudaklarını ısırdı ve iğrenen gözlerle Kayra’ya baktı.

 

“Gece.”

 

“Gece mi? Çok güzel bir isim. Neden benimle gelmiyorsun? İsimlerimizden bile iyi ikili olacağımız anlaşılabilir. Sen Gece ben de seni aydınlatan ışık olurum.” (Kayra: Işık, aydınlık anlamına geliyor.)

 

“Olmaz…”

 

“Neden? Çok yakışıklı olmadığımı kabul ediyorum ama sevdiklerine değer veren biriyim. Senden de güçlü olduğum için seni koruyacağıma emin olabilirsin. Hm, bu da ne?”

 

Kayra kafasını kaldırdı. Devasa palası olan bir adam ona doğru uçuyordu. Palasının etrafındaki o kadar çok mana toplanmıştı ki bir vuruşuyla tepeyi ikiye bölecek kadar güçlüydü.  

 

 Boom!

 

İki metre uzunluğundaki pala yere indiğinde yer beş metre boyunca yarıldı ve tüm tepe titredi. Suikastçı ve okçu kız yere inen gencin yanına koştu.

 

“Yeraltı Şeytanı!”

 

“Abi!”

 

Palalı genç adam sert ifadesi ile etrafa baktı ama hiçbir şey göremedi. Rahat bir nefes aldı ve yanına gelen ikiliye baktı. Okçu kız onun kollarına atılırken suikastçı sakin bir şekilde etrafa bakındı.

 

Kayra ortadan kaybolmuştu.

 

---






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44512 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr