Bölüm 37: Tasarımsız, Kavrayışsız (5)

avatar
441 2

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 37: Tasarımsız, Kavrayışsız (5)



Göğsü bir kılıç tarafından delinmek üzere olan genç adam korkuyla bağırdı.


“Lütfen yaşamama izin ver!”

 

Kayra dışında ayakta kalan son insan da mumyaya döndükten sonra Kayra tekrardan enerjisini kazandı.

 

Hortlağın saldırıları sadece yumruk ve tekmeden oluşsa da her hareketi garip bir açıyla, alışılmadık bölgeleri hedefliyordu. Basit ama etkili olduğu söylenebilirdi. Kayra yarım saattir bu hortlak ile savaşmasına rağmen hâlâ hareketlerini çözememişti.

 

Önceden savaştığı hortlaklardan farklı olarak bu basit saldırıların oluşturduğu kombinasyonlar sürekli olarak değişiyordu. Beş temel hareketi vardı. Yumruk, avuç içi, parmak saldırıları, dirsek, diz, tekme. Oluşturduğu kombinasyonlarda sadece bu beş hareketi içeriyordu.

 

Kayra birkaç kez çarpıştıktan sonra temel hareketleri anlasa da hortlağın oluşturduğu kombinasyonlar her çarpışmada değişmişti. Sadece beş hareket bile binlerce farklı kombinasyonun oluşmasına imkan sağlıyordu.

 

Hortlakta aynı kombinasyonu tekrar yapmadığı için Kayra çok zorlanıyordu. Hareketleri yeterince hızlı tahmin edemediği için tepki vermekte bir süre gecikiyordu.

 

Boom!

 

Avuç darbesi Kayra’nın kılıcına çarptı ve kemiklerinin sızlamasına neden oldu. Kayra, ikinci hamlenin diz saldırısı olduğunu anladığı anda daire çizerek hortlağın arkasına geçti ve kılıcını kafasına doğru savurdu.

 

Hortlak bunun geleceğini önceden biliyormuş gibi dirseğini kılıcın yönünü saptırmak için kullandı ve bir döner tekme attı.

 

Hızlı, kuvvetli ve basitti.

 

Ama karşı koymak çok zordu.

 

Kayra mecburen birkaç metre geri çekilmek zorunda kaldı.

 

Laplace’ın Şeytanı ve Düşünce Hızlandırma çok fazla Büyü Gücü tüketen yeteneklerdi. Etrafında kendini besleyebileceği Ak Öz kaynağı olmadıkça kullanmaktan çekinmesi gereken yeteneklerdi. Bu yüzden sadece Benzersiz Kılıç Ustası ile devam edebilirdi.

 

Çok kez yara almıştı.

 

Bir yarasında az kalsın kalbi delinecekti.

 

Diğer bir yarasında ise sol kolundaki etin büyük kısmı çürümüştü.

 

Çürük eti kılıç yardımı ile kesmek zorunda kalmış ve kaybolan et parçasını yinelemek için dört kişiden aldığı Ak Öz’ü sadece Yaşam Gücü’ne çevirmişti.

 

Hortlakta bu sırada tabii ki boş durmamış her daim Kayra’yı yaralamaya devam etmişti. Kayra her yarasını iyileştirmeye çalıştığın da onu tuzağa düşürmeye çalışmış, hareketlerini kısıtlamış ve yaralamak için fırsat kollamıştı.

 

Kayra buna fırsat vermemesi gerektiğine emin olsa da yaralanmaktan kaçamamıştı.

 

Şimdiye kadar yaralansa da kurtulmak için etrafta ‘besinler’ bulunuyordu. Ama şu andan itibaren kimse kalmamıştı.

 

Yara alırsa kısa sürede enfeksiyondan ölecekti.

 

İşi hızlıca bitirmeliydi.

 

Kayra hortlağa baktı.

 

Hortlakta gözleri olmamasına rağmen ona baktı.

 

Vücudunun yarısı parçalanmıştı, rengini kaybetmiş iç organları ve kanı her saniye vücudundan düşüyordu. Kayra’nın saldırıları yüzünden pek çok kritik kemiği çatlamış, ölü kasları yırtılmıştı. Herhangi bir canlı olsaydı şu ana kadar yerde yatıyor olurdu ama hortlak hâlâ ilk anki kadar atik ve güçlüydü.

 

‘Düşmanın hiçbir zayıf noktası yok.’

 

Zayıf noktası olarak düşündüğü sağ bölgesine odaklandığı zamanlar olmuştu ama bu sadece hortlağın onun hareketlerini önceden görmesine yaramıştı. Hareketlerinde herhangi bir zayıflama yoktu.

 

‘Ölüler ile canlılar arasındaki en büyük fark; acı. Bir insan ne kadar dayanıklı olursa olsun birazcık acı hissettikten sonra tereddüt eder, hareketleri yavaşlar, dövüşemez ve en sonunda da pes etme arzusu ile yanıp tutuşur. Ama sadece canlı varlıklar acı hisseder.’

 

Şu ana kadar karşılaştığı en güçlü canavar olmasa da en güçlü düşmandı.

 

Tasarımsız ve Kavrayışsız Tapınağı’n patron canavarı olduğu için aşmak çok zordu. İradesi zayıflar hemen burada pes eder ve geri çekilirdi. Böylece canavar onları kovalamaz, onlar da buradan kurtulurdu.

 

Bu canavar çok ürkütücü idi.

 

Beynin düşünsel özellikleri çalışmasa da mekanik özellikleri çalışıyordu. Duygusuz ve tereddütten yoksun bu canavar en büyük kabuslardan biriydi.

 

Ama Kayra korkmak ya da çekilmek yerine daha da kararlı oldu.

 

Hortlak ile savaşı bir kez daha ne kadar güçsüz olduğunu gözler önüne sermişti. Şu anki gücü ile bu hortlağa çok az şey yapabiliyordu.

 

Bir öğretmeni yoktu, becerileri güçlü olsa da çok fazla enerji harcıyorlardı; bu yüzden verimsizlerdi. Abisinden öğrendiği Krav Maga ve birkaç yardımcı dövüş sanatı ise canavarlarla savaşırken işe yaramıyordu.

 

Aradaki güç farkı aşırı fazlaydı. O bir insanken karşı taraf bir canavardı. Üstelik hareketlerinden anlaşılacağı üzere uzman bir dövüş sanatçısıydı.

 

Aralarındaki farkı anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.

 

Kayra’nın tek bir avantajı olan Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si vardı – ki o da artık işe yaramaz hale gelmişti.

 

‘Böyle hareket edebildiğine göre birincil motor korteksi işlevini koruyor. Ancak ondan mana hissetmiyorum ve beyni çoktan çürümüş olmalı. Kanı da olmadığından beyni nasıl hâlâ çalışabiliyor ki?’

 

Kayra hortlağın saldırısından kaçarken düşünmeye devam etti. Beyni hayatında hiç çalışmadığı kadar hızlı çalışıyor ve bir çözüm yolu arıyordu.

 

Beş dakika daha geçti ve hortlağın parmak saldırısı az kalsın Kayra’nın boğazını deliyordu. Kayra’nın gözleri öfkeden kızardı. Kalbi delicesine atıyordu. Tekrardan geri çekildi ve yerden aldığı silahları hortlağın kafasına atarak zaman kazandı.

 

‘Nasıl yapacağım? Hiçbir açığı yok.’

 

Yavaş yavaş umutsuzluk hissetmeye başlamıştı. Yüksek tansiyonlu çatışma da beş dakika içinde yüzlerce kez çarpışmışlardı ve her seferinde Kayra bir az daha dezavantajlı olmaya başlamıştı.

 

Şartları ve enerjisini de hesaba katarsa sadece iki dakika içinde ölecekti.

 

Meteor benzeri yumruk tekrardan harekete geçti. Kayra saldırıyı karşıladı ve bunu kaçmak için kullandı. Metrelerce öteye uçtuğunda sertçe yere indi. Gözleri kısılmıştı, kolunda çatlaklar oluşmaya başlamıştı.

 

Kayra bu sefer Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’sini aktifleştirip dişlerini sıktı. Bununla birlikte tüm Büyü Gücü’de suyunu çekmişti.

 

Kılıcı sapladığı anda alnında damarlar şişti.

 

Kılıcın hedefi başkası değil, kendisiydi.

 

Sanki kanı çekiliyormuş gibi deli dehşet bir acı ve iğrenç bir his oluştu. Yüzü hızla solarken derisinde kırışıklıklar ortaya çıktı. Bir anda onlarca yıl yaşlanmış gibiydi.

 

Kayra kılıcı karnından çıkardı ve kan çanağına dönen gözlerini hortlağınkilere dikmişti. Artık son dakikalarını oynuyordu. Bu saldırı da başarılı olursa kurtarma şansı olacaktı, olmazsa ölümü kesindi.

 

Alacakaranlık Mızrağı, Düşünce Hızlandırma, Laplace’ın Şeytanı, Sessizlik Yemini, Benzersiz Kılıç Ustası, Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si… altı yetenek aynı anda sonuna kadar çalıştı. Büyü Gücü tekrardan sıfırı vurduğunda Kayra’nın gözlerindeki ışıkta sönmeye başlamıştı.

 

Bu saldırı tüm iradesini ve hayatını içeriyordu.

 

Hortlak alaycı bir şekilde yavaşça birkaç adım attı. Ardından kuyruklu bir yıldızı andıran hızla koşmaya başladı. Kayra da olduğu yerde beklemedi. İleri, şekle bürünmüş bir kara sis canavarı gibi atıldı.

 

Zaman yavaşlamıştı.

 

Hortlağın her bir hareketi milisaniyesine Kayra’nın beynine giriyordu. Aynı anda onlarca farklı şey düşünüyor, kendi gücünün altında ezilirken canı yanıyordu.

 

İşte tam o anda mavi renkli küçük bir ip; kılıcından başlayarak garip bir rota çizdi. Kayra bunun ne olduğunu anlayamadan Laplace’ın Şeytanı’ndan doğan mavi silüet harekete geçti. Hortlak sadece 0,5 saniye içinde onu öldürecekti.

 

Kalbi atmayı bıraktı.

 

[Büyülü Mavi Sis devreye giriyor...]

 

Sistemin mesajı karşısında belirdiğinde

 

Kara sis canavarı ve kuyruklu yıldız çarpıştı.  

 

Açığa çıkan enerji beyaz bir ışık yaydı.

 

Zemin taş atılmış bir göl gibi dalgalandı.

 

Etrafa yayılan şok dalgası yakınlarda ne varsa savurdu.

 

Sonra bir şey salonun duvarına çivilendi.

 

Kafatasından çıkan bir kılıç onu duvara sabitlemişti.

 

Duvardaki şey kafasındaki kılıcı çıkarmak için çabaladı ama çabası karşılıksız kaldı.

 

Kısa süren ölüm sessizliğinin ardından Kayra, Alacakaranlık Mızrağı’nı dayanak noktası olarak kullandı. Her zaman dimdik duracağına inandığı bedeni bugün çok kırılgandı.

 

Blorgh!

 

Saçından ayak ucuna kadar çok sayıda kesikle kaplıydı. Karnında büyük bir yara vardı ama neyse ki ölümcül değildi. Asıl sıkıntısı kan kaybı idi.

 

Zaferinden dolayı sevinememesi acıyla gülmesine neden oldu.

 

“Sadece 0,1 saniye ile hayatta kaldım.”

 

Hortlağın parmakları onun boğazını delecekken patlayıcı bir hızla kendini çevirmesi hayatta olmasının asıl sebebiydi.

 

Mızraktan destek alarak odanın köşesindeki sırt çantasına gitti. İçinden bir litrelik tuzlu su çıkardıktan sonra bir tane de sargı bezi çıkardı. Sargı bezini tuzlu suya bandırdıktan sonra gömleğinden bir parca koparıp dişlerinin arasına aldı.

 

Üzerindeki her şeyi çıkartıp sadece pantolonla kaldı. Diyaframının biraz altında geniş bir yara vardı.

 

Derin bir nefes aldıktan sonra sargı beziyle karnındaki büyük yarayı sardı.

 

Yoğun acı ağzındaki gömlek kumaşının parçalanmasına neden oldu. Dişlerini öyle sıkmıştı ki gözlerinden yaşlar geliyordu.

 

Acılı sürecin ardından soğuk terlerle bitiş verdi.

 

Tuzlu su kanamayı durdurmaya yetmeyecekti ama onu kısa bir süre idare ettirmeye yeterliydi. Diğer küçük yaralara ise yapabileceği bir şey yoktu. Sadece yarayı temizleyebilirdi.

 

Kayra terden ıslanmış vücudu ile birlikte duvara asılmış hortlağın yanına gitti ve Mahvolmuş Kralın Kılıcı’nı aldı.

 

Alacakaranlık Mızrağı’ndan destek alarak salondan ayrıldı ve dışarıya çıktı. Beş on dakika araştırdıktan sonra gözleri sayesinde bir karınca yuvası bulmayı başardı.

 

[Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si aktifleştirildi.]

 

Yenilenmiş küçük miktardaki Büyü Gücü’nü yeteneği aktifleştirmek için kullandı. Karınca yuvasına kılıcı sapladığı anda kılıçtan yayılan sise benzer kara enerji tüm karınca yuvasına yayıldı ve içerisindeki binlerce karıncayı kuruttu.

 

Karıncalardan emdiği enerjiyi tereddüt etmeden Yaşam Gücü’ne çevirdi ve kanamayı durdurmayı başardı.

 

Kanamayı durdurduktan soğuk terler döke döke zindana girdi ve salona geldi. Dışarısı çok tehlikeliydi. Bu halde dışarıya giderse bir köpek bile onu öldürebilirdi. Bu yüzden Kayra kanamayı durdurmak için dışarı çıkmıştı.

 

Kayra salona girdikten sonra Alacakaranlık Mızrağı’nı bıraktı. Destek almak için kullansa da ağırlığını kaldıramaz hale gelmişti. Bu yüzden yalpalayarak da olsa ilerlemeye onsuz karar verdi.

 

Salonun diğer tarafına kısa ve dikkatli adımlarla ilerledi.

 

Karanlık ve ıssız gözüküyordu. Bir süre ilerledikten sonra dahi hiçbir şey bulamadı.

 

“Lanet olsun!”

 

Boşluğa düşmüş gibi hissetti.

 

Ya Bilgi Merkezi hatalı bilgi vermişse? Çektiği acılar ve feda ettiği şeyler boşaysa? O zaman ne yapacaktı? Yüce Kral ile karşılaştığında Mana Yetiştirme Tekniği olmadan ne yapabilecekti?

 

“Kötümser olma Kayra.”

 

Kendi kendini telkin etmeye başladı.

 

Bir dakika daha ilerledikten sonra öncekine benzeyen bronz bir kapı gördü.

 

İçinde yeşeren umut hızlanmasını sağladı ve şipşak kapının önüne geldi. Zindan patronunu yendiği için rahattı – bundan dolayı bronz kapıyı tereddüt etmeden açtı.

 

Lakin kapıyı açtığında vücudunu bir ürperti sardı.

 

Karşısına çıkan manzara ölmek istemesine neden oldu.

 

Salonun ortasında bir minderde bağdaş kurmuş bir şey vardı.

 

“Benimle taşak geçiyor olmalı.”

 

İki metrelik başka bir iskelet.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44507 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr