Bölüm 22: Büyülü Mavi Gözler (2)

avatar
544 6

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 22: Büyülü Mavi Gözler (2)


---

 

Kızıl Tan bulunduğu durum yüzünden ağlamak üzereydi.

 

O kişinin ve Aydın Rüya’nın talimatları kati suretle savaşmamaktı. Önceden bunu neden söylediklerini anlamıyordu ama biraz önce gördükleri sayesinde artık anlayabiliyordu.

 

‘Ona saldırıp da öldüremezsek yalnızca daha da güçlenecek ve ileride başımıza bela olacak. Aydın Rüya abinin de söylediği gibi her şeyi tek seferde halletmemiz gerek. Sanırım taviz vermem gerekecek.’

 

Kızıl Tan dudaklarını şapırdattı.

 

Ona Yüce Kral’ın ihtişamından bahsedecekti.

 

“Benim kralım Yüce Kral. O da sizin gibi bir Türk ve çok kısa sürede on binlerce kişiyi emri altına aldı. Bu dünya hakkındaki bilgisine akıl sır erdirilemez.”

 

“Oh?”

 

Irka takılmasa da bu dünya hakkındaki bilgisi Kayra’nın ilgisini çekmişti.

 

Yıldız Diyarı’nın mistik ve garip bir diyar olduğu kesindi. Öyle ki tehlikenin nereden çıkacağı bilinmez, canavarlar tarafından her an öldürülebileceklerinden gardlarını indiremezlerdi.

 

Kayra, güçlenmek için Karma Puanları’na bel bağlamanın saçmalık olduğunu biliyordu. Bunun mutlaka alternatif bir yolu olması gerekiyordu. Ayrıca, bu diyarın sakinleri var mıydı? Takımyıldızları arasındaki mücadelenin nedeni neydi?

 

Bu tarz sorular Kayra’nın cevabını bulmak istediği sorular arasındaydı.

 

Yıldız Diyarı hakkında bilgili olan biri bu sorulara cevap verebilmeliydi.

 

“Yıldız Diyarı’na ilk geldiğimizde yaklaşık 750 milyon insan bulunmaktaydı. Bunun büyük bir kısmını 10 ve 12 yaşının üzerindeki gençler oluşturuyordu. Ama şimdi, yalnızca 250 milyon insan hayatta kaldı.”

 

“250 milyon mu?”

 

Kayra duydukları karşısında bir an afalladı.

 

Dünya’nın çocuk nüfusu 2,5 Milyar civarlarındaydı. İlk sınavda bir kişiyi öldürme zorunluluğu sayesinde 1.25 milyara düşmüş olsa da bundan sonraki sınavlarda öldürme zorunluluğu yoktu. Ancak Kızıl Tan’ın söyledikleri ikinci ve üçüncü sınavda 500 milyon kişinin öldürüldüğünü gösteriyordu.

 

Rakamlar saçma derecede büyük gözükse de genele bakıldığında herkes üç kişi öldürse daha fazla kişi ölmüş olurdu.

 

Kayra’nın şaşkınlığı ölümler değildi, şaşkınlığı tüm Dünya’nın felakete kapılmasıydı.

 

“Bir saniye, tüm Dünya mı buraya geldi?”

 

“Evet.”

 

Kızıl Tan iç çekti. Bu kabul edilmesi zor bir gerçekti. Dünya en başından beri barış içinde olmamıştı. Ama şimdi herkesin birini öldürme imkanı ve gücü vardı.

 

Bundan sonra her şey çok daha kaotik olacaktı.

 

İnsanlar ittifak oluşturacak ve çıkar uğruna başkalarını katledecekti. Savaşma becerisi olmayan çocuklar terk edilecek ve ölümü bekleyecekti. İnsanlar onlara yardım etmemekle kalmayacak işkence de edecekti.

 

“Yemek ve silah işini nasıl hallediyorsunuz? Kralın on binlerce kişiyi emrine almışsa onlara bakması gerekiyor. Aksi takdirde kral halkın güvenini kaybeder.”

 

“Ne yazık ki bu önemli bir sır. Bizden olmayan birine söylersem başım belaya girer. Bu yüzden, lütfen bize katılın. Bu acımasız topraklarda birlikte hayatta kalalım.”

 

Kayra derin düşüncelere daldı. Eğer kral yiyecek sorununu çözebilmişse bu onun düşündüğünden daha yetenekli olduğunu gösteriyordu. Ayrıca emrinde fark ettirmeden onu izleyebilecek adamlar vardı.

 

Kısaca personel bakımından da üstündü.

 

Böyle birine katılmanın sayısız faydası vardı. Bilgisinden ve imkanlarından yararlanabilir, durumu kendisi için daha kolay hale getirebilirdi.

 

Tabii dezavantajları da yok değildi. Örneğin başkasının emrinde olacaktı. Kralın tebaasına girerse Özel Yetki sayesinde ona ceza verebilirdi.

 

Sırtını başkasına dayamak karşılığında sayısız avantaj sağlamak…

 

Bu Kayra’nın pek tercih ettiği bir yöntem olmasa da sezgileri bu fırsatı değerlendirmezse her şeyin çok farklı gelişeceğini söylüyordu.

 

Pekala, bunu Yüce Kral denilen kişiyle tanıştıktan sonra karar verecekti.

 

“Kralınla görüştükten sonra kararımı vereceğim.”

 

Kayra elini uzattı.

 

“Ha? Pe-Peki.”

 

 Kızıl Tan karşı tarafın bu kadar hızlı kabul etmesini anlayamasa da uzatılan eli sıktı. Ne olup bittiği önemsizdi. Önemli olan bu kişiyi kendi taraflarına çekmekti.

 

‘Aramıza güçlü birini daha kattık. Kralların Savaşı’nı mutlaka kazanacağız…’

 

O kişinin ilgi duyduğu birisini küçümsemek mümkün değildi. Kızıl Tan, onun saldırısını karşıladığında vücudunu garip bir titreme ele geçirmişti. Kolları şiddet yüzünden uyuşmuştu. Önceden anlamıyordu ama şimdi anlıyordu.

 

Bugün çok fazla şey kazanmış ve öğrenmişti.

 

“O zaman, arkadaşımı iyileştirir misiniz?”

 

“Panzehir yanımda değil.  Sırt çantamdan almamız gerekiyor.”

 

“Oh, çantanız nerede?”

 

“Karlı Dağlar’a sakladım.”

 

“Tamam, gidip alalım öyleyse.”

 

Karlı Dağlar buradan çok uzakta değildi. Durmadan ilerlerse bir buçuk saat içinde varabilirlerdi. Kızıl Tan, omzundan kanlar akan Sabah Rüzgarı’nı sırtına aldı ve Kayra’ya baktı.

 

“Beni takip et.”

 

Kayra yamaçtan aşağıya atladı ve bir kayanın üzerine kondu. Çok yüksekten zıpladığı için bacakları sızlamıştı ama Hafiflik etkisi sayesinde hasar fazla değildi.

 

Pat!

 

Sırtında yük olmasına rağmen Kızıl Tan, Kayra’dan çok daha hafif bir şekilde yere kondu. Normalde ağırlık yüzünden sarsılması gereken vücudu bir dağ gibi hareketsizdi.

 

Kızıl Tan kafasını kaldırdı ve Kayra’ya baktı. Onun yüzündeki şaşkın ifadeyi görmek istiyordu ama kafasını kaldırınca önünde göremedi onu.

 

Kürüm!

 

Hemen sağından ağır bir ses geldi.

 

Kafasını çevirdiğinde devasa kurdun üzerindeki kayanın yana doğru yuvarlandığını gördü. Ne yazık ki şekli çok bozuktu. Yalnızca yan yatmış ve yuvarlanmamıştı.

 

‘Neler oluyor?’

 

O esnada Kayra kayanın diğer tarafından elinde kırmızı renkli bir cam bilyeyle ortaya çıktı. Kızıl Tan onun ne olduğunu tek bir bakışla anladı.

 

B+ seviyesindeki bir Mana Kalbi!

 

Mana Kalbi’ni paltosundaki keseye attığını görünce imrendi. B seviyesinin üzerindeki eşya ve hazineler çok nadirdi. Yüce Kral’ın hazinesinde bile sadece beş tane B+ seviyesinde, bir tane de A- seviyesinde hazine vardı.

 

Ama şimdi tek başına olan bir insan zindan fethetmeden bunlardan birine sahip olmuştu.

 

Kayra, büyük kurdun mana kalbini aldıktan sonra kılıcıyla birkaç hamlede kafasını parçaladı ve gözlerini çıkardı. B+ seviyesindeki bir kurdun gözleri çok değerli olmalıydı.


Sonra aklına bir şey geldi ve çantasından iksir şişesi boyutlarında bir şişe çıkardı. Kurdun dökülen kanını şişeye doldurdu. Kemikbaşlı Kurtların bölgesindeki en büyük silahı buydu.

 

Büyük kurtla işi bitince küçük olana gitti. Tek bir kılıç hamlesinde kurdun sırtında devasa bir yarık açtı. Yarık açılınca elini yarığa soktu ve gerçek kalbini yanındaki Mana Kalbi’ni kavrayıp çekti.

 

Mana Kalbi genç kurdun vücudundan ayrıldı.


Kayra etrafındaki et parçalarını ayırdıktan sonra kanı temizledi ve diğerlerinin yanına koydu.

 

Bugünün hasadı çok iyiydi.

 

Sadece Karma Puanı kazanmayacaktı. Ayrıca Büyülü Mavi Gözler adındaki doğuştan gelen becerisini uyandırmıştı. Bununla kalmayıp kendine bir destekçi bulma şansı vardı.

 

Bunlar karşısında planları…

 

Elde ettikleri karşısında değersizdi.

 

Gölge Maskesi’ni aldı ve üzerindeki çatlaklara baktı.

 

[Gölge Maskesi]

Derece: Eşsiz

Seviye: F+

Açıklama: Beş yıl boyunca Gölge Vadisi’nde kalan eşsiz bir deri parçası yavaşça bir deri parçası çevreyle bütünleşmiştir. Şans eseri deri parçasını bulan usta bir terzi, deri parçasından bir set oluşturmuştur. Setin maske parçasıdır.

Koruma: 15

Dayanıklılık: 3/75

 

‘Parçalanmasına ramak kaldı.’

 

Maskenin parçalanmasını istemiyordu.

 

‘Bu maskeyi seviyorum… Bana karanlıkla bir olma imkanı veriyor. Ayrıca maskenin ardından görebiliyorum.’

 

 Çok fazla işine yarıyordu. Onu diğerlerinden ayıran bir duvar gibiydi. Sapkın doğasını gizleyen bir maskeydi.

 

Maskenin altında yüz…

 

İnsanların gördükçe nefret ettiği bir yüzdü.

 

Maskeyi nazikçe paltosuna koydu ve Kızıl Tan isimli gence döndü. Yüzünde tiksinme ve dehşet ifadelerinin ortaya çıktığını görünce maskeyi takıp takmamak konusunda tereddüde düştü.

 

Neyse ki Kızıl Tan hemen kendine geldi.

 

“Bayım, hemen gidelim.”

 

“Tamam.”

 

Kayra kılıcının etrafındaki zehri suyla temizledikten sonra kınını da suyla doldurup çalkaladı. Ardından derin bir nefes aldı ve Kızıl Tan’ın önünden ilerlemeye başladı. Güneş tepedeydi, hava güzeldi; üzerindeki kan kokusu ise onu rahatsız etmiyordu.

 

Kızıl Tan’a öncülük ederken Karakter Penceresi’ni aktive etti.

 

[Kayra Kırmızıgül]

 

Güç: 44

Çeviklik: 63

Dayanıklılık: 53

Kontrol: 40

Büyü Gücü: 90

Şans: 40

 

Sınıf: Yok

 

Otorite: Yok

 

Sponsor: Yok

 

Kişilik: Soğukkanlı, Makyavelist, Pragmatist

 

Yetenekler: Benzersiz Kılıç Ustası (%0), Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si (%0), Büyülü Mavi Gözler (%0)

 

Karma Puanı: 25

 

Dayanıklılığı kalıcı olarak üç puan artışa geçmişti. Bu oldukça önemli bir şeydi, zira Karma Puanları dışında gücünü geliştirmenin bir yolunu bulmuştu.

 

Şimdi bugün kazandığı en değerli şeyin özelliklerine bakmanın zamanıydı. Kayra, Büyülü Mavi Gözler’e tıkladı. Beceriyi kazandığı zaman bakma fırsatı bulamamıştı.

 

[Büyülü Mavi Gözler]


Açıklama: Kullanıcıya üst düzey görüş yetenekleri verir. Savaş ve araştırma için yaratılmış gözlerin en üst seviyesidir.

 

Derece: Yok [Doğuştan Gelen Beceri]

 

Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si ve Benzersiz Kılıç Ustası dışında alt yetenekleri de vardı. Kayra, meraklı bir şekilde onları da inceledi.

 

[Düşünce Hızlandırma]


*Düşünceleri hızlandırır. Muhakeme yeteneği ve zihnin tepki verme süresi en üst düzeye çıkar.

 

[Laplace’ın Şeytanı]


*Minimum sürede maksimum bilgiyi toplar ve işler. Kullanıcının becerisine bağlı olarak  gücü değişkenlik gösterir.

 

 [Büyülü Mavi Sis]


*Laplace’ın Şeytanı ile bağlantılı bir yetenektir. Özellikleri yalnızca Laplace’ın Şeytanı tam potansiyelinde kullanılınca aktive olur.

 

Alt yetenekleri bu kadar olmasına rağmen Kayra bunları görünce çok sevindi. Savaş esnasında veri toplamak tam da ihtiyaç duyduğu türden bir yetenekti. 


Savaş yetenekleri olarak Benzersiz Kılıç Ustası ve Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki'si ona yeterliydi. Bu iki yetenek, Kayra'nın deneyim ve güç eksikliğini kapatıyordu. 


Ama savaşırken her şey bu iki etkene kalmıyordu. Kayra, savaşırken düşmanın hareketlerini sürekli olarak inceliyor ve bir su gibi şekilden şekle giriyordu. 


Bunu yaparken de sürekli saldırı altında kaldığından istediği kadar veriyi toplayamıyordu. Savaşta beklenmedik saldırılar yemesinin sebebi de buydu. 

 

Laplace'ın Şeytanı ve Düşünce Hızlandırma ise bu sorunları kökten çözecekti. Kayra'nın savaş gücü sadece iki yetenek yüzünden birkaç kat artmıştı. 


Kayra, elde ettiği güçleri kullanmanın yollarını düşünürken koşmaya devam etti. 


Heyecandan yerinde duramıyor, test etmek için can atıyordu. 


Onu arkadan takip eden Kızıl Tan bu halini görünce iç çekti Soğukkanlı ve acımasız izlenimini veren herif, şimdi hediye almış çocuk gibi gülüyordu. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44536 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr