Bölüm 21: Büyülü Mavi Gözler (1)

avatar
522 6

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 21: Büyülü Mavi Gözler (1)



 

Sancılı birkaç saniyenin ardından vücudundaki enerji Büyülü Mavi Gözler tarafından emildi. Kayra vücudundaki acılar dinince elleriyle vücudunu dikleştirdi.

 

Buz mavisi gözleri daha da berraklaştı.

 

İrisinin yerini alan mavi sis hafifçe dalgalandı ve ışıldadı. Gözlerini kısınca hemen nasıl bir şey olduğunu anladı.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt ilk başta tereddütlüydü ama insanın garip bir değişim yaşadığını fark edince dayanamadı. Kızıl Gözleri aktifleştirince tam atılacaktı ki kafasının yanından koyu renkli bir ok geçti.

 

Boom!

 

İlk başta ne olduğunu anlamadı ama Kızıl Avcı’nın kızıl kalkanı dağılınca kalkanın merkez bölgesine hasar yediğini anladı.

 

Kızıl Avcı aslında vücudundaki mananın kemik ve kas yapısına göre aldığı zırhtı. Kas ve kemikleri ne kadar kuvvetli ve sertse Kızıl Avcı da o kadar güçlü olurdu.

 

Bu yüzden Kızıl Avcı’nın gücü bazı yerlerde daha yoğunken bazı yerlerde daha seyrekti.

 

Ama bir insan bunu nasıl biliyordu?

 

Bu bir kenara, sürekli değişen merkezi nasıl tek seferde bulmuş ve onu parçalayabilecek güçlü bir saldırı yapmıştı?

 

Bu insanı en kısa sürede öldürmeliyim.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt’un aklında bu düşünce belirince tereddüt etmeden saldırdı. Yorgun ve bitkin olsa da hâlâ insanın karşı koyamayacağı kadar güçlüydü. Zira o tamamen sağlıyken insanın bacaklarındaki tüm kemikler parçalara ayrılmıştı.

 

Kaçamaz ya da alçakça planlara başvuramazdı.

 

“Kayaya dikkat et!“

 

Tiz bir kadın çığlığı arkasından duyuldu. Ama kurt arkasını dönmeden insana saldırdı. Bahar Pençesi tekrar insanın göğsüne indi ve kaburgalarını paramparça etti. Ölümüne küçük bir an kalmıştı ki hisleri delicesine çığlık attı.

 

Arkasını döndüğünde devasa bir kayanın uçurumdan düşmesine ramak kaldığını fark etti. Zarif bir yapıya sahip siyah saçlı kadın, kızarmış yüzle kayayı tutmaya çalışıyordu. Ancak kaya bir insanın kaldırabileceğinden çok daha ağırdı. Yavaşça ellerinden kayıyordu.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt insanın hâlâ ölmediğini hissettiği için kadını görmezden gelecekti ama kayanın altındaki bölgeye bakınca tüyleri ürperdi.

 

Küçük korunmasız yavrusu kayanın düşeceği bölgede mışıl mışıl uyuyordu.

 

Lanet insan!

 

Kadını kayayı tutmasını fırsat bilip çocuğunun yanına koştu. İlk defa bir insan ona yardım ediyorud, minnettar olmasıan rağmen bunu sorguladı. Acaba diğer insanla işbirliği mi yapıyordu? Ama bu önemsizdi. Önemli olan ona biraz zaman kazandırmış olmasıydı.

 

Yalnızca birkaç saniyesi vardı.

 

O sırada yukarıdaki kadının çığlık attığını duydu.

 

Yavrusunu ensesinden kapmış götürmeye hazırlanıyordu, bu kadar önemli bir zamanda ne diye bağırıyordu ki? Zaman mı azalmıştı?

 

Kafasını kaldırdığında inanılmaz büyüklükteki kayanın gökyüzünü kapladı.

 

Meteor mu çarpıyordu?

 

Hayır, bu o kayaydı!

 

Sadece birkaç saliseye onları püreye çevirecek kayaydı.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt hayatında ilk defa ölüme böylesine yaklaştığını fark etti. Kaya vücuduna yaklaşırken hiçbir şey yapamıyordu.

 

Boom!

 

Kaya vücuduna indi. Asla yıkılmayacakmış gibi dik duran sırtı bir anda büküldü. O anda kan özünü yakıp Kızıl Avcı’yı kullandı ama nafileydi. Üzerindeki kaya neredeyse üç ton ağırlığındaydı. Üstelik bir kısmı sivri olduğundan Kızıl Avcı’nın deliyordu.

 

Basınç çok fazlaydı.

 

Kemikleri çatırdadı ve ayakları toprağa gömüldü.

 

Zorlukla ensesinden kaptığı çocuğunu fırlattı.

 

Belki yukarıdaki kadın onu kurtarabilirdi.

 

Ve çocuk yere çarptığında…

 

Boom!

 

Devasa kaya önce omurgasını, ardındansa kafatasını parçaladı. Vücudundaki tüm kemikler tonlarca ağırlığın altında parçalandı. Kızıl Avcı ne kadar mucizevi olursa olsun ya da ne kadar güçlü olursa olsun saatlerdir adrenalin pompalayan ve sınırlarını zorlayan vücudu çökmenin eşiğine gelmişti.

 

Tonlarca ağırlığa dayanamazdı.

 

Boyundan aşağı kayanın altında püreye dönünce acısı zihnine vurdu. Yaşam gücünün çılgınlığı birkaç saniye daha uyanık olmasını sağlıyordu. O sürede yavrusuna baktı. En azından onun güvende olmasını umdu.

 

Ama insanın elindeki kılıçla sürünerek yaklaştığını gördü.

 

Kılıcını yavru kurda sapladı.

 

Yavru kurdun kürkü hızla renk değiştirmeye başladı. Önceden açık gri olan rengi yavaştan koyulaştı ve tüm canlılığını kaybetti. Sadece birkaç saniye için küçük yavru kurumuş kayısıya döndü.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt gözlerini kederle kapattı ve oracıkta yok oldu.

 

Kayra, yavru kurttan aldığı taze Ak Öz’ü önce Kara Öz’e ardındansa Yaşam Gücü’ne çevirdi. Bacaklarındaki kırıklar hızla iyileşti ve az çok yürüyebileceği duruma geldi.

 

Kendini destekleyerek yerden kalktı. Birkaç adım yürüdü ve kılıcını kurdun kafasına sapladı.

 

Fışş!

 

Beynine saplanan kılıç kara bir enerjiyle kaplandı.

 

[Yaşam Gücü’nüz yenilendi.]

 

[Vücudunuzdaki tüm kemikler iyileşti.]

 

[Tüm yaralarınız kapandı.]

 

[Dayanıklılık 2 puan arttı.]

 

Kayra şeytani hazza dişlerini sıkarak dayandı.

 

Bir süre sonra kılıcını çektiğinde Büyü Gücü yarısına kadar yenilenmişti. Ne yazık ki kurdun kafasında çok az Ak Öz vardı. Bu yüzden en fazla bu kadar emebiliyordu.

 

“Doğuştan gelen özel becerim… Büyülü Mavi Gözler…

 

Ah, şimdi bunu düşünmenin zamanı değildi.

 

Kılıcını kaldırdı ve gözlerini kısarak otuz beş metre yukarı baktı.

 

‘Ne kadarını gördüler?’

 

Onların geldiğini fark etmemişti.

 

‘Ancak kurda yardım ettiklerine göre kesinlikle dost değillerdi. Zamanında tepki verip onu vurmasaydım yerde yatan kişi ben olurdum.’

 

Onların planlarını bildiğini düşünmese de kayayı tutup düşmana yardım etmişlerdi.

 

‘Sadece bir saniye bile gecikseydim o kurt beni parçalara ayıracaktı.’

 

İnsanlarla savaşmaktan hoşlanmıyordu. Onlar yaratıklardan daha zeki ve sorunluydular. Eğer yanlış kişiyi öldürürse uzun bir süre başı belada olurdu.

 

‘Ama başka çarem kalmadı.’

 

Dikkatlice ilerlemeye başladı. İki kişi olmalarına rağmen geri çekileceklerinden korkuyordu. Ne kadar güçlü olduklarını bilmese de içlerinden birisi zehirlenmişti.

 

Kılıcını sıkıca kavradı ve ayağını sertçe yere bastı.

 

[Benzersiz Kılıç Ustası devreye girdi.]

 

[Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si devreye girdi.]

 

Vooş!

 

Kılıç ki’si kılıcından fırladığı gibi ikiliye uçtu.

 

“Alacakaranlık Mızrağı!”

 

 Kara kılıç ki’si ikili arasından erkek olanın mızrağına son sürat çarptı.

 

Boom!

 

Kayra’nın kılıç ki’si gencin mızrağıyla çarpışınca yok oldu ama genç sarsılarak geri çekildi. Anlaşılan gencin silahı sağlam olmasına karşın kılıç ki’sinin dehşetine karşı koyamıyordu.

 

Kayra ani saldırısının başarısızlığını umursamadan duvara doğru koşmaya başladı. Kılıcını kınına soktu ve derince eğildi, ardından yeri tekmeledi.

 

İki metre yükseğe zıpladıktan sonra bir çıkıntıya bastı ve başka bir çıkıntıya doğru zıpladı. Otuz metre öteye kılıç ki’si göndermek onu yormuş olsa da rakibin onun dengi olmadığı ortadaydı. Yukarı çıkabilirse avantaj onda olacaktı.

 

Tabii karşı taraf buna izin verirse…

 

Ancak beklentilerinin aksine herhangi bir saldırı gelmedi.

 

Kayra, şaşkın şaşkın kıyıya tutundu ve kendini çekti.

 

Herhangi bir saldırının gelmemiş olması çok şaşırtıcıydı. Ama yukarıya çıktığında nedenini anlaması uzun sürmedi.

 

Kayayı tutan kadın zehir yüzünden yere yığılmıştı. Böyle bir durumda karşı tarafın ona saldırması kaçınılmaz savaş demekti.

 

Gencin hem kadını koruyup hem de savaşması mümkün değildi.

 

En fazla kadını alıp kaçabilirdi ama Kayra’nın onu yakalaması saniyeler sürerdi. Efsunlu Savaş Botu’nun sağladığı Hafiflik etkisi görmezden gelinebilecek bir şey değildi. Bir uçurum kadar dik olan duvara bu kadar hızlı tırmanabilmesinin sebebi Efsunlu Savaş Botu’ydu.

 

Kayra kılıcını kınına yerleştirdi ama elini kabzasından çekmedi. Herhangi bir yanlış hamle de şimşek hızında kılıcını çekebilir ve düşmanı öldürebilirdi.

 

Kılıcın en hızlı ve güçlü olduğu an kılıcından çekildiği andı. İki haftalık deneyimleri ona bunu öğretmişti.

 

Kaşlarını çattı ve mızraklı genç adama baktı. Genç adamın ifadesi tereddütle doluydu.

 

“Kimsiniz?”

 

Pervasızca saldırmadığı için onu dinlemeye karar verdi.

 

Yakışıklı genç adam yerde yatan genç kadına baktı ve dudaklarını ısırdı.

 

Kafasını eğdi.

 

“Özür dilerim, böyle aptalca bir şey yapabileceğini düşünemedim.”

 

Kayra’nın kaşları daha da çatıldı.

 

“Kimsiniz ve neden beni takip ediyorsunuz?”

 

“Ah, kendimi tanıtmadığım için kusuruma bakmayın.”

 

Genç adam gözlerini Kayra’nın buz mavisi gözlerinden kaçırdı. Dürüst ve doğrudan bir yapısı vardı ama kesinlikle saf değildi. Burada batırırsa en azından bir kişinin hayatını kaybedeceği kesindi. Şimdi her şey söyleyeceklerine bağlıydı.

 

“Benim adım Kızıl Tan, sizin gibi ben de sınavları geçerek Yıldız Diyarı’na geldim. Yüce Kral’ın şövalyelerinden biriyim ve sizi takip etme amacımız aramıza davet etmek.”

 

“Takip ettiğiniz gerçeğini gizlemiyorsun demek.”

 

“Sizden saklayabileceğimi sanmıyorum.”

 

“Hm, neden bu kadar saygılısın?”

 

“Size saygılı olmam emredildi.”

 

“Kim tarafından?”

 

Genç adam ağzını kapattı.

 

Kayra, kaşlarını çatarak yerdeki kadına baktı.

 

“Yeşim Zehir bir insanı birkaç saat içinde öldürebilme gücüne sahip. Bir şişesi bir fili saatler içerisinde öldürebilir. Acaba kız arkadaşın ne kadar süre dayanabilecek?”

 

“Ne? Yeşim Zehir mi?”

 

Genç adam duydukları yüzünden dehşete düştü. Yeşim Zehir, Yeşim Çayır Yılanı’ndan alınan doğal toksinlerden sadece biriydi. Saçma derecede güçlü ve aşındırıcıydı, Silah Salonu’nda 50 Karma Puanı gibi yüksek bir fiyata satılıyordu.

 

Sadece bir panzehri vardı ve yakı zamanda alınmazsa tanrı bile kurtaramazdı.

 

Genç adam birden durakladı ve kafasını salladı. Durum çok kötü olmasına rağmen sakin kalmalı ve durumu değerlendirmeliydi.

 

Kayra gence dik dik baktı.

 

‘Ne kadar da garip bir genç.’

 

---


Bölümü beğenip fikirlerinizi yorumlarda dile getirmeyi unutmayın. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44530 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr