Bölüm 20: Kanlı Yol (8)

avatar
540 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 20: Kanlı Yol (8)



 

“Ne inanılmaz bir güç! A- seviyesine yakın olmalı!”

 

Kızıl Tan kırmızı bulutları andıran yoğun kızıl auraya bakınca istemeden de olsa bir adım geri attı. Şu ana kadar pek çok badire atlatmış ve güçlü canavar öldürmüştü. Ama ilk defa bu kadar acımasız ve güçlü bir aura görüyordu.

 

Hala uzakta olmasına rağmen varlığı bile onları baskılıyordu.

 

Özellikle o kızıl aura.

 

“Bu doğuştan gelen becerisi Kızıl Avcı. Kırmızı renkli bir kan aurasıyla vücudundaki tüm açıklıkları kapatıyor. Ancak bu kurdunki biraz daha özel. Sadece savunma becerisi değil aynı zamanda bir destek becerisi. Vücudunda dönen manayı hissedebiliyorum… En azından A+ seviyesi bir yetenek bu.”

 

“Onları bu kadar özel kılan şey de bu beceri zaten. Kızıl Avcı ve Kızıl Göz, bunlar efsanevi yetenekler arasında yer alabilecek özel yetenekler. Ne yazık ki sadece Kızıl Gözlü İblis’in soyu buna sahip olabiliyor. Böyle bir beceri çok işime yarardı.”

 

“Saçmalama, Kızıl Göz üst düzey bir göz becerisi. O kişinin Hakikat Gözü ve Kader Saati’nin sahibinin Karma Gözü dışında böyle bir beceriye sahip kimse yok. Onların güçleri de doğuştan geliyor. Anlamadığım şeyse bu herifin Büyülü Mavi Gözler’e sahip olması.”

 

“Hakikat Gözü, Karma Gözü ve Büyülü Mavi Gözler. Hakikat Gözü asla kandırılamayan gözdür. İnsanların doğasını anlayabilir, tüm sahteleri delip geçebilir. Karma Gözü ve Büyülü Mavi Gözler’inde spesifik güçleri olmalı.”

 

Sabah Rüzgarı bir meteor misali yaklaşan Kızıl Gözlü Gri Kurt’a baktı ve iç çekti.

 

“Bir şey yapmamıza gerek olmayabilir.”

 

“Hm? O beyaz şişede ki!”

 

Hedef nazikçe paltosundan bir şişe çıkardı ve sadağındaki okların ucunu şişeye batırdı. Ardından en başından beri omzunda asılı duran yayı aldı ve kirişe bir ok yerleştirdi. Yayı hemen germedi, kılıcını çıkardı ve kalan beyaz sıvıyı kılıcının keskin tarafına sürdü.

 

“Orkide çiçeğinin suyu ile başka bir zehri birleştirmiş!”

 

Kızıl Tan olayı anlayınca soğuk terler döktü. Başlangıç kasabalarındaki on binlerce kişi arasında zehir kullanacak kadar acımasız sadece birkaç kişi vardı. Onlarda yalnızca düşük seviyeli zehirler satın alarak hayvanları öldürüyordu.

 

Ama bu kişi bir zehri düşmanına göre özelleştirmişti.

 

“Orkide Lordu’nun yerleştirdiği laneti tetiklemek için bunu kullanmayı planlıyor!”

 

Kızıl Tan sesini olabildiğince kıssa da şaşkınlığına engel olamadı. Taktikleri düşmana göre değiştirmek o kişinin onlara öğrettiği ilk şeydi. Bu, onların zihnine ‘su gibi akışkan ol, kabının şeklini al.’ felsefesini yerleştirmişti.

 

Bu yüzden rakiplerle savaşırken aynı yöntemi kullanmak yerine farklı yollar arayıp, rakibin zayıflıklarını açığa çıkarmaya çalışıyorlardı.

 

“Geri çekil.”

 

Sabah Rüzgarı, Kızıl Gözlü Gri Kurt’un yarım kilometre yaklaştığını görünce Kızıl Tan’ı ağacın gölgesine çekti. Karanlık etrafında şekil değiştirdi ve çevresiyle bütünleşmesini sağlayan bir duvar oluşturdu.

 

Kızıl Tan bir şey söylemek istiyordu ama Kızıl Gözlü Gri Kurt’un yaklaştığını görünce söyleyeceklerini geri yuttu.

 

‘Günbatımı.’

 

Doğuştan gelen özel becerisini devreye sokunca çevresiyle bir oldu. Ona dikkatle bakan bir kişi dahi orada olduğunu fark etmekte zorlanırdı.

 

Bu sırada hedefleri olan kişi yayını birden ayağa kalktı ve yayını gerdi. Kurt üç yüz metre yaklaştığı anda kirişi serbest bıraktı.

 

Fiyuv!

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt öfkeyle ilerlerken üzerine gelen oku fark etti. Vücudunu hafifçe eğdi ve oktan kolayca kaçındı.

 

Hızı kesilmedi.

 

Yoluna devam etti.

 

İki yüz metre daha yaklaşınca yerde yatan yavrusunu fark etti. Uçurumun kenarında yatarken yüzü acı çekiyormuşçasına buruşmuştu.

 

Bunu görünce kan beynine hücum etti.

 

Kızıl bir parıltı gibi gözükene kadar hızlandı. Öyle hızlıydı ki suyla temas etmesi sadece birkaç saniyesini aldı.

 

Oğlundan on beş metre uzaktaydı ki üzerinde küçük bir gölge oluşturdu. Kafasını kaldırdığında kükredi ve Bahar Pençesi ile ona atlamış insana savurdu.

 

İnsan bunu beklemiyormuş gibi hiçbir şey yapamadı ve pençe ona çarptı.

 

Boom!

 

Bahar Pençesi’nin kudreti inanılmazdı. Sadece tek bir darbe de insanı metrelerce ötedeki uçuruma çaktı.

 

Tam ne kadar zayıf diye içinden geçirecekti ki insan birden ayaklanarak ona baktı. Maskesinin altındaki yüz belli olmasa da nedense içine kötü bir his doğdu.

 

Birden ileri saldırdı ve insanın önünde ortaya çıktı. O kadar hızlıydı ki insan daha yerinden kalkamamıştı.

 

Ve Bahar Pençesi’ni savurdu.

 

Bahar Pençesi sadece yakın dövüş için kullanılmıyordu.

 

Sadece Alfaların kullanabileceği uzak mesafe bir savaş tekniği de vardı.

 

Bitmişti.

 

Pençe çarpınca insan parçalara ayrılacaktı.

 

Tırırım!

 

O anda beklenmedik bir şey oldu.

 

İnsan önce titreşti ardından gölgelere dönüştü.

 

Boom!

 

Pençe uçuruma indi ve deprem etkisi yarattı.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt bu manzara karşısında şaşkına dönme şansı bulamadan arkasında başka bir şey hissetti. Siyah renkli bir kılıç en korunaksız bölgelerinden biri olan anüsüne inmek üzereydi.

 

Fiyuvv!

 

Vücudundaki kızıl aura birden arkasında yoğunlaştı ve siyah kılıcı karşıladı. Siyah kılıç, kayaya çarpan yumurta misali etkisizdi.

 

Klang!

 

Metalin metale çarpma sesi duyuldu.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt arkasını dönmeden bir Bahar Pençesi yolladı. Siyah maskeli insan kara kılıcını kullanarak karşılamaya kalktı ama temas edince sekiz adım geriledi.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt’un yüzündeki kendine güvenen bakış yerini şaşkınlığa bıraktı. Bugün birçok defa bu insan tarafından şaşırtılmıştı. Kaçması olsun, Karlı Dağlar’daki performansı olsun ya da şu anda yaptığı gibi Bahar Pençesi’ni karşılaması olsun.

 

Bu insan diğerlerinden farklıydı.

 

Siyah maskeli insan yerden kalktı ve duruşunu aldı. Siyah kılıcından aynı renkte siyah bir karaltı yükseldi. Yavaşça kılıcı sarmaladı ve testerenin dişlerini andıran çıkıntılar kılıcın etrafını kapladı.

 

Bunu gören Kızıl Gözlü Gri Kurt şaşkınlığından sıyrıldı ve ciddi bakışlarla yavrusunun önüne geçti. Aslında insana saldırmasının sebebi onu uzaklaştırıp yavrusunu korumaya almaktı. İnsanlar acımasız ve bencildi, en iyi örneği de karşısındaydı. Yavrusunu ona karşı kullanabilirdi.

 

İnsan kükreyerek ileri atıldı ve kılıcını savurdu.

 

Boom!

 

Ama nafileydi.

 

Tek bir Bahar Pençesi onu uzaklara savurdu.

 

İnsan suyun aşındırdığı kayalardan birine çarptı ve en başından beri rengini koruyan siyah paltosu lekelendi.

 

En azından birkaç kemiği kırılmış olmalıydı.

 

Nede olsa insandı, kibirli ve aptal.

 

Kendisi asil ve yüce Kızıl Gözlü Gri Kurt kabilesinin alfalarından biriydi. Onun kadar güçlü başka birisi yoktu. Diğerleri ondan bir kademe daha zayıf olduğundan ona karşı koyamazlardı. Bu herkes ona saygı duyar, baş üstünde tutardı.

 

Ama bugün ilk defa bir insan tarafından küçümsenmişti.  

 

İnsanlar onlarca yıldır buraya ayak basmıyordu.

 

Nitekim onlarca yıldır hâlâ aynılardı.

 

Yavrusuna baktı. Soyundan kalan tek kişi oydu. Şimdi bir insan tarafından kaçırılmıştı. Neyse ki insan zayıf ve ahmaktı, evladına zarar vermeyi başaramadan onu bulmuştu.

 

Gözlerini kayadaki insana dikti. Yavaşça doğrulmaya çalışıyor, yere düşmüş yayını kavramaya çalışıyordu.

 

Kızıl Gözü delicesine çığlık atıyordu. İnsanın onlarca açığı vardı. Örneğin sol kolu kırıldığı için sol tarafı zayıftı. Kırılan kaburga kemikleri akciğerlerinden bir tanesini delmişti. Ölüm kapısındaydı ama hayatta kalmak için çaresizce çabalıyordu.

 

Ama bilmiyordu ki yaptıkları tamamen nafileydi.

 

Attığı oklar onun için kürdan gibiydi. Onda bir tehlike hissi oluşturan kara kılıç enerjisi dışında hiçbir şey onu tehdit edemezdi.

 

İnsan titreyen ellerle yayı kavradı. O sırada başka bir Bahar Pençesi altındaki kayayı havaya uçurdu. İnsan çığlık atarak havaya sıçradı.

 

Pat!

 

Birkaç metre yükseldikten sonra yere çakıldı.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt ona doğru yürüdü ve ağzını açtı. Tek hamle de kafasını koparmak için ısıracaktı ki bir kıkırtı duydu.

 

“Hıhıhıhıhıhıhıhı!”

 

İnsan ona yaklaştığını görünce delirmiş gibi gülmeye başladı. Elini yüzüne attı ve çatlakların oluştuğu siyah maskesini çıkardı.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt hızla birkaç adım çekildi ve olası tehlikelerden korunmak adına Kızıl Avcı’yı iki kat genişleterek yavrusunu içeri aldı. İnsanı öldürebileceğinden emin olsa da bunu yaparsa yavrusunu da kaybedebileceğini hissediyordu.

 

İnsan bir kenara da yavrusunu kaybetmeye dayanamazdı.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt Kabilesi çok zor ürerdi. Güçleri ve soy yetenekleri harika olsa da toplamda üç yüz Kızıl Gözlü Gri Kurt bile yoktu.

 

Yedi çocuğunun altısı uzuvlarını kaybetmişti. Onlar için bir umudu kalmadığından tereddüt etmeden son evladını kurtarmak için insanı kovalamıştı. Şimdi onu bulmuştu ve evladı hayattaydı. Onu kurtarmak için hayatını feda etmekten çekinmezdi.

 

“Hıhıhıhahahahaha!”

 

Siyah maskeli insan maskesini indirdiğinde buz gibi parlayan mavi gözleri çıktı. Dudakları yukarıya kıvrılmıştı ve ürpertici kahkahalar atıyordu.

 

“Sona kalan %1’in ne olduğunu merak ediyordum. Şimdi aklıma geldi de bunu nasıl gözden kaçırırım ki?”

 

Beş farklı kurdun bir günlük yaşantısını izlemişti. Ölmeden önceki pişmanlıkları, mutlulukları, fedakarlıkları, nefretleri ve ailelerine duydukları sevgileri… hepsini görmüştü.

 

Kurtların dünyasına son derece aşinaydı. Organlarını, kemik yapısını, kas yapısını, beyni ve hatta cinsel organlarını bile incelemişti. Birçok kurdu en küçük parçasına bölmüş ve hakkındaki tüm bilgileri edinmişti.

 

Ama ne yaparsa yapsın %49’da kalmıştı.

 

Vücutlarını tanıdıktan sonra geri kalan %51’lik kısmı hayatlarını tanıyarak kapatabileceğini düşünmüştü ama bu şekilde yalnızca %50’lik bir artış sağlamıştı.

 

Geri kalan %1’lik kısım neydi?

 

İçsel dünyaları ve fizikleri hakkında her şeyi bilmesine rağmen neden %1’lik bir boşluk kalmıştı.

 

Önceden bunu anlamamıştı ama şimdi işler farklıydı.

 

Elini paltosuna soktu ve içinden küçük bir kese çıkardı. Kese, kırmızı renkli küçük cam bilyelerle doluydu.

 

İçlerinden birini aldı ve tereddüt etmeden ağzına attı.

 

Katırt!

 

Öyle sert ısırdı ki dişlerinden birkaçı yere düştü ama umursamadı. Dişlerini parçalamayı umursamadan cam bilyeyi ısırdı ve en sonunda küçük bir çentik açtı.

 

Çentik nokta boyutundaydı ama içinden bir miktar sis sızınca katlanarak büyüdü.

 

[C+ seviyesindeki bir Kızıl Gözlü Gri Kurt’un Mana Kalbi’ni tükettiniz!]

 

[Uyarı!]

 

[İçindeki enerji vücudunuzun kaldırabileceğinden çok daha fazladır.]

 

[Acilen enerjiyi özümseyin ya da vücudunuzdan dışarı atın. Aksi takdirde vücudunuz enerjiyi kendi  içine çökecektir.]

 

[Uyarı!]

 

[Kızıl Gözlü Gri Kurt’un gücünü deneyimlediniz!]

 

[Kızıl Gözlü Gri Kurt’lar hakkındaki bilgi seviyeniz %100’e yükseldi.]

 

[Kızıl Gözlü Gri Kurt’un tüm becerilerini ve zayıflıklarını görebilirsiniz.]

 

[Kızıl Gözlü Gri Kurt’un duygularını hissedebilirsiniz.]

 

[Uyarı!]

 

[Vücudunuzda büyük miktarda yabancı enerji bulunuyor. Bunu hemen boşaltmazsanız vücudunuz çökecek.]

 

[Uyarı! Vücudunuz enerjiye dayanamadı.]

 

[Vücudunuz çöküyor!]

 

Kayra vücudundaki bacak kemiklerinin neredeyse tamamı parçalara ayrılınca dehşetle bağırdı. Acı, Hüseyin’in ona ettiği işkencenin çok üzerindeydi. Kızgın yağların korunmasız kaslarını yakmasına benziyordu.

 

Kalbinden yükselen bir ateş organlarını kavuruyordu.

 

Sadece bir saniye olmasına rağmen sanki yıllar geçmişti.

 

[Ölüm tehlikesi hayati potansiyelinizi tetikledi.]

 

Gözlerinin önünde bir pencere açıldı.

 

[Doğuştan gelen beceriniz Büyülü Mavi Gözler uyanıyor.]

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44538 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr