Bölüm 19: Kanlı Yol (7)

avatar
529 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 19: Kanlı Yol (7)



---

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt, insanın peşinden koşmaya başladığından beri yaklaşık bir dakika geçmemişti ki insanın Karlı Dağlar isimli sıradağa doğru ilerlediğini fark etti.

 

Karlı Dağlar tüm Yıldız Diyarı’nda dahi nadir görülen bir büyüklüğe sahip bir sıradağlar dizisiydi. Çeşitli canavarların yaşam bölgeleri burada bulunuyordu. Nitekim burası Kızıl Gözlü Gri Kurt Kabilesi’ne aitti. Karlı Dağlar’ın bu bölgesi tamamen onlara aitti.

 

Soğukça homurdandı ve insanı takip etmeye devam etti.

 

Kısa bir mesafe ilerledikten sonra çevresindeki iklim yüz seksen derece değişti. Önceden bir bahar havasını andıran hayatla dolu yeşilliğin yerini, insanı ürperten beyaz soğukluğa bırakmıştı.

 

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt karda çıkan ayak izlerini takip etti. İklim değişmesine rağmen Kızıl Gözlü Gri Kurt’un avantajı kaybolmadı. Kilometrelerce öteden koku almasını sağlayan burnu sayesinde insanı takip etmekte sorun yaşamadı.

 

İzleri bir süre takip ettikten sonra izler birden kesildi. Kurt burnunu yerden kaldırdı ve gözlerini karşıya dikti. Gözleri gördükleri yüzünden kısıldı ve dişlerini nefretle sıktı.

 

Karlı Dağlar çok uzun zamandır varlığını sürdürüyordu. Bu yüzden çok fazla deprem, erezyon ve çeşitli felaket görmüştü. Haliyle ne kadar güçlü olursa olsun hasar almaması imkansızdı.

 

Ve karşısındaki dar geçitte bu hasarlardan biriydi.

 

Karlı Dağlar iki farklı bölgeyi ayıran devasa bir duvar gibiydi. Yüksek olmasına rağmen dağın bu tarafları o kadar da geniş değildi. Bu geçidin dağın diğer tarafına gitmesi mümkündü.

 

Dağın diğer tarafı Kemikbaşlı Kurt Kabilesi’ne aitti. Kemikbaşlı Kurtlar tahmin edilebileceği üzere sert kemikleriyle öne çıkan bir kabileydi.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt’ların dengi olmasa da asla tek gezmezlerdi ve sayıca fazlalardı.

 

Ancak bu Kızıl Gözlü Gri Kurt için bir sıkıntı değildi. Devasa bedeniyle yirmi kişilik bir Kemikbaşlı Kurt üyesini öldürmesi saniyelerini alırdı.

 

Asıl sıkıntı bu geçidin genişliğiydi.

 

Geçit diğer geçitlerin aksine oldukça dardı. Gözü alabildiğince ilerleyen karanlık geçit sanki bir kılıç ustası tarafından kesilmişti. Dar ama pürüzsüzdü.

 

Gri Kurt geçidin yalnızca bir metre genişliğinde olduğunu anladı. Ancak onun vücut genişliği rahatlıkla bir metreyi aşıyordu.

 

Bu geçitten geçmesi imkansızdı.

 

AUUUU!

 

İnsanın bu yolu bilerek seçtiğine emindi.

 

Dar geçitten geçmesini bekliyordu. Böylece kendini zorlarken dar geçitte pusuya düşürecek ya da zaman kazanmak için onu sıkıştıracaktı.

 

Ama Kızıl Gözlü Gri Kurt’un bunu yapmaya niyeti yoktu.  

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt hayatta kalan tek yavrusunu kurtarmak için tekrar harekete geçti.

 

Karlı Dağlar buz gibiydi. Yağan karlar normal karlardan daha sert ve ağırdı, bu yüzden kar katmanı kalın olmasa da sertti. Yüzlerce kilo ağırlığına rağmen ardında bıraktığı izler soluktu.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt, Karlı Dağlar’ın yamacında koşmaya başladı. Madem dar geçitten ilerleyemiyordu, dağın etrafından dolanacaktı.

 

---

 

O sırada Kayra sırtındaki yaralı kurdu bir kenara bıraktı ve yerdeki sırt çantasını sırtına aldı. Dar geçit bir kilometre uzunluğundaydı. Bir taraftan diğerine gitmesi birkaç saat sürmüştü. Normalde bir saat içinde geçebilirdi ama böyle yaparsa bitkin düşmüş olacaktı.

 

Çantasından bir parça kurutulmuş balık eti ve bir matara su çıkardı. Balık etini çiğnerken yavru kurdun üzerine oturdu ve matarasının kapağını açtı.

 

İki gündür plan yapıyordu ama planı yürürlülüğe sokalı sadece birkaç saat olmuştu. Sadece birkaç saatlik rahatlık için aldığı tehlikeleri anımsayınca yüzünde acı bir gülümseme oluştu.

 

Karlı Dağları bir dışlananı takip ederken keşfetmişti. Bu dışlanan oldukça iyi becerilere sahip, iki buçuk metreden büyük C+ seviyesinde bir dışlanandı. Onu takip ederken birkaç derin yara almış ve ölüm tehlikesi atlatmıştı.

 

Bu tehlikelerin neredeyse tamamı Karlı Dağlar’daydı.

 

C- seviyesindeki bir kurdu birebir öldürme yeteneğine sahip olsa da C seviyesi onu ölümün kıyısına getirecek kadar zorluyordu. C+ seviyesi ise onu öldürmek için yeterliydi.

 

B+ seviyesinden bahsetmiyordu bile.

 

Alfa kurtlar dehşet verici güçlere ve yeteneklere sahiplerdi. Bunlar arasında kendi kendilerine kazandıkları beceriler dahi vardı.

 

Örneğin ses dalgası ile Kayra’nın gittiği yönü kestirme becerisi… Yarasalara ait olması gereken bir beceriydi ama Alfa kurt bunu kilometrelerce çevreyi taramak için kullanabiliyordu.

 

“Onunla kılıç çarpıştırabilirsem bile ölümden sonrasında gururlanmam için yeterli.”

 

Tamamen farklı seviyelerdeydiler.

 

“Ama bu onu öldüremeyeceğim anlamına gelmiyor.”

 

Adil bir dövüş ile gerçek bir savaş arasında devasa farklılıklar vardı.

 

Birebir adil bir savaşta Alfa kurda rakip olması bir kenara ondan daha güçsüz Beta ve Omega’lara dahi karşı koyamazdı.

 

Ancak bu sadece birebir savaşlarda geçerliydi.

 

Şu anki savaş ise…

 

Kayra matarasındaki sudan büyük bir yudum aldı.

 

Alfa kurda rakip olamayacağını bilmesine rağmen bu başkaları için geçerli değildi. Özellikle Karlı Dağın tepesindeki o yaratık için.

 

“Bir Omega’yı yalnızca tek saldırıda püreye çevirmek…”

 

Karlı Dağlar’ın tepesinde ikame eden güçlü bir canavar vardı. Kurtların en büyük düşmanı olan ayı ırkına mensup bir canavardı üstelik.

 

Kayra onu görünce ‘Büyük Kar Ayısı’ ismini takmıştı. Beş metreyi aşkın boyu ve sütunu andıran uzuvları bu ismi vermesinin nedeniydi.

 

Onun en azından B seviyesinde olduğuna inanıyordu.

 

Ve karşı tarafa giden en kısa yolun üstünde yaşıyordu. Diğer yollar onu beş saatten daha fazla geciktirecek yer şekillerine sahipti.

 

“Herhangi bir çarpışma sesi duymadığıma göre çarpışmadan kaçınmış olmalı. O zaman ikinci rotayı kullanmam gerek.”

 

Sırt çantasından uzun bir halat çıkardı ve yavru kurdu sırtına bağladı. Çantayı karanlık geçide gömmeden önce küçük bir arbalet, beyaz sıvıyla elli mililitrelik bir şişe ve oklarla dolu bir sadak aldı. Oku ve yayı omzuna astı, şişeyi de paltosunun cebine yerleştirdikten güneşe doğru koşmaya başladı.

 

Yol üzerinde birkaç küçük hayvanla karşılaştı ve onları öldürerek yaşam gücünü yeniledi. Bir saat daha ilerlemeye devam etti ve yön değiştirdi, ilerlemeye devam ettikten sonra su sesleri duyulmaya başladı.

 

Su seslerini takip edince keskin kayalarla kaplı başka bir vadiye geldi. Küçük bir akarsu kayalıkların arasından dökülüyor ve metrelerce ötede birikinti oluşturuyordu.

 

Kayra bir kayanın üzerine çıktı ve etrafa bakındı. Kafasını yukarı kaldırdı. Yukarıdan bir şelale dökülüyordu, vadinin iki tarafındaki yamaçla doksan dereceydi. Üzerlerinde dört metre genişliğinde büyük kayalar bulunuyordu.

 

“Çevre de lehime kullanabileceğim çok fazla şey var.”

 

Kazanma imkanı yoksa kaçmayı düşünüyordu. Sonuçta hiçbir şey canından kıymetli değildi.

 

“Hm…”

 

Çevreyi inceleyince aklında bir plan oluştu.

 

---

 

Kayra, Kızıl Gözlü Gri Kurt ile olan savaşı için hazırlanırken vadinin uçurumvari yamaçlarının tepesinde iki kişi onu izliyordu.

 

 

“Acımasız piç kurusu, gerçekten bir çocuğu yem olarak kullanıyor. Onu hemen öldürmeliyiz!”

 

Sabah Rüzgarı, nefret ve tiksinti dolu gözlerle yukarıdaki keskin kayalara halat fırlatan genç adama baktı. Öfkeden içi içini kemiriyordu. Ona göre dünya parçalansa dahi masumlar zarar görmemeliydi.

 

Güçlüler sorumluluk ve merhamet sahibi olmalıydı. Mazlumun yanında olmalı ve onları korumalılardı. Sabah Rüzgarı, bir çocuğu babasını öldürmek için  kullanabilecek kadar bencil ve cani bir insan olacağını düşünmüyordu.

 

Ta ki bugüne kadar.

 

Bu kişi gerçekten ondan küçük müydü?

 

Kızıl Tan bu sefer ona karşı çıkmadı. Sabah Rüzgarı’na katılıyordu, böyle acımasız biri onlarla aynı tarafta olmamalıydı.

 

Ne olursa olsun ölmeliydi.

 

Aksi takdirde çok fazla kişinin canı yanacaktı.

 

“Gerçekten liderimiz olmaya layık birisi. Sadece geleceği yeri değil, planını ve zamanı da başarıyla tahmin etti. İnsan olduğuna inanamıyorum.”  

 

Onları eğiten kişinin her şeyi bildiği bir gerçekti. Gözlerinden bir şey saklamak mümkün değildi. Gücü ve yeteneği takımyıldızlarının onun için deliye dönmesine yeterdi. Geldiği ilk gün çevredeki kasabaları birleştirecek kadar karizmatikti.

 

Ve bu günde yanılmamıştı.

 

Her şey tam olarak söylediği gibiydi.

 

“Diğerlerini beklememize gerek yok. Kızıl Gözlü Gri Kurt ile savaştıktan sonra çaprazlardan saldıracağız ve hem Kızıl Gözlü Gri Kurt’u ve yavrusunu kurtaracağız hem de onu öldüreceğiz.”

 

Sabah Rüzgarı buz gibi gözlerle hedefin yaptıklarını izlerken Kızıl Tan’a döndü. Gözlerinden öldürme niyeti akıyordu.  

 

“Onu ne olursa olsun öldüreceğim!”

 

Kızıl Tan öldürme niyetini hissedince ağzını kapadı. Şu anda onunla ters düşerse aklını kaybedecek ve düşünmeden saldıracaktı. Ayrıca söyleyeceklerinin de bir etkisi olacağını düşünmüyordu. Şimdilik öfkesinin geçmesini bekledi.

 

Gözlerini tekrardan hedefe çevirdiğinde halatı bir kovboy gibi salladığını ve yamacın tepesindeki keskin kayalıklardan birine fırlattığını gördü.

 

“Ne yapmaya çalışıyor?”

 

Halatın çember bölgesi sivri kayanın ucuna oturdu. Birkaç kere halatı kendine çekip sağlamlığını test etti. Ardından halatı sıkıca koluna bağladı.

 

Metrelerce geriye çekildikten sonra yamaca doğru koşmaya başladı.

 

“Yoksa?”

 

Birden rüzgar gibi ileri atıldı, yeri sertçe tekmeledi ve yamaçtaki bir çıkıntıya bastı.

 

Fiyuvv!

 

Denizden fırlayan uçan balıklar gibi yükseldi gökyüzüne. Halatla kendini çekti ve yamaca bastı. Kendini sağa sola birkaç tur sallandırdıktan sonra duvarı tekmeleyerek kinetik enerjiden faydalandı.

 

“Şaka yapıyor olmalısın.”

 

Tekmesi sertti.

 

Onu rahatlıkla metrelerce yükseğe fırlatmaya yeterliydi.

 

Sadece iki hamlede on beş metreden yükseğe çıkmıştı. Kızıl Tan bu manzarayı izlerken kanı dondu. Kanı donmasının sebebi hedefin iki seferde on beş metre çıkması değildi.

 

Bunu bir an bile duraklamadan yapmasıydı.

 

On beş metreden sert kayalara çarpmak en basit tabirle ölüm demekti. Bunu dayanıksız bir halatla uçuruma tırmanmaysa yüksek ihtimalle ölüm demekti.

 

Ufak bir hata on beş metrelerden sert kayalara çakılmasına neden olurdu. Bu yüzden insanlar böyle durumlarda dikkatli olur, adım adım ilerlerdi.

 

Fakat bu kişi neden bu kadar korkusuz ilerliyordu?

“Bu kişi düşündüğümüzden daha güçlü…”

 

Kızıl Tan cesur olmasına rağmen korkusuz değildi. Ölümden o kadar çok korkuyordu ki bunun için delice çalışarak şu anki gücünü elde etmişti.

 

Utandığı bir şey değildi ama bu adamın yaptıklarını yapamayacağını biliyordu.

 

Hedef, aynı hareketi tekrarlamadı. Ayaklarını dik duvara bastı ve halatla kendini yukarıya çekti. Beş altı saniye sonra yamacın tepesine ulaştı.

 

Bir an durmadı ya da dinlenmedi.

 

Belindeki kara kılıcı çıkardı ve keskin kayanın altındaki toprağa sapladı. Ardından çekti ve tekrar sapladı.

 

“Gerçekten ne yapmaya çalışıyor?”

 

Kızıl Tan hedefi izlemek ve hareketlerini anlamlandırmakla meşgulken Sabah Rüzgarı gözlerini kırpmadan yerdeki yavru kurda bakıyordu.

 

Hedef, tırmanmaya başlamadan önce sırtındaki halatı çözmüş ve yavru kurdu yamacın kenarına bırakmıştı.

 

Yavru kurt yerde yatarken kürkü ıslanmıştı. Yüzü acı çektiğini gösterircesine büzüşmüştü. Sabah Rüzgarı merhametli biri sayılmasa da bu düşmanları için geçerliydi. Bir insan olarak içindeki vicdan ona azap çektiriyordu.

 

Beş dakika geçtikten sonra hedef kayanın altını kazmayı bitirdi.

 

AUUUU!

 

O sırada yüksek bir kurt uluması uzaktan duyuldu.

 

Babası sonunda oğlunu bulmuştu.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44532 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr