Bölüm 15: Kanlı Yol (3)

avatar
594 7

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 15: Kanlı Yol (3)



---

 

Bir dizi çarpışma sonucunda kurdun vücudunda görmezden gelinemeyecek büyüklükte kılıç yaraları açıldı. Kayra her saldırdığında yeni bir şey öğreniyormuş gibi elindeki kılıcı daha da iyi kullanmaya başlıyordu.

 

Kurdun öfkelenmeye başladığını hissedince nefes almak için geriledi.

 

Gözlerini bir an bile kurdun üzerinden ayırmıyordu.

 

“Vücudun çökmeye başladı.”

 

Kurt buz gibi gözlerle ona baktı.

 

Hemen saldırmadı.

 

Her saldırdığında mecburen bir açık oluşuyordu. Kayra ise her zaman bu açıklıklara saldırıyor ve onu yaralıyordu. Yaralarının hemen hemen hepsi Kayra’nın tuzağına düştüğü için oluşmuştu.

 

Akıllanmıştı.

 

Kayra ona baktı.

 

“Acı en iyi öğretmendir. Bunu yakından tecrübe etmiş biri olarak söyleyebilirim ki öncekinden daha zekisin. Benim elimde ölecek olman çok yazık.”

 

Kendisi de daha iyi dövüşmeyi öğrenmişti. Artık savaş becerilerine daha fazla bel bağlayabilecekti. Krav Maga bilse de bunu sadece insanlara karşı kullanabilirdi. Krav Maga bilgisi olmadansa sadece temel hareketleri bilen bir liseli gibiydi.

 

Kılıç dövüşüne alışmak epey zordu.

 

Kurdu kesme niyetiyle kendini birkaç kez yaralamıştı.

 

Ama savaşırken hareketleri daha pürüzsüzleşmiş, önceden yaptığı hataları yapmamaya başlamıştı. Bu, gerçekten onun için büyük bir deneyim olmuştu.

 

O anda kurdun etrafında tekrar kızıl kalkan oluştu. Dört pençesi de yeşil bir ışıkla kaplanırken gözlerinden kırmızı ışık çıkmaya başladı. Vücudunu hafifçe gerdi ve tereddüt etmeden ileri atıldı.

 

“Hm?”

 

Kurdun birden önünde bittiğini gören Kayra tepki vermekte bir saniye geç kaldı.

 

Bam!

 

Pençe kılıca çarptı ve Kayra’nın sendelemesine neden oldu. Kayra dengesini kazandığı anda yana zıpladı.

 

Güm!

 

Bulunduğu yerde öncekinden büyük bir çukur açıldı.

 

Kayra’nın mavi gözleri büyüdü. Öncekinden dört kat daha güçlü bir saldırıydı bu! Eğer zamanında kaçınmasaydı çiğköfteye dönecekti.

 

Fakat bu onu korkutmadı.

 

Aksine içindeki merak ve heyecanı daha da arttırdı.

 

“Hadi birbirimizi öldürelim!”

 

O bunu söylerken kurdun pençesi üzerine geliyordu. Kayra bu sefer kaçmadı. Kılıcıyla pençeyi yönlendirdi ve kuvvetinin onda birini bile hissetmeden karşı saldırıya geçti.

 

En nihayetinde güç her şey değildi.

 

Kolaylıkla rakibin kuvvetini rakibe karşı kullanabilirdi.

 

Ona sorun çıkaran şey kurdun Kızıl Göz ve Kızıl Avcı yetenekleriydi. Biri rakibin zayıflıklarını görmesini sağlarken diğeri kendi zayıflıklarının üzerini örtüyordu. Özellikle darbe almasını tehlikeli hale getiren Bahar Pençesi’ne de sahipti.

 

Hepsi birleştiğindeyse ortaya bir savaş makinesi çıkıyordu.

 

Kayra da kurdun zayıflıklarını görebilse de bu sadece hareketlerindeki zayıflıklardı. Kızıl Avcı’nın herhangi bir zayıflığını bulamamıştı.

 

Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’si tekrar yükseldi. Kayra bu sefer kılıcın etrafını onunla kaplayıp saldırdı. Çeviklik ve Büyü Gücü eşsizdi. Karşısındaki sıradan bir canavar ya da insan olsaydı bu saldırısı onu bölmeye yeterdi.

 

Gel görelim ki kılıcı havayı kesti.

 

Hemen ardından, devasa bir çene gövdesinden bir parça kapmak için ortaya çıktı. Kayra son anda yere eğilerek bir parçasını kaybetmekten kurtuldu.

 

“Bakalım bundan kaçabilecek misin?”

 

Kılıcın ucunu kurdun boğazına doğru sapladı.

 

Klang!

 

Kızıl Avcı’nın savunması takdire şayandı. Gücüne rağmen yapabildiği en büyük şey ufak bir delik açmaktı. Kayra bunu görünce dilini tıklatmadan edemedi. Neyse ki Büyü Gücü’ne odaklanmış ve Mahvolmuş Kralın Kılıç Ki’sini olması gerekenden daha fazla kullanma imkanına kavuşmuştu.

 

Aksi halde çok defa kılıcı elinden kaçıracak ve ölecekti.

 

Tüm bunlar olurken Kızıl Gözlü Gri Kurt geri çekildi. Yürürken vücudu hafiften aksıyordu. Kayra’nın saldırıları diğer insanlar gibi dostane saldırılar değildi. Her daim en zayıf noktalarını, gözlerini, karnını, eklemlerini hedef almıştı.

 

Bu yerleri korumak kolay değildi ve büyük dikkat istiyordu.

 

Ne kadar güçlü olursa olsun sonsuz savunma yapamazdı.

 

Kayra ona kıyasla bayağı iyi durumdaydı. Gölge Seti sayesinde saldırıları az hasarla atlatıyordu. Koruma oranı nispeten aynı seviyedeki zırhlar kadar yüksek olmasa da esnekliği ve ek özellikleri bu açığı kapatıyordu.

 

Efsunlu Savaş Botları’ndan bahsetmiyordu bile.

 

Kayra, ilk başta ‘Hafiflik’ etkisini küçümsemişti.

 

Lakin şimdi o olmadan birkaç dakika dayanamayacağının farkına varmıştı.

 

“Dünyamda okuduğum romanlarda sınırını aşan kişiler genellikle büyük yan etkilerle karşılaşır. Bu, hem insanlar hem de canavarlar için geçerli.”

 

Kayra rahat bir nefes aldı ve birkaç adım geri çekildi.

 

Büyülü bir ışıltıyla parlayan mavi gözleri baktıkça insanın ruhunu gören bir çift mistik varlık gibiydi sanki.

 

Kızıl Gözlü Gri Kurt ilk defa bir insanın bakışlarından çekindi.

 

Soyu nedeniyle zeka sahibiydi. İnsanın dediklerini anlayabiliyordu. Ama arkasındaki anlamı anlamıyordu.

 

“Kızıl Gözlü Gri Kurt Kabilesi, Kızıl Gözlü İblis’in kan soyunun bir kısmına sahip özel bir kabile. Gelgelelim soyunun aksine vücutlarındaki mana o kadar fazla değil. Vücut tiplerinden ötürü doğanın gücünü barındıramıyorlar. Bu nedenle Kızıl Avcı, Kızıl Göz ve Bahar Pençesi gibi mükemmel saldırı yeteneklerine sahip olmalarına rağmen fiziksel güçle işlerini çözüyorlar.”

 

Kayra konuşurken kılıcını kınına soktu. Siyah kın bakışları içine çeken bir uçurum kadar karanlık ve metruk görünüyordu. Kızıl Gözlü Gri Kurt, soyuna rağmen bir adım geri çekildi.

 

İnsana baktı.

 

‘Ne saçmalıyorsun?’ bakışlarıyla bakıyordu.

 

Kayra onun bakışlarını görünce sol elini kınına attı, bacaklarını ileri açtı.

 

“Her hareketini analiz ettim. Kızıl Avcı ve Kızıl Göz insanın hayal gücünü şoke eden yetenekler. Harcadıkları mana çok fazla olmalı. Sen dahi büyük ihtimalle sınırındasın ama bunu belli etmiyorsun. Yaklaşık on dakikadır çatışıyoruz, ilk Kızıl Avcı kalkanı üçüncü dakikada tek saldırı da parçalara ayrıldı.”

 

Hafifçe eğildi ve derin bir nefes aldı.

 

Kurdun tedirgin bakışları kılıca odaklandı.

 

İnsanın dediklerini şimdi anlıyordu.

 

Söylediği gibi Kızıl Avcı, Bahar Pençesi ve Kızıl Göz tüm canavarlar arasında sadece birkaç ırkta bulunan ‘tanrı vergisi’ yeteneklerdi. Öyle iyi yeteneklerdi ki canavar ırkının yöneticileri olan iblisler bile çok kez bu özellikleri çalmak istemişti.

 

Ama fayda yanında zararı da getirirdi.

 

Bu üç yetenek muazzam olduğu gibi harcadıkları enerji miktarı da muazzam derecedeydi. Onlardan birini kullanmak aynı anda üç farklı yeteneği aynı anda kullanmaya eş değerdi.

 

Bu azımsanamazdı.

 

Üstelik ırkı doğanın gücü tarafından reddediliyordu. Yalnızca fiziksel bedenleri evrimleşmişti. Bu sebeple sadece asgari düzeyde manayı vücutlarında depolayabiliyorlardı.

 

Geri kalan enerji miktarını kan bağlarındaki kan enerjisinden ya da hayatlarını devam ettirmelerini sağlayan yaşam gücünden sağlıyorlardı.

 

Yeteneklerini kullanmak istememelerinin sebebi de buydu. Gri kurt soyundaki enerjinin büyük miktarının kaybolduğunu hissetti.

 

Savaşı hızlıca bitirmesi gerekiyordu.

 

İnsana baktı.

 

Devasa çantasının önünde savunma pozisyonunu almıştı. Çantasını ilk çarpışmada bıraktığını hatırlıyordu. Ama şimdi önündeydi.

 

Kesinlikle saldırmasını bekliyordu.

 

Ama o kadar aptal değildi.

 

Kızıl Avcı ve Kızıl Göz’ü devre dışı bıraktı ve birden insana atıldı.

 

İnsan bir adım geri çekilmişti ki kurt birden yön değiştirdi.

 

Kayalardan birisine zıpladı ve oradan da vadi yamacına…

 

Vooş!

 

Gelgörelim ki bir ok havayı yararak boynundaki kılıç yaralarından birine saplandı.

 

Auuu!

 

Kurt oku yiyince kaskatı kesildi. Sadece arkasını dönmüştü ama birden boğazına bir ok saplanmıştı. Tüm enerjisini kaçmak için kullandığından kendini savunmamıştı.

 

İnsanın hızı onunla kıyaslanamazdı.

 

Kılıçla onu kovalayamazdı.

 

Ama birden ok atacağını nerden bilebilirdi ki?

 

Gri kurt dişini sıkarak ilerlemeye devam etti. Ok boğazından girmiş olsa da yaşam gücü çok fazlaydı. Sadece bir ok onu öldürmek için yetersizdi. Artık daha dikkatliydi. Başka bir ok yemeden kaçabileceğine güveni tamdı.

 

Vooş!

 

Başka bir ok daha arkasından geldi. Kurt, bunu sezdiği gibi kendisini ileri fırlattı. Bu sürede de boynundaki ok biraz daha derine girdi ama acıya rağmen kurt pes etmedi.

 

Yarın yokmuş gibi koşmaya devam etti.

 

Sadece saniyeler içinde onlarca metre uzaklaştı.

 

Tam başka bir kayaya atlayacaktı ki bacaklarındaki güç kayboldu.

 

Yaşam gücünün bir toksin tarafından kirletildiğini anladığında çok geçti. Zehre karşı koymayı bile düşünemeden tüm gücü vücudundan çekildi.

 

Son gördüğü şey vücudunun istediği yönün aksine hareket etmesiydi.  

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44539 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr