Bölüm 11: Mahvolmuş Kralın Kılıcı (1)

avatar
707 8

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 11: Mahvolmuş Kralın Kılıcı (1)



Kırbacın hızı katlanarak arttı.

 

Ka-cha!

 

Sudan oluşmasına rağmen demirden yapılmışçasına sertti. Kayra’nın vücuduna çarptığı anda kolunda ve sırtındaki deriyi ikiye ayırdı. Kan kırmızı etrafı renklendirdi, Kayra metrelerce uzağa uçtu ama yerde yuvarlanıp ayağa kalktı.

 

Hüseyin’in yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

 

“Kırbacın hasarını azaltmak için kolunu feda ettin ha! Darbeyi yok saymak için kendini yana doğru fırlattın. Hem de bu kadar kısa sürede! Sadece başkalarına değil, kendine karşı da acımasızsın. Kayra, benden küçük ve zayıf olmana rağmen sana saygı duyuyorum.”

 

Çılgın bir gülümsemeyle kırbacını tekrardan savurdu. Kırbaç hızlıydı, yere paralel ve yakın savurduğu için cesetleri kağıt gibi kesti. Hepsi ölü olduğundan Karma Puanı alamamıştı ama amacı bu değildi. Sadece vücudunu yakan acının hıncını çıkarmak istemişti.

 

Bir de Kayra’nın zıplamasını amaçlamıştı.

 

“Seni parmaklarımda oynatıyorum.”

 

 Kırbacın yönü birden değişti ve zıplamış olan Kayra’nın yüzünü hedef aldı.

 

Fiyuuvvv!

 

Kayra son anda kafasını yana çevirdi ve kırbacın yüzünü parçalamasını engelledi. Ama bunun için hem gaz maskesini, hem de yüzünün bir kısmını feda etmesi gerekmişti.

 

Pat!

 

Kayra yere düştü ve birkaç gencin cesedini ezdi. Parçalanmış kemikler derisini deldi ve birkaç yara daha açtılar.

 

Her zaman yaptığı gibi yerinden kalkmadı.

 

Bu sefer gerçekten bitmişti. Kaburgalarında kırıklar vardı, sol kolunu her hareket ettirişi ölmek istemesine neden oluyordu. Gaz maskesini kaybettiği için artık zehrin etkilerini de hissedecekti. Her ne kadar bunun için hazırlanmış olsa da zehir kısa sürede akciğerlerine dolacak ve orayı yakacaktı.

 

Bu Ateş Ejderhası’nın Laneti’ydi.

 

45 Karma Puanı’na sadece bir şişe alabilmiş ve bunu suyla seyreltmişti. Normalde tek bir nefeste kül edecek zehir birkaç dakika da insanları anca bayıltabilecek kadar kalitesizleşmişti.

 

“Yüzlerce kişiyi öldürdün ve tüm planlarımı mahvettin. Ama bu önemli değil. Seni öldürdükten sonra buradaki tek insan olacağım ve buradan yalnız başıma ayrılacağım. Elimdeki bu güçle her şeyi başarabilirim.”

 

Hüseyin kırbacını elinde çevirdi ve yerdeki Kayra’yı ayaklarından kaldırmak için yönlendirdi.

 

Baş aşağı asılı kalan Kayra’ya baktı ve arsızca güldü. Elini sağa sola sallayarak Kayra’yı sallandırdı. Onunla böyle oynamak garip bir zevk veriyordu. Bu hisse bağımlı bile olabilirdi.

 

“Sanırım seni gözümde fazla büyüttüm. Pekala, sana iki seçenek vereceğim. Bize verdiğin zehrin panzehrini söyle ya da öl.”

 

Kayra herhangi bir cevap vermeden boşluğa baktı.

 

Hüseyin bunu görünce alayla güldü ve derin bir nefes alarak başka bir kırbaç oluşturdu. Öncekinden daha ince ve güçsüz olsa da aynı şekle sahipti.

 

“O zaman küçük bir oyun oynayalım.”

 

Bunu söyledikten sonra kırbacı hareket ettirdi, kırbaç öncekini aşan bir hızla Kayra’nın göğsüne indi. Hızlı olmasına rağmen bir parmak boyutunda uzun bir yara açtı sadece.

 

“Ughh…”

 

Kayra’nın ağzından bir inleme kaçtı.

 

“Oh, dayanıklısın!”

 

Hüseyin gülümsedi kırbacı tekrardan savurdu. Havanın yarılma sesinin ardından tiz bir çığlık duyuldu. Kırbaç, Kayra’nın daha önce yaralandığı omzunun üzerine indi. Tam olarak yaranın üstüne indiği için et anında yarıldı ve beyaz kemikleri ortaya çıkardı.

 

“Arghhh!”

 

Kayra’nın direnişi Hüseyin’e daha da fazla zevk verdi. Kayra ona karşı koyamazdı. Bu yüzden panzehri verse dahi işkence etmeye devam edecekti.

 

Hüseyin aslında başkalarına acı çektirmeyi seven bir sadistti. Önceden başkalarına işkence edemeyeceği için kendini bastırmak zorundaydı ama şimdi kendini bastırmak zorunda değildi.

 

Şimdiyse karşısında vicdan azabı çekmeyeceği kötü bir adam duruyordu.

 

Kendini tutmasına gerek yoktu.

 

“Biraz sesin çıksın, önümüzde yedi dakika var daha!

 

---

 

Birkaç dakika sonra Kayra’nın vücudu ‘insan’ tabirinin çok dışındaydı. Kırbaç yaraları tüm derisini yırtmıştı. Birçok bölgesinde kemikler görünüyordu. Yüzü dahi yaralarla doluydu.

 

“Söyleyeceğim…”

 

“Sana daha önce de söylemedim mi? Artık umurumda değil. Zehrin acısı artsa da sadece birkaç dakikaya sınav sona erecek. Hayatta olan birkaç kişi var, seni öldürdükten sonra sıra onlara gelecek.”

“Lütfen…”

 

Kansızlıktan morarmış dudakların arasından ayrılan kelimeler yürek parçalayan cinstendi. Ancak Hüseyin onu umursamadı bile.

 

Kırbacın tekini çektiği anda öldürmek için tekrardan harekete geçirme niyetindeydi. Tam savuracaktı ki vücudundaki son büyü gücü damlası da kurudu. Su kırbacı parlaklığını kaybetti ve ortadan kayboldu.

 

Hüseyin bunu görünce hoşnutsuzca dilini tıklattı.

 

“Tam da en heyecanlı yerinde…”

 

Kayra, kırbacın kaybolmasıyla yere düştü. Titreyen kollarıyla yeri tekleyip kalkmaya çalıştı ama Hüseyin ayağıyla onun kafasını bastırdı.

 

“Gerçekten insan mısın merak ediyorum.”

 

Yerden bir kılıç aldı ve son darbesini indirmek için kaldırdı.

 

“Ancak hikayen burada sona eriyor, görüşürüz ucube.”

 

Kılıcını Kayra’ya doğru indirdi.

 

 Bu kılıç onun canını alacak ve her şey burada bitecekti.

 

Saatlerdir bir sınavın içerisindeydi ve Hüseyin yavaştan huzur bulmak istiyordu. Dışarıda ne olduğunu bilmese de dinlenebileceği bir yer olduğuna emindi.

 

Etin kesme hissini kalbinin en derinliklerinde hissetti. Ancak kesilen et Kayra’ya ait değildi.

 

“Neler oluyor lan!?”

 

Hüseyin tepki dahi veremeden Kayra onun boynunu ısırdı. Kılıcı savurduğu anda fırsat bilmiş ve kollarının arasından sıyrılıp boynunu açığa çıkarmıştı.

 

Acıyı hissedince Hüseyin’in gözlerini kan bürüdü. Alelacele boynunu kapan Kayra’nın karnına dirsek attı ama nafileydi. Kayra inatçı bir köpek gibi boynunu ısırmaya devam ediyordu. Dişler her an deriyi parçaladı ve kanattı.

 

Tehlikeli bölgeye geldiğinde Hüseyin kükredi ve tüm gücüyle Kayra’nın karnına bir yumruk daha geçirdi.

 

Tık!

 

Şırr!

 

Kayra birkaç metre geriye sendeledi ve dengesini sağlamadan önce birkaç adım geriledi.  

 

“Sen…”

 

Hüseyin titrek ellerle boynunu tuttu.

 

Kan, bir fıskiyeden çıkan su gibi dur durak demeden akıyordu. Boynunu tutan elleri bir saniye içinde renk değiştirerek kan kırmızısına dönüştü.

 

Şah damarının olduğu bölgede büyük bir boşluk vardı. Altındaki dokular ve damarlar kaba bir güç tarafından parçalanmıştı.

 

Hüseyin eliyle kanı durdurmaya çalışsa da kan yere aktı ve kısa sürede yerde küçük bir birikinti oluşturdu.

 

O anda.

 

Pe!

 

Kayra ağzından kanlı bir et parçası tükürdü. Ağzı kanla dolmuş olmasına rağmen bunu dert etmedi. Hüseyin’in çaresiz gözlerine baktı ve ürkütücü gülümsemesini takındı.

 

Vücudundaki kan boşalırken gücü de ona eşlik ediyordu. Hayatı ellerinden kayıp giderken tek yapabildiği çaresizce akan kanı durdurmaya çalışmaktı.

 

Pat!

 

Dizlerindeki kuvvet onu terk edince üzerlerine çöktü.

 

“Canavar…”

 

Pat!

 

Yüzü üstü çakıldı.

 

Ve bir daha uyanmamak üzere uykuya daldı.

 

Kayra onu soğuk gözerlerle izledikten sonra önünde çıkan pencerelere aldırmadı. Yerden bir kılıç alıp kendini destekleyerek duvar kenarına yöneldi.

 

[‘Derin Denizin Korkulu Rüyası’ bunun yanına kalmayacağını dile getiriyor.]

 

[Bazı takımyıldızları size nefretle bakıyor.]

 

[Bazı takımyıldızları acımasızlığın karşısında gurur duyuyor.]

 

[Bilinmeyen bir takımyıldızı sizi uyarıyor.]

 

[Bilinmeyen bir takımyıldızı kimliğini açığa çıkardı.]

 

[“Eksantrik Dağların Koruyucusu” size bir mesaj iletiyor.]

 

[“Velet, fazla ileri gitmesen iyi edersin. Kimin ayağına bastığına dikkat et. Bugün yaptıklarından yarın pişman olabilirsin.”]

 

Kayra mesajı görmezden geldi.

 

Böyle tehdit mesajlarını o kadar fazla almıştı ki saymayı bırakmıştı. Bilmediği bir nedenden dolayı bu takımyıldızları müdahale edemiyorlardı. Yapabildikleri en büyük şey görev vermek ya da sponsor olarak düşman yaratmaktı.

 

Fiziksel müdahalede bulunamazlardı.

 

Kayra biraz yürüdükten sonra kafasını kaldırdı.

 

“Çok çirkin görünüyorsun.”

 

Ahmet bir kan birikintisinin içinde, duvara yaslanmıştı. Vücudundaki kanın büyük kısmını kaybettiğinden hareket kabiliyetini yitirmişti. Acı dolu inlemelerine rağmen gözlerinde kararlı bir bakış vardı. Ama dudakları alayla kıvrılmıştı.

 

“Senin de pek farklı göründüğün söylenemez.”

 

Kılıcı hafifçe kaldırdı.

 

“Ölmeden önce söylemek istediğin bir şey var mı?”

 

Ahmet’in gözündeki ciddiyet yerini küçümsemeye bıraktı. Alayla kıvrılan dudakları kanla ıslanmış olduğundan korkutucu gözüküyordu.

 

“Ölümün acı verici olacak, ucu…”

 

Cümlesini bitiremeden Kayra’nın kılıcı canını aldı.

 

“Ben de öyle düşünmüştüm.”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44532 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr