Bölüm 10: Sınav (9)

avatar
567 8

Kötü Adamın Hayatta Kalma Rehberi - Bölüm 10: Sınav (9)



[Eksantrik Dağların Koruyucusu sizin vasisi yapmak istiyor.]

 

[Karşılığında yaşam sürenizin yarısını ve onun otoritesini taşımanızı istiyor.]

 

[Kabul ediyor musunuz?]

 

‘Eksantrik Dağların Koruyucusu mu?’

 

Düşüncelerini toparlamak için dilini ısırdı. Acı bir nebze de olsa daha sakin düşünebilmesine neden oldu.

 

‘Bu bana puan gönderen takımyıldızı değil mi?’

 

Onu izleyen sadece bir takımyıldızı vardı.

 

Hayatının yarısı ve otoritesi karşılığında onu kurtaracak mıydı? Otoritenin ne olduğunu bilmese de hayatının yarısını vermek zorunda olduğunu biliyordu. Fakat zaten kabul etmezse bundan fazlasını göremeyecekti.

 

[Eksantrik Dağların Koruyucusu size sponsor oldu.]

 

[Dayanıklılık ve Güç statlarınız kalıcı olarak beş arttı.]

 

[Otoriteniz oluşturuldu.]

 

[Eksantrik Dağların Koruyucusu, size Dağların Ruhu Paketi’ni hediye etti.]

 

[Dağların Ruhu Paketi]

 

*Dağların Ruhu’nu yakarak elde edilen geçici bir güçlendirme paketidir.

 

*Büyü gücünüzün güçlendirme boyunca yüksek oranda artış gösterecektir.

 

*Kullanım süresi: Bir hafta

 

[Büyü Gücü’nüz kısa süreliğine aktif edildi.]

 

[Otoriteniz kullanılabilir hale geldi.]

 

[Eksantrik Dağların Koruyucusu]

 

*Belli bir konuma yüksek hızla hücum ederek önündeki tüm engelleri parçalama imkanı verir.

 

*Seviyesi yükseltildiğinde çarptığı düşmanların Büyü Gücü’nü mühürleme şansı tanır.

 

*[Kilitli]

 

*Mevcut büyü gücüyle sadece iki kez kullanılabilir.

 

[150 Karma Puanı kazanıldı.]

 

Ahmet vücuduna büyük bir gücün dolduğunu hissetti. Midesinden yükselen acı yavaşça dinmeye başladı.

 

‘Lanet olası… seni geberteceğim.’

 

Kayra’nın yaptığı şeyin etkileri azalmıştı.

 

[Eksantrik Dağların Koruyucusu size bir mesaj iletiyor.]

 

[“Elimden gelen her şeyi yaptım. Diğerleri ile gücünü birleştir ve ne olursa olsun o insanın canını al...”]

 

[Antik zamanlardan bir güç harekete geçiyor…]

 

[Bazı takımyıldızlarının otoritesi zayıfladı…]

 

[Bazı takımyıldızları ayaklanıyor…]

 

[Eksantrik Dağların Koruyucusu, sorumluluğu üstleneceğini söyleyerek Yıldız Antlaşması’nı görmezden geliyor…]

 

[Çok sayıda takımyıldızı bulunduğunuz sınav bölgesine ilgi duyuyor.]

 

[Çok sayıda takımyıldızı sözleşmecileri için endişeleniyor.]

 

Ahmet önünde çıkan pencereleri dikkat edecek lükse sahip değildi. Siluet bu kadar kısa süre içinde yüzlerce kişiyi öldürmüştü. Öyle ki birkaç kez elindeki kılıcı bile değiştirmişti. Her an ayıkabilir ve onu öldürmeye gelebilirdi.

 

‘Başkaları ile işbirliği yapmamı söylediğine göre birkaç kişi daha benimle aynı durumda. Aslında onlara gerek dahi yok ama riske atamam.’

 

Siluet onun yakınındaki bir öğrenciye saldırınca harekete geçecekti. Elini yanındaki Sude’nin bedeninin altına soktu ve yere düşürmüş olduğu kılıcı kavradı.

 

Siluet başka bir öğrenciyi öldürdükten sonra kılıcın üzerindeki kanı savurduktan sonra arkasını Ahmet’e döndü ve doğrudan ileriye baktı.

 

Ahmet o anda siluetin yüzünde bir gaz maskesi olduğunu fark etti. Bu da onları mahveden şeyin hava olduğu anlamına geliyordu.

 

Bunun farkındalığı Ahmet’i korkuttu.

 

O sırada yakınlarında bir şeyin hareket ettiğini fark etti. Siluetin arkasında kaldığı için fark etmesi mümkün değildi ama Ahmet görebilmişti.

 

Zarif ve kemikli bir kız eliydi. Üç parmağını kaldırdı ve üçten bire doğru saymaya başladı.

 

Ahmet’in gözleri bunu gördüğünde ciddileşti.

 

‘Bire düşünce hepimiz aynı anda saldıracağız. Takımyıldızları tarafından kabul görme olasılığı olan dört ya da beş kişi var. Muhtemelen de hepsi kont ya da marki olmuş kişiler. Onların da kim olduğu belli. Sanırım arkadan saldıran ve hasarı veren kişi olacağım.’

 

Üç parmaktan biri kaldığında siluet birden durdu.

 

“ŞİMDİ!”

 

En başından beri bir yılan gibi fırsat kollayan üç kişi birden bedenlerin arasından fırladı. Yerden fırlayan kişiler üç metreden daha yükseğe sıçradılar. İçlerinden sadece biri kızdı. Diğerleri ise sportif bedenlere sahip üç yakışıklı gençti.

 

Bu kişiler üçüncü sınavın en büyük taşlarıydı.

 

Melike, Oğuzhan ve Hüseyin’di.

 

Dördü de son dakikalar da marki olmuş ve zirvedeki koltuklardan birisini kapmışlardı. Siluet ne kadar zeki olursa olsun dört bir yandan gelen saldırıdan kaçınması imkansızdı.

 

Evet, dört bir yandan.

 

Melike ve Oğuzhan nispeten uzak bölgelerde kaldığından cesetlerin arasında hareket ederek kendilerini siluete yaklaştırmışlardı. Takımyıldızlarıyla anlaşma yapıp otorite kazanmaları ‘zehrin’ gücünü büyük ölçüde azaltmıştı. Hareket etmek onlar için öncekinden çok daha kolaydı.

 

Ahmet ise hızlıca ileri atılarak otoritesini kullandı.

 

[“Eksantrik Dağların Koruyucusu” kullanıldı.]

 

Ahmet’in vücudunu toprak sarısı bir yarı kalkan kapladı. Hızı bir anda onlarca kat arttı. Metrelerce uzaktayken aniden siluetin birkaç metre ötesinde belirdi.

 

Buraya gelirken çarptığı her şeyi un ufak etmişti.

 

Cesetler de dahil olmak üzere her şey bir püreye çevrilmişti.

 

“Etraflarındaki herkes ölmüşken buradan canlı kurtulabileceklerine inanan böcekler midemi bulandırıyor.”

 

Ahmet kendinden emin bir şekilde siluete çarpacakken dudaklarının hafifçe kıvrıldığını fark etti. Yüzünü tam olarak göremiyordu ancak sesinden kim olduğunu anlamıştı.

 

“Ne kadar yetenekli olduğun fark etmez! Parçalara ayıracağım seni!”

 

Melike ve diğerleri de otoritelerini kullanmış gibi görünüyorlardı. Oğuzhan’ın elindeki kılıç yeşil bir ışıkla parlarken siluete doğru dikeyine savurdu. Savurduğu anda ufak bir patlamayla iki metre uzunluğunda bir hilal kılıcından siluete fırladı.

 

Hızı Ahmet’inkinden aşağı kalmıyordu. Anında siluetin dibine geldi.

 

Melike’nin herhangi bir silahı olmasa da yerden aldığı bir kılıcı mermiden daha bir şekilde siluete gönderdi. Gücünde hayvani bir artış vardı. Her şeyini çevikliğe basmış birinden beklenmeyecek bir güçtü.

 

Hüseyin’in ise avcunda mavi renkli bir gözyaşı vardı. Elini kaldırdığını sudan oluşan bir kırbaç ortaya çıktı. Kırbacı savurmak için fırsatı olmadığından ikinci hamleyi bekliyordu.

 

Ahmet, Melike ve Oğuzhan’ın ortak saldırısı siluete çarpacağı anda siluete temas dahi etmediler.  

 

Ahmet yönünü değiştirmeye çalıştı ancak başaramadığını fark etti.

 

“Siktir!”

 

Yeşil hilal ve fırlatılan kılıç ona çarptı. Ahmet ve diğerlerinin saldırıları çok hızlıydı. Çarpıştıklarında açığa çıkan enerji kanların etrafa sıçramasına neden oldu.

 

“ARGH!!”

 

Ahmet öyle bir çığlık attı ki çevredekiler kulak zarlarının titrediğini hissettiler. Çığlığın ardından bir gölge bir top gibi uçmaya devam etti. Uçan kişi saldırıların tamamını üstlenmiş Ahmet’ti.

 

Güçlendirilmiş bedenine rağmen hilal saldırısı ve kılıcın keskinliğiyle başa çıkamamıştı. Haliyle hilal saldırısı göğsünde derin bir yara bırakırken, Melike’nin fırlattığı kılıç sol omzuna saplanmıştı. Şimdiyse son sürat Oğuzhan’a uçuyordu.

 

Oğuzhan, Ahmet’in bir meteor gibi üzerine geldiğini görünce kaçmak için çabaladı ama çok geç kaldımıştı.

 

Ahmet ona çarptığında Oğuzhan onunla birlikte duvara uçtu.

 

Crack!

 

İğrenç bir kırılma sesinin ardından Oğuzhan yere yığıldı ve bir daha hareket etme çabasına girmedi. Ahmet, Oğuzhan’ın yastık görevi görmesi sayesinde kendini biraz toparlayabildi. Ne olduğunun farkına varınca dudaklarını parçalarcasına ısırdı ve kalkmak için hallendi.

 

Omzundaki kılıcı çıkarınca ağlamaklı oldu ama buna rağmen yerinden kalkmayı başardı.

 

“Kayra, lütfen yapma!”

 

Bu esnada Melike savurduğu yumruğun Kayra tarafından yönlendirilmesinin şokunu yaşıyordu. Islak gözlerle bağırdı ama Kayra onu bir an bile dinlemeden acımasızca gözlerine saldırdı.

 

Melike ondan çok daha güçlü olmasına rağmen gücünü nasıl kullanacağını bilmiyordu. Bu zamana kadar hiç kavgaya girmemiş ya da eğitim almamıştı. Küçüklükten beri abisinden ders alan Kayra’ya karşı koyması imkansızdı.

 

Melike’nin hoş kokusu kanla lekelendi. Bir melodiyi andıran sesi korku filmlerindeki sirenleri andıran bir sese dönüştü.

 

Gözlerinden kanlar akıyordu.

 

Kayra bir hamlede gözlerini oymuştu.

 

Bundan sonrasıysa çok basitti. Arkasından saldıran Hüseyin’i görmezden geldi ve yumruğunu Melike’nin güzel yüzüne yapıştırdı. Melike yere yığılınca Hüseyin’in kırbacından kaçındı. Ahmet çok yetenekli olmasına rağmen kolay kışkırtılıyordu, Melike de çok güçlü olmasına rağmen gücünü kontrol etmeyi ve kullanmayı bilmiyordu.

 

Oğuzhan da Ahmet gibi yetenekliydi ama çok aptaldı. Onları yönlendirmek çok kolaydı. Kontrollerinden çıkan bir durumda hemen panik oluyor ve aptalca davranıyorlardı.

 

Fakat Hüseyin biraz daha farklıydı.

 

Elinde sadece bir kırbaç olmasına rağmen gücü ve hızı şaka alınacak cinsten değildi.

 

Sudan oluşan ince kırbaç şakladı ve hedefini vuramayınca geri döndü.

 

Hüseyin toprak rengi gözlerini Kayra’nın maskesine dikti.

 

“Herkesi öldürmek için havalandırma borusundan zehir saldın. Bunu ancak Market’ten sağlamış olmalısın. Herkesten daha güçsüzsün ama rakiplerinin hamlelerini görebildiğin için asla hasar almıyorsun. Bu yüzden onlarla arandaki ezici kuvvet farkını görmezden gelebiliyorsun.”

 

Kırbacı kısalttı ve ona doğru koşmaya başlayan Kayra’ya savurdu. Kırbaç çok hızlıydı. Havayı yararak Kayra’ya ilerliyordu.

 

Kayra’nın yüzünde ilk defa ekşi bir ifade çıktı. Kırbacın yüksekliği ve açısı çok sakıncalıydı. Tüm puanını zehir için harcamış olduğundan hiçbir özelliğini güçlendirmemişti. Tüm gücünü kullanarak zıplasa dahi kırbacı atlatamazdı.

 

Ayrıca o da bir insandı. Vücudu çökmenin eşiğindeydi. Attığı her adım vücuduna daha fazla yük bindiriyordu.

 

“Lakin sen de bir insansın ve her insan gibi bir sınırın var.”

 

Kırbacın hızı katlanarak arttı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44506 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr