Bölüm 10: Bir Yıl Sonra

avatar
443 6

Karanlığın Ölümsüzü - Bölüm 10: Bir Yıl Sonra


:)

Liebe, her gün olduğu gibi derslerinden sonra ilk olarak arkadaşlarının yanından ayrılarak büyü sanatları hocasının yanına gitmişti. Liebe, bu gri saçlı, 1.70 boyunda, oldukça genç gözüken ve mükemmele yakın vücut hatlarına sahip, belinde ince ve zarif bir kılıç bulunduran hocanın yanına geldiğinde hızlıca eğilerek ''Ustamı selamlarım.'' demişti.

İsmi Elaina olan bu kadın sakin ama neşeli bir ses tonuyla ''Bu kadar resmi olmana gerek yok. Riot'tan duyduğuma göre bir daldan bile kılıç oluşturmayı başarmışsın, doğru mu bu?'' diye sordu.

Liebe elini başının arkasına atarken neşelenmiş bir biçimde ''Evet sonunda başardım usta.'' demişti.

Elaina karşısındaki beyaz saçlı çocuğun saçlarını okşayıp dağıtırken ''Aferin sana, bugün sana kendi kılıç tekniğimin ilk biçimini göstereceğim. Bunu kavradığında diğer biçimlere geçeceğiz tamam mı?'' dedi ve belindeki gümüş renkte bir parıltı yayan zarif ve ince kılıcı çekerken.

Elaina kılıcı tek eliyle kabzası başına paralel gelecek şekilde tutup, boştaki eliyle de kılıcın yörüngesini gösterirken, sol bacağı öne doğru gergin bir şekilde tutup, sağ bacağını arkada kırılmış bir biçimde tutuyordu. Etrafta bulunan mana onun etrafında dönmeye başlarken kılıcı  en ufak bir titreme bulunmadan hızla ileriye doğru ittirdi ''Kılıç İmparatoriçesi Stili, 1. Biçim: Tek Darbe'' dediğinde etrafa yayılan keskin enerjiyle birlikte Liebe havaya uçtu ve Elaina'ya ait olan binanın üç duvarı toz kalmayacak şekilde yok oldu.

Liebe saplandığı duvardan hamleye hayran hayran bakarken Elaina kılıcı geri belindeki kınına yerleştirerek ''Gücü baskılamaya çalışmama rağmen bu kadar hasar vermeyi beklemiyordum...'' dedi ve Liebe'nin saplandığı duvarın olduğu tarafa bakarak endişeyle ''Liebe sen iyi misin?'' diye sorarak hızla onu saplandığı duvardan çıkmasına yardımcı oldu.

Liebe üzerinde kalmış tozu silkelerken hiçbir şey demeden kendi kılıcını çekerek az önce gördüğü tekniği kullanmaya çalıştı ama hiçbir şey olmadı. Tekrar denedi ama hiçbir şey olmadı...

Böylece o gün, gece olana kadar bu tekniği binlerce kere denedi ama hiçbirinde Elaina'nın yaptığında verdiği hissi alamadı.

...

Aki ise uyandığında çoktan dersler bitmişti. Hızla Riot'un yanına giderken onun hala bir sınıfla ders işlediğini görünce onu rahatsız etmemeye karar verip, binanın içerisinde girmesine izin verilen yerleri düşündü. Riot'un kendisine ait olan kütüphanenin yerini hatırlayınca oraya gitmeye karar verdi.

Kütüphaneye girince istemsizce iç çekti, kendisine özel hocalık yapan bu adam dışarıdan oldukça derli toplu görünüyordu ama kesinlikle öyle değildi. Aki raflardaki kitapları incelerken kendisine uygun bir şeyler arıyordu. Uzun bir arayışın sonunda üzeri yıpranmış ve sayfalarının bazıları kopmuş bir kitabı alırken okumaya başladı. Kitabın adı anlaşılmıyordu ama yinede ilgi çekiciydi.

Kitabın içinde herhangi bir yazı bulunmuyordu. Sadece bir kişinin hareketlerinin çizimleri, her biri bir silahla birlikte rahatça kullanılabilecek hareketlerin çizimleri. Aki kitabı inceledikten sonra, hiç düşünmeden ayağa kalktı ve yüzüğünden bir kılıç çıkarırken oradaki hareketleri uygulamaya başladı.


O esnada farkında olmasa bile her bir hareketinde raflardaki kitaplar titriyordu. Riot'a sormaya gerek duymadan kitabı yüzüğüne atarken hızla binanın avlusuna çıktı.

Riot onu bekliyormuş gibi görünürken, ona bir sürpriz yapmak amacıyla ilk sayfadaki hareketlerde bulunduğu gibi eğilip ileriye doğru atılırken Riot kendisine gelen saldırıyı hissetmiş ve Aki'yi hızla bileğinden yakalayarak yere yapıştırmıştı.

Ağzında ''Agh...'' gibi bir inilti çıkarken yerde ufak bir krater oluşmuştu. 

Aki yerde acıyla sızlanırken hocasına kötücül bakışlar atmaktan geri durmuyordu. Riot ise umursamadan ''Hak ettin, bana Karanlık Egemeni stiliyle yaklaşmaya kalkmasaydın bunu yapmazdım.'' demiş umursamazca bir sesle ve sonrasında bir anda Aki'ye dönerken ''Sen bu stili nereden öğrendin?'' diye sormuştu heyecanlı bir biçimde.

Aki yüzüğünden yıpranmış kitabı çıkarırken ''Sadece şuradaki hareketleri taklit ettiydim.'' demişti.

Riot bu cevabın üzerine sevinirken ''İyi iş, sana öğreteceğim dövüş stili için bunu da temel olarak bilmen gerekiyordu. Şimdi bana ne tür silah kullandığını söyle de çalışmana başlayalım.'' demişti.

Yüzünde tuhaf bir gülümseme oluşurken ''Aslında yay hariç her türlü silahı kullanabilirim tahminen.'' demiş ve yüzüğünde bulunan silah yığınından kılıç, mızrak, hançer, gürz, balta, tırpan, eldiven gibi bir çok sıradan silah çıkarmıştı. 

Riot karşısındaki çocuğa bakarken ''Hepsini öğreneceğiz o zaman!'' demiş ve kılıcı çocuğa fırlatarak ''Benim hareketlerimi eş zamanlı olarak kopyala.'' demişti kendisine de bir kılıç alırken.

Bu şekilde akademideki ilk haftalarının üzerinden tam bir yıl geçti. Sınıftaki neredeyse herkes fark edilir şekilde bir ilerleme kaydettiler.

...

Kan kızılı saçlarıyla on veya dokuz yaşında gözüken bir çocuk kafeteryaya girerken yanındaki beyaz saçlı çocukla sohbet ediyordu.

Bu kızıl saçlara sahip kişi Aki'den başkası değildi, yaklaşık iki hafta önce Riot o uyurken saçlarını büyük bir titizlikle boyamıştı ve şu anda Aki ne kadar uğraşsa da bu boya çıkmıyordu. Sınıftaki çoğu kişi bu duruma alışmıştı zaten o yüzden çok sorun olmuyordu, gereksiz yere dikkat çekmesi dışında.

Aki bir yandan elindeki tokayla saçlarını bağlamaya çalışırken ''Liebe akademideki bir yılımız doldu değil mi?'' diye sordu. Liebe başıyla onayladığında ''Cidden bir sene geçti ve ben hala yerimde sayıyor gibi hissediyorum.'' diye söylendi.

Liebe hafif bir şekilde kendisinden biraz daha kısa olan Aki'nin kafasına vururken ''Bunu birde yaydığın auraya söyler misin?'' dedi.

Aura kişilerin etraflarına yaydıkları histir ve genelde kişinin güç miktarına ve karakterine göre değişiklik gösterir ama çok ciddi bir durum olmadıkça kolayca okunamazlar. Fakat buna rağmen bazı kişiler auralarını saklamak için çok büyük uğraşlar verir, eğer bu uğraşlarında başarılı olurlarsa onların auralarının okunması mümkün değildir.

Aki ise iç geçirirken ''Aura'yı hala anlayamadığımın farkındasın değil mi? Bu sebeple bana bir örnekle açıklamalısın...'' dedi.

Liebe biraz düşünürken, Aki'nin aurasına daha da fazla odaklanmaya başladı ''İlk tanıştığımızda, hatırladığım kadarıyla karanlık ama silik bir auraydı. Şimdi ise zifiri karanlık ve gerektiğinde kendini belli etmeye hazır gibi duruyor: bir sene önceki yavru kaplanın güçlenmiş ve bir avdan, bir avcıya dönüşmüş hali gibi.'' diye çokta başarılı olmayan bir açıklamada bulundu.

İkili yemeklerini aldıklarında masaya sırasıyla Max, Selen, Lisa ve Misa'da geldi ve onların yanlarına oturdular. Aki daha ne olduğunu anlayamadan Lisa ''Artık ilk senemiz dolduğuna göre birlikte bir görev almaya ne dersiniz?'' diye sordu.

''Reddediyorum.''

Bu hızlı ve net cevap Aki'den gelmişti, şaşırtıcı bir şey değildi. Misa ''Peki neden, bizi kendinle eş görmüyor musun?'' diye sorarak onu sıkıştırmaya çalıştı.

''Sadece üşeniyorum, neyse ben gidiyorum.'' diyerek bu konudan uzaklaşmak amacıyla hızla masadan kalktı.

Onun önceden oturduğu yere bakarken Liebe ''Bu konuyu bu kadar hızlı açmayacağımızı sanıyordum.'' dedi uyarıcı bir ses tonuyla.

Misa ise önündeki yemeğine dönerken, eskisine göre araları daha iyi olan kuzeni Lisa onun yerine cevap verdi ''Ama kendini çok küçümsüyor, ayrıca kargasını da 9 aydır görmüyor.'' demişti mutsuz bir şekilde.

Aki bir sebepten ötürü altın gagalı kargasını 9 ay öncesinde dışarıya salmıştı ve o günden beri onun hakkında konuşmayı reddediyordu. Kimse bilmese bile bu kargaya bir isimde vermişti ama bu kolay olmamıştı. 

Max ''Bence asıl noktayı kaçırıyoruz ama bu noktanın neresi olduğunu bilmiyorum.'' dediğinde masada önceden Aki'nin önceden oturduğu yerde bir anda Akzen belirdi.

Lisa ile Misa, Akzen'i gördükleri anda eğilerek ''Ustayı selamlarız.'' demişlerdi, yaklaşık on ay öncesinde bu ikili Liebe ve Aki'den geri kaldıklarını hissettiklerinde Akzen'den kendilerini eğitmelerini istemişti, bu süre zarfında Akzen'i ustaları olarak benimsemişlerdi.

Akzen iki kıza eliyle oturmalarını işaret ederken ''Ne hakkında tartışıyorsunuz bakayım?'' diye sormuştu.

Selen ''Hocam Aki'nin neden böyle soğuk davrandığını düşünüyorduk.'' diye olayı özetlediğinde Akzen elini olmayan sakallarına götürdü.

''Belki de hala travmanın etkisinden çıkamamıştır...'' diye sesli bir şekilde düşündüğünde Liebe anında sormuştu.

''Ne travması?''

Akzen bu soruyla gülümserken ''Ahh, siz bilmiyorsunuz tabi... Aki bu akademiye gelmeden iki sene önce ailesini en berbat yollardan biriyle kaybetmişti, fakat bunun iyi yanı olarak bu olaydan sonra gücü bir anda artmaya başladı ama konumuz bu değil. Aki'nin göğsündeki yarayı görenleriniz vardır, ailesini öldüren kişiler onda bu yarayı da bıraktılar. Geçen yıl bu zamanlarda akademiye davet edilirken uyandırıldıydı ve sonrasında absürt istekler ve güçlerle karşımıza çıktı ama hala tedirgin gibi duruyor.'' diye açıkladı, konuşma esnasında ona odaklanan çocukların tabaklarından bir şeyler almayı da ihmal etmedi.

Liebe şaşırmış bir biçimde ''O zaman ne yapmalıyız?'' diye sordu.

Akzen ise yüzündeki gülümsemeyi sürdürürken ''İki ay sonra akademi turnuvaları var biliyorsunuz değil mi? O zamana kadar kendi haline bırakın onu, zamanı gelince istemese bile kendini gösterecektir.'' dedi ve geldiği gibi ortadan kayboldu.

Arkasında şaşkın ve düşünceli 5 öğrenci bırakmıştı ama bunu çok umursadığı söylenemezdi.

...

Aki, yapacak belli bir işi olmadığı içi boş zamanını değerlendirmek amacıyla Riot'un yanına doğru ilerlerken onun hiç beklemediği bir anda karşısına Akzen çıkmıştı. Akzen ona bir parşömen uzatırken ''Bu görevi yapmanı rica edecektim de Aki.'' dedi.

''Çıkarım ne?''

Akzen bir kahkaha atarken ''Görev ödülündekinin iki katı puana ne dersin?'' diye ordu kendinden emin bir biçimde.

Aki elindeki parşömeni yırtacak gibi tutarken ''Puandan bol bir şeyim yok zaten, başka teklifin var mı?'' diye sordu.

Akzen iç çekip 'Riot seni aptal, neden bu karanlık veledine 1.100 yerine 110.000 puan verdin ki akademide adımız çıkmasın diye bir şeyde diyemedik. Hay lanet...' daha düşüncelerini bitiremeden Aki ''Bir kaç büyü kitabı ve bir kaçta kara büyü kitabına anlaşırız.'' dediğinde istemsizce kabul etti.

Aki, görev odasına varmadan önce istediği malzemeleri almıştı her ihtimale karşılık; bu sebeple mutlu bir şekilde görev salonuna gitmişti. 

Görev salonundaki görevliye parşömeni göstermiş v onu uygun bir yere ışınlamasını istemişti. Görevli başıyla onaylarken, Aki'nin ayaklarının altından büyük bir büyü çemberi oluşmuş sonrasında bedenini kaplayan mavi bir ışıkla ortadan kaybolmuştu.


----------------------------

Çarşamba günü bazı sebeplerden ötürü bölüm atamadım, üzgünüm ama bugün yetişirse bir bölüm daha atmaya çalışacağım. 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Fikir, öneri ve eleştirilerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim.

Hepinize iyi günler diliyorum, bir başka bölümde görüşmek üzere







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44501 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr