Bölüm 11

avatar
446 4

Karanlığın Ölümsüzü - Bölüm 11


Aki bir binanın çatısında belirirken istemsizce bir kaç küfür etmişti, ona en azından nereye gittiğini söyleyebilirlerdi.

Aki çatıya uzanırken daha bakmadığı görev parşömenine bakmaya karar verdi.

-Görev Adı: Koruyucu Çağrısında Koruma-
Görev Seviyesi: B
Görev Ödülü: 1.000 puan ve B seviye bir silah
Görev İçeriği: Karvista İmparatorluğu diğer ülkelerle savaşlarında kendilerine yardımcı olması için güçlü bir varlık çağırmayı planlıyor. İlk olarak imparatorluk sarayına gitmeli ve çağırma ritüeli esnasında çıkabilecek herhangi bir sorunu engellemelisin.
Görev Süresi: 1 ay
Görev Başarısızlığı Cezası: 5.000 puan ödenecektir.
-İyi şanslar ama ihtiyacın olmasa daha iyi olur.-

Görev ve silahlar gibi şeyler kolaylık olması amacıyla değerleri F'den başlayarak E, D, C, B, A, S... diye artardı, şu anda aldığı görev oldukça ortalama bir görevdi.

Aki sondaki o notu görünce iç çekerken kağıdı yüzüğüne geri attı ve çatıdan aşağıya düşünmeden atladı. Etrafına bakınınca şu anda ortalama bir köyde bulunduğunu anladı, bunun için ilk yapacağı şey birisinden harita istemek olacaktı.

Etrafına bakındığında insanların ona tuhaf şekilde baktığını fark edince bunun nedenini anında fark etti. Tanımadığınız birisi, bir anda hiç beklenmedik yerden çıksaydı herkes şüphelenirdi.

Aki yüzüğünden akademisinin rozetini çıkarırken ''Buraya Sky Regnum'dan geldim fakat istediğim yere ışınlanamadım bu yüzden sizlerden bir harita rica edebilir miyim?'' diye sorduğunda insanlar onun sözlerinden çok elindeki rozete odaklanmışlardı, gezegende bu rozeti bilmeyen insan sayısı yok denecek kadar azdı sonuçta bu rozet bilinen en iyi akademiye aitti.

Arkalardan yirmili yaşlarında gözüken kahverengi saçlı bir bayan gelip ''Merhaba efendim, ben bu köyün yöneticisi Hori'yim. Lütfen beni takip edin size köyümüzdeki haritayı göstereyim.'' demişti eğilirken. Haritalar çok sık bulunan şeyler değillerdi ve genelde bir köyde en fazla bir tane bulunurdu, bu sebeple köyümüzdeki diye belirtme gereği duymuştu.

Aki ''Eğilmenize gerek yok cidden sonuçta ben sizden daha ufağım, lütfen gidelim.'' dedi ve Hori'nin arkasından yürüyerek köydeki diğer evlerin aksine iki katlı ve taştan yapılmış bir evin önüne gelmişlerdi. Aki eve bakarken 'Köyde bile kıdem farkı kendini gösteriyor.' diye düşünmüştü.

İçeriye geçtiklerinde Hori, Aki'yi bir çalışma odasına almış ve başka bir odadan harita alarak yanına gelmişti. Uzun ve büyük haritayı masaya açarken ''Şu anda Karvista İmparatorluğunun sınır köylerinden birindesiniz.'' diyerek haritada bir noktayı gösterdi.

Aki lafı uzatmadan direk ''Peki başkentteki saraya nasıl giderim?'' diye sorduğunda Hori eliyle bir rotayı çizerek...

''Bu en kısa yol ve üç hafta içerisinde oraya ulaşacağın kesin.''

...dediği anda Aki ''Üç hafta çok uzun bana daha kısa bir yol lazım.'' dedi.

Hori bu cevap üzerine bir ormanı işaret ederek ''Bu ormandan giderseniz üç veya dört güne saraya varırsınız ama orada büyülü yaratıklar ve haydutlarda bulunuyor olabilir yani...'' sözünü bitirememişti bile.

Aki bu riskleri görmezden gelmeye karar verirken ''Teşekkürler.'' diyerek evden hızla ayrılmış ve haritadan ezberlediği kadarıyla direk ormana dalmıştı.

...

Ormanda ilerlerken oldukça sorun yaşıyordu, şu ana kadar ormana gireli iki gün geçmesine rağmen neredeyse hiç uyumamıştı. Her uyumaya kalktığında bir büyülü yaratığın saldırısına uğramıştı.

Ufak bir büyüyle kendisinin etrafına topraktan bir duvar örüp uyumak için yattığı esnada beyaz kürklü iki metre boyutlarında bir kaplan siyah, keskin pençeleriyle topraktan yapılmış duvarı tofu keser gibi kesti.

Aki tekrar uyuyamayacağını anladığında yüzüğünden siyah bir hançer çıkarıp ''Siz büyük pire torbaları ne zamandan beri sürüler halinde dolanıyorsunuz?'' diye sordu öfkeli bir şekilde.

Duvarı parçalayan kaplan, sürüsündeki diğer yoldaşlarının yanına geri dönerken orada bulunan on kaplanın hepsi güçlü bir kükreme salmışlardı. Aki onların kükremelerini duyunca istemsizce insandışı bir şekilde hırlamıştı.

Aki elindeki hançeri ters bir şekilde tutarak ileriye atıldı ve diğer kaplanlar daha bir tepki veremeden birinin boğazını parçaladı ama bu sadece ilki için geçerliydi. Orada bulunan diğer kaplanlar bunu fark ettikleri anda hepsi aynı anda saldırdılar.

Her yönden gelen saldırıların bir kısmını engellese bile bir kısmını engelleyemedi, bu şekilde bir süre dövüştükten sonra kaplanların hepsi ufak veya büyük bir yara almışlardı ama kaybettikleri ilk üye dışında bir üye kaybetmemişlerdi.

Aki'nin neredeyse tüm bedeni normal insanlarınkine göre daha koyu olan kızıl kanıyla kaplanmıştı, bu kanın bi kısmı kaplanlara aitken bir kısmı da kendisi de aitti ama çoğu kendisine aitti. Bedeninden dışarıya doğru beyaz bir duman süzülürken tüm yaraları hiç orada oluşmamışçasına ortadan kaybolmuştu; yaralarının bu kadar hızlı iyileşmesini hala anlamlandırmazken derin bir nefes alıp ''Bu kadar eğlence yeterli!'' dedi kana susamasını hiç baskılamadan.

''Ateş Topu''

Kaplanların üzerinde bir metre çapında elli kadar ateş topu belirdiğinde içgüdüsel olarak kaçmaya çalıştılar ama duydukları sesle birlikte böyle bir şanslarının olmayacağını anladılar.

Aki neşeli bir ses tonuyla konuşmuştu ''Bu ormanı yok edeceğim!''

Aki bunu derken bunu iyi bir fikir olarak görmüştü ve yapmaya karar vermişti. Bedeninden öncekine göre çok daha büyük bir duman dışarıya çıkarken, bu sefer yaraları iyileşmiyor; yeni yaralar oluşuyordu. Ormandaki hayvanlar içgüdüleri sebebiyle durmaksızın ormandan kaçmaya başlarken kaplanlarda düşünmeden kaçmaya başlamıştı.

Ağzından acıyla iniltiler çıkarken ciğerlerinin yandığını hissediyordu ama bunu yapmak istiyordu, bu ormanı son ağacına kadar ortadan kaldırmak istiyordu. Sadece 2 gündür uyuyamadığı için bir krallıktaki en büyük ormanlardan birini yok etmek istiyordu, bir yetişkine göre bu çok mantıksız gelse de Aki bir yetişkin değildi; o sadece yaşıtlarından biraz daha oldun 10 yaşında bir çocuktu.

Bir dakikalık bir sürenin sonunda bedeni istemsizce bükülmüş, kolları yanına düşmüştü ve o beyaz teni neredeyse kırmızıya dönmüştü ve bedeninden yoğun bir duman çıkıyordu ama bunu umursamadan ''Ejder Nefesi''ni kullandı, ağzından dışarıya çıkan alev sütunu önüne gelen her şeyi yaktı ve öldürdü ama sadece bununla da kalmadı. Kullanıcısı yavaşça kendi çevresinde dönmeye başladığında orman tam anlamıyla bir cehenneme dönüşmeye başladı.

Acıyla çığlık atan hayvanlar, yaratıklar ve bazı insanların sesi, önceden orada bulunan tüm sesleri baskılamayı başardı. Tüm orman tamamen yandığında bile durmadı ve başını gökyüzüne kaldırarak ormanın üstünde uçarak kaçabileceğini düşünen her türden canlıyı da öldürdü ve sonunda yere yıkıldı.

Ağzından bir avuç dolusu kan kusarken acıyla ellerini göğsüne götürüp çığlıklar attı, etrafı alevlerle kaplıyken kendisi bu alvlerin merkezinde acıyla yerde iki büklüm olmuş halde duruyordu.

Bu tekniği ilk defa Akzen sayesinde gördüğü rüyasında kullanmış ve sonrasında bir kere de akademide deneme amacıyla kullanmıştı ve sonrasında bu tekniği kullanması okuldaki yetkililer tarafından yasaklanmıştı ama bu tip bir durumda tüm ormanı yok etmeye en uygun olan tekniklerden birisi buydu ve şu anda akademide de olmadığı için kullanmakta bir sıkıntı görmemişti.

Yere yıkılırken gözlerini kapayıp 'Nasılsa o kraliyetten bir ekip burayı incelemeye gelecektir...' diye düşündü ve bu konuda haklıydı ama düşüncelerinin aksine bir ekip değil koca bir ordu gelmişti.

Üzerinde parlak gümüş bir zırh bulunan iki metre uzunluğunda iri yapılı adam yerde kıyafetleri parçalanmış ve üstü kanla bulanmış çocuğu ayağıyla dürterken ''Uyan artık velet!'' diye söyleniyordu, çok sabırlı birisi de olduğu söylenemezdi.

Bıkmış bir biçimde sert bir tekme vurmak için ayağını kaldırdığı anda kanlar içerisindeki çocuk hızla ayağa kalkıp savunma duruşuna geçmişti.

Bu çocuk Aki'den başkası değildi, üstündeki kıyafetler neredeyse yok olmuş ve üzerine bulaşan kanlar tamamen kurumuştu; bu sebeple etrafa iğrenç bir koku yayıyordu. Bu kokuyu alan gümüş zırhlı adam refleks olarak eliyle burnunu kapamıştı.

Gümüş zırhlı adam bu iğrenç kokunun kaynağı olan karşısındaki ufak çocuğa bakarken ''Velet burada ne işin var?'' demişti küçümseyici bir ses tonuyla.

Aki yüzüğünden akademi rozetini çıkarırken kendisi daha da küçümseyici bir ses tonuyla ''Sky Regnum akademisinden bir öğrenciyim, bana saraya kadar eşlik eder misin?'' demişti ama bu ses tonuyla bunun bir ricadan çok emir olduğu anlaşılabiliyordu.

İkili lanetleyen bakışlarla birbirlerine bakarken sonunda pes eden kişi gümüş zırhlı adam olmuştu ''Siz arkadaki yeni gelen üçlü, şu çocuğa saraya kadar eşlik edin.'' demişti.

Aki yüzüğünden yeni kıyafetler çıkarıp üstüne geçirirken ''Bu arada yeraltı ejderine dikkat etmenizi tavsiye ederim.'' demişti ama bu tamamen yalandı, tüm bu yalanı az önceki bakışmalarında uydurmuştu. Ejder nefesi kullanamayan bir ejder türü yoktu ve gökyüzünden gelipte fark edilmeyecek bir ejderha olduğunu düşünmekte çok saçma olurdu ama yeraltı ejderleri, ejder ırkı arasında gizlilik konusunda en üstün olan ırklardan birisiydi.

Gümüş zırhlı adam korkuyla yutkunurken karşısındaki bu ufak çocuğun nasıl hayatta kaldığını merak etmişti ama bunu sormayı da gururuna yedirememişti.

Böylece Aki tekrar saraya doğru yola koyulurken arkasında bir sürü korkudan titreyen asker bırakmıştı.

-----------------
Bölüm biraz kısaydı farkındayım ama elimden bu kadarı geldi. Bu arada haftada bir bölüme düşme ihtimali var, sınavlarıma odaklanmaya çalışıyorumda...

Hepinize iyi günler diliyorum başka bir bölümde görüşmek üzere.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44492 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr