Yuzhou artık beklemekten sıkılmıştı. Rowan da sıkılmıştı. Birkaç saat geçmesine rağmen iki kardeş hâlâ yerde yatıyordu. Yuzhou, Lucifer'e sordu.

"Ne zaman canlanacak bunlar?"

Lucifer cevap verdi.

"Biraz daha bekle. En erken bir, en geç beş saat içinde canlanırlar." dedi. Yuzhou ve kardeşi yaklaşık iki saat beklemişlerdi. Yuzhou derin bir nefes alıp verdi. Rowan tam bir şeyler diyecekti ki, iki kardeş de aynı anda hızla doğruldular.

İkisi de sebepsiz yere nefes nefeselerdi fakat ne olduğunu hatırlıyordu. Bu yüzden ikisi de vücutlarına baktı. Fakat vücutlarında hiçbir şey yoktu. Hiçbir yara izi yoktu.

Yuzhou o anda gülümsedi. İki kardeşin yanına ilerlerken, Lucifer,

"Onlar da artık benim ırkımdan. Fakat bizden daha az güce sahipler. Güçlenmeleri için bizim gibi kan içmeleri gerekiyor." dedi.

Yuzhou, yerde duran iki kardeşe baktı. İkisinin de kafası karışık gibiydi. Yuzhou,

"Sizi öldürebilirdim. Fakat bunun yerine hayatlarınızı bağışlamayı seçtim. Yani şuan hayatta olmanızın tek sebebinin benim böyle istediğim olduğunu unutmayın. Şimdi, ayağa kalkın." dedi.

O anda iki kardeş ayağa kalktı. Vücutları kendi haraket ediyor gibiydi. Yuzhou onlara,

"Sizin sadece hayatınızı bağışlamadım. Size güç de verdim. Fakat bu gücü istiyorsanız bir şey yapmanız gerekiyor." dedi.

İki kardeş ne yapmaları gerektiğini söylemesi için Yuzhou'ya bakıyordu. Rowan'da merak etmişti. Yuzhou kendi kanını içirerek bu iki kardeşi öldürmüştü ve bu iki kardeş tekrar canlanmıştı. Üstelik Yuzhou onlara güç verdiğini de söylüyordu.

Yuzhou bir anlığına ortadan kayboldu ve daha sonra tekrar iki kardeşin önünde belirdi. Fakat sağ ve sol elinde iki kişiyi tutuyordu. Daha sonra ikisini de yere attı. Yuzhou'nun elinde mavi bir kılıç belirdi ve yere attığı iki kişinin şahdamarını kesti. 

İki kardeş kanı görünce kendilerini tutamadılar. Aynı Yuzhou'ya olduğu gibi, auraları güçlenmeye başladı. Rowan'da bu güçlenmeyi farketti ve şaşırdı.

İki kardeşin iki gözü de kırmızıya dönüşürken, dişleri uzuyordu. Şeytan ırkına özel değişimler geçiriyordu.

İki kardeş neler olduğunu tam anlayamadılar fakat şuan akıllarında tek bir düşünce vardı. O da önündeki kişilere saldırmaktı. İki kardeş de hızla Yuzhou'nun getirdiği kişilere saldırdılar. Hızla boyunlarına yapıştılar ve kanlarını içmeye başladılar.

Yuzhou, Lucifer'e soru sordu.

"Neden insan kanı içerek güçleniyorsunuz?" dedi. 

Lucifer,

"Sadece insan kanı değil Yuzhou. Tüm ırkların kanı ile güçlenebiliriz. Sana detayları anlatmayacağım. Fakat güçlenmemiz için kan lazım. Bunu unutma, ayrıca ne kadar güçlü kişilerden beslenirsen, alacağın güç artışı da o kadar yüskek olur. Mesela kardeşin, ondan beslenirsen alacağın gücü hayal bile edemezsin." dedi.

Yuzhou o anda kardeşine baktı. Fakat ona saldırmak istemiyordu. Daha sonra iki kardeşe baktı. Onlar da kanını içtikleri kişilerin vücudunu kurutmuşlardı. Yerde iki tane kafa vardı. Yuzhou'ya olduğu gibi onlar da kendilerini kontrol edememiş ve kanını içtikleri kişilerin kafasını koparmışlardı.

Yuzhou, yere akan ve iki kardeşin ağzındaki kanları görünce kendisini kontrol edemedi. Onun da tek gözü kırmızıya döndü, dişleri uzamaya başlarken Lucifer

"Kendini kontrol et." dedi.

Lucifer'in bunu demesiyle Yuzhou'nun gözü tekrar sarı oldu. Dişleri geri eski haline döndü. Yuzhou'da kan içmek istiyordu. Bu hiç bitmeyen bir arzuydu. Sonsuza kadar, herkesin kanını içebilirdi. Şeytan ırkının gücünün bir bedeliydi bu.

Onlar gücünü elde ettiğinde belirli bir güçleri vardı, fakat onların asıl güçleri başkalarının kanını içerek onların güçlerini de almalarıydı. Ayrıca ölümsüzlerdi, bu yüzden ne kadar uzun yaşayıp başkalarının kanını içtiklerinde, o kadar güçleniyorlardı.

Yuzhou o anda önündeki iki kardeşe baktı ve

"Vücudunuzdaki gücü hissedebiliyorsunuzdur. Az önce yaptığınız gibi kan içtikçe bu güç artacak. Fakat bu gücün tek bir bedeli var." dedi. Daha sonra iki kardeşe baktı ve

"Tek yapmanız gereken benim dediklerimi yapmak." dedi. 

İki kardeş daha sonra birbirlerine baktı. Aslında ölmeden önce Yuzhou'dan nefret ediyorlardı. Fakat şimdi, güçlerini veren şey Yuzhou olduğu için ona bağlanmışlardı. Yuzhou,

"Siz ikiniz şimdilik bir şey yapmayın. Zamanı gelince ben size ne yapacağınızı söyleyeceğim." dedi. Daha sonra kapıya döndü ve dışarıya çıkarken,

"Hadi kardeşim, gidelim." dedi.

İkisi de malikaneye doğru ilerlerken, Rowan bu konu hakkında bir şey dememeye karar verdi. Neler olduğunu o da anlamamıştı bu yüzden bir şey demek istemiyordu.

Yuzhou, malikanenin kapısını açıp içeriye girdi. Rowan da içeriye girip kapıyı kapattı. Yuzhou bir şeyler hissetmişti. Etrafa bakarken, birden kız kardeşi onun önünde belirip Yuzhou'nun boğazından tuttu ve hızla kaldırıp duvara vurdu. 

Yuzhou,

"Kız kardeşim, uyanmışsın." dedi.

Rebekah,

"Bana yalan söyledin ve bana saldırdın!" dedi. Yuzhou bir şey demeyip gülümsemişti. Rebekah hızla Yuzhou'ya saldırdığı için Rowan'ı farketmemişti. Rowan,

"Bırak onu kız kardeşim." dedi.

Rebekah bunu duyunca Rowan'a baktı, daha sonra Yuzhou'yu bıraktı ve Rowan'a sarıldı. Daha sonra Rowan,

"Sen yokken Yuzhou ile biraz konuştuk. Her şey tekrar eskisi gibi olacak. Yuzhou ile birlikte burada yaşayacağız." dedi.

Rebekah, buna karşı çıkmak istese de, Rowan'a bir şey diyemedi. Tek diyeceği şey,

"Bu küçük yerde mi? Neden?" dedi.

Yuzhou,

"Bazı planlarımız var, merak etme. Kısa bir süre sonra tekrar eski şehrimize gideceğiz." dedi. 

Yuzhou bunu dedikten sonra dışarıdan bir aura hisseti. Bu aura daha önce hissetiği bir auraydı. Rowan ve Rebekah'ya

"Biraz bekleyin, hemen geleceğim." dedi.

Daha sonra evden çıkıp hızla auranın olduğu yere gitti. Önüne yine bir şeyler söyleyen adam gelmişti. Mavi ve mor gözlüydü. O adam konuşmaya başladı.

"Lucifer ile birleşmen yüzünden gücün daha da dengesizleşti. Olacak şeyler daha çabuk olacak. Hemen gidin buradan. Dört elementin felaketi yaşanacak." dedi.

Daha sonra o adam ortadan kayboldu. Dört elementin felaketi... Yuzhou kardeşi ile birleştiği için denge bozulup felaket mi yaşanacaktı? Bunları düşünürken malikaneye gelmişti. Malikaneye girdiğinde. Rowan Yuzhou'ya baktı ve

"Yuzhou, seninle konuşmamız gereken bir şey var." dedi.