95. Bölüm | Felaketten Kaçmak

avatar
1402 2

İnsan Tanrı - 95. Bölüm | Felaketten Kaçmak


Yuzhou, Rowan'a bakıyordu. Ne konuşacağını merak etmişti. Rowan tam bir şeyler diyecekti ki, dışarıdan çığlık sesleri yükselmeye başladı. Yuzhou, Rowan, Rebekah bu sesleri duymuştu, fakat Yuzhou'nun duyma yetisi onlardan daha gelişmişti, bu yüzden yüzlerce kişinin teker teker çığlıklarını ayırt edebiliyordu. Erkek, kız, çocuk hepsi bağırıyordu. Ve bu çığlık seslerinin yanında bir ses daha vardı. Su sesi.

 

Yuzhou hızla dışarıya çıktı. O anda, en kısası dört metre olacak şekilde dalgalar şehri basıyordu. Fakat bu dalgalar sıradan bir dalga değildi. Tamamen kandan oluşuyordu!

 

Yuzhou'nun gördüğü sahnenin birebir aynısı oluyordu. Bu kana dönüşen suları kimse tutamıyordu. Yuzhou bir teknik kullanarak tutmayı deneyebilirdi, fakat uzağı görebildiği için çoğu yerin bu kana dönmüş sularla basıldığını görebiliyordu.

 

Hızla rozetini çıkardı ve Daren'e seslendi.

 

"Daren! Yardım et, götür bizi buradan!" dedi. Yuzhou bunu dedikten birkaç saniye sonra Daren onların yanında belirdi. Havada asılı dururken, Yuzhou ve kardeşlerini inceledi. Yuzhou İnsan Tanrı'ydı. Daren de ona yardım etmesi için görevlendirilmişti. Yuzhou'ya karşı gelemeyecek olsa da, bu yaptığının yanlış olduğunu düşünüyordu. 

 

Fakat Yuzhou istiyor diye Daren kardeşleri ile birlikte Yuzhou'yu uçurdu ve hızla her zamanki dağın üstüne getirdi. 

 

O anda Rebekah ve Rowan ne olduğunu anlamadı, birden ışınlanmışlardı. Onlar etrafa bakarken, Yuzhou dağdan aşağıya bakıyordu. Yeterince iyi görüşe sahip olan birisi, bu dağdan her yeri net bir şekilde görebilirdi. Yuzhou'nun görüşü daha o kadar iyi olmasa da, en azından çok net olmasa da her yeri görebiliyordu.

 

Gözleri bir tık daha iyi olsaydı, bu dağdan her yeri net bir şekilde görebilirdi.  Hâlâ gelişmesi gerekiyordu.

 

Dağ öyle bir noktadaydı ki, aşağı bakıldığında tüm şehirler sanki haritaymış gibi görünüyordu. Sanki birisi tarafından özenle yapılmış bir yerdi. Yuzhou dağdan aşağı etrafı inceliyordu, gözleri sayesinde tam net göremese de, en azından çoğu şeyi ayırt edip neyin ne olduğunu anlayabiliyordu.

 

Her şehre giremese de, çoğu şehrin etrafı kana dönüşen sularla kaplanmıştı. İnsanların çığlıklarını dağdan  bile duyabiliyordu. Gücü sayesinde insanların auralarını hissedebiliyordu. İnsanlar korkuya kapılmıştı, herkes kaçıyordu fakat güç sahibi olmayanlar suların altında kalıyorlardı.

 

Rowan ve Rebekah dağı incelerken, Daren,

 

"Bu olayı daha önce görmüştüm. Bu dünya için yapılabilecek bir şey kalmadı. Burası yok olucak, yerine yenisi oluşacak." dedi.

 

Daha sonra Rowan ile Yuzhou'ya baktı ve

 

"Bunun sebebi ise, ikinizsiniz." dedi.

 

Yuzhou ve Rowan pek bir şey anlamamış gibiydi. Daren,

 

"İkiniz, sonsuz bir döngü için yaratıldınız. İkiniz birbirinize zıtsınız. Birinizin amacı güçlenip Gerçek Tanrı'ya ulaşmakken, diğerinizin amacı ise onu durdurmak. Birlikte olduğunuz sürece, nereye giderseniz gidin er ya da geç bu felaket ile karşılaşacaksınız. Ve kaçmak dışında başka hiçbir şey yapamayacaksınız. 

Yüce Dünyalar'a gitmeyi başarırsanız bu durum farklı olur, Yüksek Dünyalar'dan birine gitseniz bile bu şeyler yine olacak. Daha yavaş gerçekleşecek olsa bile Yüce Dünyalar dışında bu durumdan kaçış yok. Fakat şuan Yüce Dünyalar'a gitseniz, hayal edemeyeceğiniz güçler görürsünüz. 

Sadece güç değil, İnsan Tanrı efsanesi oralarda da biliniyor, Yuzhou, Pars Queen gibileri oralarda da var ve onlara karşı birkaç saniye dayanma şansın bile yok. Bu yüzden, bir mucize olması gerek ve Yüce Dünyalar'a gidebilecek kadar güçlenmelisiniz, ya da ayrılmalısınız. Denge tekrar yerine oturur.

Sadece ayrılmakla da yetmez, ikinizin de görevini yerine getirmesi gerekiyor. Yuzhou'nun çalışıp güçlenmesi ve Gerçek Tanrı'ya ulaşması gerekiyor." dedi, daha sonra Rowan'a baktı ve

 

"Senin de onu öldürmeye çalışman gerekiyor." dedi.

 

Birkaç saniye sessizlik oluştuktan sonra, Rowan,

 

"Yuzhou'yu öldürmeyeceğim. Gücü kontrol ettiğim sürece dengenin bozulması dışında bir sıkıntı olmamalı. Tek yapmamız gereken Yüce Dünyalar'a gitmek.  Ya da Yüksek Dünyalar'da felaket daha yavaş gerçekleşiyor, Orada güçlenip Yüce Dünyalar'a gideriz." dedi.

 

Bunu dedikten sonra Daren güldü ve

 

"Yüce Dünyalar'ı hafife alıyorsun. Oraya tüm İnsan Tanrılardan sadece iki ya da üç tanesi gidebildi, fakat gittikten kısa süre sonra durduruldular. Ayrıca sana şunu söyleyeyim. Daha önce bu durumu gördüm. Sizin olayınız değil, farklı bir sebepten dolayı Yüksek Dünyalar'da denge bozulmuştu. Felaket gerçekleşse bile, denge düzelmemişti. Bunun sonucunda, nereden geldiği bilinmeyen, benim bile hayal edemiyeceğim güce sahip birisi geldi ve tek başına birkaç saat içerisinde Yüksek Dünya'lardan birisini yok etti. 

O dünyadaki kimse kaçamadı. Yani şuan ikiniz kendinizi güçlü sansanız da, değilsiniz. Yüksek Dünyalar'da dayanabilecek olsanız bile, oranın en güçlülerine göre bir böcekten farkınız yok. Yüce Dünyalar'dan bahsetmiyorum bile." dedi.

 

Yuzhou,

 

"Yüksek Dünyalar'a nasıl gidebiliriz?" diye sordu. 

 

Daren,

 

"Şuan sizi farklı bir dünya'ya götürebilirim. Fakat dediğim gibi bu felaket orada da gerçekleşicek. Ve eğer o felaket dengeyi düzeltmeye yetmezse, yine güçlü bir varlık gelip o dünyayı yok edebilir.

Dengeyi düzeltmenin de iki yolu var, ya ikiniz de öleceksiniz, ya da ikiniz de ayrılıp amaçlarınızı gerçekleştirmeye çalışacaksınız."

 

Birkaç dakika sessizlik oldu. Kimse ne diyeceğini bilmiyordu. Daren,

 

"O zaman sizi bir Yüksek Dünya'ya götürüyorum. Umarım orada boş durmazsınız ve hızlıca güçlenirsiniz, yoksa felaket gerçekleşicek."

 

Daren, yukarıya baktı, o anda Yuzhou bir şey söyledi.

 

"Bizi Temps'e götür." dedi. Daren ilk başta biraz şaşırdı.

 

"Temps mi? Orayı nereden biliyor-" fakat birden sustu. Aklına bir şey gelmişti.

 

"Doğru, toprak manasını aldığın kişi söylemişti. Pekâla, gidelim o zaman. Fakat vücutlarınız bu işleme uygun değil, birkaç gün baygın kalabilir, ya da oldukça yorgun hissedebilirsiniz. Haraket edemeyecek kadar."

 

Daha sonra gökyüzüne baktı. Yeşil gözleri parladı ve bir anda havaya uçtu. Fakat o kadar hızlıydı ki, bir saniyede gözle görülmeyecek bir yüksekliğe ulaşmıştı.

 

-

 

O anda herkes uzaya gitmişti. Uzay boşluğunda süzülüyorlardı. Fakat kimse yoktu, sadece Yuzhou vardı. Etrafında kimseyi göremiyordu.

 

Aynı şey diğerlerine de olmuştu, Rowan da kimseyi göremiyordu, Rebekah'da. Aslında hepsi aynı yerdeydi fakat kimse birbirini göremiyordu.

 

Fakat uzay boşluğundaki manzara çok güzeldi. Sadece bir uzay boşluğu değil, oldukça fazla yıldız vardı. Milyarlarca yıldız görünüyordu ve bu oldukça güzel bir manzara oluşturmuştu. Fakat bu yıldızlar birbirlerine çok yakın gibiydiler.

 

Yuzhou birkaç saniye gözlerini yıldızların üzerinde gezdirdikten sonra, yıldızların arasından bir şey parlamaya başladı. Yuzhou o parlaklığa bakarken, önünde çatlaklar oluşmaya başladı. Bu oluşan çatlaklar beyaz rengindeydi. Çatlaklar oldukça yayıldı ve ortaları birden açıldı. Yuzhou hızla ortasına çekildikten sonra, kendisini uzay boşluğunda inanılmaz bir hızda haraket ederken buldu.

 

Yıldızların arasından parlayan o şeye doğru inanılmaz bir hızda gidiyordu. Yaklaşık beş saniye boyunca olağanüstü bir hızda ilerledikten sonra, gözlerini kapatıp açtığında, kendisini gökyüzünden aşağı süzülürken buldu.

 

Fakat yukarıdan gördüğü manzara karşısında şaşırdı. Çünkü, bu dünya çok büyüktü. Sadece yukarıdan düşmeyle bakınarak bunu anlamıştı. Daha önce Sıradan Dünyalar'da Daren ile uçarken, ya da dağın tepesinden bakarken Dünyayı inceleyebiliyordu fakat bu büyüklük... Tahmin ettiğinden kat kat daha fazlaydı.

 

Yere doğru yaklaşırken, etrafındaki Rowan ve Rebekah'yı gördü. Üstlerinde ise Daren vardı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44305 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr