Kolyenin kırmızı taşı parlamaya başlamıştı. Yuzhou neler olduğunu anlamamıştı, kolyenin içindeki aura git gide artıyordu. Yuzhou kolyeyi çıkarmak istese de, başaramamıştı. Kolye sanki Yuzhou'nun bedenine yapışmıştı. Birkaç saniye sonra Yuzhou canın acıdığını hisseti. Boynuna bakınca, kırmızı taş gerçekten de vücuduna yapışmıştı. Hatta, boynundan içeriye giriyor gibiydi.

Yuzhou ne kadar uğraşsa da, kolyeyi hiçbir şekilde çıkartamadı ve kolye tamamen Yuzhou'nun vücuduna girdi. Yuzhou'nun vücuduna girince, Yuzhou bilincini kaybetti ve yere düştü.

Yuzhou bilincini kaybettikten sonra bile kolyenin aurası artmaya devam ediyordu. O kolyenin içinde, bir şey vardı. Bir canlı.

Bu canlının vücudu insan vücudu ile aynıydı. Fakat farklı, daha güçlü bir ırktandı. Dış görünüşü insanlar gibi olsa da, savaşta gerçek bir şeytana dönüşüyorlardı.

Kolyenin içinde bu canlı mühürlenmişti. Bu girdiği vücudu inceliyordu.

"Çocuk güçsüz. Ama çocuğun içindeki güç... Bu yüzden vücudu ele geçiremiyorum. Anlaşılan yine paylaşmak zorundayız." dedi. Daha sonra Yuzhou uyandı. Birkaç saniye etrafına bakındıktan sonra neler olduğu aklına geldi ve hızla boynuna baktı. Fakat kolye ortalıkta yoktu. Yuzhou zihninde bir ses duydu.

"Merhaba velet."

Yuzhou neler olduğunu anlamadı. Bu daha önce duymadığı bir sesti. Bu ses tekrar konuştu.

"Neler olduğunu açıklayacağım. Dinle beni. Bulduğun kolyenin içinde ben mühürlüydüm ve hissetiğin o güçlü aura da benim auramdı. Kolyeyi taktığın anda yeterli güçte olduğun için senin vücudunu ele geçirmeye çalıştım fakat içindeki gücün ne olduğunu anlayamasam da o güç buna izin vermedi. Bu yüzden bu vücudu seninle paylaşmak zorundayım." dedi. 

Yuzhou, sakinliğini korudu.

"Çağırma büyüsü gibi mi?" diye sordu. 

İçindeki ses,

"Hayır, beni senin gücün gibi düşün. Fakat bilince sahip bir güç." dedi. Lich o anda konuştu.

"Yuzhou, içine giren şey şuan beni duyamıyor. Fakat dikkatli ol. Karşındaki kişi en güçlü ırklardan birisi. Cehennemde gücünü elde etmiş bir ırkın atası. Benden, Daren'den, herkesden çok daha güçlü. Onu benim, İnsan Tanrı gücü gibi düşün." dedi.

Yuzhou, Lich'in ne demek istediğini anladı. İçindeki güce,

"Demek istediğini anladım. Fakat vücudumu nasıl paylaşacağız?" diye sordu.

Yuzhou'nun içindeki güç gülümsedi.

"Sende büyük potansiyel hissediyorum. Benden bile güzel işler çıkarabilirsin. En baştan her şeyi anlatacağım." dedi. Daha sonra konuşmaya başladı.

"Ben ve ailem Cehennem'de doğduk, büyüdük ve gücümüzü orada elde ettik. Gücümüz sayesinde Cehennemin en tepesine geçtik. Tamamen özel bir ırktık. Bize benzer farklı ırklar olsa da, hiçbirinin gücü bize yaklaşamıyordu. Daha sonra ailem ile aramız açıldı ve tüm kardeşlerim farklı farklı yerlere dağıldık. Ben, teker teker çoğu dünyayı katlederek dünyaları dolaştım.

Fakat, birisiyle karşılaştım. Bu kişi benim kardeşlerimin yardımıyla beni bulduğun kolyenin içine hapsetti ve farklı bir dünyaya gönderdi. Yüzyıllardır bu kolyenin içindeyim. Çoğu kişi kolyeyi taksa da, hiçbirinin vücudu yeteri kadar güce sahip değildi. Bu yüzden vücutlarını ele geçirmedim. Eğer geçirseydim gücümü kaldıramayıp ölürlerdi.

Fakat senin gücün çok değişik bir şey. Benim gücümün bile yenemediği bir güce sahipsin. Bu yüzden vücudunu ele geçiremiyorum fakat senin içindeyim ve vücudunu paylaşıyoruz.

Ayrıca o kıza sapladığın hançer, annem ve babam tarafından bizi hapsetmek için yapıldı. Ben ve kardeşlerim Yüce Dünyalarda biliniriz. Bizi hiçbir şekilde durduramazlar, öldüremezler. Fakat o hançer bizi durdurabilecek tek şey. 

Soruna cevap vermem gerekirse, benim gücümü kullanabilirsin. Senin gücün ile birleştiğinde, inanılmaz bir güç ortaya çıktı. Ben ölümsüz olsam da, sen değilsin. Fakat benim gücüm ile ölmen imkansız gibi bir şey. Yani şanslısın, kendini ölümsüz sanabilirsin. Fakat, benim gücümü kullanmanın bir şartı var. Şuan gücümün oldukça azını kullanıyorsun. Çünkü şuan oldukça açım.

Bizim gücümüzü arttırmak ve tam potansiyelinde kullanmak için kana ihtiyacın var. Gücümüzün kaynağı kan. Başkalarının kanını içmen gerekiyor, boyunlarından ya da bileklerinden. O zaman gücümün ne olduğunu göreceksin.

Her şeyi anladığını umuyorum. Ayrıca, benim adım Lucifer. Cehennemin Prensi." Yuzhou duydukları karşısında ne tepki vereceğini pek bilemiyordu.

Şuan gücü olağanüstü derecede artmıştı, ölümsüz olmaya yakındı fakat canlıların kanı ile beslenmek, cehennemin prensi Lucifer ile tanışmak... O bunları düşünürken, Lucifer konuştu.

"Şuan ne düşüneceğini bilmediğini sanıyorum. Ayrıca şunu söyleyeyim. Benim ırkımın belli bir adı yok. Bize Şeytan, canavar, her türlü şeyi söylediler. Ben Şeytan'ı tercih ediyorum. Benim gücüm ile kendime yoldaş yaratabiliyordum, kendi yanımda savaşacak sadece benim dediklerimi yapacak kişiler... Artık bu güç sende de var.

Kanını başkalarına içirip onları öldürdükten sonra onlar tekrar canlanırlar ve güçleri de artar. Bunun karşılığında, senin dediği şeyleri yaparlar. Yapmazlarsa, onları öldür.

Yani demek istediğim şu ki, benim gücüm ile her şeyi yapabilirsin. Yeter ki kan ile beni besle."

Yuzhou vücudundaki gücü hissetmeye başlamıştı. Şuan bilmese de, Daren'e oldukça yakınlaşmıştı güç olarak. Biraz çalışırsa, ve Luciferi beslerse onu kolayca geçebilrdi.