49. Bölüm | Lich

avatar
1723 3

İnsan Tanrı - 49. Bölüm | Lich


"Seni korumak için buradayım." dedi.

 

Yuzhou bunu duyunca şaşırdı. Kendi kardeşi onu koruyordu. İkisi, içlerinde birbirleri ile sonsuza kadar savaşan güç parçalarını taşıyorlardı. Ve Yuzhou'nun kardeşi, her zaman bu savaşı kazanmasına rağmen Yuzhou'yu korumak için gelmişti.

 

Shan gri-beyaz gözlü kişiye baktığında titredi. Yuzhou dışında herkesi korkutucu bir his sardı. O çocuktan korkutucu bir aura yayılıyordu. Sanki o çocuk tek bir haraketle onları öldürebilir gibi hissediyorlardı. O çocuğa karşı itaat etmeleri gerekiyordu. Gri-beyaz gözlünün sadece aurası bunları söylüyordu!

 

Yuzhou'nun kardeşi, aurasını kısıtlasa bile, Noyan ve Dae üzerlerinde bir baskı hissediyorlardı. Ayakta duramayacak gibilerdi. Shan bu baskıyı hissetse de, karşı koyabilirdi. Ama karşısındakinin kendisinden güçlü olduğunu biliyordu.

 

Yuzhou ise üzerinde hiçbir şey hissetmiyordu. Onun aurası henüz bu seviyeye gelmese de, onun aurası da en az bu kadar güçlü olacaktı. İnsan Tanrı gücü sayesinde bu auraya kolayca direnebiliyordu.

 

Gri-Beyaz gözlü kişi Yuzhou'ya doğru yaklaşmaya başladı. Her adımında, diğerlerinin üzerindeki baskı artıyordu. Yuzhou'nun yanına geldiğinde, Noyan ve Dae istemsizce dizlerinin üzerine çöktüler. Ayakta duramıyorlardı. Karşısındaki kişi yüce bir varlık gibiydi onlara göre.

 

İtaat etmeleri gerekiyordu, yoksa öleceklerdi. Gözleri bunu anlatıyordu. Bir gözünde huzuru görüyorlardı, diğer gözünde ise korkuyu.

 

Gri-beyaz gözlü kişi Yuzhou'ya bir elini uzattı ve

 

"Gel kardeşim, benimle gel. Tekrar birlikte olalım. Ayrıca, kız kardeşimiz de bizi bekliyor." dedi.

 

Yuzhou yavaşça ayağa kalktı. Gri-beyaz gözleri görünce vücudundaki tüm enerji geri gelmiş gibiydi.  Ayağa kalktıktan sonra sarı gözleri ile kardeşine bir bakış attı. Sarı gözler ile gri-beyaz gözler birbirine bakınca Yuzhou'nun içinde istemsizce bir öfke oluştu.

 

"Karanlık Alevler!"

 

Yuzhou, kardeşinin ona uzattığı eli karanlık alevler ile yaktı. Daha sonra arkasını döndü ve giderken,

 

"Beni ölüme terk etmeden önce yanıma gelmeliydiniz." dedi ve uzaklaşmaya başladı.

 

Gri-beyaz gözlü ise hızla kolunu kopardı. Kolunu yere fırlattı. Alevlerden bu şekilde kurtulmuştu. Yüzünde hiçbir acı belirtisi yoktu. Yuzhou'ya karşı bir şey diyemiyordu da. Çünkü Yuzhou'nun haklı olduğunu biliyordu.

 

Bir şey demedi ve o da uzaklaşmaya başladı. Kolundaki yara çoktan kapanmıştı bile. Kan akmıyordu.

 

Shan ve diğerleri de Yuzhou'nun peşinden gidiyorlardı. Gri-beyaz gözlü kişi oradan uzaklaşınca Noyan ve Dae rahat bir nefes almışlardI. Üzerlerindeki baskı birden kalkmıştı ve rahatlamışlardı.

 

-

 

Birkaç gün sonra, güneş yeni doğarken Shan Takımı şehire varmışlardı. Direkt olarak Kral'ın malikanesine gittiler. Hepsi Kral'ın odasına girdikten sonra eğildiler. Daha sonra Shan görevin raporunu verdi. Her ayrıntıyı anlattı. Shan konuşurken Kral Yuzhou'yu süzüyordu. Karanlık manayı direkt olarak kullanmak... Bu çocuk neydi böyle, zaten beyaz saçları ve sarı gözlerinde de bir gariplik vardı.

 

 

Daha sonra Kral'dan daha güçlü olan da onlara katıldı. Hepsi birlikte bir şeyler konuştuktan sonra Shan derin bir nefes alıp verdi. En güçlü öğrencilerinden birisi gidiyordu ve bu durum onu üzmüştü. Ama yapacak bir şey yoktu. Daha çok güçlenip geri dönecekti.

 

Hepsi birlikte malikaneden çıktıktan sonra, Shan ve diğerleri uzaklaştı. Yuzhou'da onlara katılacakken, arkasından bir ses duydu.

 

"Benimle gel."

 

Bu ses, Kral'dan daha güçlü olan kişiye aitti. Yuzhou onu takip etti. İkisi, malikaneden uzağa gitmişlerdi. Etrafta kimseler yoktu.

 

Kral'dan güçlü olan adam konuşmaya başladı.

 

"Daha önce kendimi tanıtmadım galiba. Ben, Daren. Bu günden itibaren, sen benim sorumluluğumdasın. Seni uzun bir süre ben eğiteceğim." dedi.

 

Yuzhou karşısındaki adamı inceliyordu. Adamın uzun beyaz saçları ve sakalları vardı. Saçalrının rengi yaşlılıktan dolayı beyazdı. Ama Yuzhou'nun saçı daha parlaktı.

 

Adamın aynı zamanda yeşil gözleri vardı. Yaşı tahmin edilemiyordu. Dışarıdan bakınca savaşçı gibi görünmüyordu. Bir bilge havası yayıyordu. Aurası da öyle.

 

Yuzhou adamın sistemini incelemek istedi.

 

"Kimlik!"

 

Fakat, adamın sistemini göremedi.

 

"Kimlik!"

 

Ne yaparsa yapsın, adamın sistemini göremiyordu. Kendisi, Tanrı'nın gücüne sahipti fakat karşısındaki insanın sistemini göremiyordu. 

 

Neler olduğunu anlamadı. Kaç kere denese de, karşısındaki kişinin sistemini okuyamıyordu.

 

Daren, Yuzhou'nun onu incelediğini anladı.

 

"Bu gün buradaki son günün, o yüzden istediğini yap. Yarın, güneş doğarken ormanda buluşalım. O zaman gideceğiz buradan." dedi ve birden ortadan kayboldu.

 

Yuzhou şuan ne yapacağını bilmiyordu. Birden, tanımadığı, sistemini okuyamadığı birisinin öğrencisi olmuştu. Ne yapacağını bulana kadar, şehirde dolaşmaya karar verdi. Şehirde dolaşırken sistemine bakındı. Son savaştan sonra seviye atlayıp atlamadığını merak ediyordu.

 

Ve gördüğü şey karşısında şaşırdı. Seviyesi 20 olmuştu! 28 Kişiyi öldürerek 10 seviye atlamıştı!

 

Her seviyede 10 stat puanı geliyordu. Şuan 200 stat puanı vardı! 

 

Hızla statlarını arttırdı.

 

Yeni statları şu şekildeydi;

 

STATLAR

Güç : 100 / (∞)

Bağışıklık : 11 / (∞)

Zeka : 23 / (∞)

Çeviklik : 100 / (∞)

Dayanıklılık : 100  / (∞)

Şans : 11 / (∞)

Beceri: 68 / (∞)

 

Statları çok fazla artmıştı. Gücünün arttığını hissedebiliyordu. Beceri statını arttırdı. Bununla birlikte hipnoz yeteneğinin kullanım süresi de artmıştı.

 

Dolaşmaya devam ederken, daha önce yapmadığı bir şey aklına geldi. Lich ile konuşabilirdi!

 

"Lich."

 

Bunu söylediğinde, değişik bir şeyler hisseti. Birden önüne birisi gelmiş gibi hissediyordu.

 

Güçlü bir aura hissediyordu. Sanki karşısında birisi vardı ve onunla konuşuyor gibiydi.

 

Yuzhou konuşmaya devam etti.

 

"Diğer İnsan Tanrıların sisteminde sen de var mıydın?" diye sordu. Lich cevap verdi.

 

"Evet, vardım." dedi.

 

Yuzhou,

 

"Gri ile Beyaz nedir?" diye sordu. Lich,

 

"Onlar bir şey değildir. Onlar iyilik ve kötülüktür. Korku ve huzurdur. Onlar, sevgi ve nefrettir. Onlar sadece seni engellemek için yaratılmış bir şeydir." dedi.

 

Yuzhou,

 

"Gördüğüm anılarda milyonlarca insan tanrı oluşmuştu. Hepsi de gri beyaza karşı yenilmişti. Onları durdurmanın bir yolu yok mu?" diye sordu. Lich,

 

"Hayır, onları durduramazsın. Şuan kardeşin gücü kontrol etmeyi başarsa da, zamanla o güç onu ele geçirmeye başlayacak. Bu yüzden, dikkatli ol." dedi.

 

Yuzhou daha fazla bir şey demedi. Sonu kesin olarak ölüm mü olacaktı? Daha çok güçlenebilirdi. Fakat öleceğini bilerek güçlenmek neyine yarayacaktı?  Ne zaman öleceğini de bilmiyordu. Kardeşi herhangi bir zamanda gücüne yenik düşüp saldırabilirdi.

 

Ayrıca şu anki gücüyle kardeşine karşı koyamazdı. 

 

Sonu ölüm olacaksa, bu güce sahip olup bu hayatı yaşamanın ne anlamı vardı ki?

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr