246. Bölüm: İlk Savaş

avatar
940 6

İnatçı Yükselen - 246. Bölüm: İlk Savaş


Erthyo içeri girdikten sonra etrafına bakınma fırsatı buldu. Burası açık bir araziydi, birkaç tepeden oluşan alanın etrafında dört farklı nehir vardı ve uzaklarda yüksek dağlar vardı.  Ayrıca tam yakınlarında garip yapılı bir dağ daha vardı. Daha spesifik olmak gerekirse biri büyük bir ısırık almış gibi eksik parçası olan düzgün bir dağdı.

 

Erthyo gözlerini kapatarak etrafı inceledi. Kendilerine yönlendirilmiş ya da başkasına yönlendirilmiş herhangi bir öldürme niyeti yoktu. Bu da çevrelerinin temiz olduğunu gösteriyordu.

 

Bundan sonra manayı taradı. Sunucunun dediği gibi, ortamda tüm yarışmacıları 10 gün idare edebilecek miktarda mananın olduğunu doğruladı.

 

Erthyo konuşmak için ağzını açtı fakat sonunda sustu. Kadınlarının ve astlarının gücünü bilmediğini hatırladı. Bu şansı onların görüşlerini ve güçlerini görmek için kullanabilirdi.

 

‘’Bu seferlik ast olacağım. Bana hünerlerinizi gösterin. Duruma göre size bir ödül verebilirim.’’ Erthyo kızlara bakarak dudaklarını yaladı. Gözleri avına bakan avcı gibiydi, şehvetin parıltısı gözlerinde parladı.

 

Erthyo’nun kadını olan tüm kızlar beklenti ile parladı, Qian hariç. Ne zamandır Erthyo ile bir olmayı bekliyorlardı ve o an yakında geliyor gibiydi.

 

Grubun çoğu Ermy, Mira ve İreny ortada kalacak şekilde bir adım attı. Onlar bu üçlü gibi yönetme işinde o kadar iyi değillerdi. Sonuçta bu üçlünün hepsi zamanında bir prenses idi.

 

Qianda bir adım geri atmıştı. Erthyo’yu takip etmeye karar verdiğinden beri prenses statüsünü kaybetmişti. Erthyo’nun yanındayken nasıl durumlara düşeceğini bilmediği için, yönetme dışında nasıl hayatta kalacağını öğrenmeye odaklanmıştı.

 

Ayrıca sırrı yüzünden yönetme ve büyük resim gibi kavramlara pek hayran değildi.

 

Üç kız ciddi moda girdi. Erthyo’ya iyi yönlerini göstermek istedikleri için bu konuyu aşırı ciddiye almışlardı. Mira bile aynıydı.

 

‘’Ortam engebeli arazi olsa da, çok açıktayız. Öncelikle buradan inmemiz gerek. ‘’ Mira etrafına bakarak önceliklerini belirtti.

 

‘’Katılıyorum. Burada 30 gün kalacağımız için kamp alanı seçmeliyiz. Fakat bu açık ya da çok kapalı bir yer olamaz. Bence oradaki dağa kurulmalıyız. Arkamızı sağlama almakla kalmayız, ayrıca gölgede kaldığımız için serin bir arazi bulmuş oluruz. Bu da güneşli ortamda çok işimize yarar.’’ Ermy yanlarındaki garip dağı gösterirken önerdi.

 

‘’ Direkt kurulmamızı önermiyorum. Her takım böyle yapacaktır. Önceliğimiz yakınlardaki takımları silmek olmalı. Böylelikle arkamızla beraber çevremizi de temiz tutmuş oluruz.’’ İreny son söyleyen kişiydi.

 

Üç kız birbirlerine kafalarını salladıktan sonra Erthyo’ya döndü.  Onun kararlarını değerlendirmesini istiyorlardı.

 

‘’Neden bana bakıyorsunuz? Daha demin ast olduğumu söyledim.  Ne yaparsanız yapın uygulayacağım. ‘’ Kızların kararlarının kesin olması gerekiyordu. Böylelikle o ortalarda olmadığında birbirlerini kollayabilirlerdi.

 

Üç kız sözleriyle kararlarını kesinleştirdiler. Ermy en azından bir tavsiye almak için ilk konuşan kişiydi.

 

‘’En azından bize bir tavsiyede bulunabilirsin. Aslında buradaki herkesten tavsiye almak isteriz.’’ Ermy etraftaki kızlara ve üç erkeğe dönerek konuştu.

 

Grup bir süre kendi içinde düşündükten sonra Hiori fikrini sunmaya karar verdi.

 

‘’Özellikle nehrin kaynağına yakın bir yerde kurulmamız gerektiğini düşünüyorum. Böylelikle zamanı geldiğinde zehir kullanarak diğerlerini zehirlerken, kaynağa yakın olduğumuz için zehirsiz su içebiliriz. Bizim için büyük bir avantaj olur.’’

 

Sözleri grubun soğuk nefes almasına neden oldu fakat garipsemediler. Düşünce tarzı bir suikastçıya tam uyacak şekildeydi. Ayrıca doğru işlenirse büyük avantaj sahibi olabilirlerdi.

 

 

Takım başka birinin söyleyeceği bir şeyi olmadığını görünce Erthyo’ya döndü. Erthyo’nun suratında ılımlı bir gülümseme olsa da, takım onun bir fikri olduğunu biliyordu.



Erthyo yakındaki portali gösterdi.

 

‘’Bunu kullanmamız gerekli. Sunucu kişinin dışarı çıkamayacağından bahsetmedi. Sadece kişinin tur başladığında 10 dakika içinde içeri girmesi gerektiğinden bahsetti. Bu durumda istediğimiz gibi dışarı çıkıp 10 dakikamızı kullanabiliriz, diğer takımlara ekrandan bakmak ya da mana yenilemek gibi. Aynı zamanda başka portallara da girebiliriz.’’

 

‘’Doğru!’’ Üç kız bu ayrıntıyı düşünmemişti. Portal kapanmadığına göre her zaman dışarı çıkıp, tekrar girme ihtimaline sahiplerdi.

 

 

‘’Tabii bu sadece benim tahminim. Belki de turun ilk 10 dakikasında dışarı çıkabiliriz ki şu anda 4 dakikamız kaldı. Bu yüzden hala zaman varken birini dışarı göndermeliyiz.’’ Erthyo bundan sonra sustu.

 

‘’O zaman birini dışarı göndermeliyiz. Ben Hioriyi teklif ediyorum. Aramızda en hızlı o olmakla beraber, detaylara bizden daha hızlı bakabilir. Bu da kaç takım olduğunu bilmediğimiz için ekranları hızlı kontrol etmekte avantaj sağlamamıza yarar.’’ Ermy önerisini sundu.

 

İreny ve Mira’nın buna karşı düşünceleri yoktu. Bu yüzden kabul ettiler.

 

Hiori portaldan dışarı çıktı. Bu sırada grup ortamı incelemeye devam ederken tetikteydiler. Erthyo etrafta hiç kimsenin olmadığını bildiği için rahattı fakat kızların yanında durmaya devam etti.

 

Birkaç dakika sonunda Hiori içeri girdi.

 

‘’Çok fazla ekran olduğu için toplam kaç takım olduğunu göremedim ancak yüzden fazla ekran olduğunu gördüm. Ve yakınlarımızdaki bazı takımların tam yerlerini biliyorum.’’ Hiori grubun yanına geldiği anda gördüklerini açıklamaya başladı.

 

Eline bir çubuk alarak yere daire çizdi. Oldukları yeri işaretlerken, yanlarındaki dağı belirleyici olarak işaretledi. Ardından yanlarındaki dört nehri bir çubukla çizdi ve birkaç yeri çarpı ile işaretledi.

 

‘’Burada, burada ve burada üç takım varken, dağın diğer tarafında beşten fazla takım var. Ayrıca bir takım tam dağın üstünde bulunmakta. Son olarak yakınımızda Dünya Krallığından bir takım olduğunu gördüm. Amaçları bizim gibi dağın altına kurulmak. Çoktan harekete geçtiklerini gördüm.’’ Haritada belirli yerleri işaretledi.

 

Erthyo ödül olarak kızın kafasını okşarken grup yola çıktı. Dağ onlara çok uzak değildi, birkaç saatlik uzaklıktaydı.

 

‘’Şimdi aklıma geldi. Sunucu burada bir ay bulacağımızı fakat dışarıda zamanın farklı olacağını söyledi. Bu nasıl işliyor? Dışarıya bunu nasıl sunuyorlar?’’ Lucifer grup ilerlerken sessizliği bozmaya karar verdi. Aynı zamanda bir süredir kafasını karıştıran problemi dile getirdi.

 

Grup açıklama için Hioriye döndü. Dışarı çıktığı için olayların nasıl olduğunu bildiğini düşünüyorlardı.

 

‘’Bu tur 4 gün sürecek ve her gün, içeriden 10 günü ilerleterek gösterecekler. Dördüncü gün ise tüm takımlar çıktığında önemli anları göstererek içerideki hiçbir şeyin kaçmamasını sağlayacaklar.’’ Sözlerinden takım bunun iyi bir karar olduğunu düşündü. Daha iyisini yapabilirlerdi fakat kısıtlı zamanda en iyi çözüm buydu.

 

Diğer takımla karşılaşmadan önce birkaç saat yürüdüler.

 

 

Grup 7 kişiden oluşuyordu. Dünya Krallığından olmasına rağmen iyi giyinmişlerdi. Öncü olacak iki kişileri hafif-ağır zırhlar giymişlerdi. Bu zırhlar ağır zırhlar gibi koruma sağlarken, onlardan daha hafif olacak metallerle yapılmışlardı.

 

Arkalarında üç büyücü vardı ve büyülerini arttırmak için asaları, büyü çemberleri işlenmiş büyü kitapları ve manalarını yenilemek için atmosferden mana çekme hızlarını arttıran giysiler giymişlerdi. Fakat ortamda mana sıkıntısı olduğu için küçük iyileştirici büyüler ve dikkat dağıtıcı ateş topları gibi birinci seviye büyüler yapabiliyorlardı.

 

Onların arkasında grubun nişancısı olduğunu düşündükleri, elinde keskin nişancı tüfeği olan bir avcı vardı. Son olarak ise garip bir şekilde takım elbise giymiş bir adam vardı. Takım saniyesinde bu adamın bir tehlike olmadığını anladı. Çünkü grup ilerlerken her küçük seste ürküyordu.

 

’O silah nasıl bir şey?’’ Ermy aynı dünyadan oldukları için Erthyo’ya döndü.

 

‘’Ok yerine mermi, yay yerine o silahı kullanıyor. Mermilerin atış gücünün ne kadar olduğunu bilmiyorum fakat kişinin gücünün  %100’üne eşit hasar çıkartabileceğini tahmin ediyorum. Ayrıca her mermisi delicidir. Bu yüzden patlama benzeri bir ses duyarsanız kaçının.’’ Erthyo gruptaki en sıkıntılı kişinin keskin nişancı olacağını bildiği için hiçbir bilgisin saklamadı.

 

’Ayrılalım. Eğer geç kalırsak başka gruplar yerimizi alabilir. Erthyo, Lucifer, Mira, Hiori, Gözcü burada savaşırken; Ben, Jenny, Lii, Kioz, İreny kurulacağımız yere gideceğiz. Başka fikri olan var mı?’’ Ermy grubu yönetmeye alışmıştı. Emirlerini verirken diğerlerinin fikirlerini önemserken, ilk fikri genelde sunuyordu.

 

Takımın buna karşı fikirleri yoktu. Grup ikiye ayrıldı, Ermy’nin grubu hızlarını arttırırken Erthyo’nun grubu yönlerini değiştirerek Dünya Krallığı takımına doğru yöneldiler.

 

Erthyo gruba yaklaşırken avcının kullanabileceği potansiyel silahları takıma açıklamaya başladı. Tabanca, avcı bıçağı, çakı vb. aklına gelen her türlü silahı açıkladı. Hiori özellikle sözlerine dikkat etti. İçgüdüleri yakında bunlardan daha fazlasını göreceğini söylüyordu ve onun gibi bir suikastçı için bu tür silahlar, özellikle tabanca ve çakı gibi gizli ve küçük silahlar hayatını almak için yeterliydi.

 

İki grubun karşılaşması fazla zaman almadı. Dünya Krallığından gelenler anında formasyonlarına girdiler. İki öncü önde, iş adamı ortada, üç büyücü büyü kalkanlarıyla arkada ve aralarında avcı olacak şekildeydi. Bu şekilde takımın en önemlisi avcı ve korumaları gereken iş adamını tam koruyabileceklerdi.

 

‘’O adamı neden korumak istiyorlar? Onu bıraksalar daha rahat hareket etmezler mi? O sadece yük.’’ Lucifer baltasını hazırlarken, beklentiyle gülümsedi.

 

‘’Bunun sebebi o adamın politik öneme sahip olması. Muhtemelen buraya adını yaymak ve şöhret kazanmak için geldi, takımın geri kalanı da onu korumaktan başka bir şey yapamaz. Eğer yapmazlarsa krallığa geri döndüklerinde acı çekecekler.’’ Erthyo herhangi bir hazırlık yapmadı. Bu takım için hazırlığa gerek yoktu.

 

‘’Hiori amacın avcı. Ben ve Erthyo öncüleri tutarken, geri kalanlar büyücüleri halletmeye çalışın.’’ Mira takımın lideri pozisyonuna geçti. Üç prensesten biri olarak takım yönetmekte daha iyiydi.

 

‘’Soru, Kan akıtabilir miyim?’’ Lucifer’in yüzünde manyak bir gülümseme belirdi. Erthyo onu oluştururken düşmanlarına acı vermekten zevk aldığı bir seçenek eklediğini hatırladı.

 

‘’Uh…’’ Mira yardım için Erthyo’ya döndü. Onun onayladığını gördüğünde cevap verdi. ‘’Tabii. Savaşlarda kan normaldir fakat işkence etmeyin. Daha fazla düşman edinmek istemeyiz.’’

 

Lucifer cevap vermedi. Gülümsemesi yüzüne yayılırken Mira çaresizce iç çekmekten başka bir şey yapamadı.

Erthyo kıza yardım etmeye karar verdi. Lucifer onun sözü dışında hiç kimseyi dinlemezdi.

 

’Lucifer kan yok. İşini hızlıca bitir. Diğer grupla olabildiğince hızlı buluşmalıyız.’’

 

‘’O-Oh, Emredersiniz Lordum.’’  Lucifer’ın gülümsemesi hayal kırıklığıyla yer değiştirdi. Erthyo’nun emrine karşı gelmeyeceği için kabul etmekten başka çaresi yoktu.

 

Mira Erthyo’ya minnetle baktı ve savaşa girmek için kemer olarak kullandığı yumuşak kılıcı çekti.

 

 

Erthyo rakibine doğru yürürken Miraya eşlik etti. Hiori ne zaman olduğu bilinmez bir anda yok olmuştu, Lucifer ve Gözcü ise arkadaki üç büyücüye yaklaşıyordu.

 

‘’Her zaman böyle midir?’’ Savaşmadan önce Mira’ya Lucifer hakkında sormaya karar verdi.

 

‘’Sadece savaşırken bu kadar asi oluyor. Son zamanlarda Bayan Mia, Bayan Amy ve Bayan Beyaz sayesinde onu engelleyebiliyoruz fakat onlar olmadığında savaşlarda ona söz geçiremiyoruz.’’ Mira bu konuda çaresizdi. Lucifer Erthyo dışında kimseden emir almayacağını ilk anda söylemişti ve her zaman kafasına göre savaşırdı ve yöntemleri çok kanlıydı.

 

Tek tesellileri onlara karşı gerçekten iyiydi ve dostlarına saldıracak kadar gözü dönmüyordu. Eğer yöntemleri çok kanlı olmasaydı ordu arasında Mira ve Ermy kadar popüler olabilirdi.

 

‘’Merak etme. Artık ben varım ve onun bu kadar asi olmasını önleyeceğim.’’ Erthyo bunu söylese de ona pek karışma niyetinde değildi. Bunun sebebi asi olmasının akılsız bir savaşçıya tercih etmesiydi.

 

Dört kişi karşı karşıya gelmeden önce son sözlerini söylediler.

 

Ortamdaki hava anında gerildi. Erthyo’nun takımı farklı açılardan grubu sarmıştı.

 

İki öncünün silahları tutan elleri ter içindeydi. Karşılarındaki kişilerden biri Kahraman Katiliydi, diğeri ise Kılıç Krallığının Azizesi, şimdiki ismiyle Kılıç Azizesiydi. İkisi kendilerin ün yapmış kişilerdi ve onlar gibi önemsiz insanlar için sadece ünleri bile korkmalarına yetiyordu.

 

Ancak bu savaşmadan kaçacakları anlamına gelmiyordu. Eğer bunu yaparlarsa arkalarındaki iş adamı, Dünya Krallığına ulaştıklarında hayatlarını cehenneme çevirirdi. Bu yüzden savaşmaları gerekiyordu.

 

İlk harekete geçen Mira idi.

 

Kılıcını sertleştirdi ve saldırdı. Öncünün önüne birkaç adımda ulaştı ve kesti. Bu işi hızlıca bitirmek istiyordu, bu yüzden %60 güç kullanmaya karar verdi.

 

‘’Ugh…’’ Ağır kalkanını bedeninin önüne son saniyede getirerek ağır yaralanmaktan kurtuldu fakat kalkan bundan kurtulamadı. Özel malzemelerden yapılmış kılıç, kalkanda küçük bir delik oluşturdu.

 

Öncü tekrar bir saldırı beklediği için duruşunu aldı fakat Mira saldırmadı. Bunun yerine kılıcı bir yılan gibi esnedi ve kalkanını sardı. Karşı koyamayacağı bir güç kalkanını çekmeye başladı. Eğer ayaklarını yere son anda basmış olmasaydı kalkanı elinden düşecekti, bu da anında elenmesine neden olacaktı.

 

Kılıcını kalkanı saran bıçağı sökmek için kullandı fakat kılıç bir zihne sahipmiş gibi geri çekildi ve kaşlarının arasına saplanmakla tehdit etti.

 

Öncü başta korktu fakat bu saldırının o kadar güçlü olmadığını fark etti. Sanki bir kız çocuğu dalıyla ona vurmaya çalışıyormuş gibiydi. Bu yüzden rakibinin kılıcı saplarken hata yaptığını varsaydı ve bu fırsatı kullanarak onu indirmeye çalıştı.

 

Kılıcıyla geniş kesim yaparak rakibi ikiye bölmekle tehdit etti. Ancak saldırısı ulaşamadan hisleri çığlık attı, bedeni canını kurtarmak için kendiliğinden hareket ederek kafasına gelen kılıcı önlemek için kolu yukarı kalktı.

 

Bam!

 

Güçsüz gördüğü kılıç saldırısı kolunun kırılmasına neden oldu. Kolundaki tüm kemikler, özellikle saldırıyı alan kısım toz haline gelirken, kesikten kontrolsüzce kan aktı.

 

Bağırmak için ağzını açtı ancak bunu yapamadan ardışık saldırılar gelmeye devam etti. Zırhının eklem yerleri donarken, kafası bir su balonu ile kapatıldı. Ağzından ve burnundan hava girmek yerine su girince öksürdü fakat sürekli su akışı içine girmeye devam etti.

 

Sonunda bayılmadan önce ne kadar su yuttuğunu bilmiyordu. Son gördüğü şey ona sıkılmış bir ifade ile bakan Mira idi.

 

Bedeni ışınlanırken ciğerlerideki su bu diyarda kalarak hayatını kurtardı.

 

Mira öncülerden birini yenerken Erthyo karşısında, ona saldırmaya çalışan adama bakıyordu. Mira’nın rakibini yendiğini görünce onunda sırasının geldiğini anladı.

 

Mira saldırdığında Erthyo’da onunla saldırmıştı fakat savaş yapmak yerine tüm saldırılardan kaçınmıştı. Bunun sebebi kızların savaş becerilerini görmek istemesiydi. Ve doğruyu söylemek gerekirse etkilenmişti.

 

Mira’nın kılıç oyunu daha iyi hale gelmekle kalmamış, yumuşak ve sert kılıç tarzını farklı seviyelere taşımıştı. Önce rakibini kılıcının saldırıyı güçsüz olarak gösterirken saldırısı bir dağ kadar ağır hale gelmişti ve bu Erthyo’nun bile beklemediği bir şeydi. Ardından seri büyüler vardı, önce rakibin zırhını dondurmuş, sonra onu boğmuştu. Bu bedeninde telaş oluşmasına sebep olurken hareketlerini kısıtlamış ve büyü yapmayı imkansız hale getirmişti.

 

Lucifer’ın saldırıları tek kelimeyle ‘’yıkıcı’’ idi. Her saldırısı büyücülerin yaptığı büyü kalkanlarını cam gibi parçalara ayırırken hayatlarını hedefliyordu. Şu ana kadar birkaç on saldırı yapmıştı ve bundan dolayı yerde çeşitli kraterler oluşmuştu.

 

Hioriye gelince, Erthyo avcıyı tek saldırıda hallettiğini gördü. O kadar seri ve sessizdi ki, Erthyo yere düşerken avcının hala ciddi bir ifadeye sahip olduğunu görebiliyordu. Nasıl düştüğünü bile anlamamıştı.

 

Gözcü ise düşündüğü gibi fazla gelişmemişti. Bunun sebebi onun seviyesinin zaten yüksekte olması ve ona yön gösterecek şeylerden mahrum kalmasıydı. Ancak Erthyo buradan çıkınca sıkı çalışan Liderlere iyi ödüller vermesi gerektiğini aklına yazdı.

 

Vhoşş!

 

Kendine gelen saldırıyı atlattıktan sonra harekete geçti. Dirseğiyle kılıca vurdu ve rakibinin dengesini bozdu. Elleri hızlıca hareket etti. Pençeye dönüşen el rakibinin suratını tuttu ve kafasını yere geçirdi.

 

Bam!

 

Yerde bir patlamayla oyuk açılırken, öncünün kafasındaki kask parçalaya ayrıldı. Yedi deliğinden kontrolsüzce kan akıyordu. Gözleri tamamen beyazdı.

 

Tek saldırıyla işini bitirdi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr