244. Bölüm: Mührü Aktarmak

avatar
812 7

İnatçı Yükselen - 244. Bölüm: Mührü Aktarmak


Gün böylece geçti, tüm güçlü kişiler kendilerini gösterirken Erthyo turnuvanın geneli hakkında bir bilgi kazanmış, ona sıkıntı çıkarabilecek düşmanları belirlemişti. 

  

Öncelikle Göksel Irktan Anthony denilen adam. Bu adam kibirli görünüşe ve tavırlara sahip olsa da, küçümsenmeyecek bir güce sahipti. Erthyo onun Bilge Seviyesine geçmesine bir adım kaldığını ve istediği her an geçebileceğini gördü. 

  

Aynı zamanda Sapkın Taraftan Hain adındaki adam vardı. Bu adam sakin ve ifadesiz yüze sahipti fakat Erthyo gözlerinin derinliklerindeki habisliği ve kötülüğü görebiliyordu. Bazı durumlarda Anthony'den bile daha tehlikeli bir düşman olabilirdi. 

  

  

Bu ikilinin dışında Hanry adında kara bir atta vardı. Bu genç hiçlikten çıkmış gibi bir anda ortaya çıkarak herkesi yenmeyi başarmış ve kendine yavaştan isim yapmaya başlamış biriydi. 

  

Ancak Erthyo onun gücünden dolayı tetikte olması gerektiğini düşünmüyordu. Onu gözüne kestirmişti çünkü ilgisini çeken bir hazineye sahipti. 

  

Bu hazine gördüğü kadarıyla Balta, Sopa ve Çandan oluşan üç silahta geçiş yapmasını sağlıyordu. Her biri farklı kalitede ve farklı yapılarda olduğu için, Erthyo bu silahların sonradan yerleştirildiğini anında fark etti. Bu da onu cezbetti. 

  

Erthyo katana, kılıç, mızrak ve yumruk olmak üzere 4 silah kullanıyordu. Yumruğu çıkarırsa üç silahı kalıyordu ve savaş sırasında sürekli silah değiştirmek çok zordu. Depolama yüzüğünden ya da diyardan kılıcını getirdiğinde uzayın çarpılmasına engel olamıyordu, bu da uzay hakkında bilgili biriyle savaştığında iki silahını uzayı mühürleyerek etkisiz hale getirebileceğini gösteriyordu. 

  

Hanry'nin hazinesi Erthyo için tüm sorunlarının çözümü gibiydi. Kafasının kenarına bir şekilde o hazineyi alması gerektiğini yazmak için Hanry'i göz önünde bulundurdu. 

  

''Bu üçlü...'' Erthyo bakışlarını Dünya Krallığından üçlüye çevirdi. Bu üçlü Sakura Yue'nin kardeşi, yaşlı adam ve makyajlı adamdı. 

  

Bunlardan ilki göze girmeye değer bir şey değildi. Fazlaca güç kazanmış ve bunun sonunda bir tarafları kalkmış genç çocuktu, etrafta rastgele hareketler yaparken animelerdeki utanç verici tekniklerin adını söyleyerek vahşi saldırılar yapıyordu. 

  

Ancak diğer ikisi öyle değildi. Wang Zhen adlı adam ve William adlı sihibazdı. İlki çeşitli dövüş sanatlarıyla rakibini hızlıca alt ederken, ikincisi Erthyo'yu şaşırtacak büyüler yapıyordu. 

  

''Cadılık ha...'' Kucağındaki Küçük Beyaz, William'a bakarken garip bir kelime tükürdü. 

  

''Cadılık? O nasıl bir şey?'' Erthyo William'ın tekniklere Anthony ve Hain'in bile dikkat kesildiğini görünce nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istedi. 

  

''Bir çeşit mistik sanat dalıdır. Kişinin asıl olayı bizim bildiğimiz Ruhlardan farklı ruhlarla bağlantı kurarak onlarla iş birliği yapmak, yoktan bir şeyler ortaya çıkarma, lanet ve sihrin farklı türü olan Kara Büyü yapmak, bebeklerle kişinin bedenini kontrol etmek gibi çok çeşitli ve habis şeylerle uğraşırlar. Bu William adamı da bununla uğraşıyor.'' 

  

''Bana biraz daha bilgi ver.'' Erthyo yarışmanın geri kalanında Küçük Beyazla konuşurken aynı zamanda yarışmayı izledi. Konuşmanın bir kısmında Amy'de devreye girdi ve bildiklerini aktarmaya başladı. 

  

Yarışma böyle bitti ve üçüncü tura geçecekler rahat nefes verirken, geçemeyecenler hayal kırıklığıyla kendine ayrılan yerlerin biletlerini aldılar ve evlerine gitmek için alanı terk ettiler. 

  

Erthyo kızların eşliğinde Eser Salonuna girdi. Buraya gelmeden önce kristalinin parladığını görmüştü. 

  

Kızlar içeri girince ilgilerini çeken şeylere bakmaya başladılar.  

  

''Bu nedir Mia Abla?'' Üstünde isim etiketi yerine sadece fiyat etiketi olan, taş benzeri bir şeye işaret ederken Ermy Mia'ya sordu. 

  

Mia'nin gözleri maviden turuncuya dönerken sesi hınzır ve genç haline geldi. Taşa bir bakış attıktan sonra cevap verdi. 

  

''Tam olarak dışarı çıkmadığı için ben bile ne olduğunu bilmiyorum fakat söyleyebilirim ki bu ya bir canavar yumurtası ya da bir tohum. Fakat o kadar etkileyici bir şey değil. İçindeki yaşam kıvılcımları sönmüş ve ne olursa olsun bir çöpe dönüşmeye mahkum.'' 

  

''Öyle mi?'' Ermy'nin ilgisi sözleriyle birlikte söndü. Kızlarla diğer eşyalara bakmak için dönerken tohuma başka bakış atmadı. 

  

Erthyo onlara Martin formundan bahsetmişti. Bu yüzden gelmeden kızların yüzlerinide değiştirmek için Amy/Mia kardeşler birkaç hazine kullandıktan sonra buraya geldiler.  

  

''Yine ne var?'' Erthyo artık bu adamı sinir bozucu bulmaya başlamıştı. Eşyaları çalması gerektiğini bile düşünüyordu. 

  

''Sakin olun bayım. Buraya yine sizi boşuna rahatsız etmek için getirmedim. İki eşya içinde paranın yükseldiğini belirtmek için çağırdım. İşte fiyatlara bakın.'' Dükkan sahibi onun kızgınlığını umursamadan önüne bir kağıt itti. 

  

Erthyo kâğıda baktı. Kâğıt parçasının 4000 düşük mana kristaline arttırılmışken, Zaman Kavramının 10.000 Mana Kristaline yükseldiğini gördü. Belli ki karşı taraf onu sayılarla caydırmaya çalışıyordu. 

  

''Ve eğer bunları ödeyebilirseniz size bir not iletmemi söylediler.'' 

  

''Öyle mi?'' Erthyo elini salladı. Depolama yüzüğünden 4001 mana kristali ve 12.000 Mana kristali aynı anda çıktı ve iki farklı tepe şeklinde ortaya bırakıldı. 

  

''Biliyordum.'' Bunu olacağını bildiği için tepki vermedi ve mana kristallerini aldı. 

  

''Söylemek istediğim şey bunu yarın bitirmek istedikleri. Sizden yarınki turnuvadan sonra buraya gelmenizi ve her şeyi bir kerede halletmek istediklerini bildirmemi istediler.'' 

  

''Demek buydu...'' Erthyo kafasını salladı ve kabul ettiğini belirtti. O da bu işten sıkılmaya başlamıştı, her şeyi bir anda bitirmek iki taraf içinde iyi olacaktı. 

  

Başka bir şey söylemeden kızlarla beraber dışarı çıktı. 

  

Grup şimdilik başka bir şey yapmayacaktı. Bu yüzden otellerine gitmek için ayrıldılar. Gruptan öğrendiği kadarıyla kızlar şehirdeki 3. otel olan Okyanus Kenarı Tatil Otelinde kalıyorlardı. Bu otel kendi oteli gibi özel uzaysal hazineler kullanırken, kalan kişilere okyanus kenarında bir tatil kasabasında kalıyorlarmış gibi hissetmelerine neden oluyordu. 

  

Erthyo kızlarla vedalaştı ve geceyi geçirmek için gitmeden önce kadınlarının hepsine birer öpücük verdi. 

  

*** 

  

Ertesi gün Erthyo ve kızlar özel bir alanda buluştu. Bu alan kişilerin güçlerini ve anlayışlarını, yeni öğrendikleri teknikleri veya büyüleri test edebilecekleri eğitim alanıydı. 

  

Bu alan genelde insanlar ile dolu olurdu. Kişiler o gün olacak turnuvaya önceden hazırlık yapmak ya da kendilerini insan bakışlarına karşı sakinleştirmek için bu alan kullanılırdı ve çoğu zaman işe yarardı. Fakat şu an böyle bir yerde bir grup insan dışında kimse yoktu. 

  

Bu grup şaşırtıcı güzellikte kadınlardan ve dört erkekten oluşuyordu. Bu grup eğer dışarıda olsaydı erkeklerin gazabını çekmeye mahkumdu. 

  

Fakat bu grubun bile lideri vardı. Ve bu lider kırmızı saçlı, kırmızı gözlü, iyi yapılı, yakışıklı bir erkekti. Tüm grup sanki onun etrafında toplanmış gezegenler gibiydi. 

  

Bu grup Erthyo ve grubuydu. 

  

Vhoşş!! 

  

Grup bekleyişlerinin sonunda yanlarında portal açıldı. Portal normal olanlarından farklı olarak zifiri siyahtı, etrafa yaydığı gaz ölümün kendisi kadar soğuk ve kasvetliydi. 

  

Portal açıldığında içiden üç kişi geçti. Bunlar Amy/Mia ikizleri, Küçük Beyaz ve ağzında peçete tutan, yüzü solgun Jenny idi. 

  

Erthyo ortağını durumunu görünce kaşlarını çattı. Kablinde acı bir duygu oluştu. 

  

Jenny en son görüşmelerinden itibaren kilo kaybetmiş gibiydi, eti kemiklerine kadar çekilmişti. Göz altı torbaları, solgun yüzüyle birlikte pek iyi günler yaşamadığını gösteriyordu. Elindeki beyaz peçete birkaç öksürükten sonra tamamen kırmızıya döndü. 

  

Bedeninden sızan Ölüm aurası, Küçük Beyazdan farklı olarak ölüme yaklaşan birininki ile aynıydı.  

  

Erthyo kıza bakarken, Jenny onun gözlerinin içine bakamadı.  

  

''Hahhh...'' Erthyo çaresizce iç çekti. Nerede hata yaptı? Bu kızların ondan bir şeyler saklaması için hangi kısımda kendini geri tuttu? Onlara yeterince ilgi göstermedi mi? Onları tüm dünyadan korumadı mı? 

  

''Neden bu kadar çekingensin?'' Soru ona gidiyor olabilirdi ancak odadaki tüm kızlara aynı soruyu soruyordu. 

  

''B-Ben... Ben senden sakladığım için üzgünüm.''  Jenny Erthyo çenesini kaldırasıya kadar kafasını aşağıda tuttu. 

  

Erthyo kızın kendisi kadar kızıl gözlerine baktı. İki göz bir araya geldiğinde Erthyo'nun bakışları yumuşadı. 

  

''O zaman bunu suratıma söyle. Gözlerime bakarak, benden kaçmadan.'' 

  

''T-Tamam.'' Jenny'nin yüzü saçları kadar kırmızı hale geldi. 

  

Erthyo anladığını bildiği için kafasını salladı.  

  

''Buradan biraz uzaklaşın. Bunu hiç yapmadığım için ne olacağını bilmiyorum. Amy sen kızları korurken, Küçük Beyaz sende erkekleri koru.'' Erthyo birazdan yapacağı şeyin nasıl etkiler oluşturacağını bilmiyordu fakat büyük, en azından alanı etkileyebilecek bir etkisi olabileceğini düşünüyordu. 

  

''Tamam.'' İki kız kabul ettikten sonra kendi gruplarının önüne geçti ve onları koruyan mana kalkanlarını açtılar. Bu mana kalkanı devrede olduğu sürece bu evrendeki hiçbir şey onlara zarar vermezdi. 

  

Erthyo derin nefes vererek kendini sakinleştirdi. Jenny'nin yere oturmasını işaret etti, kız bunu yapınca arkasına oturdu. 

  

''Kendini sakinleştir. Acı çekmeyeceksin fakat sana söylediklerimi anında yapmazsan bir daha şansımız olmayabilir.'' Erthyo'nun ciddi sözlerini duyunca Jenny tüm gereksiz düşünceleri kafasından atarak ona vereceği talimatları beklemeye başladı. 

  

''Bundan emin misin?'' Antik Hükümdarın hükmedici sesi kafasında belirdi.  

  

''Evet.'' Erthyo ne sorduğunu biliyordu ve tereddüt etmeden kabul etti. 

  

''Çok acılı olacak. Şu ana kadar hissetmediğin bir acı. '' Göksel Tilkinin ilgisiz sesi tekrar konuştu. Normalde olmayacak şekilde Erthyo'yu uyarıyordu. 

  

''Önemli değil. Şu ana kadar yaşadığım acılar hesaba katıldığında buna alıştım.'' Acı günlük bir rutin, ölüm ise bir refleks haline gelmişti. O kadar fazla bu iki kavram tarafından işkence görmüştü ki artık saymıyordu. 

  

''O zaman seni durdurmayacağız. Acını azaltmak için diğerleri bir şey yapmasa bile harekete geçeceğim.'' Liss'in rahatlatıcı, uhrevi sesi içindeki hafif gerginliği yok etti.  

  

Erthyo son bir kez derin nefes alarak tüm gereksiz düşünceleri unuttu ve amacına odaklandı. 

  

Manasını bedenini derinliklerin götürmeye başladı. Ne kadar derine giderse o kadar ıssız ve sessiz hale geldi ve sonunda dış dünyadan tamamen koptu. 

  

Mana bedenini derinliklerine bir süre indikten sonra önüne mühürler geldi. Mana, elementler, öldürme niyeti, inat enerjisi, kılıç niyeti ve diğer niyetler... Eğitime başladığı o gün koyduğu tüm mühürler buradaydı. 

  

Erthyo'nun hedefi bu mühürlerden biri olan Mana mührüydü. 

  

Mana mühre hareket etti. Mühüre ne kadar yaklaşırsa ondan gelen çekimi o kadar hissetti. Sonunda aç bir canavar gibi ağzı açıldı ve ona gelen manayı yutmaya çalıştı. Fakat Erthyo bunu yapmasına izin vermedi. 

  

Çekim bir anda yok oldu. Ağzı hiç olmamış gibi yok oldu ve üstüne gelen manadan dolayı titremesine rağmen hareket etmedi. Mananın kendisini sarmasına izin verdi. 

  

Mana mührü sardıktan sonra onu çekerek bedenini dışında doğru götürdü. Havada süzülen mühür sonunda onu hareket ettiren kişiyi fark etmiş gibi titremeyi bıraktı, hatta kendi iradesiyle süzülerek Erthyo'ya yardımcı oldu. 

  

Erthyo mana üzerinde bir anlayış kazandığında ve mana mührünü açtığında, mührü nasıl kontrol edebileceği zihnine yazılmıştı. Artık istediği an bu mührü kontrol edebilir, bedeninden çıkarabilir hatta düzgün bir teknik bulursa onlarla saldırabilirdi. Tabii etkileri farklı olurdu fakat bunları yapabilirdi. 

  

Bugünde yapmak istediği şey buydu. Mührü Jenny'e taşımak. 

  

Mühür meridyen hatlarına geldiğinde bir duvarla karşılaşmış gibi durdu. Erthyo onu ne kadar hareket ettirmeye çalışırsa çalışsın tek bir santim bile ileri gidemedi.  

  

Bu olduğunda Erthyo tereddüt etmeden sol omzuna iki parmağıyla vurdu. 

  

Crack! 

  

Ortamdaki herkesin duyabileceği bir kırılma sesi duyuldu. Erthyo'nun dokunduğu yer şişerken, garip bir renk aldı. 

  

Kızlar daha tepki veremeden Erthyo sağ omzuna kalbinin altına ve birkaç önemli yere daha vurarak aynı sonuçların ortaya çıkmasına neden oldu. 

  

Sonuncu vuruşu, yani alnına yaptığında tüm bedeni sarsıldı. Tüm gözeneklerinden kan çıkmaya başladı, tüm giysisi kanla kaplanması birkaç saniye aldı. Acı tüm bedenini ele geçirirken dişlerini sıktı. 

  

Göksel Tilkinin dediği doğruydu. Bu acı daha önce hiç yaşamadığı bir seviyedeydi, tüm meridyen sistemi parçalanırken, meridyen sistemi çöktü. Acı onu ele geçirdi fakat durmadı. 

  

İki kız kardeş Amy/Mia haklıydı. Sistem mutlaktı ve en güçlü varoluştu. O kadar köklüydü ki Erthyo bile Jenny'nin durumunu ilk duyduğunda çaresizlik içine düşmüştü. Ancak anında eski haline geldi. 

  

İçinde sistemi bile kandırabilecek, ona müdahale edebilecek soylar taşıyordu. Bu durumda onların nimetlerini sisteme karşı kullanırsa Sistemi yanıltabilirdi. 

  

Bu konuyu buraya gelmeden soylarıyla konuşmuştu ve onlardan onay almıştı. Ayrıca öğrendiğine göre açtığı her mühürde, artık o mühürlerle istediğini yapabileceğini öğrendi. Bu onları başkasının bedenine taşımakta dahil. Fakat bu ihtimal yanında büyük bir acı getiriyordu. 

  

Bunun sebebi mühürlerin sistemden saklanmak için, en azından mühürlerden dolayı Erthyo'nun sistemin hedefi olmasını önlemek için, kendilerini meridyen sistemini bir duvar olarak kullanarak tüm evrenden ve sistemden saklamalarıydı. Eğer Erthyo onu bedeninden çıkarmak, tamamen ondan kopmak istiyorsa meridyen sistemini yok etmeliydi. 

  

Gök mavisi mühür, garip sembollerle ve garip şekillerle parlarken bedeninden fırladı. Ortamdaki mana akışı bir hortum gibi ona çekilmeye başladı. 

  

Erthyo şişmiş kolunu kaldırdı ve mühür daha fazla çevreyi etkilemeden onu Jenny'nin sırtına doğru itti.  

  

Tüm ortam şiddetli rüzgarlardan dolayı hareketlenmeye başladı. Ortamı aydınlatmak için duvarlara kazınmış kristaller bile zorla söküldü ve mühre süzülmeye başladı. Grup bunu görünce Erthyo'nun iki kadının onları neden korumasını istediğini anladı. Eğer bu durumda hiçbir koruma olmadan dursalardı ağır yaralanabilirlerdi. 

  

Erthyo mühür garip bir şey yapmadan onu zorla Jenny'nin bedenine sokması birkaç saniyesini aldı. Hala onun kontrolünde olan mühür Jenny'nin bedenine girdi. 

  

Jenny arkasındaki durumu bilmiyordu fakat Erthyo'nun bedeninden gelen kırılma ve çatlama seslerini duyabiliyordu. Arkasını dönmemek için dişlerini sıkarken Erthyo'nun sakin sesi kulaklarında duyuldu. 

  

''Mührü nasıl kontrol edeceğini zihnini göndereceğim. Anında harekete geç. Gerisini bana bırak.'' Erthyo Jenny'den onay aldıktan sonra mührü onun meridyen sistemine bağlamaya başladı. Bu işin kolay kısmıydı. Erthyo gibi beden üzerinde büyük kontrole sahip biri bunu hızlıca yapabilirdi. 

  

Jenny bir şeyin bedenin girdiğini hissetti. Ardından kendisine ait olmayan bilgiler zihnini işgal etti. 

  

Gözlerindeki umut parıltısı alevlendi. Bilgilere göre içine giren mührü harekete geçirdi.  

  

Mühür ağzını açmış bir balina gibi tüm manasını yuttu. Bu olduğunda onu içinden yok eden şey bir anda yok olmuş gibiydi. Mana bedeninden kaybolurken içindeki, bedenin harap eden şey yavaşça silindi ve sonunda yok oldu. Aynı zamanda sistemle olan bağlantısıda tamamen kesildi. 

  

Hala ağır yaralı olsa da, artık içindeki o sürekli devam eden yıkım yoktu. İçindeki neşe, ölümden kurtulma neşesi onu arkaya dönmeye ve buna neden olan kişiye teşekkür etmeye itti. 

  

Ancak bunu yaptığın olduğu yerde dondu. Bunun sebebi görmeyi beklediği şeyin, çok kötü durumda olmasıydı. 

  

Erthyo'nun giysisi kanla kaplıydı. Bedenindeki her bir meridyen, damar gibi derisinin üzerine çıkmıştı ve çatladığını, parçalandığını belirtir gibi farklı yerlerden kopmuşlardı. Tek ve bağlı olması gereken meridyenler farklı açılarda ve şekillerde bedeninde duruyordu. Zamanla iyileşmesine rağmen hiç iyi bir görüntü değildi. 

  

''E-Erthyo.'' Bu sözler ağzından çıktığında, sözün hedefindeki kişi gözlerini açtı. Bu kadar garip ve acılı bir durumda olsa bile hiçbir şeymiş gibi gülerek ona baktı. 

  

''İyileşmenizi tebrik ederim.'' Kolunu kaldırdı ve donmuş kadının kafasını okşadı. Ellerindeki meridyenlerin parçalanması ve dağılmasından dolayı garip bir histi fakat Jenny'nin şu anda hissedebildiği tek şey çılgınca atan kalbi ve sıcaklıktı. 

  

Erthyo kızlardan bir süre izin isteyerek günün geri kalanını ve ertesi günü, kızların endişeli bakışları altında iyileşerek geçirdi. Ve bu sırada bir şeyi kanıtlamış oldu. 

  

Meridyenleri bir gün boyunca tamamen iyileşmişti. Tabii Qian'ın iyileştirici haplar ve iksirleri sayesinde iyileşme hızı göklere fırlamıştı. Küçük Beyaz ve Amy/Mia'da ona yardım etmek istiyorlardı fakat onların vereceği şeyler kırık meridyenli Erthyo'nun bedeninin patlamasına neden olacak kadar güçlü etkiye sahipti. 

  

Erthyo'nun kanıtladığı şey ise Yok Edilemez bedenin, bedeni yok edilirken daha hızlı gelişmesiydi. Ne kadar odaklanırsa odaklansın orta seviyeden kıpırdamayan Yok Edilemez beden gelişme göstermişti. Meridyenleri her iyileştiğinde eskisinden daha sağlam ve esnek hale geliyordu. Ayrıca bedenide tekniğin ilerlemesinden dolayı daha dayanıklı ve güçlü hale gelmişti. 

  

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44421 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr