165. Bölüm: Oyhtye'nin Kökeni!

avatar
1269 9

İnatçı Yükselen - 165. Bölüm: Oyhtye'nin Kökeni!


Tarafsız Gelişim Dünyasında her kişiye özel bir yer verilirdi. Ancak bu birileri tarafından yapılmazdı, bizzat dünya tarafından yapılırdı. Çünkü dünya canlı idi.


Evet! Canlı. Dünya, elementleri özümseyerek, zamanın okyanusunda ilerleyerek kendine bir bilinç oluşturmuş ve üstündeki her şeyi yönetmeye başlamıştı.


Burada yaşayanlar bilirdi ki, Tarafsız Gelişim Dünyası barış yanlısı bir canlıydı. Bu yüzden burada kanlı savaşlar yapmak, bizzat Dünyayı karşısına almak demekti. Buradaki kimse dünyayı kendisine düşman etmek istemezdi, Amy/Mia ve Küçük Beyazda dahil.


Onlar bu dünyayı isteseler yok edebilecek olsalar da, ya da buradan yaralı olarak kaçabilecek olsalar da bunu yapmamayı tercih ederlerdi. Bunun özel sebepleri olsa da, ikisinin de kabul ettiği iki gerçek vardı. İlki burada hâlâ onların işine yarayabilecek birkaç şey vardı, onları bularak gelişebilir, ayrıca dinlenebilirlerdi.


İkincisi ise Erthyo idi. Erthyo'nun potansiyeli ile buraya gelecek kadar güçlenebilecekti, burası onun için fırsatlar diyarı olacak ve gelişmesi için basamak taşına dönüşecekti. İkisi de Erthyo'nun geleceğini yok etmek istemediği için kendilerini düşük profilde tutuyorlardı.


Buradaki kişilerde kendilerine özel sebepleri olsa da, herkes kendini kanlı bir savaşa girmemek için geri tutuyor. Ya anlaşmazlıklarını özel dövüşler ile hallediyor ya da kendilerine özel oluşmuş evlerinde kalıyorlardı.


Herkesin kendi tarzları vardı, kimi sessiz bir ev isterken, kimi bir dağ istiyordu, kimileri uçurumun kenarında sisli bir ortamda takılırken, kimi sadece bir gölün üstünde yaşıyordu. Herkesin kendi zevkleri ve şekilleri vardı. Dünyaya girmeden bunu bildiriyor ve geri kalan zamanlarını burada oluşmuş evlerinde geçiriyorlardı.


Küçük Beyazın evi ise kendi tarzında bir ev idi. Evini istediği şekilde değiştirebilse bile özellikle yaptığı bir ev vardı. Bu evin özel bir anlamı falan yoktu, sade bir evdi ve yaşaması için yetiyordu.


Evi birkaç katlı bir evdi, dış görünüşü siyah altın ve beyaz taşlardan yapılmıştı. Beyaz ve Siyahın uyumunu çok güzel göstermişti. Evin kenarlarında çeşitli yılan imgeleri vardı, yılan imgeleri alttan üste doğru yükseliyor, her katta sayıları azalıyordu. En üst katta ise hiçbir yılan imgesi yoktu.


Evin dışı, sadece yılan ırkından olanlara fayda sağlayabilecek bitkiler ile doluydu, bu bitkilerin etrafında çeşitli saf elementler ortaya çıkıyor, ortamdaki manayı ve element enerjisini zenginleştirip, saflaştırıyordu.


Bu yerin en üst katı sadece bir kişiye aitti. Küçük Beyaz.


Küçük Beyaz şu anda yatağında uzanmış halde, yatakta tepiniyordu. Arada keyifle kıkırdıyor, bazen yüzü kızarıyordu, bazen de derin düşüncelere dalmış gibi kafasını yastığa gömerek düşünüyordu.


''O fazla kuyruklu kedi bunu öğrenince nasıl bir yüz ifadesi olacak merak ediyorum.'' Küçük Beyaz, Erthyo'ya sesleniş şeklini değiştirdiğinden beri odasından çıkmamıştı. Aşk konusunda beyaz bir sayfa kadar temiz olan genç kız kalbi böyle bir değişikliği anında adapte olamamıştı. Bu yüzden kendini odasına kilitlemişti.


Bugün de bu tür düşüncelerin ortasındaydı. Erthyo'nun söylediği şeyleri her düşündüğünde yüzündeki gülümseme tekrar parlıyor, etrafta çiçekler açmasına sebep oluyordu.


Tak! Tak! Tak!


Kapı çaldığında Küçük Beyazın modu anında düştü. Ancak yüzündeki memnuniyetsizliği hemen sildi ve sakin bir hal aldı. Küçük Beyaz tüm öğrencilerine söylemişti ki kendisini çok önemli bir şey olmadan rahatsız etmeyin, itaatkar öğrencileri de buna hemen uymuş ve kendi işlerine koyulmuşlardı.


Birisi onun kapısını çalıyor ise önemli bir şey olmuş demektir.


''Girebilirsin.''


Küçük Beyazın sesi çıktığı anda, odanın kapısı kendiliğinden açılmaya başladı. Kapının arkasında, uzayla aynı renkte, kozmik mavi iç hatları ve siyah dış hatları şeklinde saçları olan, 16 yaşında bir kız girdi. Bu kızın gözlerinin için saçlarının aksine habis bir bataklık kadar koyu yeşildi.


Bu Uzay-Zehir Yılanı Valeria idi.


Valeria sonunda insan formuna dönüşebilmişti, sıkı eğitimi sayesinde bu yeteneği elde etmişti.


Ayrıca aurası içe dönük ve çarpıktı. Etrafındaki uzay, etrafındakilerin onun ne kadar güçlü olduğunu anlayamamasını sağlamak için çarpılmış ve aurasını gizlemişti. Ayrıca gözlerindeki yeşil renk, Erthyo'nun Asura Alevlerinden daha yeşil bir tondaydı.


Ayrıca seviyesi de çok güçlenmişti. Bilge seviyesine girmesine çok az kalmıştı.


''Ne oldu Valeria?'' Küçük Beyaz nazik bir tonda konuştu. Valeria çok başarılı bir öğrenciydi, onu Erthyo istediği için almış olsa da, zamanla gösterdiği çaba ve gelişim potansiyeli kendisini çok memnun etmişti.


''Şey... Usta, ben sizinle bir şey hakkında konuşmak için gelmiştim.'' Valeria gergin bir tonda konuştu. Burada bir süredir bulunsa da ve herkes ile etkileşime geçse de, onlarla konuşmada zorluk çekiyordu.


''Ne hakkında?'' (Küçük Beyaz)


''Eski efendim, Erthyo hakkında.'' (Valeria)


''Sev-Yani Sahip hakkında mı? Gel otur.'' Küçük Beyaz Erthyo'nun ismini duyunca neredeyse söylemesi gereken bir şeyi söylüyordu. Neyse ki yılların deneyimine sahipti, hatasını hemen düzeltip, yüz ifadesini düzeltip konuşmaya devam etti.


Valeria bir sandalyeye oturdu. Nefesini düzenleyip, bakışlarını ciddileştirdi ve konuya girdi.


''Usta, bildiğin gibi sen Erthyo'nun yanına geldiğinde ilk gördüğün şey Arz'dı. Senle bunun hakkında konuşmak istiyorum. Aklımı kurcalayan önemli birkaç soru var.'' (Valeria)


''Tabii, sorabilirsin.'' Küçük Beyaz elini salladı. Odanın kenarındaki çay seti havalandı, Valeria'nın önündeki çay bardağına, çayı doldurdu.


''Çok teşekkür ederim.'' Valeria teşekkür etti. Çaydan birkaç yudum aldıktan sonra konuşmaya başladı.


''Usta, önce şunu sormam izin ver. Efendi Erthyo ile ilk buluşmanızdan önce olanların ne kadarını biliyorsun?''


Küçük Beyaz bir süre düşündükten sonra cevap verdi.


''Amy/Mia'nın söyledikleri kadar biliyorum. Erthyo'nun içinde bulunan bir şeytan, Erthyo ruhu yerinde değilken, bedenini ele geçirmeye çalışmış. Sadece bunları biliyorum.'' Aslında istese daha fazlasını öğrenebilirdi, ancak Erthyo ona bu konu hakkında bir şey söylememeyi seçtiği için bu konunun peşini bırakmıştı.


''Evet, Bu kadarı doğru fakat biz, yani ben, Efendi Erthyo'nun ortağı Jenny ve katanasının içindeki ruh olan Puma biraz araştırma yaptık ve birkaç önemli detay bulduk. Ayrıca onlara söylemediğim bir şey daha keşfettim ve bunu size söylemek istedim.''


Valeria derin bir nefes aldı.


''İlki, Bizzat içindeki şeytan tarafından söylenmiş bir sözden bahsetmek istiyorum. ''O hepinizden uzun yaşadı.'' demişti bize, diğerlerini bilmiyorum fakat ben tam 3005 yaşındayım. En parlak dönemimin bitmesine daha çok olsa bile, normal bir insan için bu uzun bir süre. Ancak Şeytanın dediğine göre ben bile onun yanında çocuk kalıyormuşum.''


''Bu normal. Çünkü Erthyo Arz'ın vücudunun yeni ruhu, yaşı seni geçmesini normal olmalı.'' (Küçük Beyaz)


''Bende ilk öyle düşünmüştüm fakat şeytan özellikle Erthyo'yu vurguladı. Sanki Arz'ın bedeninden ayrı olan Erthyo binlerce yıl yaşamış gibi söyledi.'' (Valeri)


''Hm? Öyle mi? Devam et.'' Küçük Beyaz belli etmese de bu sözleri kafasının bir kenarına not etti.


''Bir diğeri, Efendi Erthyo'nun gördüğüm anıları, bu konuşmadan sonra üçümüz yeni anılara baktık. Ve orada birkaç anı zinciri gördüm. Hepsinin üzerinde farklı isimler yazıyordu, ''teknik'' ''savaş silahı'' ''hastalıklar''... gibi fakat bir tanesi özellikle kalın zincirlerle yapılmıştı ve üstünde ''Erthyo'' yazıyordu.'' Valeri konuşurken aynı zamanda eliyle, zincirin büyüklüğünü gösteriyordu. Kolunun iki katı kalınlığındaydı.


''Başka.'' Küçük Beyazın kaşları birbirine değecek kadar yakındı. Derin düşüncelere daldığı belliydi.


''Şeytanla ilk konuşmamda, onu zincirleyen belli birinin, belli bir zaman önce yaptığını söylemişti. Bunu ilk duyduğumda, Arz'ın önceki düşmanlarından birinin olduğunu zannettim ya da Efendi Erthyo'nun eğitimi için kullanacağı bir canlı olarak hapsettiğini.''


''Normal.'' Her kim böyle şeyler duysa bu iki düşünceye giderdi. Ancak Valeria'ya göre bu ikisi de değildi, Küçük Beyaz onun sözünü kesmeden dinlemeye devam etti.


''Ancak onun şeytani aurası resmen zihnime kazınmıştı. Oradan çıktığımdan beri, Efendi Erthyo'ya baktığımda, onu görüyorum. Sanki, ikisi de aynı kişi.''


''Hm? Yani diyorsun ki, Şeytan Erthyo'nun bir parçası mı?'' Oldukça zeki olan Küçük Beyaz bile bu parçaları birleştirmekte zorluk çekmişti, aslında aynı olan fakat zincirlenmiş bir parça, ayrıca ana parçasından bu kadar güçlü bir halde. Bunun olabilmesi için birinin çok güçlü olması, sonra da ruhunun çoğunluğunun ondan ayrılması gerekiyordu. Ki bu imkansız bir şeydi, kişiden o kadar ruh söküldüğünde aptal olmaması bile mucizeydi, gücünü yeniden toparlaması mümkün değildi.


''Aradaki birkaç şey dışında hiçbir fark yoktu. Efendi Erthyo ve şeytan Oyhtye'nin auraları neredeyse tıpatıp aynıydı, tek farkı Oyhtye'nin aurasında, acı, keder, yalnızlık ve sonsuz nefret vardı. Ayrıca sanki Erthyo'nun özünden geliyormuş gibi saf bir auraydı.''


''Bu tanımlar... bizzat içsel şeytanlarda bulunur.'' Küçük Beyaz şaşkınlıkla konuştu. Hızlıca elini salladı ve bir mana bulutu oluşturdu. Aynı zamanda ağzı hızlıca hareket ederek bir dizi sözcüğü mana bulutuna aktardı ve evin çatısından yolladı.


''Usta ne yapıyorsunuz? '' Valeria, Küçük Beyazın büyük bir tepki vereceğini bekliyordu fakat bu mana bulutu ve mesajı anlayamamıştı.


''Valeria şimdi ustan sana önemli bir şey öğretecek.'' Küçük Beyaz, depolama yüzüğünden, toprak aurası ve doğa elementi fışkıran bir taş parçası çıkardı. Hiç düşünmeden bu taşı ezdi, bunu yaparken de konuşmayı bırakmadı.


''İçsel şeytanlar, kişinin kalbindeki en derin ve kök salmış duygulardan oluşur. Kişi şehvetli fakat kadınlara dokunamıyor ise oluşabilir. Kişinin bunu yenme yolu, bu duyguyu tatmin etmektir ya da üstünden gelmektir. Böylelikle içsel şeytan yok olur. Kılıç yolunda gidenler genelde bunu ruhsal kılıçları ile keserek yapar. Fakat bunlar küçük içsel şeytanlardır.''


''İçsel şeytan ne kadar büyük ise uğraşması o kadar zahmetli olur. Yok ederken çok dikkatli olmalısın. Kılıç yolunda gidenler bile bunların üstünden gelmek için yüzyıllarca inzivaya girer. Ancak dediğin doğru ise Oyhtye çok özel bir içsel şeytan. Erthyo'nun kalbinde o kadar negatif duygu birikmiş ki, sonunda bir kişiliğe sahip olmuş.''


Küçük Beyaz konuştukça kalbi acıyordu, Erthyo'nun, Oyhtye gibi bir içsel şeytan üretebilmesi için ne kadar keder ve üzüntüye sahip olduğunu düşünmek, kalbini dilimlenmişçesine acıtıyordu.


''Böyle özel bir durumda, bununla çok özenli bir şekilde ilgilenilmeli. Yüzyıllar, hatta binlerce yıl inzivaya girmek bile yeterli olmayabilir. Çünkü artık bu Erthyo'nun ruhunun kökenini ilgilendiriyor. Tahminim doğru ise Oyhtye çoktan Erthyo'nun ruh köküne bağlanmış ve kök salmış olmalı.''


''Bu...'' Valeria sonunda olayın ciddiyetini kavrayabilmişti. Tek bir düşüncesi bile yüzünün solmasına neden olmuştu.


'''Eğer onunla savaşır ve onu öldürürse, Oyhtye tek gitmeye razı olmayacaktır. Büyük ihtimalle ruh kökünü yok etmeye çalışacaktır. Ruh kökünün yok olma aşamasının tek bir saniyesi bile cehennem acısından katlarca fazladır. Ayrıca eğer yok olursa, ruh reenkarne döngüsüne giremeyecek, cennet ya da cehenneme gidemeyecek. Sonsuza kadar yok olacak.''

Küçük Beyaz iç çekti ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. Şu anda panik olmanın kimseye bir faydası yoktu. Sakin olması gerekliydi.
Zihni göl yüzeyi gibi durgun bir hale geldiğinde, düşüncelerini birleştirmeye başladı. Küçük Beyaz kendini sakinleştirmeye çalışırken, Valeria aklındaki son düşünceyi açığa çıkardı.
''Oyhtye, bizle konuştuktan sonra Erthyo'nun anılarından bir tanesini geri getirmeyi başardı. Düşündüm ki, Oyhtye, Efendi Erthyo'nun anı zincirlerine bağlı olabilir.''
Bu kısım Valeria'yı en rahatsız eden kısımdı. Eğer düşüncesi doğru ise, Erthyo zamanla anılarını kazandıkça, Oyhtye, Erthyo'nun bedeni üzerindeki hakimiyeti artacaktı. Son anı zinciri koptuğunda ise Oyhtye serbest kalacaktı. Bu olduğunda ise Erthyo ile aynı bedende yaşamayı kabul edemeyecek ve onu öldürecekti.
''Bunun olması mümkün değil. Arz o kadar aptal biri değil, içerideki zincirler ile dışarıdakiler tamamen farklıdır. Tahminimce, özel Şeytan Hapseden Zincirler gibi zincirler ile mühürlenmiştir.''
Küçük Beyaz, mesajına sonunda cevap almıştı. Mesajı gönderdiği kişi, ''hemen geliyorum.'' diye cevap vermişti. Birkaç dakikaya burada olurdu.
''Bana, orada gördüğün her şeyi en detaylı şekilde anlat.''
Valeria, emri aldığında açıklamaya başladı. Anı zincirlerinden, zincirlerin yapısından, içeride ki gördüğü alandan, devasa kapıdan, hatta zincirlerin konuş şeklinden bile bahsetti.
''Biliyordum. Arz, oraya bir formasyon koymuş, formasyonun nasıl bir etkisi olduğunu bilmiyorum, ancak tahmin edebilirim. Büyük ihtimalle Sahip, Oyhtye'yi kendinden ayırma yöntemini bulduğunda, formasyon açılacak. Kişilik sahibi bir içsel şeytan görmek, duygusuz Arz'ın bile başını ağrıtmış olmalı.''
Küçük Beyaz kıkırdadı. Arz'ın düz suratının, sıkıntılı bir ifade oluşturması görülmeye değer bir şeydi.
Düşüncelere dalarken, odanın kapısı açıldı. Nie, Zie ve onlardan biraz daha küçük gibi görünen bir kız içeri girdi.
Bu kız Lie idi. 4 Baş Yılandan üçüncüsü. Summ, Erthyo'yu öldürmeye niyetlendiğinde, tek kendisi bu teklife katılmamış ve kenarda durmuştu. Kendisi için tek önemli şey Ustasının düşünceleriydi.
Ayrıca Lie çok itaatkar biriydi, bu özelliğinden dolayı Küçük Beyaz özellikle onu severdi.
''Ne oldu?'' Küçük Beyaz üçlüye dönerek konuştu.
''Amy/Mia Hanım geldi ve sizi aşağıda beklediğini belirtti.'' Nie bir adım öne çıkarak konuştu.
''Dünya, gönderdiğiniz acil isteğe cevap verdi. Usta ile en az bir hafta sonra görüşebileceğini söylüyor. Kuzey tarafında bir dost kapışması, kanlı bir son almış ve bu olayı düzeltmesi gerekiyormuş.'' Zie konuşurken burnundan soluyordu. Dünyanın, Ustasının isteğini ileriye çekmesi hoşuna gitmemişti.
''Usta... Ablanız gelecek birkaç ay içinde burada olacağını ve sizinle görüşmek istediğini söylediği.'' Lie saygılı bir şekilde konuştu.
Küçük Beyaz şakaklarını ovdu. İlk iki olay beklediği gibiydi, gücüyle Kuzeydeki savaşın sonucunu bile öğrenmişti. Bu yüzden görüşmenin ileri alınmasında bir sıkıntı görmemişti. Ancak Ablası...
Onun buraya gelmesi istediği son şeydi. Onunla her görüştüğünde altta kaldığını hissediyordu. Sanki, Ablası onun yaptıklarını hatırlıyor ve onu küçük görüyor gibi hissediyordu.
''Tamam. Anladım. Çıkabilirsiniz, sende Valeria.'' Küçük Beyaz gözlerini kapattı, elini sallayarak gitmelerini işaret etti.
Dörtlü saygıyla eğildi ve odadan çıktı.
''Neden tüm şeyler üst üste geliyor?!!'' Küçük Beyaz kafasını yastığa gömdü. Yastıkta ki nostaljik kokuyu içine çekerken bağırmaya başladı.
''Önce Sahibin sorununu çözmeliyim. O kadın birkaç ay içinde geleceğini söyledi, yani daha burada olmayacak.'' Erthyo ve Ablasını aynı düşünce içine alınca, Erthyo'nun daha önemli olduğuna karar vermişti. Ablasına karşı pişmanlık hissediyordu fakat sevdiği adamın ölümü ile karşılaştırdığında, arada dengesiz bir sonuç ortaya çıkıyordu.
Ancak böyle kalamazdı. Kalktı ve üstünü düzeltti, saçlarını hızlıca elleri ile düzleştirdi ve kapıya yöneldi.
Amy/Mia ile genelde geçinemiyor gibi görünse de, aslında üçlü en yakın arkadaşlardı. Aynı kişiyi sevmeleri de, aralarındaki bağı daha da güçlü hale getirmişti. Böyle büyük bir sorunda üçlü kafa kafaya verebilirse daha kolay çözüm bulabilirlerdi.



















Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr