164. Bölüm Oyhtye Ortaya Çıkar!

avatar
1356 10

İnatçı Yükselen - 164. Bölüm Oyhtye Ortaya Çıkar!


Giiiii!!


Erthyo mızrak saldırısını yaptığında durmadı, pulu tekmeledi ve kendini geri doğru havalandırdı. Havada duruşunu düzeltti ve ileri doğru kesik attı.


Pu çi!


Giii!


İğneleyici ses tekrar ortaya çıktı. Zombi Sülüğün bedeninden, yeşil sarı beden sıvısı fışkırmaya başladı. Yaraları hava ile temas ettiğinde cızırdadı ve kabuk tutup, iltihaplandı.


Erthyo hâlâ düşmekteydi, mızrağını ucunu yere bastırdı, kendini havaya ittirdi. Bedenini düzenledi, mızrağın ucunu yere sapladı. Yerde ayak izleri ve mızrağın oluşturduğu bir kesik ortaya çıktı.


Erthyo gözünün ucundaki saçı geri attı. Sülüğe baktığında, sülüğün yaralarının iyileşmeye başladığını gördü.


''İyileşme hızı çok hızlı.'' Erthyo'nun ayakları yıldırıma dönüştü. Hızı normal insanların göremeyeceği kadar fazla idi.


Gümbür!


Erthyo ilerlerken, havayı tekmeledi. Tekmelediği yerden, yıldırımlar çıkarak, güçlü bir ses dalgası ortaya çıkardılar. Erthyo mızrağı kolunda döndürdü ve ileri doğru sapladı.


Birleşik Saldırı!


Onlarca saldırı, teke dönüştü. Bu saldırının ivmesi, sülüğü tedirgin etmiş olacak ki, kuyruğunu önüne siper etti. Vücudu çok güçlü olsa da, Erthyo'nun bu saldırısını göğüslemeye cüret edemedi.


Ancak tek yaptığı bu değildi. Kuyruğundan, yeşil, siyah bir sıvı çıkan, dikenler ortaya çıktı. Dikenler oluştuğunda Sülük, kuyruğuyla ileri süpürdü. Kuyruğunu kaybetme pahasına da olsa, Erthyo'yu yaralamayı planlıyordu.


Erthyo planını anlasa da durmadı. Duramazdı, Sülüğün etrafına çekilen ruhsal enerjileri görebiliyordu, eğer geri çekilirse ruhu daha da zarar görecekti. Onu şimdi öldürürse, ruhu küçük yara alsa bile hızlıca düzeltebilirdi. Hazineler ya da ruhsal enerjinin fazla olduğu bir yere giderek bu halledilebilirdi.


Ancak bu daha da uzun sürerse, Erthyo'da [Yeraltı Dünyası Yılanı Ruh Geliştirme Tekniği] olsa bile, aylarını buna ayırması gerekecekti, daha ciddi bir yarada bu süre yıllara kadar uzayabilirdi.


En verimli zamanında olan Erthyo için zamanını boşa harcamak tamamen israftı. Her saniyesi, potansiyelinin sönmesi demekti. Aylarını ve yıllarını bu işe verirse, şu anda ulaştığı ivmeyi kaybedecek ve en üstü asla hedefleyemeyecekti.


Bu yüzden bu işi bugün bitirmeliydi.


''Madem düşmanımsın, ölmek senin için tek son.'' Asura alevleri mızrağını kapladı, yavaşça şekillenerek bir yılan haline aldı ve ağzını, üstüne gelen kuyruğa doğru açtı.


Bam!


Tok bir ses ortaya çıktı. Ne Erthyo'nun mızrağı istediği yere ulaştı, ne kuyruk Erthyo'ya vurdu. Bunun sebebi, Asura alevinden oluşmuş yılanın, kuyruğu tutmasıydı. Asura Yılanı acımasızca, kuyruğu ısırıyordu, her ısırıkta büyük parçalar halinde et kopuyor, ağzına girip, yeşil, mor alevlere karışıp yok oluyordu.


Erthyo, Asura Alevlerinden oluşmuş yılanı serbest bıraktı, böylelikle mızrağını hareket ettirse bile o aynı yerinde kalacaktı.


Mızrağının yörüngesini aşağıya kaydırdı. Yörüngenin değiştiğini ve ondan kaçınabileceğini gören Sülük düşünmeden kuyruğunu kaldırdı fakat Erthyo'nun bunu beklediğini bilmiyordu. Mızrağını ileri itmeye devam etti.


Mızrak yere saplandı fakat Erthyo vazgeçmedi. Mızrağını, avına kilitlenen bir avcı gibi kullandı, kilitlendiği hedefinden vazgeçmedi ve yukarı doğru kesti.


Shing!


Erthyo saldırıya devam etti, kuyruğun yere düşmesine izi vermeden defalarca kesti. En küçük parçasına kadar kesmeye devam etti. Bir yandan ise asura yılanına tüm parçaları yemesine emretti.


Tssss!!


Asura yılanı her parçada biraz daha canlı gibi gözüküyordu fakat hepsine yetişemiyordu. Çünkü Erthyo ile olan bağlantısını kaybetmişti, gücünü yenileyebilecek bir kaynağı kalmamıştı.


Erthyo havada takla attı ve aralarındaki mesafeyi açtı. Yılanın parçaların yarısından fazlasını yerdiğini görünce bağırdı.


''Yeterli bu kadar. İyi iş çıkardın, geri dön.'' Erthyo'nun emri, Asura yılanının yüzünü düşürmüştü fakat dönmekten başka çaresi yoktu. Mutsuz bir tonda geri döndü ve Erthyo'nun bedenine girerek, Asura alevine karıştı.


Geri kalan parçalar havadan düştü. Yeşil parçalar ruhsal enerji ile temas ettiği anda, cızırtı çıkararak erimeye ve yeşil buhar şekline ruhsal enerjiye karışmaya başladı. 


Ughh...


Yeşil buhar, ruhsal enerjiye karıştığında, Erthyo'nun dudaklarından yarı saydam, yeşil bir sıvıdan oluşmuş şerit ortaya çıktı.


[Neden bu kadar kolay?] 


''Değil mi? Senin dediğinin yanına bile yaklaşmıyor, ki çok fazla mana ve ruh özümsemesine rağmen. Neden acaba?'' Erthyo bir süre düşünse de cevabı bulamamıştı. Kafasını salladı ve bu düşünceyi kafasından attı.


''Şimdilik bunu düşünmemeliyim. Onu öldürdükten sonra bu tür şeyleri düşünürüz.'' Erthyo, mızrağını yıldırımlar ile kapladı ve üstüne gelen yeşil tükürüğü, onlarca parçaya böldü.


Rüzgar elementini kullanarak bedenindeki hızı, mana emme hızını, düşünce hızını, gücünü %10 arttırdı.


Giiiiiiii!!!


Kuyruğunu kaybetmiş olan zombi sülük, kükreme denilemeyecek bir kükremeye çıkardı. Ancak yerinden kıpırdamadan, manasını kuyruğuna gönderdi. Kuyruk, kaslarının hareketlenmesi ve derinin esnemesinden tekrar oluşmaya başladı. Hızı gözle görülebilecek kadar hızlıydı.


Ancak Erthyo ona yenilenme fırsatı vermeyecekti. Mızrağını koluyla destekledi ve ileri sıçradı. Sülüğün önüne ulaştığında kesti, deldi, süpürdü. Tüm saldırıları çok ağır ve güçlüydü. Her saldırıdan kopan iltihaplı et parçaları, çürümüş, yeşil vücut parçaları alevler tarafından kömürleşiyordu.


Zombi Sülük, adının hakkını verecek şekilde, tüm saldırılar onda ağır yaralar bırakmasına, vücut parçaları kopmasına rağmen acı hissetmeyen bir zombi gibi saldırmaya devam ediyordu. Saldırıları güçlü olmasa da, çok seri ve farklıydı. Bu da Erthyo'nun savaşı tutmasını zorlaştırıyordu.


İkilinin saldırıları normal bir insanın görebileceğinden katlarca hızlıydı. Çoktan yüzlerce saldırı takasına girmişlerdi. Erthyo her saldırısında mızrağını kullanıyordu. Bu savaşı kendi mızrak yolunu döşemek için kullanıyordu. 


Zombi Sülük ise yerinden bir adım hareket etmeden, zehir büyüleri yapmaya devam ediyordu. Bazen küf kokulu ağzını açıyor ve ısırıyor, bazen kopan parçaları koparıyor, bazen namevt büyüsü yapıyordu.


[ [Keskin Isırık], [Zehir Seli], [Zehir Prangaları], [Çoklu Vücut Manipülasyonu], [Et Kalkan], [Aşırı Yüklenmiş Asit Kanı], [Kül-Zehir Alev Topu], [Kemik Bomba]]


Erthyo, Klaradan gelen tüm yetenek isimlerini duyunca ürktü. Bu isimleri kütüphanede görmüştü. Bunlar en az Bilge seviye büyülerdi, hepsi bir köyü kolaylıkla öldürebilecek ve orayı karantinaya aldırabilecek kadar habis yeteneklerdi.


Ancak bu yetenekler sanki normal bir büyüymüş gibi kullanıyordu. Bu aslında bu canlının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.


''Bu kadar güçlü büyüleri, seri bir şekilde yapmasına rağmen. Neden bu kadar güçsüz ve sanki giderek gücü düşüyor gibi.'' Savaşın başındaki kuyruk saldırısı, Sınır BüyükUsta seviyeydi, şimdiki saldırı ise Düşük BüyükUsta seviyesindeydi ve giderek düşüyordu. Saldırılarından aldığı his Zirve Usta seviyesine kadar düşmeye ramak kalmıştı.


[Bende bilmiyorum. Gücü düşüyor fakat gücünün neden düştüğüne dair bir kanı-... Bekle!]


''Ne oldu?'' Erthyo kendine gelen Asit Perdesinin atlatmak için geriye sıçardı ve aralarına mesafe açtı.


[Fark ettin mi? Bu Zombi Sülük, savaş başladığından beri bir adım bile yerini değiştirmedi. Bunda bir gariplik yok mu? O kadar ağır yaralandı, kükredi, sinirlendi fakat bir adım bile atmadı.]


Erthyo gözlerini Sülüğe doğru çevirdiğinde, dediklerinin doğru olduğunu gördü. Sülüğün etrafındaki zemin çoktan erimişti, Erthyo'nun mızrak saldırılarından dolayı oluşmuş delikler zemini kaplamış, çeşitli mana izleri hâlâ ortamdaydı. Fakat bu kadar saldırıya rağmen Sülük bir adım yerinden kıpırdamamıştı.


Sanki oradan bir santim bile kıpırdarsa, hayatının en büyük hatasını yapacakmış gibiydi.


''Bunun hakkında kötü bir his var içimde, fakat onu yerinden oynatmalıyım. İçimde gizli saklı şeylerin olmasını istemiyorum.'' Erthyo ileri sıçardı, yere ulaştığında bir kere daha yeri tekmeledi ve kendini ileri attı. Mızrağını önüne sabitledi, ileri doğru defalarca sapladı.


Tüm saplamalar tek bir saldırı oldu fakat bu diğerlerinden farklı bir saldırıydı, iki büyük farkı vardı. İlki tersti.


Evet! Ters, Erthyo mızrağın ucunu değil, arkasında ki düz bölümü kullanıyordu.


İkincisi ise bu birleşmiş saldırının, başlangıçtaki defalarca saplamasındaki her saplama, hava şokundan oluşuyordu.


Bunun sebebi, Erthyo'nun sülüğü yerinden oynatmaya çalışıyordu, onu öldürmeye değil. Mızrağın arkasını kullanmasının sebebi buydu. İlk başta onu öldürme niyeti olsa da, Klara'nın sözleri onun fikrini değiştirmişti.


Hava şoku ise bu iş için biçilmiş kaftan idi. Erthyo hava şokunu ilk oluşturduğunda da, amacı bir şeyi itmek idi. Yeteneğin oluşma amacı, havayı bir yerde toplayarak, şok dalgası ile rakibi itmek ya da hasarı arttırmaktı.


Ortamdaki hava mızrağın ucunda toplandı. Mızrağın ucundaki hava titremeye başladı. Rahatlıkla görünen mızrak arkası, havanın titremesi yüzünden, mat bir hal aldı. Artık görüntü bile doğru gözükmüyordu.


Bam!


Tok ses tekrar ortaya çıktı, ilkinin aksine, bu seferki tek taraflıydı. Mızrak arkası, Sülüğün bedenine değdiğinde sülüğün bedeni titremeye başladı. Titreme tüm bedenine yayıldığında, hava akımı ağır bir dağ gibi bedenine oturdu ve dev cüssesini, havada uçan bir kağıt gibi uçurdu.


Erthyo, sülüğün eski yerine baktığında kaşlarını çattı.


''Bu da mı sülüğün bir özelliği?''


[Hayır değil. Bunu ilk defa görüyorum.]


Sülüğün eski yerinde, kan kırmızı dokunaçlar vardı. Canlıymış gibi titriyorlardı, uçlarında kalmış yeşil,mavi ve saydam sıvıdan ve hissettiği enerji dalgalarından dolayı, Erthyo bunun Sülüğe bağlı olduğunu ve onun kanını, manasını ve ruhsal enerjisini emdiğini fark etmişti.


Erthyo daha fazla araştırmak istiyordu fakat devam edemeden, öldürme niyeti dolu bir çığlık duydu.


Gİİİİİİİ!!!!


Kafasını çevirdi, Zombi Sülük son hız üstüne geliyordu. Ağzından çıkan her kükreme büyük bir öldürme niyeti ve vahşet taşıyordu. 


Erthyo normal biri olsaydı, bu vahşet ve öldürme niyetini algıladığında geri kaçardı. Zombi Sülüğün gözü resmen dönmüştü. Yaptığı her saldırı ilk yaptığı gibi güçlü bir Bilge saldırısıydı. Bu saldırılara karşı geri çekilmek her normal insanın yapacağı şeydi.


Ancak Erthyo normal değildi. Ruhunu, onun ruhunu işgal etmeye gelen bir düşmandı bu Zombi Sülük. Ne kadar güçlü saldırı yaparsa yapsın, onu öldürmek istiyordu. Bu yüzden geri çekilmezdi. Ancak en önemli kısım bu değildi.


Zombi Sülük korkuyordu. O kadar korkuyordu ki, bunu ortaya çıkarmamak için öldürme niyetini bu kadar baskın hale getirip, zihnini ele geçirmesine izin vermişti. Çünkü korku kemiklerine kadar işlemişti.


''Hoo, Korkuyor musun? Neden acaba merak ediyorum. Bu damarlarda özel bir şey mi var? Hadi biraz deneye yapalım.'' Erthyo üstüne gelen büyülerin hepsini karşıladı.


Asitleri dilimledi ve asura alevleriyle yuttu, kemik büyülerini delerek yok etti. Erthyo'nun uzun zamandır beklediği ruh saldırılarını ise, çok değişik kullanmasına rağmen, zayıflamış hali yüzünden rahatlıkla yok etmişti.


Tek endişesi, önüne gelen devasa cüssesiydi. 


İmparator silahı, kitlelere karşı rahatlıkla savaşabilirdi. Onlarca düşmanı süpürebilir, tek bir düşmanı delebilir, açık vermeden savaşmasına izin verebilirdi. Ancak büyük bir dezavantajı vardı. Büyük cüsseli rakipler.


Büyük cüsseli rakiplere karşı savaşta, kullanılabilse de, Zombi Sülük gibi gözü dönmüş dalışlara karşı o kadar işe yaramazdı. Bu tür saldırılar için en iyi silahlar Ağır Kılıç gibi ağır silahlardı.


Erthyo, mızrağını sırtına astı, böyle tehlikeli bir zamanda bile onu bırakmaya niyeti yoktu, sadece kenarda tutacaktı. 


İnat Enerjisini şekillendirdi, eline 1 metre uzunluğunda sapa sahip, bir gürz gibi başı olan savaş çekici oluşturdu.


Kol kasları iki katı şişti. Göğsündeki düzenli kaslar, güç akışı gelmiş gibi büyüdü ve sağlamlaştı. Arkasından güven verici gözüken omuz ve sırtı, çekilmeye hazır bir yay kadar gergin ve tehtidkar hale geldi.


Erthyo, boğazının derinliklerinden gelen bir kükremeyle savaş çekicini salladı. Tüm kaslarındaki güç kollarına akın etti. Mana itiliyormuşçasına titredi.


BOMM!!!!!


Savaş çekici, gözü dönmüş sülüğün suratına çarptı. Kemiksiz canlının suratındaki deri, ağır saldırı yüzünden yarıldı. Yeşil beden sıvısı, bir şelale gibi fışkırdı ve Erthyo'nun tüm bedenini kapladı.


Sadece bu kadar da değildi, gözükmese de, içindeki tüm organlar yaralanmıştı, en ağırı ise beyniydi. Beyni ortadan ikiye ayrılmış gibi acıyordu.


Bam!


Koca cüsseli beden yere yapıştı, onlarca metre sürüklendiğinde ancak durabilmişti. Bedeni spazm geçiriyormuş gibi titremeye başladı. Bedeninden akan yeşil sıvı yere düşmeden hareketlenerek kafasına doğru hareketleniyor ve ağır hasar almış bedenini yenilemeye çalışıyordu.


Erthyo arkasından gitmedi. Manasını yönlendirdi ve tüm bedenini rahatlattı. Az önceki saldırı tüm gücünü içerse de, bedenindeki dayanıklılığının hepsini harcamamıştı. Böyle birkaç saldırı daha yapabilirdi. Ancak bu sınırsız dayanıklılığı sahip olduğunu göstermezdi.


Derin bir nefes verdi, yere eğilerek damarlara bakmaya başladı. Damarlar yeni bir kaynak bulmak için etrafta çırpınıyordu.


Erthyo elini üstlerini getirdiğinde, annesine yapışan yavru kurtlar gibi eline yapıştılar. Erthyo kaşlarını çatsa da, elini delmelerine izin verdi.


Eli delindiğinde, tüm damarlar kendi damarlarına girdi. Kanını, manasını ve en derinlerindeki ruhsal enerjiyi bile emmeye başladılar. 


Erthyo bir süre enerji akışına engel olmadı. Bu damarlar zamanla daha fazla enerji emiyordu, Erthyo kalbinin içindeki insan kan özünün titrediğini hissetmeye başlamıştı.


''Hm, bu biraz tanıdık. Sanırım o zamandan.'' Erthyo bedenini ele geçiren Oyhtye adlı şeytanla aynı aurayı paylaşıyorlardı.


''Bu damarlar onun, Sülükten enerji çekmesi için oluşturduğu bir şey olabilir. Büyük ihtimalle bedenime girdiği anda onun üzerinde hakimiyet kurdu.'' Bu düşünce gayet mantıklıydı. Erthyo'nun hatırladığı kadarıyla en son Oyhtye bedenini ele geçirdiğinde, Amy/Mia tarafından acımasızca, çok ağır yaralanmıştı. Bu zamana kadar sessiz kalması bunun yüzünden olabilirdi, fakat gördüğü görüntü bu olayın devam ettiğini gösteriyordu. Sülükten çektiği enerji ile bedenin iyileştirmeyi amaçlıyor olabilirdi.


Bu mana, kan ve ruh çekimi yüzünden de, Zombi Sülük güçsüzleşmeye başlamıştı. İlk başlarda çekilen mana, kan ve ruh önemli bir şey değildi fakat zamanla daha fazlası bedeninden ayrılınca güçsüzleşmeye başlamıştı. Savaşta harcadığı güç yüzünden ise bu çekiş hızı daha da artmış ve güçsüzleşmesi belirginleşmişti.


''Sanki buna izin veririm de.'' Erthyo manasını tıkadı, manasının ve kanının içine İblis Alevlerini aşıladı. Ruh enerji geçişini ise kapattı. Böylelikle Oyhtye sadece, İblis Alevleri emmiş olacaktı.


''Klara sana bir genel kültür sorusu. Kutsal Alevler insanlar üzerinde çok yararlıdır. Hatta biri onlarla insanları öldürmesi imkansızdır. Fakat öldürülebilecek birkaç istisna vardır. Sence bu istisnalar ne?''


[Eğer kutsal alevleri kullanan kişi doğruluğun yolunda ise günahkar ya da kafirleri kutsal alevlerler ile öldürebilir ya da şeytan olması gerekir. Hatta şeytanlara en büyük acı bundan gelirmiş.]


''Söylediğin kitleler için doğru fakat sende bunun doğru olmadığını biliyorsun. En doğrusunu bana söyleyebilir misin?'' Yanaklarında hınzır bir gülüş ortaya çıkarken, İblis Alevlerini içine aşılamaya devam ediyordu. Eğer alevler litre sistemi ile ölçülseydi, şu anda 40 litreye yakın alev özümsemiş olurdu.


[İnsanların bilmediği ise, Eğer birisi İblis alevlerine sahipse ya da Şeytan Alevlerinde yüksek bir kontrole sahipse, düşmanları veya istediği her bir şeytan cehennemde yanıyormuşçasına acı çekerler. Söylenene göre bunun acısı orta kat Cehennem acısına eşitmiş, eğer en üst İblis Alevi formu ise Cehennemin en alt katından bile acılıymış.]


''Doğru!''


AHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHHH!!!


Erthyo parmağını şıklattığında tüm ruhunda yankılanan bir çığlık duydu. Bu çığlığın içinde bulunan acı, cisimleşecek kadar güçlüydü.


''Bunun gibi bir şey.''  Erthyo konuştuğunda olduğu yerden yok oldu. Eline bağlı olan damarlar çoktan dilimlenmişti.


Aralarına 100 metre açmasına rağmen durmadı. Koşmaya devam etti.


1000 metre bir mesafe oluştuğunda arkasını döndü.


Eski olduğu yerde büyük bir krater vardı. Kraterin ortasında, Kırmızı saçlı ve kırmızı gözlü bir kişi vardı, 17-18 yaşında gibi görünüyordu ve Erthyo'ya çok benziyordu fakat çok büyük farklar vardı. Bu kişi sanki zincirlere vurulmuş gibiydi, bedeninin her tarafında zincir delikleri vardı .Derisi simsiyahtı, sivri dişleri ve sivri tırnakları vardı. Bakışı kötücül, vahşet doluydu ve öldürme niyeti taşıyordu. Öldürme niyeti, zombi sülük ile kıyaslarsa, göletin yanında okyanus gibi kalırdı.


Bu kişi Oyhtye idi.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr