166. Bölüm Pasif ve Aktif

avatar
1244 9

İnatçı Yükselen - 166. Bölüm Pasif ve Aktif


Erthyo önündeki kişiye baktı. Bu onu kendi gözleriyle ilk defa görüşüydü, onun içinde mühürlenmiş olduğunu biliyordu fakat neye benzediği hakkında hiçbir fikri yoktu. 


Ancak şimdi görmüştü. Kendisi ile tıpatıp aynıydı, boyu, görünüşü, saçları, kasları bile aynıydı. Fakat büyük farklarda vardı, onun şeytan soyu saf değildi.


Bir şeytanın soyu ne kadar saf ise, o kadar insana benzerdi. Daha doğrusu türüne benzerdi.


Bir Minotoru örnek vermek gerekirse;


Eğer soyu beşinci derece saflıktaysa, kızıl, kara kanatları olur, sivri diş ve pençelere sahiptir, gözleri ve derisi kırmızıdır, öldürme niyetini ve vahşiliğini kontrol edemez. Etrafa yaydığı, Şeytanlığı (Başkalarını dönüştürmek için kullanılan) kontrol edemezdi. Ayrıca zekaları da fazla yüksek olmazdı. Kuyruk, boynuz vb. gibi şeytan türüne özel parçaları olurdu.


Dördüncü derece saflıkta, artık öldürme niyetini ve vahşiliğini kontrol edebilir hale gelir. Etrafa pasif olarak Şeytanlık yaymaya devam etse de bu beşinci dereceye göre daha az ve kontrol edilebilir olurdu. Zekaları normal bir insan kadar olurdu. Soy parçaları ya da şeytan soyu parçaları bulunmaya devam ederdi.


Bu iki derece genelde savaşta ölmesi savaşması için piyon olarak kullanılırdı. Asıl önemli olan üçüncü ve üstü saflıktaki soylardı.


Üçüncü seviye saflıkta, şeytanlar soya özel parçaları kaybeder ve atalarına benzemeye başlarlardı. Bu seviyeden sonra, öldürme niyetini istedikleri gibi kontrol edebilir hale gelirlerdi. Ayrıca vahşet kalmazdı, kişi büyük bir savaşa girse bile vahşete düşmesi çok zordu. Pençe ve sivri dişler bulunmaya devam ederdi. Ayrıca artık kişi algı ve zekaları normal bir insandan daha büyüktü. Böylelikle gelişmek için kendine özel bir yol çizebilir. Farklı sanatlarda çalışabilirdi.


İkinci seviye saflıkta, özel parçalar geri dönerdi. Succubusların kalp şeklindeki kuyrukları, Ligthneorusların yıldırım şekilli kanatları gibi parçaları tekrar ortaya çıkardı. Diğer saflık derecelerinin aksine bu parçalar artık bir silah olarak kullanılabilirdi. Algıları ve zekası çok yüksek bir seviyeye ulaşırdı. Bu seviye ve üstündeki seviyede kişi artık, altındaki saflıktaki kişileri yönetebilmeye başlardı.  Sırf yanlarında bile bulunmak düşük saflıktakilere baskı uygular, sözlerine itaat etmesini sağlardı.


Birinci saflıktakiler ise en özellerdi. Kaderlerinde Şeytan Lordu olmak vardır. Zeka ve Algıları kişiye göre değişir, fakat genelde çok yüksektir. Bu türle aynı ortamda bulunmak, kişiye ona boyun eğme isteği verirdi. Bedenlerinde özel bir parça bulunmazdı, artık onlar atalarına benzemez, kendi soylarının atası olurlardı.


Oyhtye'ye bakan Erthyo onun 3. derece saf bir şeytan olduğunu gördü.


'' Oi, Parazit, Naber?'' Erthyo küçümseyici bir tonda konuştu. Her kelimesi kemik donduran soğuklukla kaplıydı.


'' Hmhp. ''  Oyhtye soğukça homurdandı. Tek saldırısı boşa gittiği için artık başka saldırı yapamazdı. Erthyo'ya bir süre, vahşet dolu şekilde baktıktan sonra yerde yatan, sersemlemiş  Zombi Sülüğün yanına yürüdü.


''Hey, Ne oldu? Neden saldırmıyorsun? Yoksa bu abinden korktun mu? Hadi saldırsana. Hadi. Saldır bana.''


''Beni öldürmek istemiyor muydun? Bedenimi istemiyor musun? Tam burAda duruyorum, gel ve beni öldür, sonra bedenimi al. Yapamıyor musun?''


Erthyo avazı çıktığı kadar bağırıyor, Oyhtye ile dalga geçiyordu. Aslında böyle şeyleri normalde yapmazdı fakat Oyhtye'ye karşı büyük bir kini vardı. O bedenini ele geçirmeye çalışmış biriydi, kesinlikle ölmesi gereken biri. Ancak onu öldürecek gücü yoktu, bu yüzden sözleri ile saldırmayı tercih etmişti.


İlk başlarda, sadece onunla dalga geçmeyi ve sinirini bozmayı planlıyordu. Ancak bu sözleri sarf ettikçe ve Oyhtye'nin soğuk homurdanmalarını duyunca, bundan büyük keyif almaya başladı.


''Oi, Parazit böcek, buraya bana saldırmaya gelmediysen, neden buradasın? Yürü git yuvanda uyu.''


''Ne oldu kızdın mı? Bu kadar dalgaya tolere bile edemez misin? O Zombi Sülüğü de al, karı ve koca olarak gidin, mutlu mesut yaşayın. Ah, Doğru, Zombi Sülükler hep erkek olurdu, pasif olmak zorundasın.''


''Haha, O öldürme niyeti ne? Çok saf, ne oldu? Pasif olmak hoşuna gitmedi mi? O zaman söyle de aktif olan sen ol, beni ilgilendirmez. Gerçi o iğrenç şeyin yanında, pasif ya da aktif olmak fark etmez.''


''Öğhhh.. Şimdi düşündüm de, onun bir taraflarına dokunmak bile beni iğrendiriyor. Böyle bir damak tadın olduğu için sana saygı duymaya başladım.''



Erthyo'nun her kelimesi, Oyhtye'nin kafasına bir gürz ile vurulmuşçasına çarpıyordu. Oyhtye dişlerini o kadar sıkmıştı ki, kırılmak üzereydi. Ancak yapmaya başladığı işe devam etti.


''Bana iyi itaat ettin. Sana son bir görevim var. Eğer bunu başarırsan özgür olacaksın. Yapacak mısın?'' Oyhtye her nefesinde öldürme niyeti ortaya çıkıyordu. Gözlerindeki keskin ve soğuk bakış, bir yılanın sinsi bakışlarına benziyor, herhangi bir redde izin vermiyordu.


Zombi Sülük çaresizce kafasını salladı. 


''O zaman, hadi şeytana dönüş. '' Kelimeler ağzından çıktığında, ellerindeki sivri tırnaklar Zombi Sülüğün bedenine girdi.


Kırmızı renkli teni, siyaha dönüştü. Üstündeki siyahlık koluna toplandı ve parmakların akmaya başladı. Parmaklardan, Zombi Sülüğün bedenine girerek içinde dağıldı.


Giiii! Giiiii!!


Zombi Sülük feryatlar atmaya başladı. Yürek burkan feryatlar giderek yükseldi ve Erthyo'nun tüm ruhsal alanında yankılanmaya başladı. Feryatlar devam ederken, bedenine giren Şeytani enerji giderek arttı. Önce sadece elin bulunduğu bölgede vardı, ancak şimdi tüm bedene yayılmaya başlamıştı, bir tümör gibi tüm bedeni etkliyordu.


Oyhtye diğer elini de sülüğe geçirdi. Eli bedene girdiği anda, içine iletilen Şeytani enerji oranı 2 katına çıkmıştı. Zombi Sülüğün bedenindeki siyah deri daha hızlı yayılmaya başladı.


''Şeytanlaştırıyor değil mi?'' Erthyo çaresizce izlerken, Klara konuştu.


[Evet, durdurmayacak mısın?]


''Nasıl yapabilirim ki? Eğer normal bir zaman olsa, birinin önümde dönüşüm geçirmesine izin vermezdim, sonuçta burası 10 yaş altı çizgi film değil. Ancak Zombi Sülüğün 10 metre etrafına çoktan bir bariyer kurdu. Bu seviyem ile onu yok etmem imkansız.'' Erthyo iç çekti. Bariyerde dolaşan küçük yasa rünlerini görebiliyordu. Bu rünlere bakmak onda ölçülemez bir açgözlülük ortaya çıkarmıştı.


''Yasalar tamamen başka bir kulvar.'' Erthyo kafasını salladı ve Zombi Sülüğe baktı. Zombi Sülük dönüşümün son evresine girmişti. Yeşil bedeni, siyahlaşmış, kara taşlardan yapılmış gibiydi. Dişleri daha da keskinleşmişti, ayrıca ağzının içinde katmanlarca diş ortaya çıkmıştı. Zehrin etkisi artmış, habisliği çoğalmıştı. Son olarak, Erthyo ondan yayılan büyük bir şeytani ruhsal güç hissetmişti.


''Öldür! '' Oyhtye acımasızca emretti, bedeni havaya karıştı ve yok oldu.



Giii!!


Kara bedenli Zombi Sülük, delirmiş bir şekilde saldırdı. 


Erthyo, üstüne gelen büyük ruhsal baskıyı hissetti, gökyüzü resmen üstüne çöküyor gibiydi. Yok edilemez bedeni çalıştırdı, bedenindeki baskıdan kurtuldu ve geri sıçradı.


BOM!!


Şeytanlaşmış Zombi Sülük, Erthyo'nun eski bulunduğu yere çarptı, derin bir krater oluşturdu. Ancak durmadı, saldırı hiç olmamış gibi gözü dönmüş bir şekilde saldırmaya devam etti.


Erthyo'nun ayakları yıldırıma dönüştü, hızı iki katına çıktı. Aynı zamanda sırtından mızrağını çekti, sağ koluna dayadı. İnat Enerjisini hareket ettirdi ve sol elinde Dev Savaş çekici oluşturdu.


Bam!


Erthyo üstüne gelen saldırıyı atlattı, ancak geri kaçmadı. Saldırıyı atlattığı yerden ileri hücum etti ve savaş çekici ile Ş. Zombi Sülüğe %80 gücü ile vurdu.


Ş. Zombi Sülük yerde iz bırakarak geri itildi. Erthyo saldırısını takip etti ve Zombi Sülüğü defalarca deldi.


Tap! Tap! Tap! Tap! (Taşı delme sesi)


Ancak saldırıları etki etmedi. Tek yaptığı bir parmak boyunda delikler oluşturmaktı. Buna karşılık, çekiç vuruşu ve mızrak saldırısı yapan Erthyo'nun iki kolu uyuşmuştu.


''Demek bu kadar güçlendi.'' Erthyo'nun gözleri buz katmanı kadar soğuktu. Öldürme niyeti şelale gibi bedeninden fırladı ve gökyüzünü kırmızıya boyadı.


Ortamdaki ruhsal enerji harekete geçti. Erthyo'nun mızrağını ve savaş çekicini kapladı, onu güçlendirdi. 


Erthyo şu anda ortam avantajını kullanıyordu. Burası onun ruhsal bölgesiydi, burada o hükümdardı, diğerleri sadece köle olabilirdi. Eğer burada kaybederse, ölmese bile utançtan kafasını kesmesi gerekirdi.


Giiii!!


Ş. Zombi Sülük, tekrar saldırdı. Ayrıca yanında süzülen büyülerde vardı, eskisinden katlarca güçlüydüler.


Erthyo mızrağını yıldırım ile kapladı ve üstüne gelen tüm zehir saldırılarını kesti. Yıldırım ise cızırtı çıkararak, tüm zehirleri küle çevirdi.


[Ateşleme geliyor dikkat et!]


''Ate- ne?'' Erthyo daha yeteneğin ne olduğunu bilmiyordu, tam soracak iken gözleri ile gördü.


Ş. Zombi Sülüğün, Akciğerlerinin olduğu yer tamamen kızıl bir tondaydı. Erthyo biraz daha kızıl olsa, oranın eriyebileceğini düşünüyordu.


Akciğerleri kızıllaştığı anda, Zombi Sülüğün hızı arttı. Hızı Erthyo'nun gözünün takip edebileceği sınır kadardı.


Mızrağı ve Savaş çekicini önüne çaprazladı. Şu anda tek yapabileceği buydu.


Beng!!


''Ugh...'' Erthyo küçük bir homurtu çıkardı. Dudağının iki kenarından kan çizgisi inmeye başladı.


Üstüne 3 dağ çökmüş gibiydi, ağırlığı karşılaştırılamayacak kadar fazlaydı, hızından aldığı ivme ile Erthyo içsel bir yara kazanmasa şaşırtıcı olurdu. 


[Erthyo, bu yetenek yetişkin bir Zombi Sülüğün kullanabileceğin bir yetenek. Bu yüzden seni bilgilendirmedim. Bu zombi sülüğün daha yetişkin olmasına yüzyıllar var. Ancak Şeytanlaşma bunu ileriye çekmiş olmalı.]


[Ancak hâlâ bir yetişkin değil. Kullanabileceği iki yetenek var. Az önce gördüğün [Ateşleme], diğeri ise [Ruhsal Fısıltı]. Bu yetenek direkt ruha saldırır ve kişinin dikkatini dağıtmaya odaklıdır, eğer ondan düşük bir ruhsal enerjiye sahip ise kişi delirebilir. ]


''Bunu bildiğim iyi oldu. En azından şu fısıltıların ne olduğunu öğrendim.'' Erthyo  iki silahı tutarken kafasını salladı.


Aslında ilk saldırıdan beri şu fısıltıları duyabiliyordu. Sülüğün ilk saldırısı bu fısıltılar olmuştu.


Ancak Sülük Erthyo'nun ruhunun ne kadar geliştiğini bilmiyordu. Hiç ertelemeden, [Yeraltı Dünyası Yılanı Ruh Geliştirme Tekniği]'ni aldığından beri ruhunu güçlendiriyor ve saflaştırıyordu ve daha önce ruhunu ölçmemişti. Bundan dolayı Erthyo bile ruhunun ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu.


Bu yüzden fısıltılar sadece arkada çalan bir şarkı gibi hissettirmişti. Garip, rahatsız edici fakat dikkatini dağıtabilecek kadar değil.


Erthyo ayaklarını yere sabitledi ve sürüklenmeyi durdurdu. Savaş çekicini kaldırdı ve Sülüğün suratına geçirdi.


Sülük şaşırtıcı bir şekilde buna dayandı ve hareket etmedi. Ancak Erthyo durmadı. Aynı yere vurmaya devam etti. 


Bam! Bam! Bam! Bam! Crack!


Vurmaları sonunda sonuç vermiş ve birkaç taş düşürmüştü. Çok dikkatli bir şekilde bakılmadığı sürece görülmeyecek küçük bir delik oluşturmuştu.


Erthyo deliği görünce gözleri parladı.


Erthyo kafasına gelen mor zehir perdesine bir yıldırım arkı gönderdi. Sis perdesi cızırtı eşliğinde yok olduğunda, İnat enerjisinden bir kol oluşturdu. Kol yavaşça mızrağı tuttu ve çekmeye başladı.


Bam!


Mızrak tamamen ortadan çıkınca, Sülüğün ileri gitmeye devam eden suratı Erthyo'ya daha da yaklaştı. Ancak fazla ilerleyemeden Erthyo hızlıca elini öne koydu.


''Aghhhh...'' Elini koysa da, çok hızlı davranamamış, suratını tutamamıştı. Eli ağzına girmiş ve 2 dişine saplanmıştı. Dişleri etini delmiş, kemiklerine saplanmıştı. Zombi Sülüğün dişlerinde bulunan zehir, kemiklerinden geçerek bedenine karışmaya başladı.


Eli ağzına girdiğinde dişleri şaşırtıcı bir şekilde yavaşça dönmeye başladı. Kemiğine saplandığı için, elini çıkaramayan Erthyo'nun eli ise dişle beraber hareket etti.


[Sıkıntı! Eğer dönmesine izin verirsen, kolun ne kadar güçlü olursa olsun, püreye dönecek.]


''Biliyorum.'' Erthyo sonunda, inat enerjisinden yapılmış elden mızrağı alabilmişti. Sol eliyle mızrağını tuttu ve acımasızca küçük deliğe sapladı.



Giiii!!


Fitil ateşlenmiş gibi, dönüş hızı arttı, Ayrıca üstüne çöken bedenin ağırlığı iki katına çıktı.


Erthyo pes etmedi, mızrağı bıraktı ve bir savaş çekici oluşturdu.


''Yürü git!'' Kükredi. Sol kolundaki kaslar üç katına çıktı, tüm kasları dalgalandı ve koluna güç gönderdi. Erthyo savaş çekicini mızrağın arkasına acımasızca indirdi.


BAM! Fşşşşşşş!!


Bu saldırı tüm gücünü içeriyordu, içine inat enerjisi hatta ruh enerjisi bile göndermişti. 


Ve saldırı istediği etkiyi yaratmıştı. Zombi Sülük havada süzülmeye başladı, mızrağin neredeyse tamamı içine girmişti, oluşan delikten, siyah, mor kan akıyordu.


Bu saldırı rakibini ağır yaraladığı belliydi, Erthyo karşılık olarak sağ kolunu feda etmişti.


Yok Edilemez bedeni ve Yeraltı Dünyası Yılanı Ruh Geliştirme Tekniğini çalıştırdı. Ruhsal bedenini yenilemeye odaklandı.


Ancak ivmesini kaybedemezdi. Ayaklarındaki mavi yıldırımların içinde sarı bir parıltı oluştu. Sarı parıltı giderek arttı ve tüm yıldırımı ele geçirdi. Mavi- beyaz yıldırım artık sarı bir yıldırıma dönüşmüştü.


Gümbür!


Erthyo'nun ayaklarından yıldırım düşme sesleri çıkmaya başladı. Hızı bir anda arttı, bedeni silikleşti. Tekrar ortaya çıktığında çoktan sülüğün yanındaydı. 


Elini havaya kaldırdı, sülüğün içindeki mızrak titredi ve hızlıca bedeninden çıktı. Yanında beden parçaları ve mor kanda getirmişti.


Erthyo İblis Alevleri ile tüm pislikleri yok etti ve mızrağı tuttu. Kolunu ileri ittirdi, ileri doğru defalarca sapladı.


İblis Alevleri tüm mızrağı kaplamıştı. Mızrakta, kırmızı, siyah bir güneş gibi açmış, ilerlerken üstüne gelen her şeyi yok eden bir meteor gibi görünmüştü. Ateş ilerlemeye devam ettikçe sıcaklığı da artıyordu.


Boom!!


Mızrak havada süzülürken, Sülük mızraktaki tehdit edici hissi sonunda fark etmişti. Bedeni havada serbestçe süzüldüğü için hareket ettiremezdi. Hızlıca en iyi savunmasını yaptı.


[Hareketli Kabuk]


Sırtındaki en kalın kabuğu deliğe taşıdı, delik yavaşça onarılmaya ve siyah kabuk ile kaplanmaya başladı.


Ancak Erthyo ona bu fırsatı nasıl verebilirdi. Eğer bu saldırı başarılı olamaz ise dezavantajlı bir duruma girecekti.


[Yanan Kalp], [Ruhsal Baskı] , Yaşam Kanı- Yan!


Son kozlarını da oynadı. Kalbi giderek ısındı, sonunda neredeyse alev çıkarabilecek bir ısıya sahipti. Kalbinden pompalanan kan ve mana kaotik fakat güçlüydü. Kalan son 2 damla yaşam kanı alevlendi, Yanan Kalpten pompalanan kandan daha kaotik fakat güçlü mana akışı tüm meridyenlerinden aktı ve koluna hareketlendi.


Bir kısmı ise Ruhuna gitti ve onu aktifleştirdi.


Vuuuuuuu!!


Öldürme niyetinden daha kırmızı bir enerji, Erthyo'nun bedeninden fışkırdı. Ortamda hava olmamasına rağmen, Erthyo'nun saçları hareketlendi.


Kıpkırmızı aura, saydamdı. O kadar saydamdı ki, bakan kişi diğer tarafı rahatlıkla görebiliyordu. Ruh ortaya çıktığı anda Sülüğün üstüne çöktü, düşüncelerini engelledi. Aklında vahşet, katliam, kan vb. bir sürü negatif duygu belirdi.


Sülük ruhsal baskı ile kaplandığı anda, yönlendirdiği yetenek durma noktasına kadar yavaşladı. Bedeni durmaksızın titremeye, korku dolu feryatlar atmaya başladı.


Erthyo bu fırsatı değerlendirdi ve saldırısına devam etti. Kolundaki meridyenler o kadar fazla mana aktarıyordu ki, Erthyo'nun damarlarının yanında mavi bir akış bile görülebiliyordu.


Arğhhhh!!


Son olarak, Erthyo'nun mızrağından, onurlu, kibirli, yüce ve düşmancıl bir Ejderha kükremesi belirdi. Bu Ejderha kükremesin de kemiklere kadar işlemiş, kitlelerin hayatını elinde bulunduran bir İmparator Aurası vardı.


Kükreme son noktayı koydu. Dehşete düşmüş Sülüğün zihni sonunda kırıldı. 



Baammmmmmmmmm!!!



Mızrak yaraya girdi, bir süre boyunca sanki hiçbir engelle karşılaşmamış gibi ilerlemeye devam etti. Gittikçe yavaşlasa da, Sülüğün beynine saplanan kadar devam etti.


Pu çi!


Mızrak beyni deldi geçti, İblis Alevleri beyni yok etti ve beyne bağlı meridyenlere akın ederek, tüm bedene yayıldı. Ayrıca Erthyo Ölüm Alevlerini yönlendirdi ve Sülüğün kırılmış ruhunu küllere çevirdi.


Yaklaşık 1 saatin sonunda bedenden geriye hiçbir şey kalmamıştı. Külleri bile hiçliğe karışasıya kadar yanmıştı. Ruhu yok edilmiş, mana ruhu erimişti. Artık bu sülüğün canlanması için hiçbir yol kalmamıştı.


''Fuuu....'''


Erthyo derin bir nefes verdi, savaşın bittiğini görünce, yanan kalbi devre dışı bıraktı, ayrıca ruhsal baskıyı da sonlandırdı.


Şaşırmıştı. O kadar güçlü bir ruh saldırısı kullanmasına rağmen, ne ruhu yorulmuş ne de üstüne bir baskı eklemişti.


''Ruhum ne kadar güçlü acaba?'' Erthyo bu düşüncelerle kendini yere bıraktı ve açık, beyaz boşluğa bakmaya başladı.


''Burada duramam. Önce ruhumdaki tüm düzensizliği yok etmem gerekiyor. Ancak...'' Gözlerini kapattı ve rahat bir nefes verdi. Mızrağı göğsüne dik bir şekilde yerleştirdi ve konuşmaya devam etti.


''Sanırım biraz dinlenmemizde bir sıkıntı yoktur.''


Erthyo'yu onaylıyormuşçasına mızrak titredi. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr