Bölüm 114 - Beklenen Gün

avatar
321 0

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 114 - Beklenen Gün


Bir kez daha kadın ortaya çıktığında bir kütüphanedeydi. Siyah gözlerinde bir çocuk gibi merak vardı. Hızla bir kitabı aldı ve usulca okumaya başladı. Tüm odağını ona vermiş gibi görünüyordu.


Usulca kitabı mırıldanmaya başladı.


“Ejderler, ejderimsiler ve ‘Ejder’ ekine sahip olan tüm yaşam formlarını yaratan. O ki hepimize özgür ve kudretli bir yaşantıyı bahşedendir. Ucunda ölüm olsa bile…”


Mırıldanmayı bıraktı ve kafasını usulca yukarı doğru kaldırdı. Kütüphanenin duvarlarından turuncu enerji izleri akıyordu. Burada mana yoktu. Olsa bile oran o kadar azdı ki hissedilemiyordu. Tek olan şey ejder manasıydı.


Bu turuncu izler, ejder manasının, yapılar üzerindeki tezahürüydü.


Kadın, bir süre tavana baktıktan sonra, sandalyelerden birine geçip oturdu. Gözlerini kapattı ve sanki birisi varmışçasına konuşmaya başladı.


“Kaç gün geçti bilemiyorum. Bu bilinci, bu vücudu alalı... Her şey bir çiçekken daha kolaydı.”


Kadın iç geçirirken ellerini göğsünün üstünde katladı.


“Sıkıldım. Bu koskoca Tapınakta neredeyse yapılacak her şeyi yaptım. Türdeşlerime her gün bakıyorum. Tozların büyük kısmını milyonlarca kez temizledim. Gerçi…”


Bunu dedikten sonra yanakları hafifçe kızardı.


“Tapınaktaki çoğu yeri en son temizleyeli üç asır olmuştur. Daha çok kendi ilgilendiğim yerlerin temizliğini yapıyorum. Yüce Ejderhaların yazdıklarına göre kaldığın yeri temiz tutmak önemli.”


Biraz durdu ve tavana baktı.


“Bu daha ne kadar sürecek? Burada sıradan bir çiçek gibi yaşayabilirdim. Yüce Ejderhalara hizmet etmek için bu forma evrilmedim mi? Öyleyse onlar nerede?”


Bunu sorarken tavana bakmayı bıraktı ve kitabını biraz daha okumaya başladı. Sorularını kimsenin cevaplayamayacağını biliyordu. Delirmemişti. En azından bu birkaç bin yılda delirmeyi de düşünmüyordu.


Bir süre kitabı okumaya devam ettikten sonra etraftaki turuncu partiküller artmaya başladı. Partiküllerin artışını fark edince hafifçe nefes vererek “Sonunda… Cevaplarımı alabilirim.” dedi.


Ardından ayağa kalkıp kitabı rafına geri koydu ve bu sefer yavaşça kütüphaneden çıktı. Önceki gibi acele etmek gibi bir derdi yok gibiydi. Gözleri netti ve kararlı adımlarla ilerliyordu.


Ayaklarında bir ayakkabı veya ona benzer bir şey yoktu. Çıplak adımları “pat pat” diye tatlı bir sese neden oluyordu. Hiçbir zaman ayağına giyecek bir şeye ihtiyaç duymamıştı. Neden yeryüzüyle arasına mesafe koysundu ki?


Okuduğu kitaplardaki hiçbir açıklama bile ona mantıklı gelmiyordu. Bu yüzden de asla giymemişti.


Yürümeye devam ettikçe duvarlarda bir çeşit imgeler gözüküyor ancak hemen ardından kayboluyorlardı. Kadın, bunları görmezden gelerek hedefine doğru ilerlemeye devam etti.


Her imgeyi yüzlerce kez okumuştu. Bunlar Ejder tipi canavarlar için basit kuralların yazıldığı imgelerdi. Bu koridorda ilginç bir şey yoktu. Bu, en azından sonundaki manzaraya kadar geçerliydi.


Sonunda kocaman bir bahçeye varana kadar yürümeye devam etti. Bahçeye vardığındaysa durdu ve dümdüz ileriye baktı.


Bahçede birçok gelişimcinin imreneceği kadar fazla bitki vardı. Bu bitkilerden herhangi biri usta bir simyagerin eline geçse gökler tarafından cezalandırılmalarına neden olacak kalitede haplar yapabilirlerdi!


Böylesine değere sahip bu bitkiler burada özgür ve rahatça yaşamını sürdürüyordu. Kadın, onları umursamaz bir şekilde içlerinden geçti. Gittiği yer bahçenin tam ortasında duran uzun bir dikili taştı.


Kadının bilgisine göre bu dikilitaş çok eski bir yapıydı. İlk ejderhanın doğuşundan beri burada olduğuna dair bir efsane bile vardı. Ejderhaların çoğu buraya gelir ve nadir görülen bir sükûnetle gelişimini yaparlardı.


Şey en azından eskiden bu böyleydi.


Artık burada olan tek kişi kadındı. Ne bir Ejderha vardı ne de başka bir varlık. Burada, düşünebilen tek kişiydi. Sadece o vardı. O ve bu taş… Tek başınaydı.


Kadınınsa ne düşündüğünü tespit etmek güçtü. Dikili taşa usulca yaklaştı ve siyah yüzeyine narin elini koydu.


“Ne zaman? Ejderhalar gerçekten de söylediğin gibi ne zaman geri gelecekler? Ben… Gerçekten sıkıldım. Benim bu vücudu oluşturmamı sağladın. Ejder manasıyla güçlenmeme ve birçok şeyde rehberlik ettin. Ejdertanrı’ya inanmalı tüm ejder türlerine saygı göstermem gerektiğini söyledin. Söyle bana…”


Kadının her sözünde yüzündeki ifade gittikçe karmaşık ve üzücü bir hâle geliyordu. Üzüntü, yalnızlık ve çok daha önemlisi… Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu.


Her ne kadar kendisi saymayı bıraksa da tam olarak bin yıl geçmişti. Bin yıldır bilinç sahibi bir varlık olarak varlığını sürdürüyordu. Her seferinde bu dikilitaşın emirlerini uymuş, kendisini Ejdertanrı’ya adamış, Ejderhalara imrenmiş ve saygı duymuştu.


Fakat taşın söylediklerini ispatlar nitelikte hiçbir canlı buraya uğramamıştı. Artık onun nazik ruhu bu boş vaatlere dayanamıyordu.


Kadının sesi gittikçe kısıklaştığında ne söylediğini anlamak mümkün değildi.


Bunun üstüne dikili taşın üzerinde antik bir dilde birkaç yazı gözüktü.


“Veniens cito... Veniens cito venit... Electus unus…” (Yakında… Yakında geliyor… Seçilmiş olan...)


Her zamanki gibi “Gelecek… Bir gün gelecek…” tarzı bir cevap bekleyen kadının gözleri şaşkınlıkla genişledi. İlk başta doğru okuduğuna emin olamayarak tekrar okudu. Tekrar okurken yüz ifadesi yüz seksen derece değişirken vücudu titreşti.


Yüzünde tıpkı açmış bir çiçek gibi zarif ve bir o kadar da içten bir gülümseme, gözlerinde ebeveyninin eve gelmesine sınırlı bir vakti kalan bir çocuk gibi bir heyecan parıltısı vardı.


“Ciddi misin? Gerçekten mi?”


Kadın heyecanla konuşurken yerinde duramıyordu. Yazıyı birkaç kez tekrar tekrar okudu. Ardından dikilitaşı iki eliyle tuttu ve sarsmaya çalıştı. Fakat gücü yetmedi. Adeta göklere uzanmaya çalışıyormuş gibi olan bu taşı sarsmak mümkün değildi. Taşta basit bir yazı oluştu.


“Noli.” (Yapma.)


Bunun üstüne kadın sarsmaya çalışmayı bıraktı ve heyecanla tepindi. Etraftaki çiçekler, onun tepinmesiyle birlikte bir rezonansa girmiş gibi sallanmaya başladılar. Bu garip atmosferde polenler etrafa yayılmaya ve bazı bitkiler fırsattan istifade tohumlarını daha da geniş alanlara bıraktılar.


Bir süre olan bu garip durumda kadın sonunda durdu ve aceleyle “Daha burada tozlu kısımlar var! Hemen temizlemeliyim. Bir Ejderha gelecekse en iyi muameleyi görmeli!” dedi ve bir ışık çizgisine dönüşüp kayboldu.


Ortadaysa “-_-” diye bir emoji parlayan bir taş bıraktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr