Bölüm 113 - Hazırlık (2)

avatar
311 0

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 113 - Hazırlık (2)


Ayın sonuna, daha doğrusu kendini tamamen yenilenmiş gibi hissedene kadar meditasyonda kaldı. Bu süreçte ise birçok işi birden yapıyordu. Öfkesi durulduğundan ruh sarayına girmişti.


Ruh sarayında kimseyi bulamamış, sadece iki not bulmuştu. İki notu açıp içini iyice okumuş, duygulanmıştı.


İki ustası da ne olursa olsun öfkeye kapılmamasını ve eğitimini aksatmaması gerektiğini söylemişlerdi.


Bununla birlikte iki ustasının da emirlerine uyarak ruh sarayında kendisini eğitmeye adamış, ayrıca son zamanda öğrendiği teknikleri ruh sarayında analiz etmiş ve düşünmeye başlamıştı.


Ejderha Gözleri, mana veya ejder manası barındırdığı sürece herhangi bir tekniği kopyalayabilir ve geliştirebilirdi. Basit teknikler için bu bir bakış yeterliyken, komplike olan tekniklerdeyse bu biraz daha sürüyordu.


Satou bu zamana kadar düşmanlarının tekniklerini bu sayede görebilmiş ve kopyalamıştı. Büyük ölçüde istisna sayılabilecek bir olay olan Mars ile karşılaşana kadar bu böyle sürmüştü.


Mars, dövüş esnasında dikkatle gözlemleyebildiği sadece iki teknik kullanmıştı. Fakat bu iki teknikte oldukça güçlüydü. Biri onu kısıtlayan bir alan tekniğiydi. Diğeriyse arkasında şehir çıkarttığı, yüksek saldırı kabiliyetine sahip olan bir teknikti.


Yine de Satou tek odağını bunlara vermediğinden bu ay içinde ikisini de tamamen anlaması çok zordu. Çünkü aynı zamanda Damon’un mektupta yapmasını istediği şekilde ruh sarayında kendini eğitiyordu.


Cornel’in dediğini ise şu an yapmaması daha uygundu.


Bu ayın sonuna doğru, yeni bir aya bir gün kala Satou gözlerini açtı. İki gözünde de mor ışıltı bulunmaktaydı. Bu onun soyunun son halinin etkisiydi.


Boş buldukça Erel`e soyunun evrimi hakkında birkaç soru sormuştu. Öğrendikleri ise biraz onu şaşırtmıştı.


Ejderha ırkının her ırkta olduğu gibi birçok alt türü vardı. Ejder manası nedeniyle her türlü elementi iyi bir şekilde kullanabilme imkânları olsa da çoğunlukla türüne ait elemente odaklanmayı tercih ederdi. Bu yüzden bir ejderhanın türü oldukça önemliydi.


Satou'ysa öğrendiği kadarıyla ilkte mutasyona uğramış bir kara pullu alev ejderhasıydı. Ölüm manası tarafından mutasyona uğradığından egzotik yeteneklere sahip olabilme imkânı vardı.


Fakat buraya düşene kadar yaşadığı duygular, yoğun ejder manası ve Ejdertanrı kan hattının etkileriyle birleşince türünün değişimine neden olmuştu. Evet, içinde Ejdertanrı kan hattı bulunmaktaydı.


Erel’in dediğine göre daha önce Damon’un da dediği gibi içinde Ejdertanrı soyu bulunuyordu. Fakat hiçbir ölümlü, Ejdertanrı soyunu kaldıramayacağı için derinlerde gömülüydü. Yine de bu soy Erel’in hipotezine göre ejderha türleri arasında geçiş yapmasını ve tür sınırlamasını aşmasını sağlıyordu.


Ne yazık ki bunu onaylatabileceği tek isim şu anda derin bir uykudaydı.


Şu anki formunun ne olduğunu ise Erel bile bilmiyordu. Fakat Satou dönüştüğü anda türü hakkındaki her şeyi öğrenmişti. Erel’in dediğine göre üst türler kendi türlerini bilirlerdi. Bu da o tarz bir durumdu.


Kendisi bir Hükümdar Bahamut Ejderhasıydı.


Bu tür değişimiyle birlikte farklı birkaç yeteneğe de sahip olmuştu. Fakat işin en iyi yanı hâlâ kanında mutasyona uğramış alev ejderhasının kalıntılarının da dolaşmasıydı.


Sis Ejderhası Erel tahmini olarak Ölümsüz olduğunda bir kez daha mutasyona uğrayabileceğini söylemişti. Sıradaki mutasyonda ölüm manasını kullanarak oldukça güçlü bir tür olabileceğini hissediyordu.


Her neyse Satou sonunda gözlerini araladı. İlk gördüğü şey ejder formunda istirahat eden Erel’di. Satou bir şey söylemek için ağzını açacağı esnada uyandığını fark etmiş gibi Erel ondan önce davrandı ve göz kapaklarını ağırca açıp sordu:


“İyileştin mi?”


Satou kafasıyla onayladı.


“Eğitmene hazırım.”


Erel’in etrafı sisle kaplanırken tekrar insan haline dönüştü. Duygusuz bir şekilde Satou’nun önünde durdu.


“Yapacağım şey Ölümsüz Mirası dediğin testten farklı olmayacak. Acı dolu hayatlar yaşayacaksın. Her birinden bir ders çıkarmaya bak. Her aşırı duygusal karar verdiğinde trajik bir sona yaklaşacaksın. Kararlarını iyi tart ve duygularını kontrol altına almaya bak.”


Erel, bunu dedikten sonra kısık gözlerini kapattı ve açtığında gümüş bir parıltı Satou’nun gözlerine doğru aktı.


Satou’nun gözleri mor ışıkla parladı. İçgüdüsel olarak karşı koymaya çalıştı. Fakat hemen sonra Satou bunu bastırdı. Acı tecrübelerle de olsa kendini geliştirmesi gerektiğini biliyordu.


Karşı koymayı bıraktığı anda gümüş bir ışıkla gözleri doldu ve öylece yerinde donakaldı.


Erel ise göz kontağını kurmayı bıraktı ve kendi kendine mırıldandı:


“Bakalım ne kadar sürede duygularını kontrol altına alabileceksin?”


Bir ejderha olarak, ejderhaların duygularını kontrol etmesinin ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden bu eğitimin kolay geçmeyeceğini farkındaydı. Fakat bu önemliydi. İstediği yerden, Antik Ejderha Tapınağı’nın derinliklerine girmesi için önemliydi. Ne de olsa vaktinde o da duygularına yenik düşmüştü…


Bunlar olurken Antik Ejderha Tapınağı’nın içindeki koridorun birinden beyaz bir çizginin geçtiği görüldü. Beyaz çizginin hemen ardından rüzgâr şiddetle esti ve koridorun tozlarını havaya kaldırdı.


Hava toz bulutu olmuşken beyaz çizgi bir kez daha geçti ve tozlar sanki hiç olmamışçasına kayboldu. En sonunda beyaz çizgi durduğundaysa beyaz, bir leke bile olmayan bir kıyafete sahip genç bir kadın ortaya çıktı.


Pürüzsüz, beyaz bir rahibe kıyafeti giymişti. Yine de bilindik rahibe kıyafetlerinden çok daha açık saçıktı. Sırtı boydan boya açık, pürüzsüz cildini gözler önüne seriyordu. Önündeyse beyaz kıyafette göze çarpan bir ejderha kafasına benzeyen bir sembol vardı. Bu bembeyaz leke bile olmayan kıyafette göze çarpan en büyük şey o semboldü.


İki büyük göğsünün hemen altında kalan bu sembolün, garip ama tehditkâr bir havası vardı.


Bu kıyafeti giyen kadınınsa sembolden aşağı kalır bir yanı yoktu. Vücudu, insan sınırlarını aşacak kadar büyüleyici ve etkileyiciydi. Hareket ederken istemsizce salladığı kalçasındaki dolgunluğa insanlığın üst aşamasındaki kadınlar bile sahip değildi. İstemsizce yaydığı tehditkâr hava bu cazibeyle birlikte onu dikenli bir karagül gibi gösteriyordu.


Evet, karagül, onun için en ideal benzetme olabilirdi. Beyaz tülün ardından süzülen siyah parlak saçları ve adanmışlık dolu siyah gözlerinde gizlenen hüzünle gerçekten de siyah bir gül gibiydi.


Bu kadın büyüleyici elini hafifçe kaldırdı ve tatmin olmuş bir ifadeyle göğüslerine doğru götürdü.


"Bugünkü temizlik neredeyse bitti."


Siyah gözleriyle etrafı tararken gülümsemesi genişledi.


"Artık kütüphanede atalarımı okumaya devam edebilirim."


Bunu düşünürken gülümsemesi çok daha parlak bir hale geldi ve bir kez daha beyaz bir çizgiye dönüşüp kayboldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44433 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr