Bölüm 107 - Ayrılık (1)

avatar
363 0

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 107 - Ayrılık (1)


Roselia, son sürat krallığına doğru gidiyordu. Niatpac Krallığının son durumunu bilmese de kesinlikle kötü bir duruma düşeceklerini biliyordu. Zaten savaş varken namevt faktörü eklenince işler içinden çıkılmaz bir hale gelmişti.


Bu yüzden aceleyle atla ilerlerken, etrafındaki uçuşan rüzgâr birden garip davranmaya başladı ve ansızın kalbinde kötü bir his oluştu.


“Satou…”


Hissin kaynağını fark ettiğinde endişeyle geri dönmek istese de Satou ona net bir şekilde yapması gerekeni söylemişti. Geri dönemezdi. Ailesini uyarmalıydı.


‘Ailemi uyarmalıyım. Ardından Satou’yu bulurum. Umarım o zamana kadar bir şey olmaz.’


Satou’nun çok büyük bir eşiğe girmek üzere olduğunu bilmeden endişeyle düşünerek yoluna devam etti.



Satou kendine geldiğinde onu garip, beyaz kuma benzer bir toprak karşıladı. Oldukça hafif toprağa bastığında ayakları yere göçüyordu.


Oldukça garip bir durumdayken kafası karışmış bir şekilde, Cornel’in onu korumak için kurduğu kafesten dışarı çıktı.


Aklında çeşitli sorular vardı. Fakat aceleci davranmayı göze alamazdı.


‘Neredeyim ben? Elisa! Elisa nerede!?’


İlk başta bununla ilgili aceleyle panik yaparak uçmayı düşünse de bunu kısa sürede rafa kaldırdı. Daha önce adını bile duymadığı o iki avcı absürt derecede güçlüydü!


‘Neyse ki ustalarım bir şekilde halledebilirler.’


Bu düşüncesiyle de kendini destekleyerek aceleyle karar vermedi. İllaki ustaları sevdiğini korurdu… Değil mi?


Bu yüzden şimdilik yapabileceği en iyi hareket, nerede olduğunu anlamaya çalışmaktı.


“Burası neden bu kadar rahat?”


Mırıldanırken elinde küçük bir ejder manasından küre oluşturdu. Normalde çekirdeğinden kullandığı ejder manasından farklı olarak burada ejder manası absürt derecede fazlaydı. Kendini biraz evinde gibi hissetse de aynı zamanda rahatsız da oldu.


Yine de araştırmaya devam etti.


Vücudu hareket ederken suda yüzen bir balık gibiydi adeta. Aşırı rahattı ve bir sorun yaşamadan ilerleyebiliyordu. Fakat garip bir şekilde ilerisini görmesini engelleyen büyük bir sis örtüsü vardı.


Bunun nedenini merak etmeden edemedi.


‘Sis çok yoğun.’


Ne kadar bakmaya çalışırsa çalışsın bir şey görememesi onu şaşırttı. Normalde gözleri sıradan bir insanın, hatta sıradan bir yetişimcinin bile ötesinde bir görüş ve keskinlik sağlıyordu. Bunları Damon ona net bir şekilde açıklamıştı. Buna rağmen bu sis örtüsünü kaldıramıyordu.


Şaşkınlıkla ‘Oldukça garip.’ diye yorumlarken ustalarına zihninde seslenmeye çalıştı.


‘Usta Damon, Usta Cornel! Beni duyuyor musunuz?’


Fakat herhangi bir yanıt gelmedi. Cevapsızlık onun endişelerini körüklerken, konuşacak kimsenin olmamasının verdiği yalnızlık ona kaybettiklerini düşünmesine sebebiyet veriyordu.


‘Lucina… Bana iyi hizmet ettin. Yuzuru merak etme hem senin hemde ailenin intikamını alacağım. Lucina senin de aynı şekilde…’


Bunları düşündükçe içini rahatsız edici bir hüzün ve yoğun bir öfke dolduruyordu. Çevredeki yoğun ejder manasıyla birlikte coşan ejder soyu da onun öfkesiyle birlikte daha da yüksek aura dalgalanmalarına sebebiyet veriyordu.


Derince nefes alıp verirken ‘Sakin olmalıyım. Öfkelenmemin bir anlamı yok şu an.’ diye düşünerek kendini rahatlatırken aklına bir kez daha Elisa geldi.


‘Umarım iyisindir Elisa…’


Tam bunu umut ettiği esnada sisi delen iki siluet belirdi. Satou, bunları gördüğü gibi sevinmeden edemedi.


“Ustalar!”


İkisi de aşağıya doğru inerken Satou onlara doğru uçmaya çalıştı. Fakat bunu gören Damon, onu uyardı.


“Geri çık! Çukurdaki mana baskısı çok fazla.”


Bunun üstüne çıkmayı denediği gibi geri yere inmek zorunda kaldı. Heyecanını zapt etmeye çalışırken Elisa’nın yanlarında olmadığını fark etmesi de çok sürmedi. Dikkatle ustalarının inmesini beklerken onları süzmeyi de ihmal etmedi.


Cornel tıpkı ilk tanıştığı zamanki gibi korkunç bir varlık gibi dursa da açıkça, çok daha zayıf bir hissiyat veriyordu. Kolunda akan lav, durağanlaşmış, hatta sanki kurumuş gibi görünüyordu.


Damon’un ise bacakları gözükmüyordu. Normalde koyucu canlı olan siyah pulları, daha soluk görünüyordu.


Her ne kadar ruh olsalar da, böylesine bir solgunlaşma güçten düşüşün işaretiydi. Bu da Satou’yu endişelendirdi.


“İyi misiniz?”


Satou bu soruyu sorarken ustalarına bakıyordu. Cornel, yorgun bir sesle “Sayılır.” diye cevap verirken, Damon nispeten canlı bir sesle “Hah, çok eğlenceliydi ya!” diye cevapladı.


Satou, eğlenmiş Damon’u görünce o Mars’ın kim bilir neler çektiğini düşünerek gülümsedi.


“İyi olmanıza sevindim.”


İçten bir gülümsemeyle cevap verirken Cornel yorgunlukla konuştu.


“Çocuk, ben bir süreliğine dinlenmeye çekiliyorum. O süre boyunca sana bahsettiğim gibi odundan hançer yapabilecek kadar kendini geliştirmeni istiyorum. Geliştirdiğin vakit ise ruh sarayına bıraktığım o yazıyı oku tamam mı?”


Satou bunu duyunca Cornel’in uzun bir dinlenmeye çekilmesi gerektiğini anlayıp üzüldü.


“Elimden geleni yapacağım usta Cornel! Dinlenmenize bakın.”


Bunun fazla kısa olacağını düşünmesine rağmen vedasını etti. Bunun üstüneyse Cornel tatmin olmuş gibi çok hafif bir şekilde gülümseyip, elini Satou’nun başına hafifçe koydu.


“Umarım çabamıza değen biri olursun.”


Bunu duyunca Satou cevap vermek istese de Cornel, hızla onun ruh sarayına çekilip ortadan kayboldu. Tek kalan şey başında hissettiği o tatlı sıcaklıktı.


Damon ise ona bakarken neyden başlaması gerektiğini düşünüyordu. O da Cornel gibi sessizce çekilmeli miydi?


‘Hayır, bu benim tarzım değil. Ona olduğu gibi söylemeliyim.’


Böylece derince bir nefes alıp öğrencisine döndü.


“Aklında soruların olduğunu görebiliyorum. Haddini aşmadan istediğini sorabilirsin.”


Neler soracağını tahmin ederek zihninde iç geçirmeden edemedi.


Satou ise direkt aklındaki ilk soruyu sordu.


“Elisa nasıl? İyi mi?”


Damon başını iki yana salladı.


“Bilmiyorum. Ben gördüğümde kayalıkta duruyordu. Fakat bir şey olacağını sanmıyorum. Lanetli herifin soyunu mühürledik. Sorun çıkacağını sanmıyorum.”


Devam etmeden önce hafif bir nefes alıp verdi. Aldığı nefeslerden tıpkı Cornel’in burnundan çıkan gibi alev partikülleri görülebilirdi..


“Mars gelene kadar da kaçabilmeli. Göklerle uğraşmaktan Elisa’yı düşüneceğini sanmıyorum. Aklı varsa o fırsatta kaçar.”


Satou bunun üstüne rahatlamayla karışık bir endişe hissetti. Kaçmış olmasını içten içe umsa da Elisa’nın o yüzündeki ifadeyi hatırlayınca umudu kaçınılmaz bir şekilde eriyordu.


“Hiç alma şansınız yok muydu? Orada ya yakalandıysa?”


Endişeyle sorarken kısa bir süre sonra ne kadar aptalca bir soru sorduğunu fark edip iç geçirdi.


“Kusura bakmayın… Her neyse şimdi ne olacak? Geri dönmem lazım. Diğerlerinin de başı belada olabilir.”


Damon kafasını iki yana sallayarak bu isteğini reddetti.


“Olmaz. Yeteri kadar güçlü değilsin. Biz de her zaman senin arkanı toplayabilecek kadar güçlü değiliz. Kendini güçlendirmen gerekiyor. Anca kendi gücüne sahip olabilirsen onları engelleyebilirsin.”


Etraftaki manayı hafifçe bükerken de yüzünde garip bir gülümseme belirdi.


“Ayrıca… Burası senin için oldukça faydalı. Benim zamanıma yakın bir ejder manası var burada. Buradan yeterli bir güce ulaştığını düşünene kadar çıkma bile.”


Satou, onun dediğini duyunca şaşırdı.


“Neden böyle diyorsun usta? Cornel gibi seninde mi dinlenmen gerek?”


Damon kafasını usulca sallarken Satou ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Bunca zamandır ona eşlik eden ustasıyla bir süre de olsa görüşemeyecekti.


“Bu… Ya yanlış bir şey yaparsam? Kim beni uyaracak? Ruh sarayımda durup yine bana tavsiyeler veremez misin? Gözlemene gerek yok. Sadece konuşsan olmaz mı?”


Satou bunları sorarken çaresiz bir tona sahipti. Damon ise bir şey söylemedi. Uzun sürecek bu uyku onun için çabuk geçse de Satou şüphesiz onu özleyecekti.


Böyle bir durumda nasıl bir tepki vermesi gerektiğini bilemiyordu. O yetimdi. Hiç böylesi bir durumla karşılaşmamıştı.


“Ben… Grr… Her neyse velet! Üzme kendini. Kocaman adam oldun. Elbet beni bırakacağın bir gün gelecek. Bunu bir alıştırma olarak düşün. Kendi başının çaresine bakmayı öğrenmen lazım.”


Damon bilgece bunu derken kuyruğu üzgünce sallanıyordu. Yine de bunu ne Satou ne de Damon fark etti.


“Usta ben… Anlıyorum. Özleyeceğim seni moruk!”


Daha fazla söz söylemeye gerek görmeyip ustasına sıkıca sarıldı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44449 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr