Bölüm 102 - Avcılar (5)

avatar
395 0

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 102 - Avcılar (5)


Satou o anda Lucina’ya söyledi.


‘Hemen… İkisini de alıp kaçın. Duydunuz mu beni?’


Onun dediğini duyan Lucina şaşkına döndü.


‘N-ne? Hayır… Tek başına-’


O anda sözünü asabice kesti.


‘Bana yük oluyorsunuz. Burada biriniz dışında kalanlarınızın hepsi usta gücüne sahip. Biliyorum ama toplansanız da en fazla sonu geciktiririz. En azından siz kaçın. Ben idare ederim bir şekilde.’


‘Ama…’


‘Lucina.’


Lucina başını eğdi.


‘Peki…’


Ardından hüzünlü bir şekilde uludu. Diğer kurtlar da ona eşlik etmek istese de sonradan vazgeçtiler. Ne yapmaları gerektiklerinin bilinceydiler. Karşılarındaki adam hepsini yenebilecek kadar güçlüydü.


‘Hayatta kalmalısınız.’


Satou onlara bakarken içtenlikle düşündü. O sırada hala manayı emmekteydi. Atılımı yapmanın ucundaydı. Hedefine döndü.


“Adın Mars değil mi?”


Aurası katlarca artarken vücudunda birkaç kırılma sesi duyuldu. Mars şaşkınlıkla bakakaldı.


‘Bu herif manyak!’


Heyecan ve gerginlik hissini tamamıyla hissedebiliyordu. Farkında olmadan tüm aurasını salmaya başlamıştı. Auradan gelen baskı o kadar yükseğe çıktı ki Lucina’ya bağlı olan dolunay kurtlarının hepsi kan sisine dönüştü.


Savaş sanki daha yeni başlıyormuş gibi büyük bir heyecanla ayağa kalktı. Aurasındaki baskı Yuzuru, Elisa ve tabii ki Lucina’nın oldukları yerde donakalmasına sebep oldu.


Satou aurasına direnmek için kendi aurasını yaysa da çabuk bastırıldı. Yine de direnmeye devam etti. Vücudundan anormal bir miktarda mana fışkırırken gözleri delicesine parladı.


“Bu ismi unutmayacağım. Beni öldürmeye yakınlaşan ilk insan.”


Adım adım ilerlerken aurası katlanarak artıyor ve vahşileşiyordu. Kontrolünü yavaşça bırakıyordu. Hiç olmadığı kadar güçlüydü.


Yok edecekti.


Hızla Mars’a saldırdı. Mars gelen saldırıyı görüp sağ eliyle yakaladı. Ardından kolunu büküp kırdı.


“ROAAAR!”


Dikkatini dağıtmak için alev püskürttü ve kuyruğunu hızla savurdu. Ardından kuyruğunu savurdu. Fakat Mars kuyruğunu diğer eliyle yakaladı. Bunun üstüne diğer eliyle saldırdı Satou. Manasını bu saldırıya boşaltmıştı. Pençesi yoğun bir şekilde umutlarıyla dolu bir turuncu ile vahşi bir mor arasında gidip gelen bir ışıkla parlıyordu. 


Bu saldırıyla ya kazanacak ya da kaybedecekti.


Korkunç bir güçte gelen saldırıya karşı Mars hiçbir müdahale yapmadı. Aksine saldırıya kafa attı!


BOOOM!


Kocaman bir patlama oldu. Patlamanın şiddeti o kadar büyüktü ki yerde krater açıldı. Çeşitli çatlaklar oluştu. Toz dumanından hiçbir şey görünmüyordu. Sonuç belirsizdi.


Fakat Elisa, Yuzuru ve Lucina’nın bekleme lüksü yoktu. Lucina, Yuzuru aracılığıyla açıklamıştı. İkisi de tereddütsüz reddetmek isteseler de yapacakları bir şey yoktu. Gereksiz yük olmak istemiyorlardı.


Tam kaçmaya çalıştıkları esnadaysa önlerinde biri belirdi. Beliren kişiyi gören kadınlar tedirgin oldular.


‘Onlardan biri.’


Hepsi savaşa hazırdı. Fakat Ralph sadece gözlerini birine dikmişti. Ona doğru tehditkâr bakışlara sahip diğer ikiliyi umursamıyor gibiydi. Adım adım ilerlemeye başladı.


Yuzuru, önceki adama hiçbir şey yapamamanın öfkesiyle saldırmaya çalıştı. Bacağı kırılmış olsa da sıçrama hareketleriyle tek bacakla da savaşabileceğini düşünüyordu.


Ne kadar da saftı.


Ralph, ona doğru atılan Yuzuru’yu tıpkı bir kediyi yakalar gibi yakaladı.


“Zayıfsın. Çekil.”


Yüzünde iğrenme dolu bir ifadeyle kraterin oraya fırlattı. Yuzuru hiçbir mücadele dahi veremeden kratere fırlatıldı.


Lucina ona hırlamaya başladı. Fakat bu da Ralph’in pek umurunda değildi. İlerlemeye devam etti.


Adım adım ilerlerken Lucina daha da tehditkâr bir hal aldı. Gittikçe yaklaşıyordu. Lucina saldırmak istese de Yuzuru’ya ne olduğunu net bir şekilde gördüğünden istemsizce geri adım atıyordu.


Ralph yavaş bir şekilde yaklaşırken, aynı anda kraterdeki yoğun toz tabakası sonunda kalkmıştı.


“Hah, hah. HAH!”


Satou acıyla ulurken bağırırken yerde yatıyordu. Hemen tepesindeyse Mars vardı.


“İyi dövüştü. Ben kazandım.”


Mars pis bir gülümsemeyle daha önce kestiği kolu tekrar kesti.


“Ahh!”


Mars gülümsedi.


“Bunu hatıra olarak alıyorum. Umarım dert etmezsin.”


Acı çeken Satou’yu boynundan yakalayıp havaya kaldırdı. Güçten düşmüştü. Fakat Satou’nun gözlerinde acı çekmesine rağmen savaşmak isteyen bir bakışlar vardı. Vücudunu hareket ettirmeye çalışıyordu. Fakat vücudu sözünü dinlemiyordu.


İlk kez böylesine kaybediyordu. Daha da savaşması gerekiyordu. Mücadele etmeliydi!


‘Vücut! Hareket et! Hareket et lanet olası!’


Öfkeyle düşünüp vücudunu hareket ettirmeye çalışıyordu. Fakat vücudu sözünü dinlememeye devam ediyordu.


Yine de her şeye rağmen ikisi de farkındaydı. İkisi de artık bittiğini biliyordu. Mars galip gelmişti.


“İyi bakışlar. Ne yazık ki ahtapot senden numuneler bekliyor. Bu yüzden birini almam gerek.”


Ardından eliyle Satou’nun gözünü oydu. Satou acıyla inlese de gerçekten tüm gücünü kullanmıştı. İrade gücüyle ruh sarayında aldığı eğitimler ve çektiği acılar sayesinde zaten pekişmişti. Acıyla çığlık atacak hali yoktu.


Sadece boğuk iniltiler duyulabiliyordu. Mars, onun iradesinden etkilendi.


“Pekâlâ, öyleyse ejder adam sana huzurlu bir ölüm bahşetmeme izin ver.”


Elini kalbine sokmak için elini manayla doldurdu. Tek bir vuruşta canını alacaktı. Acıtmadan ve de zahmetsizce. Elini hareket ettirdi. Hareketi oldukça yavaştı. Satou’nun gözündeki hisleri tahmin etmeye çalışıyor gibiydi.


Satou ise o sırada sonunu kare kare net bir şekilde tek gözüyle görebiliyordu.


‘Buydu ha? Hani kaderim en güçlü olmaktı.’


Satou ölme konusunda isteksizdi. Ailesini düşündü.


‘Kim bilir duyunca ne kadar üzülürler? Acaba duyacaklar mıdır ki?’


Rose ve Roselia’yı düşündü.


‘Özür dilerim. Sizleri terk ettiğim için… Size mutluluğu veremediğim için özür dilerim…’


Elisa’yı, Yuzuru’yu ve de Lucina’yı düşündü.


‘Özür dilerim. Sanırım seninle sonsuza kadar olamayacağım. Yuzuru özür dilerim. İntikamını alamayacağım. Lucina… Daha iyi bir hayat yaşa. Özgür bir hayat...’


Satou’nun düşünceleri Lucina’ya, Damon’a ve de tabii ki Cornel’e gidiyordu. Düşüncelerini herkesin duymasını istiyordu Satou.


‘Hepinizden özür dilerim. Sizinle birlikte daha fazla vakit geçiremediğim için. Damon teşekkür ederim. Her şey için. Verdiğin eğitimler için. Senle konuştuğum her vakit eğlendim. Huysuz bir bunak gibi davransan bile benim için amca gibiydin. Teşekkür ederim.’


Cevap yoktu. Fakat Satou da cevap almayı beklemiyordu. Konuşmasına devam etti.


‘Cornel, özür dilerim. Daha hiçbir şey öğrenemeden gittiğim için. Ustalarım ikinizden de özür dilerim. Sizi gururlandıramadığım için.’


Lucina çoktan ağlamaya başlamıştı. Kızıl kurt gözlerinden yaşlar akar bir şekilde Satou’nun olduğu yere koşuyordu. Neler olduğunu bilmeyen Elisa ise hemen endişeyle peşine takıldı.


‘Satou kayıp mı etti? Hayır, hayır! Bu olamaz!’


Elisa inanmayı reddetti. Kraterin olduğu yerle mesafeleri oldukça yakındı. Sadece krater oldukça derin olduğundan görülmesi biraz zordu. Aşağıya indiklerinde o ana bizzat şahit olunca gözleri fal taşı gibi açılıp, gözlerinde iki çizgi oluştu.


Yere su damlaları damlıyordu. Elisa gidip kurtarmak istese de zamanında yetişemeyeceğini fark etmişti. Acıyla bağırdı.


“Satou! Ayağa kalk! SATOU! BANA SÖZ VERMİŞTİN! SAVAŞ!”


Satou, Elisa’nın sesini net bir şekilde duyabiliyordu. Ardından başka bir ses daha zihninde yankılandı.


‘Ortak. Ölene kadar seninle olacağım! Savaş! Sonuna kadar!’


Gözü parladı. Her ne kadar ümidinin çoğunu yitirmiş olsa da mücadele etmeliydi. Hareket etmeye çalıştı.


‘Hareket et! Vücut! Hareket!’


Fakat etmedi. İrade gücüyle parmağını oynatmayı başarsa da daha fazlasını yapamadı. Son darbe fazla gücünü tüketmişti. Yapabileceği neredeyse hiçbir şey yoktu.


Tek gözüyle Elisa ve ona koşturan Lucina’ya bakış attı.


‘Özür dilerim…’


Ardından gözünü yumdu ve ardından bir ses duyuldu. Mars’ın eli saplanmıştı. Fakat Satou herhangi bir acı hissetmedi. Kafası karışıp tek gözünü açtığındaysa gözü şaşkınlıkla genişledi.


“Yu… ru!”


Satou konuşmaya çalışsa da boğuk ve anlaşılmazdı. Şaşkınlıkla önünde duran soğuk kadına bakıyordu.


Yuzuru kan öksürdü.


“Öhk! Satou- hayır, efendimi, efendimi öldürmene izin vermeyeceğim!”


Yuzuru kalbinin yakınından geçen kolu sıkıca kavrayarak bağırdı. Vücudundan vahşi bir aura sızdı. Kan özüyle yaşam enerjisini tüketiyordu. Kısa süreliğine de olsa gücü Usta Canavarı aşmıştı!


Mars’ın gözlerinde şaşkınlık okunabiliyordu. Diğerlerinin kaçmaya çalışacağını düşünmüştü. Kolunu geri çekmeye çalışsa da Yuzuru onu engelliyordu.


‘Çok ilginç…’


Yuzuru, içindeki kolu tutup, sıkıca büktü.


“Ah!”


Mars’ın yüzü acıyla buruştu. Kız onu güzel yakalamıştı. Mars’ın gözünde boşa uğraşıyorlardı.


Mars, Satou’yu bir kenara fırlattı.


“Şimdilik kendini şanslı say. Ne yazık ki sizin için aynısını söyleyemem bayan.”


Satou’yu Elisa’nın yanına doğru fırlattı.


Yuzuru ise kurtulmasına sevinirken Mars’ın aniden gelen saldırıyı eğilerek engelledi. Ardından vücudundan kolu çekip attı ve geri sıçradı.


“Fena değil. Sezgilerin oradaki ejder adam kadar iyi. Yine de ne yazık ki beni yenemezsiniz.”


Mars kolunu silkeledi ve bükülen kolunun etrafı altın renk parlamaya başladı. Kolu hızla düzelmeye başladı. Kolu anormal açıdan kurtuldu ve üzerindeki kan lekeleri hariç az önce aldığı tüm hasar kayboldu!


Yuzuru’nun yüzü çirkin bir hal aldı. Yarası dehşet verici bir şekilde iyileşiyordu.


O sırada Lucina da onun yanına geldi. Birbirlerine kısa süreliğine baktılar. İkisi de o anda aynı şeyi düşünüyordu. 


Lucina’nın da vücudu anormal bir şekilde parlamaya başladı. Kan kızılı kürkü korkunç bir şekilde parlamaya ve tüm vücudunu ele geçirmeye başladı. Aynı şekilde vahşice aurası yükseliyordu.


Aurasının yükselmesiyle birlikte vücudu da değişmeye başladı. Kürkünün büyük çoğunluğu yavaşça kayboldu ve yerini ten aldı. Ön ayakları ve ayakları, hala pençe formunu korusalar da daha fazla insansı bir hal aldı. Vücudu uzadı ve bir yetişkine yakın boya ulaştı.


Işık söndüğünde önlerinde bir kurt değil çıplak bir kadın vardı. Kızıl saçlarının üzerinde kulakları olan vahşi bir kadın.


Fiziği Elisa ile karşılaştırılabilirdi. Hatta neredeyse birebir aynıydı. Göğüsleri büyük, ince bir vücudu vardı. Yüzündeki ifade öfkeyle dolu olmasına rağmen yüzü oldukça güzeldi. Gözleri korkunç bir kırmızıyla parlıyordu. Elisa’nın daha çok kurda benzer versiyonu gibiydi. 


Ayağa kalkıp kendine baktığında kısa bir şaşkınlık yaşadı.


“İnsan formu? Neden?”


Gücü vahşice arttığı kesindi. Yuzuru ile aynı şeyi yapmıştı. Fakat yan etki olarak insansı bir forma bürünmüştü. Yine de gücünün önceki halinden kat ve kat daha fazla olduğunu hissedebildiğinden bu bir sorun değildi.


Yumruklarını çatırdattı.


“Hadi başlayalım. Ortağım için!”


Yuzuru kısa bir şaşkınlık yaşasa da hemen ona katıldı.


“Efendim için!”


İkisi birlikte Mars’a doğru hücum etti. Mars ise onlara bakarak sadece alayla sırıtıyordu.


“Gelin bakalım.”


İkisi de üstüne doğru koşmaktaydı. Kurt kadın daha hızlıydı. Hızla pençelerini savurdu. Mars kayarak saldırıları atlattı.


O sırada Yuzuru arkadan saldırdı. Fakat onunda yumruğunu tek eliyle yakaladı.


"Dövüş tekniğiniz fena değil. Fakat geliştirmelisiniz. Hareketleriniz uyumdan yoksun."


Art arda gelen saldırıları savuştururken Mars rahattı. Yuzuru ve Lucina ise çoktan sınırlarına gelmişti.


Ne kadar vururlarsa veya teknik kullanırsalar hiçbir şey ifade etmiyor gibiydi.


Mars sıkılmış bir şekilde iç geçirdi.


"Sıkıldım. Sanırım artık bu işi bitirme vakti."


Mars ona tekme atmaya çalışan Yuzuru'yu bacağından yakaladı ve kaldırdı.  Ardından acımasızca kılıcı sapladı.


"Ah!"


Lucina engellemeye çalışsa da Mars ona sadece küçük bir tekme attı ve uzaklaştırdı.


Elisa ve Satou'nun gözleri irileşti. Böyle bir sahnenin olmamasını umuyorlardı.


Satou'nun yüzünü büyük bir inançsızlık kapladı.


"Yuzuru…" 


'Hayır!' 


Öfkeyle bağırmak istedi. Fakat ağzından zar zor kelime çıkıyordu. Tek gözünden tane tane inciler dökülmeye başlarken yapabileceği hiçbir şey yoktu.


Mars kısa bir anlığına Satou'ya bakış attı.


"Güçlü olduğumu bile bile saldırmanız çok cesurcaydı. Bu yüzden sizi onurlandırmak adına cesedinizi nispeten tek parça bırakacağım."


Yuzuru'nun karnını komple yardıktan sonra uçuruma doğru fırlattı.


Yuzuru ne kadar kaçmaya çalışsa da başaramadı. Gözlerini hüzün doldurdu.


'Ona… Keşke ilgi duyduğumu söyleseydim…' 


Yüzünde acı dolu bir ifade vardı. Hiçbir işe yarayamamıştı ve yine hiçbir işe yaramadan ölüp gidiyordu.


Satou'ya baktığında onun yüzündeki korku ve çaresizlik hissini net bir şekilde hissetti. O an kendini daha da suçlu ve işe yaramaz hissetti. 


'Umarım hayatta kalırsın…' 


İçten bir şekilde düşündüğü esnada çoktan çukura düşmeye başlamıştı.


Mars tepkilerini izlemek için biraz bekledi ve Ralph'e baktı. Onunsa Elisa'ya baktığını görünce şaşırdı.


'Bu herifin ilgisini birisi çekiyor muydu ya?' 


Merak etse de şimdi bir şey sormanın sırası değildi. Adım adım Lucina'ya doğru ilerliyordu. Adım sesleri herkes için ölümün sesi gibiydi.


Satou o an boşluğa düştü. Fakat hemen ardından toparladı ve zihninde Lucina'ya kükredi.


'Lucina kaç! Çabuk!' 


Lucina dediğine uyarak hızla geriye doğru kaçtı. Fakat Mars acele etmeden ilerledi. Rahattı. Avının kaçabileceğini düşünmüyordu.


O sırada Satou öfkeyle kavrulurken zihninde bağırdı.


'Usta Damon, Usta Cornel ne yapıyorsunuz orada!? Bana yardım edebileceğiniz hiç mi yol yok!?' 


Fakat cevap gelmedi. Satou daha da sinirlendi. Vücudu yenilemeye başlasa da kopan kolu ve gözü için aynısı söylenemezdi.


Yine de dövüşebilecek düzeyde bir yenilenme yavaşta olsa sağlıyordu.


'Yine de yeterli değil.’


Yuzuru gitmişti. Lucina da gidemezdi. Satou telaş duygusunu iliklerine kadar hissederken ne yapacağını düşünmeye başladı ve aklına çılgınca bir fikir geldi.


'Bu işe yarayabilir.'






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44442 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr