Bölüm 87 - Patlama

avatar
938 7

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 87 - Patlama


Herkesi aşağı indirdikten sonra Satou üzgün hissetti. Uzun bir ayrılık olacak gibi hissediyordu.


Üzgünlüğünü gizlemek için buruk bir şekilde gülümsedi.


“Öyleyse planladığımız gibi dağılalım.”


Satou bunu dedikten sonra hüzünle bir iç geçirdi. O sırada Roselia merak edip, “Peki sen ne yapacaksın?” diye sordu.


“Ben mi? Ben… Daha önce de söylediğim gibi bazı işlerimi halledeceğim. Merak etmeyin en yakın zamanda sizinle tekrar buluşacağız.”


Satou kendine güvenerek elini göğsüne koydu. Bir şekilde herkese güvenini yaymaya başardı.


Rose ile Roselia ona gitmeden önce defalarca kez baktılar. Rose dayanamadı ve ona sımsıcak bir öpücük verdi.


Satou tatlı bir şaşkınlık yaşasa da Rose çoktan koşarak uzaklaşmıştı. Roselia’nın yüzünde tuhaf, kıskanma ile mutluluk arasında bir ifade belirdi. Kısa bir tereddüt etti. Sonunda o da gidip ona öpücük verip uzaklaştı.


Normalde öncü olmaya alışkın olan Satou bir anda kızların atılgan davranması karşısında tamamen afallamıştı. O sırada Damon’un homurtusu kendine getirdi.


‘Hey! Neyin şaşkınlığındasın sen acaba? Birlikte olduğun kadınların sana sevgi göstermesi kadar doğal ne olabilir ki?’


O sırada azarlar bir şekilde başka bir ses daha duyuldu.


‘Anın büyüsünü bozuyorsun Damon.’


Azarlaması oldukça etkili olmuş olacak ki Damon sessizleşti. Satou’nun kafası, Damon’un bu kadar kolay bastırılması karşısında biraz karıştı. Fakat şu an sorabilecek bir halde değildi.


Satou tamamen ufuktan kaybolana kadar Rose, Roselia ve Hana’yı izledi. Onlar kaybolduktan sonra ise öğretmenine döndü.


“Eee… Şimdi ne yapıyoruz?”


Elisa iç geçirdi.


“İşten kastın bana musallat olmak mıydı?”


Satou yüzünde bir sırıtışla, sanki olması gereken buymuş gibi “Tabii ki.” diye cevapladı.


Açıkçası yolu belli değildi. Ne yapmak istediği meçhuldü. Başıboş bir köpekten farkı yoktu. Bu yüzden hem kendisi için bir amaç bulmak hem de öğretmeniyle arasındaki ilişkiyi ilerletmek için onla ilerlemeye karar vermişti.


Elisa bir kez daha iç geçirdi.


“Nereye gideceğimi ben bile bilmiyorum. Bakabileceğim neredeyse her yere baktım.”


Satou anında “”Neredeyse” dedin. Yani bakmadığın bir kaç yer var. Değil mi?” diye yanıtladı.


Elisa alaycı bir şekilde “Şu an oraya gitmemiz intihardan farksız.” dedi.


Satou afalladı.


Elisa usta âleminde alev büyücüsüydü. Rahatlıkla çoğu yere girebilecek güce ve statüye sahip olurdu. Fakat buna rağmen böyle demesi… Kardeşi ne kadar korkunç yerlere gitmiş olabilirdi ki? Düşündükçe sırtından aşağı bir soğukluğun indiğini hissetti.


“Yine de… Hala yapabileceğimiz birkaç iş var. Şimdilik daha iyi düşünebileceğimiz bir köy benzeri bir yer bulalım. Hem o sırada sana biraz daha alev büyüsü öğretirim.”


Elisa’nın dediğini duyan Satou heyecanlandı. Bu heyecan Elisa’nın gözünde yeni bir şey öğrenmenin heyecanı gibi görünse de onun heyecanının sebebi Elisa’yla birlikte vakit geçirebilmek için bir sebebi olmasıydı.


Ne de olsa öğrenme hevesi zihnindeki yaşlı keçinin alay eden homurtusu nedeniyle daha gelemeden kaybolmuştu.


Satou'nun heyecanı Elisa'yı biraz şaşırtırken Yuzuru'nun pek umurunda değildi.


Satou biraz fazla davrandığını fark edince utangaç bir şekilde güldü.


"Ahaha. Kusura bakmayın, biraz fazla heyecan yaptım da… Neyse hadi gidelim!" 


Böylece Elisa, Yuzuru ve Satou yola koyuldular.


… 


Aradan bir kaç gün geçti. Satou ve grubu tüm bu zaman boyunca çeşitli namevt gruplarıyla karşılaştılar ve hepsini acımadan yok ettiler. Bu esnada uyuma fırsatları bile olmamıştı. Namevtler hiçbir zaman uyumuyordu ve yaygın bir bilginin aksine güneş ışığı onları neredeyse hiç etkilemiyordu.


Ayrıca gün geçtikçe sayıları saçma derecede artıyordu. Satou bunu hiç beklemiyordu. Her ne kadar Elisa bir felaketten bahsetse de böylesi çok korkunçtu.


Her neyse sonuç olarak vardiyalı bir şekilde uyumak zorunda kaldılar. Satou bu sebepten doğru düzgün ne Cornel’le tanışıp görüşmek, ne de Damon’la antrenman yapmak için zaman bulabildi.


Yine de Satou üzülmedi. Her şeye rağmen bu da onun için bir fırsattı. Ne de olsa bir ölü çağıran olarak cesetleri deneyim etmesi gerekiyordu. Her ne kadar pis bir işte olsa, burada bakın ne vardı. Bir sürü ceset!


Her ne kadar yorgun olsa da onun için kötü geçmediği söylenebilirdi.


Bu şekilde sonunda köy bulabildiler. Satou daha uzun sürmesini umuyordu. Bu yüzden beklediğinden erken bulmaları biraz şaşırtıcıydı.


Sohbet ede ede köye girdiler.


Yuzuru temkinli bir şekilde “Biraz fazla sessiz. Sizce de öyle değil mi?” diye sordu.


Satou da düşününce aynı şeyi fark edip şaşırdı. Elisa ise ne olduğunu az buçuk tahmin edebiliyordu. Fakat emin olmak için bir şey söylemedi.


Satou var gücüyle “Hey! Kimse var mı?” diye bağırdı.


Ona gelen cevap sessizlikti. Elisa kafasını eline koydu. Yuzuru ise olası bir saldırı için hazırdaydı.


O sırada köydeki evlerden birinden tuhaf salınarak yürüyen bir adam gözüktü. Dikkatli bakılmadığı sürece sıradan bir insandan bir farkı yoktu. Soluk teni dışında sıradan bir insan gibi gözüküyordu. Fakat dikkatli bir gözle bakıldığında adamın vücudunun çeşitli yerlerindeki ısırık izleriyle oldukça deforme olmuş vücudunu görebilirdiniz.


 “Uunm~?” diye boğuk bir ses duyuldu. Bu sesle birlikte evlerin içinden yaşayan ölüler çıkmaya başladı. Çoğu insan formunu koruyordu. Fakat aralarında parmakla sayılabilecek kadarı insanlıktan tamamen uzaklaşıp korkunç birer yaratığa dönüşmüşlerdi.


Gördükleri manzarayla şaşkına döndüler. Öyle ki Satou zihninde ‘Namevtler, yaşayanları namevt yapabilir mi!?’ diye şaşkınlıkla haykırdı.


Damon biraz düşünüp ‘Elbette. Fakat bu sadece Ölümsüz Nekromensırların ölümlüleri ölü yapmak için kullandığı eski bir numara. Bunun için direkt hastalığı tüm gezegene salarlar. Burada böyle olması oldukça garip, muhtemelen diğer ölü gezegenle ilgisi var.’ diye yanıtladı.



Cornel de ona katıldı.


‘Evet, evet. Ejderin de dediği gibi. Benim çekicimi attığım yer bir zamanlar yaşam dolu bir yerdi. Orada uygun varisimi bekliyordum. Fakat sonra Ölümsüz Nekromensırın biri geldi ve ölü gezegenlerden birine çevirdi. Onunla bir ilgili olması olası.’


Aldığı cevaplar üstüne Satou’nun zihninde daha fazla soru birikse de şimdi soru sorabilecek konumda değillerdi.


Ölüler canlıları görünce deliye döndüler ve son hızla üstlerine doğru koşmaya başladılar. Koşu hızları absürttü.


Fakat Satou ve Elisa kolaylıkla zamanında tepki verebildiler. Elisa, alevden devasa bir anka kuşu oluşturup üstlerine saldı ve herkesi “Geri çekilin.” diye uyardı.


Satou ve Yuzuru gökyüzünde uçan görkemli ankayı görünce fazla düşünmeden hemen geldikleri yöne doğru koşmaya başladılar.


Elisa da hemen onun ardından geliyordu. O sırada gökte duran anka, sanki gerçek bir kuşmuş gibi ağzını açtı ve dalışa geçti.


BOM!


Ve sonra patlama sesi duyuldu. Patlama aşırı büyüktü öyle ki çok uzağa koşmalarına rağmen hemen arkalarından geliyordu.


Satou, Yuzuru’yu alıp kanatlarıyla tam güç uçmaya başladı. Elisa ise manayla onun hızına yetişti.


Sonunda patlama onları takip etmeyi bıraktıktan sonra rahatça bir nefes aldılar. Her birinin yüzünde terler akıyordu. Akan oldukça fazla terleri gören herhangi birisi onların yoğun bir savaş sonucu bu hale düştüğü sonucuna varabilirdi.


Satou patlamanın etki alanına bakınca korkmadan edemedi. Hala havada patlamanın izleri vardı. Yanık kokusu, esen rüzgarla birlikte yayılıyordu. Fakat ortada görülebilecek ne ceset ne de ona benzer bir şey vardı. Tek gözüken şey devasa bir kraterdi.


Satou bu olaydan sonra zihninin bir köşesine öğretmenini fazla kızdırmaması gerektiğini not etti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44352 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr