67. Bölüm - Ruh Sarayı? [Düzenlendi]

avatar
1425 13

Ejdertanrı Efsanesi - 67. Bölüm - Ruh Sarayı? [Düzenlendi]


Damon şok oldu. Satou’nun ciddiyetle bu şekilde biat etmesini beklemiyordu.

 

Evet. Daha önce ustası olarak onu kabul etmişti. Fakat o zamanlar pekte aman aman bir bağları yoktu. Fakat bu tekniği geliştirmesi Satou için oldukça anlamlıydı.

 

Damon ne diyeceğini bilemedi. Daha önce ustalık yapmamıştı. Bu nedenle ne demesi gerektiği konusunda sadece ast-efendi ilişkisi olarak bilgi sahibiydi.

 

Damon biraz düşündü ve ardından konuştu.

 

"Hmm. Sonunda tüm kalbinle kabul ettiğini hissedebiliyorum. Güzel güzel. Madem öyle. O zaman bu içtenliğini kabul ediyorum. Hazır ortamda müsait iken bunu ciddi bir şekilde usulüne uygun yapalım."

 

Satou onayladı. Bazı şeyler usulüne uygun yapılmazsa bir anlamı kalmazdı. Usta-çırak ilişkisi de bu şeylere dahildi.

 

Evet. Usta, öğrenci olmuşlardı. Fakat sadece isimde kalmıştı.

 

Şimdi ise ellerinde fırsat varken usulünce yapmak en doğrusuydu.

Damon, kanatlarını açtı. Kızıl ürpertici gözleri ile tarif edilemez bir baskı yayılıyordu.

 

"Ben ki katillerin katili, en yüce iblis imparatorları tir tir titreten Üçüncü Ejdertanrı Damon. Sen Dördüncü Ejdertanrı Satou Black, beni ustan olarak kabul ediyor musun?"

Her kelimesinde tarif edilemez bir ağırlık vardı. Kelimeler yanında getirdiği büyük baskı ile dökülmüştü ağzından.

 

Satou ilk kez böylesine bir baskı hissetti. Hafifçe kekelese de kararlı bir şekilde cevap verdi.

"Ben… Ben Dördüncü Ejdertanrı olan Satou Black, sizi Ustam olarak görüyor, sizin gözetmenliğiniz altında Tanrıları bile titreten birisi olacağıma dair söz veriyorum."


Bu söz ile Damon gülümsedi.

“Güzel, güzel. Madem tam anlamı ile Ustan olarak kabul ettin. Sana Ustan olarak iki emrim var.”

 

Satou ayağa kalkmadan dikkatli bir şekilde dinlemeye başladı.

 

"Bir. Bunu kaç defa desem de tekrar diyorum. Ustan dışında kimsenin önünde eğilmeyeceksin."

 

"İki. Güçlünün güçsüzü ezdiği bir evrende yaşıyoruz. Bu nedenle istediğin kadar katliam yap hatta zayıf ölümlüleri öldür. Hiç oralı olmam. Fakat asla pişman olacağın bir şeyi ben istesem bile yapmayacaksın. Eğer yaptıysan da yaptıklarından pişmanlık duymayacaksın. Bu iki emrimi asla unutmayacaksın. Anlaşıldı mı?"

 

Satou tüm ciddiyeti ile saygılı bir şekilde "Anlaşıldı Usta." dedi.

 

"Güzel, güzel. Şimdi aklındaki soruları sıralayabilirsin."

 

Satou rahat bir nefes alıp ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

 

"Öncelikle burası neresi usta? Ayrıca sen nasıl bu kadar gençleştin? Son olarak buradan nasıl çıkabilirim?"

 

Damon derince bir nefes alıp anlatmaya başladı.

 

"Burası senin Ruh Sarayın. Bu nedenle tabii ki istediğin gibi girip çıkabilirsin. Benim genç olmam ise… Hehehe. Sonra açıklarım."

Satou şaşırdı.

“Şey… Usta sen daha önce hafıza sarayı diye bahsetmemiş miydin?”

 

Damon, onun dediğini duyunca garip bir ifade sergiledi.

 

“Öncelikle tebrik etmek isterim… Off kimi kandırıyorum? Şansını sikeyim senin! Bir insanda bu kadar şans olmamalı...!”

 

Satou’nun şansına her şekilde küfretmeye başladı. Hatta o kadar ağır sövdü ki Satou garip bir yüz ifadesi takındı.

 

Aradan yarım saat geçti.

“Ohh be rahatladım.”

 

Satou ne diyeceğini bilemez bir şekilde Damon’a baktı. O kadar ağır sövmüştü ki Satou’nun adeta ufku genişlemişti.

 

Damon kısa bir öksürük ile düzgün bir şekilde anlatmaya başladı.

 

"Neyse ne diyorduk? Ha evet. Tebrik ederim. Hiçbir çaba harcamadan hafıza sarayını, ruh sarayına dönüştürebildin."

 

"Şimdi sen sormadan ben açıklayayım. Ruh sarayı, ruh enerjisi kullanabilmek ve Aziz Alemine ulaşmak için gereken saray. Bunu er ya da geç oluşturman gerekecekti. Fakat şansını sikeyim ki kazara bulduğun ölümsüz malikanesi sana hafıza sarayını yıkıp ruh sarayı yapabilme imkanı sağladı."

 

"Bir dakika! Benim… Bizim yani çekirdeğimiz her tür engeli aşıyor dememiş miydin?"

 

Damon kafasını sallayarak onayladı.

 

"Evet dedim. Fakat elbette ki istisnalar var. Mesela ruh halin iyi olmazsa en basit engeli bile geçemeyebilirsin. Çekirdek sana olabilecek en büyük desteği sunup fiziki sınırları ortadan kaldırıyor. Fakat ruhsal kısma pek bir müdahale de bulunmuyor. Her şey sana bağlı kısaca."

 

Satou sessiz kaldı. Damon’un demek istediğini anlamıştı.

 

"Peki buranın avantajları ne?"

 

Damon gülümsedi.

 

"Zamanın burada daha yavaş işlemesi dışında pek bir avantajı yok. Tabii bu avantaj kısmı sadece burası için geçerli. Dışarıda istediğin gibi ruh enerjisi kullanıp enerjini manan ile harmanlayabilirsin."

 

Satou ruh enerjisi elde ettiği için heyecanlanıp hemen sordu.

“Usta bana birkaç ruh tekniği öğretir misin?”

Damon ‘Bu velet benden de aç gözlü çıktı! Havuç görmüş tavşan gibi! Daha demin teknik verdim diye mutluydun!’ diye düşündü.

“Hmm. Şimdilik sana verebileceğim iki teknik var. Biri saldırı diğeri savunma için. Bunlar; Ruh İğnesi ile Ruh Duvarı."

 

"Adlarından anlaşılacağı üzere ilki saldırı için ruh enerjisini sıkıştırabildiğin kadar sıkıştırıp iğne kadar küçültmeni sağlarken diğeri ruhuna korumak için duvar örmeni sağlar.'

 

Cümlesini bitirdikten hemen sonra Satou'nun zihnine bahsettiği teknikler akmaya başladı.

 

Kısa sürede tekniklerin akışı bitti ve rahatladı.

 

Saygı ile hazır yapabiliyorken rahatlıkla ustasının önünde eğilip teşekkür etti.

 

"Tamam ufacık bir şey için teşekkür etmene gerek yok. Her neyse bugünden itibaren boş olduğun her vakit buraya gelip pratik yap. Tamam mıdır?"

 

Satou onayladı.

 

"Tamam usta. Öyleyse ben dışarıya dönüyorum. Ha aklıma gelmişken dışarıda kaç saat geçti?"

 

Damon düşündü.

 

"Yaklaşık on beş dakika filan olması lazım."

 

Satou zaman akışının burada oldukça yavaş olduğunu bildiğinden şaşırmadı.

 

"Pekala. Sonra görüşürüz o zaman usta."

 

Sonra dışarı çıkmayı düşündü ve ruhunun bilinci kapandı.

 

...

 

"Gidip şifacı mı çağırsak?" diye sordu Rose endişeli bir şekilde.

 

"Az önce baktım. Satou’nun fiziksel olarak bir sıkıntısı yok. Yani sıkıntı muhtemelen ruhsal. Az önce olan parlaklık her ne ise Satou'nun ruhuna girdi. Tanrım umarım Satou'ya bir şey olmaz." diye dua etti endişeli bir şekilde.

 

"Mm." Rose da aynı şekilde dua etmeye başladı.

 

Rose ve Roselia dua ederken Satou gözlerini açtı.

 

Satou’nun gözlerini açtığını gören kızlar hemen dualarını yarıda kestiler.

 

"Satou iyi misin!?"

 

"Başında tarifsiz bir ağrı veya herhangi bir şey var mı?"

 

Daha uyandığı gibi soru yağmuruna tutulan Satou cevap veremedi bir an.

Sonrasında boğazından yukarı yükselen kanı hissetti. Ruh sarayında yaptığı vücudunu da etkilemişti anlaşılan. Neyse ki bu oldukça hafif bir içsel yaraydı. Ruh sarayında olunca hasar gözle görülür bir oranda düşmüştü.

 

Yükselen kanı yuttu ve kısa sürede toparladı.

 

"Merak etmeyin. Turp gibiyim."

 

Derken iki kızda daha kalkmadığı halde ona sarıldı. Rose'unki sorun değildi. Fakat dizlerinde yattığı Roselia sarılmaya kalkınca…

 

İçindeki umulmadık arzular şaha kalktığı söylenebilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr