68. Bölüm - Zihinsel Eğitim [Düzenlendi]

avatar
1462 14

Ejdertanrı Efsanesi - 68. Bölüm - Zihinsel Eğitim [Düzenlendi]


Satou uyandıktan ve kızları rahatlattıktan sonra ilk işi ortalığa bir göz atmak oldu. Garip bir şekilde malikanenin her yerini hissedebiliyordu. Nerede ne olduğunu aşırı detaylı olmasa da hissedebiliyordu.

 

"E, o zaman hadi yerleşelim. Ne dersiniz kızlar?"

 

Kızlar onayladı ve neredeyse her yeri hisseden Satou kendisi ve kızlar için üç oda seçti ve birlikte kalmaya başladılar.

 

Aradan iki hafta geçti.

 

Malikanede bir odada;

 

Satou derince nefes aldı ve odaklandı. O sırada kanatları adeta alev almış gibi parlamaya başladı.

 

Parlaklık gittikçe arttı, arttı ve…

 

Birden yok oldu. Evet birden kanatları gözlerden kayboldu.

 

Satou sevindi.

 

Sonunda Tanrının Aurora'ya Lütfunun ikinci aşamasını başarı ile geliştirebilmişti. Artık manasını duruma adapte edip kanatlarını kaplayarak istediği gibi gizleyebiliyordu.

 

Normalde bu iki haftalık iş değildi. En az bir ay sürerdi çalışması. Ruh sarayı ve ustası sağ olsun bu bir ay iki haftaya kadar düştü.

 

Hatta ustasının dediğine göre eğer o kaytarıp kızlar ile ilgilenmeseydi birkaç günde kavrama ihtimali vardı.

 

Satou rahat bir nefes aldı. Bu tekniği öğrenmek oldukça yorucuydu.

 

Tabii tek yaptığı bu tekniği geliştirip kızlarla ilgilenmek değildi. Bu hafta da arkadaşına geldiğini haber etmiş, Yuzuru'yu yanına aldırmıştı. Ayrıca öğretmeni ile görüşmüş, kademe atlamasını kutlamıştı. Tabii mevcut alemini saklamıştı

 

Bu sırada Roselia geldi. Arkasından hafif bir meltem de onunla birlikte geldi. Yüzünde oldukça mutlu bir ifade vardı.

 

"Sonunda gizlemeyi başarmışsın!"

 

Satou, gülümsedi.

 

"Aynen. Sen de kademe atlamış gibisin. Tebrikler."

 

"Hehe" Roselia utangaç bir şekilde güldü.

 

Satou, Roselia'nın halini görünce lotus pozisyonunu bozup ayağa kalktı ve belinden kavradı.

 

"Bunu kutlamak lazım. Ne dersin?"

 

Roselia cevap vermedi. Bunun yerine oldukça tutkulu bir şekilde onun dudaklarına yapıştı.

 

Kaç ay olmuştu olmayalı? İkisi de birbirini bu sürede baya arzulasa da hiç uygun bir vakit olmamıştı.

 

Gerçi şu an da pek uygun bir vakit sayılmazdı ama bu ikisinin de umurlarında değildi.

 

Hafif bir meltem eşliğinde açık kalan kapı kapandı ve oda kısa sürede ihtiras ve şehvet içeren sesler ile doldu.

 

 

Roselia, Satou'nun göğsüne yaslanırken oldukça tatmin olmuş görünüyordu.

 

"Güzeldi… Bir dahakine daha yavaş ol ama…"

 

Satou acı bir gülümseme ile onayladı. İstemeden biraz sert davranmış olabilirdi. Ne de olsa gücü oldukça dengesizdi. Üstüne sevinirken ki haz da eklenince…

 

Eh. Olmuştu bir kere.

 

"Şey… Özür dilerim."

 

Roselia, mutluca yaslanırken sorun yok der gibi başını iki yana salladı.

 

"Senden olduğu sürece… bir sorun yok." derken kalp ısıtan bir gülümseme gönderdi.

 

Satou kalbinin sıcaklık ile dolduğunu hissetti.

Biraz sessizlik oldu.

 

"Satou."

 

"Efendim."

 

"Mmm… Şey… Biz… Ne zaman evleneceğiz?"

 

Satou elbette ki evlenmeyi düşünmüştü. Sıkıntı şuydu ki arada büyük bir statü farkı vardı.

 

Özellikle de şu an ki durum buna hiç müsait değildi. Krallık savaştayken böyle bir evlilik isteğiyle ortaya çıkmak sadece daha fazla soruna neden olurdu. 

 

Satou, basit bir klandan geliyor olabilirdi. Fakat her ne kadar bunu gösterecek fırsatı olmasa da krallıktaki prenslerle eş değer bir eğitimden geçmişti.

 

Bu yüzden tüm bunları anlayabiliyordu ve henüz hazır olmadığını düşünüyordu. En azından biraz daha güçlendiğinde durum uygun olurdu.

 

Yine de Satou bunu nasıl açıklayacağını bilmiyordu.

 

Kısa bir süre düşündükten sonra derince nefes aldı.

 

"İki ay. Sadece iki ay bekle olur mu? Sonra senin ailene gideriz. Sonrasında da aileme de haber verir evleniriz. Ne dersin?"

 

Roselia inanamadı. En azından tereddüt eder veya bir mazeret ile erteler diye düşünüyordu. Hiç direkt kabul edeceğini tahmin etmemişti.

 

"Sen… ciddi misin?"

 

Satou kibirli bir şekilde gülümsedi.

 

"Tabii ki ciddiyim. Sen zaten benimsin. Ailene gidip istemişim çok mu?"

 

Roselia şaşırdı fakat sonradan gülümseyip daha da sıkı bastırdı kendini Satou’nun göğsüne.

 

'Kibirli piç.' diye o sırada zihninde Damon’un sesini duydu.

 

Fakat pek önemsemedi. Şu bir hafta da Damon’un dalga geçer gibi konuşmaları o gün duyduğu saygıyı tuzla buz etmişti.

 

Bu yüzden cevap vermeye bile tenezzül etmeyip yaptığının doğru olup olmadığını düşünüyordu.

 

Damon da bunu bildiğinden yanıt vermemesini önemsemeyip övgü mü dalga mı bilinmez şekilde 'Ben sana özellikle gizlenmen için tekniği geliştirdim. Sen ise acaba aranıyor muyum diye düşünmek yerine bir krallığa kafa tutmayı düşünüyorsun. Şu lanet çekirdeğin neden seni seçtiği belli haha!' deyip kahkaha attı.


Satou, bir anlığına garip bir yüz ifadesi takındı. Neyse ki hemen gizledi de Roselia fark etmedi.

 

Elbette ki Damon’un dediğini düşündüğü vakitler oldu.

 

Bu kıtada Ejderhalar sadece efsane olarak bilinirdi. Daha önce hiç gören olmadığı söylenir. Fakat yarı ejderhalar bu kıtada üç defa gözüktü ve her birinde büyük değişimlere neden oldu.

 

İlk yarı ejderha varlığı bile unutulmuş bir zamanda gözüktü. Geldiğinde kıtanın nüfusunun yarısı bir kız için katledildiğini ardından katilin nedeni bilinmeyen bir şekilde yok olduğu söylenir.

 

İkincisi yaklaşık yüz bin yıl önce gözüktü. Fakat o zamanın imparatorları ilk yarı ejderhadan ders çıkarmış olacak ki varlığı öğrenildiği anda onu yok etmek için tek güç oldular.

 

Sonuncusu ise Draconis İmparatorluğunun kurucusuydu. Onun hikayesiyse tekniği geliştirdikten sonra başlamış herkesçe bilinen bir hikayeydi.


Satou iç çekmemek için kendini tuttu. Haklıydı. Şu zamana kadar hep istediği gibi takılmış katliam yapmaktan çekinmemişti. İleride onu avlamak için bir birlik oluşması da olasıydı.

Fakat yine de pişman değildi.


‘Tamam. Haklısın ne diyebilirim ki? Yine de pişman değilim.’

Kısa bir sessizlik oluştu.

Kısa süren bu sessizliğin hemen ardından Damon’un sesi geldi.

‘Güzel, güzel! Madem bir krallığa savaş açacağız öyleyse iki ay boyunca seni sıkı bir eğitime sokmamız gerek. Hazır olsan iyi olur velet. Sana cehennemi yaşatacağım hahaha’

Satou istemsizce sertçe yutkundu.

 

Bu Roselia’nın dikkatinden kaçmadı.

 

“Eğer istemiyorsan sorun değil gerçekten. Beklerim ben.”

Ne?

Satou anlamadı ilk başta. Sonradan anladığında ise gülümsedi.

“Yutkunmamın nedeni o değil. Kendimi sokacağım zor eğitim aklıma gelince biraz tırsıyorum da.”

Roselia anlamadı.

“Ne zor eğitimi?”

Satou hızlıca bir yalan düşündü.

“Şey canım. E senin krallığa gitmeyecek miyiz? O zaman savaşa bir müdahalede bulunurum artık. Onun için kendimi zorlamam lazım.”

 

Roselia endişelendi.

 

"Kendini fazla zorlama. Benim isteğim yüzünden yaralanmanı istemiyorum."

 

Satou göğsünde yatmış şimdiyse ona endişeli bakan Roselia'ya bakıp gülümsedi.

 

"Merak etme. Nerede duracağımı elbette biliyorum."

 

Sonrasında eğildi ve Roselia'nın alnına bir buse kondurdu.

 

 

Bir kaç saat sonra aynı odada;

 

Satou, zar zor ikna ederek Roselia'yı odasına gönderdi. O da tabii ki onunla kalmak isterdi. Fakat eğitim yapması gerekiyordu.

 

Meditasyon pozisyonuna geçti ve gözlerini yumdu. Odaklandı. Ruhunun bulunduğu yere odaklandı.

 

Kısa sürede zihnini arındırdı ve kendini en son bulunduğu yerde buldu.

 

"Selam."

 

Karşısında korkutucu bir şekilde gülümseyen ustası vardı.

"Selam velet. Eğitime hazır mısın?"

 

Satou yutkundu.

 

"Evet usta."

 

"O zaman hadi başlayalım."

 

Damon elini salladı ve birden kendilerini kara bir boşlukta buldular.

 

"Burası neresi?"

 

"Benim ruh sarayımın olması gereken yer. Neyse bu pekte önemli değil. Şimdi ilk eğitimin, kararlılık."

 

"İnsanları acımadan öldürebiliyorsun ama yeteri kadar acımasız değilsin. Güzel bir kız yalvarsa yüksek ihtimal onu bırakırsın. Değil mi?"

 

Satou onayladı.

 

"İşte bugün onu kıracağız. Hazırlansan iyi olur. Bu seni baya etkileyebilir."

 

Sonrasında tamamen silikleşerek yok oldu Damon.

 

Satou ortam değişene kadar ne olduğunu anlamadı.

 

Anladığında ise sövmeden edemedi. Yine lanet olası bir illüzyondaydı!

 

 

Dışarıda yarım saat ruh sarayında bir saat sonra;

 

"Usta… Yeter…"

 

Satou sarayda yere yığıldı. Tamamen çökmüştü. Damon’un verdiği eğitim oldukça acımasızdı.

 

İlkinde bir köyde bir kıza yanık oğlandı. Kızın her istediğini yaptı ve ona daima güvendi.

 

Fakat o kız kurtlar köye saldırdığında kurtulmak için onu büyük bir kurdun önüne attı.

 

İkincisinde tam tersi hiç kimseye güvenmedi. Gerçi güvenmesine de gerek yoktu. Çünkü ikincisinde yüksek kademeli bir iblisti.

 

Acımadan tüm köyleri katletti. Fakat oldukça güzel bir kız gördü katlettiği köylerin birinde. Acıdı ona ve yardımcı oldu.

 

Aradan biraz süre geçti ve o acıdığı kız bedenine zehir sürüp onun yatağına girdi ve ikisi de öldü.

 

Bu ve buna benzer senaryolar yaşadı bir saatte Satou. Bu sayede artık daha dikkatli olmaya başlasa da acımasızlık konusunda hala sorunları vardı.

 

Yine de bir gerçek var ki bu olanlar Satou’yu oldukça yıprattı.

 

Damon bile birazcık acıdı. Bu yüzden gitmesine izin verdi.

 

"Mm. Pekala gidebilirsin."

 

Satou bir anda kendini kendi ruh sarayında buldu ve hemen vücuduna döndü.

 

Sonrasında ise hemen yatağa yattı ve çok geçmeden uyuyakaldı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr