37. Bölüm - S Sınıfların Turnuvası (1) [Düzenlendi]

avatar
2080 18

Ejdertanrı Efsanesi - 37. Bölüm - S Sınıfların Turnuvası (1) [Düzenlendi]


Satou kapıyı Alexander isimli elemanın suratına kapadıktan sonra odasına doğru yürümeye başladı. O sırada düşünüyordu. Şu an sadece basit bir klanın veliahtıydı. Kendisi güçlü olabilirdi ancak tek başına bir krallığı yenebilecek kadar güçlü değildi. En azından henüz.


Bu sırada farkında olmadan çoktan yatağa gelmişti. Satou ancak yatağa çarpınca yatağa geldiğini fark etti. Şansına fazla sert çarpmamıştı da ses olmamıştı.

 

Satou hemen Roselia’ya baktı. Rosalia hala uyuyordu. Satou rahatça iç çekti. Böyle güzel bir kız onun olmuştu. Sırf bu kızı korumak için bile yaşayabilirdi. Ancak hayatında tek Roselia yoktu. Bunu düşününce Satou kalbi sıkışır gibi oldu. Ya diğer kızlar Roselia gibi olağan karşılamazsa?

 

Bu düşünceler kafasını kemirirken çoktan Satou, Roselia’nın yanına kıvrılmıştı. Satou yanındaki güzelliğe biraz baktıktan sonra düşünmeye devam etti.

 

En hızlı şekilde nasıl güçlenebilirdi? O sırada zihninde bir kitap belirdi. Üzerinde [Temel Seviye Nekromansi] yazıyordu. Kitap zihninde belirdiğinde çözümüde bulmuş oldu.

 

Nekromansi kendi içinde iki dala ayrılıyordu. Bu iki dal halk arasında Şeytani yol ile Normal yol olarak adlandırılıyordu. Normal yolda ölüler alemi olarak bilinen bir yerden namevt çağırıyordun. Bu normal nekromansi olarak en çok tercih edilendi.

 

Şeytani yol ise gerçek Ölü çağıran yani nekromensır yoluydu. Bu yolda ilerleyenler büyük katliamlar yaptıklarından dolayı yok edilmişti. Ancak hayatta kalmayı başaranlarsa çok güçlü ölü çağıranlardan olmuştu. Bu yol ile sayısız canlı öldürüp kendi ordunu genişletip güçlendiriyordun.

 

Satou, en hızlı güçlenme yolunun şeytani yol olduğunun farkındaydı. Ancak gereksiz katliamlar imparatorluğun hatta daha da kötüsü Aydın İnananların dikkatini çekebilirdi.

 

Aydın İnananlar, olarak adlandırılan grup Işık Tanrısına inanan her türlü şeytani büyünün yok edilmesini amaç olarak benimsemiş bir topluluktu. Nihil’in yönetiminde İmparatorluklardan sonra en büyük sözü geçen hatta yeri geldiğinde imparatorlukları bile yok ettirebilen korkutucu bir topluluktu.

 

Satou bu nedenle düşüncelerini şimdilik rafa kaldırdı. Yanındaki güzelliğe sarıldı ve öyle uyuya kaldı.

 

 

Aradan bir ay geçti. Satou bu süre boyunca Rias'tan öğrendiği teknikleri mükemmel bir şekilde kullanabilmeyi başardı. Bu sayede Rias'ta ona iki yeni teknik öğretti.


İlk teknik ateş topunun sıkıştırılmış hali olan [Ateş Mermisi] idi. Bu teknik kullanışlılık açısından açıkça [Ateş Topu]'ndan iyiydi. Ancak kullanımına alışmak aşırı zordu ve çok mana tüketiyordu. Bu yüzden bu Satou’nun son çare olarak kullanacağı tekniklerden birisiydi.

 

İkinci teknik ise Satou'nun en çok sevdiği teknik olan [Yanan Yumruklar] idi. Adından da anlaşılacağı üzere ellerini ateşle kaplayıp saldırıyordu.

 

Rias'tan öğrendikleri dışında Satou [Temel Seviye Nekromansi] isimli kitapta yazan ilk büyü olan [İskelet Çağırma]'yı defalarca kez denedi. Bu büyü şu anki halinde çok fazla mana harcadığından bir veya iki kez kullanabiliyordu en fazla. Bu nedenle pek fazla ilerleme kat edememişti. Bugün de yaklaşık ellinci denemesini yapacaktı.

 

Satou her zaman ki gibi deneme yapmak için odasına çekildi. Kolunu boş alana uzattı ve büyü sözlerini söylemeye başladı.

 

“Ey ölü ruhlar duyun sesimi, en ihtiyacım olduğu anda sizi çağırıyorum! Cızırdayan kemikleriniz de kan arayan o ruhlarınızın isteğini yerine getirmek için çağırıyorum! Ortaya çık İskelet Savaşçı!”

 

Sözleri bittiğinde karşısında simsiyah bir portal benzeri bir şey belirdi. Portalın içine doğru Satou heyecanla bakıyordu. Aklında tek bir düşünce vardı.

 

‘Hadi! Hadi ortaya çık! Hadii!’

 

Sabırsız bir şekilde beklerken sonunda portalın içinden süt beyazı kemiklerden oluşan çocuk boylarında bir iskelet çıktı. Bir elinde küçük bir bıçak diğer elinde ise kendi boyuna uygun bir şekilde küçük bir kalkan vardı.

 

Satou bunu görünce sevinçten kahkaha atmaya başladı.

 

“Başardım! Sonunda başardım! Bir iskelet savaşçı çağırdım!”

 

Satou sevinçli bir şekilde çağırdığı küçük iskelete bakarken, beyaz iskelette boş göz yuvalarıyla kafasını ona çevirmiş bakıyor gibi görünüyordu.

 

Satou sevinçe ilk emrini verdi.

 

“Elini uzat.”

 

İskelet gıcırdayan kemik sesleriyle birlikte elini uzattı. Satou bunu görünce daha da sevdindi. Satou bunu bilmese de nekromansiye yeni başlayan bir dahi bile en az üç ayda başarıyla bir iskelet çağırırdı. Bu konuda Satou baya ilerideydi.

 

Satou, bir süre daha yanındaki iskelete baktıktan sonra onu geri göndermek için gereken büyüyü söyledi.

 

“Kan döktük vahşet çıkarttık! En ihtiyacım olduğu vakit geldin! Artık gidebilirsin! Geri dön İblis!”

 

Tekrar o siyah portal açıldı ve iskelet hiçbir şey söylemeden içeri girdi. Sonrasında da portal yok oldu.

 

Satou ise kalbini tutarak oturarak yatağına oturdu. Normal bir dantianı olan birisi bu kadar manayı ölüm manasına dönüştürüp iskelet savaşçı çağırsa çoktan ölmüştü. Ancak Satou normal birisi değildi. Satou’nun çekirdeği bu mananın kuruması sayesinde ölüm manasına karşı bir tür bağışıklık kazanıyor ve bunu yavaşça bedenine aşılıyordu.

 

Tabii Satou bundan habersiz sadece manasını tükettiğini düşünerek meditasyon yapmaya başladı.

 

 

Aradan bir süre geçti. Satou tüm manasını doldurunca gözlerini açtı. Satou, karşısında ona bakan bir çift ela gözü görünce sırıttı. Karşısında güzeller güzeli bronz tenli bir kız vardı. Siyah bukle saçları, ela rengi gözleri ile çok güzel bir yüzü vardı. Bu kız Roselia’dan başkası değildi.

 

O gecenin ardından Satou ve Rosalia sevgili olmuştu. Satou ona sadece ortağının bildiği sırrını dahi anlatmış idi. Tabii Ejdertanrı’nın varisi olması dışında. O kısım için sadece kudretli bir ejderhanın varisi olduğunu söylemişti. Roselia ilk başta şaşırmış hatta inanamamıştı. Tabii bunun üzerine Satou üstünü çıkartıp sırtından kanatlarını çıkartmıştı. Tabii kanatları çıkınca inançsızlığı tamamen yok olmuştu. Satou’nun artık yarı ejder olduğunu öğrense bile Roselia sadece şaşkınlık birde ona güvenip esas kimliğini gösterdiği için kalbi ısınmış idi.

 

O günden beri neredeyse her yere birlikte gidiyorlardı. Tabii antreman vakitleri dışında. Ne de olsa Satou bir ateş büyücüsü iken Roselia rüzgar büyücüsüydü. Gerçi aralarında saldırı bakımından büyük bir uyum olsa da ikisi de farklı öz nitellikli öğrenciler olduğundan ayrı yerlerde antrenman yapıyorlardı.

 

Satou etrafına bakındığında hava çoktan kararmıştı. Manası o kadar boşalmıştı ki kaç saatte anca dolmuştu.

 

Roselia gülümseyerek Satou’yu dudaktan öptü.

 

“Nasıldı? Yapmaya çalıştığın şeyi başarabildin mi?”

 

Roselia’nın ‘şey’ den kastı [İskelet Çağırma] büyüsü idi. Satou ona sadece bir şeyi çağırmak için çabaladığını söylemişti. Roselia da bunu anlayışla karşılaşmıştı. Her insanın kendine sakladığı bir iki sırrı olurdu. Satou’nun bu kadar şeyi ona açıklaması bile ona olan güvenini belli ediyordu.

 

Satou gülümseyerek yanıtladı.

 

“Şans meleğim olmasa başaramazdım.”

 

Roselia oyunbaz bir şekilde sordu.

 

“Kimmiş o şans meleğin?”

 

Satou sırıtmasını genişleterek meditasyon pozisyonunu bozarak normal bir oturuşa geçti ve Roselia’yı yanına çekip dudaktan öptü.

 

“Senden başka kim olabilir?”

 

Roselia bunu duyunca büyüleyici bir şekilde gülümsedi. Ancak ceylan gibi geri çekildi.

 

“Bugün olmaz. Biliyorsun yarın S Sınıfların liderinin seçimi için turnuva var.”

 

Satou bunu duyunca bir an afalladı.

 

“Ne turnuvası?”

 

Satou’nun unuttuğunu görünce Roselia iç çekti.

 

“Cidden unuttun mu? Offf. Hani liderinin özel bir malikane aldığı turnuva? Hatırladın mı?”

 

Satou alnına vurdu. Nekromansiye o kadar odaklanmıştı ki turnuvayı tamamen kafasından çıkartmıştı. Ancak biraz düşündükten sonra tekrar umursamayı bıraktı. S sınıfların en güçlüleri şu an Bilge alemindeydi. İyi bir tohum olarak sayılsalar bile hiç biri Satou ile karşılaştırılamazdı. Satou’nun karşısına Bilge aleminin zirvesi birisi çıkmadığı sürece Satou hiç bir şekilde yenilmezdi.

 

Ancak aynısı Roselia için geçerli değildi. Roselia manayı hissetme aleminin yüksek kademesindeydi. Bu yüzden Satou zorlamadı. Bunun yerine Roselia’nın kafasını ellerinin arasına aldı ve kafasından öptü.

 

“Elinden geleni yap ama kendini zorlama tamam mı?”

 

Roselia hafiften kızarsa da kafasıyla onayladı. Satou ve Roselia biraz daha muhabbet ettikten sonra aynı yatakta yattılar. Normalde bu yataklar tek kişilikti. Ancak Satou’nun özel ricası ile buraya iki kişilik yatak getirildi. Satou ve Roselia adeta bir bütünün iki yarısı birbirlerine sarılarak uyudular.

 

 

Sabah, Satou dışarı çıktı. Bugün her hafta yaptığı gibi Yuzuru’yla konuşmak için hizmetçiler ve köleler için ayrılmış özel bölgeye gidemeyecekti. Satou ister istemez iç çekti.

 

Bir süre daha yürüdükten sonra bir arenaya vardı. Orada bir kuyruk vardı. Burası Çatlakkemik arenasıydı. S Sınıf Turnuvası burada yapılacaktı. Satou da o kısa kuyruğa katıldı.

 

 

Aradan on dakika gibi kısa bir süre geçti. Satou’nun önünde sadece bir kişi kalmıştı. Arkasından sadece uzun yeşil saçları belli olan bir kız olarak gözüküyordu. Bir metre yetmiş santimetre boylarında gibiydi. Kız oradaki yetkiliye bakarak konuştu.

 

"Adım Hana. On altı yaşındayım. S sınıfından manayı hissetme aleminde savaşçıyım."

 

Yetkili hızla verilen bilgileri kaydetti ve Hana’ya üzerinde yüz yirmi sekiz yazan bir rozet verdi. Hana rozeti aldı ve yürüyerek oradan ayrıldı. Sıra Satou’ya geldi.

 

Yetkili göz ucuya ona baktı ve sordu.

 

“İsim.”

 

“Satou Black. on altı- pardon on dört yaşındayım. S sınıfından başlangıç kademe bilge alemindeyim. Hem savaşçı hem de büyücüyüm.”

 

Yetkili çok hafif bir şaşırma emaresi gösterse de bilgileri kaydetti ve Satou’ya üzerinde yüz yirmi dokuz yazan bir rozet verdi. Satou rozeti aldı ve oradan ayrılıp bekleme bölgesine doğru yürüdü.

 

Bu turnuva gayet basitti. İki yüz kişi eşleştirilerek dövüştürülecekti.

 

Satou izleme yerine doğru yürürken Lucina’ya sordu.

 

“Sence beni zorlayan birisi çıkar mı?”

 

Lucina kafasıyla reddetti.

 

‘Sanmıyorum. Sen şu an canavarların arasında bile bir canavarsın. Şu anki aleminde birisinin seni yenebilmesi için en azından bilge aleminin ortasında olması gerekiyor.’

 

Satou kafasıyla onayladı. O da aynı fikirdeydi. Şu anki seviyesinde bu turnuvayı kazanmak çocuk oyuncağıydı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr