38. Bölüm - S Sınıfların Turnuvası (2) [Düzenlendi]

avatar
1954 17

Ejdertanrı Efsanesi - 38. Bölüm - S Sınıfların Turnuvası (2) [Düzenlendi]


Bir süre sonra;

 

Satou sıkkın bir şekilde dövüşleri izliyordu. Bu on beşinci dövüş olması lazımdı. Satou’ya göre tüm bu dövüşler sıkıcıydı. Kan olmadıktan sonra savaşmanın anlamı neydi ki?


Satou’nun tek ilgisini çeken Hana isimli o kızın dövüşüydü. Rakibini sadece bir kaç saldırıda alt etmişti. Bu yüzden bu kızla dövüşmeyi iple çekiyordu. Bir sıkıcı dövüş daha bittikten sonra sonunda Satou’nun numarası çağırıldı.

 

“Yüz yirmi dokuz numara! Rakibi elli numara! Buraya gelin!”

 

Satou hızla izleyici bölümünden, arenaya atladı. Aynı hareketi rakibi de yaptı ve karşısına geçti. Rakibi sıska kendisiyle aynı yaşlarda görünen yeşil gözlü bir gençti. Gence bakan Satou sırıttı. Bu eleman başlangıç kademe manayı hissetmekteydi.

 

Satou uyarmak maksadıyla konuştu.

 

“Çekilmeni tavsiye ediyorum. Yaralanmanı istemem.”

 

Sıska adam bunu duyunca öfkelendi. Kendisini küçük gördüğünü sanıyordu. Halbuki Satou gerçekten yaralanma ihtimaline karşı bir uyarıda bulunuyordu.

 

“Kimin çekilmesi gerektiğini göreceğiz!”

 

Satou kafasını iki yana salladı ve mırıldandı.

 

“Senin tercihin.”

 

Bu konuşmanın ardından hakem geldi ve konuşmaya başladı.

 

“Unutmayın. Öldürmek, kasti olarak sakat bırakmak ve zehir içeren herhangi bir eşya kullanmak yasaktır.”

 

Satou ve sıska adam kafasıyla onayladı.

 

“Öyleyse başlıyorum. Üç!”

 

Satou ve sıska adam hemen geriye doğru sıçradı.

 

“İki!”

 

Satou iki elinde de portakal büyüklüğünde bir alev topu oluşturdu ve onları sanki sirkte gösteri yapıyormuşçasına atıp tutmaya başladı.

 

Sıska adam bu aşağılama karşısında dişlerini sıktı. O da bir büyü okumaya başladı.

 

“Ey buz elementi sesime kulak ver. Düşmanımı öldürmek için gücün lazım. Buz dikeni!”

 

Sıska adamın hemen önünde buzdan bir diken oluştu. O sırada da hakem konuştu.

 

“Bir! Başla!”

 

Sıska adam buz dikenini fırlattı. Çok hızlı bir şekilde Satou’ya doğru gidiyordu.

 

Ancak Satou hiç telaş yapmadı. Aksine sinsice sırıtarak ellerinde ki ateş toplarından birini attı. Ateş topu son sürrat buz dikenine doğru fırladı.

 

Hızla birbirlerine yaklaştı topla diken. Herkes ateş topunun yok olmasını beklerken hiç beklenmeyen bir şey oldu. Buz dikeni tamamen yok oldu!

 

Sıska adam afallamış bir şekilde Satou’ya bakıyordu. Tüm gücüyle atmıştı o buz dikenini gücünü iyi biliyordu. Ancak Satou hiç bir şey yokmuşçasına yok etmiş idi.

 

Satou, sıska adamın afallamış halinden faydalanarak diğer ateş topunu da fırlattı ve direkt adamın göğsüne çarptı.

 

Adam son sürat arenanın duvarına çarptı.

 

Boom!

 

Seyirciler şaşırmış bir şekilde tozdan gözükmeyen adama doğru döndüler. Sıska adam çarptığı duvardan ayağı kalktı. Ancak ayağa kalkmasıyla birlikte diz çöküp kan kusması bir oldu. Bir kez daha kan kustuktan sonra sıska adam pes ettiğini söyledi.

Hakem biraz şaşırmış gibi görünüyordu. Ancak pek ifade etmemeye çalışarak sonucu bildirdi.

 

“Kazanan yüz yirmi dokuz numara!”

 

Herkes Satou’yu alkışlamaya başladı. Satou ise sırıtarak arena çıkışına doğru yürüdü. Arenadan çıktıktan sonra yukarı doğru çıkan merdivenden biraz çıkıp izleyici bölümüne girdi ve Roselia’nın yanındaki boş yere doğru yürümeye başladı. Tam o sırada arkadan bir ses duydu.

 

“Harikaydın adamım!”

 

Satou, bu sesin kaynağının Rance olduğunu bildiğinden iç geçirdi ancak sonrasında gülümseyerek Rance’a doğru döndü.

 

“Eh basit bir manayı hissetmede olan bir büyücüydü. O kadar da büyütmeye gerek yok.”

 

Satou’nun kolay bir şeymiş gibi söylemesi Rance’yi şaşırtmadı. Satou orta kademe bilge alemini yenmiş birisiydi. Başlangıç kademe manayı hissetmede olan birisi nasıl onu zorlayabilirdi ki?

 

O sırada Roselia onları gördü ve seslendi.

 

“Buraya gelsenize!”

 

Satou da hadi gel işareti yaptı. Sonrasında Satou, Roselia’nın yanına Rance’da Satou’nun yanına oturdu ve muhabbet etmeye başladılar.

 

 

Günün sonunda Satou, bir kaç kez daha turnuvaya çıktı. Hepsinde ezici bir galibiyet ile kazandı. Bu nedenle oradaki herkesin saygısını kazandı. Herkes Satou’nun öne çıkan yıldızlardan birisi olduğunu düşünüyordu. Bu yıldızlar dört kişiydi ve aralarında Hana isimli kız ile geçen ki Alexander’da vardı. Satou ise tüm bu parlayan yıldızların arasında en çok parlayan beşinci yıldız olmuş idi. Satou’nun dışında Roselia da bir kaç kere maça çıktı ve herkesi yenmeyi başardı.

 

 

Turnuvanın beşinci günü;

 

Satou, Yuzuru ve Roselia ile birlikte tuhaf bir ifadeyle turnuvanın olduğu Çatlakkemik arenasına doğru ilerliyordu.

 

Doğru okudunuz. Yuzuru ile birlikte.

 

Yuzuru, Satou’ya bir aydan uzun süredir hiç bir şey yapmadıkları için şikayetçiydi. Bu yüzden Yuzuru da gelip parlak gözlerle izlemek istediğini söyleyince Satou kıramadı.

 

Şu an bir yanında kadını diğer yanındaysa ilgi gösterdiği birisi olan Satou ne hissetmesi gerektiğini bilemiyordu.

 

Bugün çeyrek finaller başlıyordu. Satou rahatlıkla çeyrek finallere girmiş idi. Onu zorlayabilecek hiç kimse çıkmamıştı karşısına. Roselia ise zar zor çeyrek finallere girebilmişti.

 

Satou düşünüyordu. Eğer karşısına Alexander çıkarsa onu öldürmeli miydi? Yoksa sadece yenmeli miydi? Eskiden olsa umursamazca öldürürdü. Ancak şu an karşısındakinin sadece bir kişi değil bir krallık olduğunu düşünerek hareket ediyordu.

 

“Hey Satou iyi misin?”

 

Satou, Yuzuru’nun sesiyle kendine geldi.

 

“Ha? İyiyim iyiyim. Sadece bir şeyler düşünüyordum da. Bugün finaller başlayacak.”

 

Satou kısa bir duraksamanın ardından Roselia’ya bakarak konuşmaya devam etti.

 

“Roselia. Finallerde çekilsen olmaz mı?”

 

Bu Satou’nun kim bilir kaçıncı kez söyleyişiydi. Bugün içinden bir his kötü bir şeyler olacağını söylüyordu. Bu yüzden kaç defa Roselia’yı ikna etmeye çalışsa da bu saf kız her zamanki tavrının aksine inatçılıkla reddetti.

 

“Hayır. Bence boşuna endişeleniyorsun Satou. Öldürmek, sakatlamak yasak olan bir turnuva da en kötü ne olabilir ki?”

 

Roselia böyle dese de Satou farklı düşünüyordu. Eğer Roselia’dan nefret eden birisi finallere kaldıysa kuralları çiğnemek pahasına saldırabilirdi. Gerçi Satou ondan nefret eden birisinin olduğunu düşünmese de yine de kıskanan bir kaç insan illaki vardır diye düşünüyordu.

 

Satou iç geçirse de başka bir şey söylemedi. Bu kız bir şeye inat ederse illaki dediğini yapacağını anlamıştı. Bu yüzden tek tesellisi en kötü seneryo da izleyici kısmından fırlayıp kurtarabileceğiydi.

 

“Hmph.”

 

Yuzuru garip bir şekilde homurdandı. Kıskanmış gibiydi.

 

Bunu gören Satou garipçe gülümsedi. İşi zordu. Tek kızla olmak yeterince zorken onun ilgilenmesi gereken iki kız arkadaşı vardı. Gerçi biri ile daha tam kız arkadaşlığı bırak arkadaşlık bile kuramamış olsa da.

 

Konuşmalar devam eder iken Satou, Roselia ve Yuzuru sonunda Çatlakkemik arenasına vardılar. İzleyici bölümüne geçtiler ve oturup, muhabbet etmeye başladılar.

 

 

Aradan bir süre geçti. Bu süre boyunca Roselia ile Yuzuru o kadar hızlı birbirleriyle kaynaştılar ki Satou’nun şaşkın şaşkın bakakalmasına neden oldu.

 

O sırada hakem konuştu. Bu seferki hakem ilk hakemin aksine salınık, uzun gümüş saçlara ve içinde adeta durgun bir deniz varmışçasına durgun mavi gözleriyle ile harika bir yüzü, kıvrımlı vücut hatlarıyla insanı kendisini arzulayabileceğini ancak asla dokunamayacağını hissettiren bir vücudu olan bir hakemdi.


“Yüz numara ve rakibi on altı numara lütfen sahneye geliniz!”

 

Kadın hakem soğuk bir ses tonuyla konuşsa da çoğu insan onun sesinden mest olmuştu. Satou ise bu duruma tepkisiz kaldı. Zihinsel olarak güçlenmişti. Artık bu tip şeyler onu fazla etkilemiyordu. Tabii kadının güzelliğinden etkilenmediğini söylese yalan olurdu. Ancak Satou’nun asıl ilgisini çeken şey gücüydü. Bu kadın sıradan bir Ustaya yakın bir güce sahipti. Bu yüzden merakla yanındaki Roselia’ya sordu.

“Bu hakem baya güçlü biri gibi görünüyor. Kim bu kadın?”

Roselia açıkladı.

 

“Bu kadın önceki S sınıfların lideriydi. Dahilerin Arasındaki Canavar Güzel olarak biliniyormuş o zamanlar. Buradan mezun olduktan sonrada okuldan ayrılmak yerine öğretmen olmayı seçmiş duyduğuma göre. Gücü hakkında pek bir bilgim olmasa da tek bildiğim şu an ki gücüyle tek rakibinin müdire olduğu.”

 

Müdire lafı geçince Satou şaşırdı. O kadından hiç bir aura hissetmemişti. Kendisi kendinden en az bir alem üstündekinin gücünü hissedebilirdi. Bu durum onu şaşırtsa da daha fazla düşünmeye üşendi.

 

İlk sahneye çıkan kızıl kirpi gibi dikenli bir saç stiline sahip, ela gözlü ve gayet yakışıklı bir yüze sahip, ancak yakışıklı yüzünün aksine yoğun savaşlardan çıktığını belli eden çeşitli yara izleriyle dolu, kaslı vücudu onu gerçek bir savaşçı gibi gösteriyordu. Bu yarı çıplak dolaşan genç adamın adı bilinmiyordu. Akademi ismini gizlemişti bu adamın. Ancak bu yarı çıplak genç adam kendine Rubrum Mortem diyordu.

 

YN: Rubrum Mortem antik dilde Kızıl Ölüm demek.

 

Aynı zamanda bu adam parlayan yıldızlardan birisiydi. Bu yüzden Satou maçı ilgiyle izlemeye başladı.

 

Rubrum Mortem’in karşısında ise şu zamanda beş yıldız dışında en çok bilinen isimlerden birisi olan Jackal Akito adlı nekromansi büyücüsüydü.

 

Satou daha önce savaşan bir nekromensır görmediğinden ilgiyle savaşın başlamasını bekliyordu. Bu Akito her savaşını bir lanet büyüsü kullanarak geçmişti. Sadece bir kere nekromansi büyüsü yapmış ancak onda da şansına Satou görememiş idi.

 

İki tarafta soğukça birbirine bakıyordu. Hakem iki tarafa da baktı ve konuştu.

 

“Kuralları biliyorsunuz. O yüzden söylemeye gerek duymuyorum. Bir'de başlıyorsunuz. Üç!”

 

Akito adında ki büyücü bir tür büyü sözleri söylemeye başladı.

 

“Ey yüce karanlık duy sesimi! Seni çağırıyorum iskelet savaşçı!"

 

Ortada siyah bir portal açıldı. Portalın açıldığını göründe Akito hemen seslendi.

 

“Buraya gel!”

 

İçeriden gacırdayan kemik sesleri sesleri gelmeye başladı.

 

İzleyicilerin büyük çoğunluğu içlerinde bir ürperti hissetti. Bunu daha önce bir kere daha görmelerine rağmen ürpermeden edemiyorlardı. Satou’nun yanındaki kızların bile içi ürperdi.

 

Satou ise hiç bir şey hissetmemişti. Aklında büyü sözleri dolanıyordu. Neden kendisinin kullandığı büyü sözleri ile bu nekromensırın sözleri farklıydı?

 

Bunu düşünürken içeriye yavaşça bir iskelet geldi. Bu iskeletin her yanı pürüzlüydü. Sanki bir mezardan kazılıp çıkartılmış gibiydi. Bir elinde kılıç diğer elinde ise bir kalkan vardı.

 

Satou o an küçük bir aydınlanma yaşadı. Zihnindeki bilgiler sayesinde şu an gördüğü iskelet ile çağırdığı iskelet arasındaki farkı rahatlıkla anlayabiliyordu. Bu adamın kullandığı büyü rastgele bir iskelet çağırmayı sağlıyordu. Kendisinin ki ise yine rastgele ancak iskeletlerin elitlerinden çağırmasını sağlıyordu.

 

Elitler terimi genelde ölü çağıranların kullandığı namevtler arasında kullanılıyordu. Elit bir namevt kendi cinsindeki normal bir namevtten bir kaç kat daha güçlüydü. Ancak elit bir namevt çağırmak aşırı zordu. Sadece bir kaç şanslı ölü çağıran elit namevt çağırmayı bir ihtimal başarırlarsa onlarda anında tekrar aynı namevt çağırabilmeni sağlayan bir büyü olan [Namevt Bağı] isimli büyüyü kullanarak kendilerine bağlıyorlardı.

 

Satou’nun ise kullandığı büyü sözleri farklılığından dolayı çağırdığı her iskelet elit çıkacaktı. Bunu fark eden Satou’nun yüzünde bir sırıtış belirdi.


“İki!”

 

Hakem seslendiği sırada Akito çoktan bir büyü daha yapmaya başlamıştı. O sırada Mortem de antik dilde bir kaç söz mırıldanıyordu.

 

"Alevler yükselsin ve vücudumu sarsın. [Alev Zırhı] Alevler elime toplansın ve öfkemle şekle girsin. [Alev Kılıcı]"

Mortem’in etrafını birden alevler sarmaya başladı. Bu sarış biçimi sanki bir zırh oluşturuyormuş gibiydi. Sonrasında ise Mortem’in elindeki kısa kılıçta alev almaya başladı. Bu şekilde sanki çağırılmış bir alev ifriti gibi duruyordu. Kanasusamış ve dehşet verici!


"Hmm, yoksa bu?"


Arenadaki alevleri fark eden yaşlı bir adam eliyle sakalını sıvazlarken şaşkınca bu sözleri sarf etti.


"Evet, demek sen de fark ettin. Bu Antik Nihil dili olmalı. Hani şu büyünün gücünü arttıran gizemli dil."


Yaşlı adamın dediklerine kulak misafiri olan yanındaki elder onun şüphelerini doğruladı.


"Gerçekten de bu yaşında böyle bir dili öğrenmiş olması..."


Yaşlı adamlar konuştuğu sırada Satou gördüğü tekniğe hayran kalmış bir şekilde bakıyordu. Bu tekniğin mana hareketlenmesini elinden geldiğince aklında tutmaya çalışsa da bunu ilk denemesindekine nazaran sadece küçük bir kısmını anlayabilmişti. Tabii Satou bunu henüz farkında olmasa da bunun nedeni Ejdertanrı’nın çekirdeğiyle tam olarak birleşmemesiydi.

 

O sırada hakemin sesi duyuldu.

 

“Bir! Başlayın!”

 

Akito’nun etrafında birden fazla dikene benzer şekle sokulmuş karanlık elementinden oluşan biçimlendirilmiş mana vardı. Başla dendiği an ise hızla dikenleri Mortem’in üzerine yolladı.

 

Mortem sadece bir bakış attı üzerine gelen dikenlere. Ardından hızla Akito’ya doğru koşmaya başladı. Koşması ne aşırı hızlıydı ne de yavaş.

 

Dikenler ona doğru geldiğinde hızla Mortem yana doğru kaydı ve ilk dikenden kurtuldu. İkinci dikense tam tepesinden geliyordu. Onu atlatamazdı. Bu yüzden kılıcını dikene karşı savurdu.

 

Swish!

 

Diken ortadan ikiye bölündü! Mortem ise önemsiz bir şeymişçesine bir yandan dikenleri atlatmaya devam etti. Son bir diken kaldığında ise herkesin ağzını açık bırakan bir hareket yaptı. Dikeni elleriyle tuttu!

 

Mortem sırıtır bir halde konuştu.

 

“Beğenmedim. Para istemem. Ancak bunu iade ediyorum!”


Dikeni tek eliyle hızla iskelete fırlattı. Akito o sırada daha kapsamlı bir büyü hazırlıyordu. Bu nedenle tepki vermekte gecikti ve iskeleti delip geçti kara diken!

 

Son sürrat gelen dikeni görünce Akito korkudan büyüyü kesmek zorunda kaldı ve hızla yana kaydı.

 

BOOM!

 

Diken zemini deldi. Eğer o diken Akito’ya çarpsaydı. Akito çoktan ölmüştü. Bunu görünce Akito korktu.

 

“P-pes ediyorum.”

 

Hakem duygusuzca sonucu beyan etti.

 

“Kazanan Rubrum Mortem!”

 

Kazanan ilan edildiğini duyunca Mortem büyülerini sürdürmeyi bıraktı ve sanki bir eziğe bakıyormuşçasına iğrenmeyle büyücüye baktı.

 

İzleyiciler heyecanla tezahürat etmeye başladı.

 

“Rebrum Mortem!”

 

 

Satou ilgiyle herkesin ilgi noktası olmuş olan Mortem’e baktı. Bu adamla savaşırsa bir kaç şey öğrenebileceğini hissediyordu. Bu nedenle ileride Mortem ile karşılaşmayı ummaya başladı.

 

O sırada tesadüf müdür bilinmez Mortem, tüm seyircilerin arasından Satou’ya baktı.

 

Gözlerinde savaşma isteği vardı. Satou bunu görünce sırıttı ve kafasını onaylar şekilde salladı.

 

Mortem de sırıttı.

 

 

Mortem sonrasında oradan ayrıldı ve hakem sıradaki maçı duyurdu.

 

“Yüz on bir numara ve rakibi otuz bir numara lütfen sahaya gelin!”

 

Satou, yüz on bir numarasını duyunca hemen Roselia’ya baktı. Bu numara onun numarasıydı.

 

Rakibi ise Alexander’dı!

 

Satou endişeli bir şekilde konuştu.

 

“Roselia dikkatli ol. Bu Alexander’ın tekniği bir garip. Kaybedecek gibi olduğun an pes et.”

 

Roselia şirin bir şekilde kafasıyla onayladı ve hızla izleyici bölümünden aşağıya indi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr