28. Bölüm - Korku [Düzenlendi]

avatar
2039 21

Ejdertanrı Efsanesi - 28. Bölüm - Korku [Düzenlendi]


Satou, Yuzuru, Rance ve kölesi müzayededen çıktılar. Ancak müzayededen çıkanlar ister istemez göz ucuyla Satou'ya bakıyorlardı. Herkesin aklında derin bir iz bırakmıştı o korkutucu aura. Bu müzayede de bulunan çoğu insan hayatını hep ölüm ile yaşam arasında geçirmiş kimselerdi. Ancak hiçbiri Satou’nun aurası kadar korkutucu bir aura bulamamıştı.

 

Ancak bu Satou’nun umrunda bile değildi. Satou, bu tip olaylarda Black klanında küçüklüğünden beri gördüğü eğitimler sağolsun sakin kalabilme özelliğine sahipti.

 

Satou rahatlıkla yürürken aklına bir problem geldi. Bunu nasıl unutabildi ki?

 

“Rance.”

 

Rance ise bugünkü kazancından gayet memnundu. Satou’dan korkan alıcılar, Rance bir fiyat söylediğinde hiçbir şekilde arttırma cüreti gösteremiyorlardı. Satou’nun ona seslendiğini görünce yanıtladı hemen.

 

“Bir şey mi oldu Satou?”

 

Satou bir an nasıl demesi gerektiğine karar veremedi. Ancak konuştu direkt.

 

“Köle aldık da… Nerede kalacak bunlar?”

 

Rance, Satou’nun dediğini duyunca kahkaha attı.

 

“Dert ettiğin şeye bak. Akademinin, hizmetçiler ve köleler için ayırdığı bir yer var. Ancak sen kölenle yanlız kalmak istersen onun içinde akademideki yetkililerden izin alarak kendi evine çıkabilirsin.”

 

Rance’ın her zamanki gibi yaptığı küçük imayı göz ardı etti.

 

Satou içinden kendine sövdü. Daha katıldığı akademi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bunları araştırmayı aklına not etti.

 

Yuzuru ise yeni ‘sahibi’ hakkında pek bir bilgisi olmadığından dolayı akademiye mensup olması onu biraz şaşırttı.

 

Bir akademiye sadece yetenekliler ve yeterli nüfusa sahip kimseler katılabilirdi. Bu nüfuslu insanların geneli de böyle yeraltı işlerine bulaşmazlardı. Hatta yeraltındaki işlere mensub insanları küçümserlerdi. Yuzuru’nun hafif bir şaşkınlık yaşamasının nedeni buydu.

 

Ancak bu sadece hafif bir şaşkınlıktı. Tekrar o soğuk ifadesini sürdürmeye devam etti.

 

 

Satou, Roselia’ya daha önce buradan istediği zaman ayrılabilme hakkı olup olmadığı hakkında soru sormuştu. Cevabı ise iyi ki S sınıf olarak kalmışım. Diye düşünmesine neden oldu.

 

“Normal şartlar altında belirli bir görev almadıkça bir yere gitmen kesinlikle yasak. Ancak bu kuralda aynı diğer kurallar gibi S sınıflar için farklı işliyor. Akademi S sınıflara gelişimleri için gerekli malzemeler karşılıyor. Onun dışında yaptıkları hemen hemen her şeye göz umuyorlar. Ancak S sınıfların bile ders günlerinde derse girmeleri zorunludur”

 

Satou, Yuzuru, Rance ve kölesi yavaşça çıkışa doğru yürüyordu. Rance’dan öğrendiği kadarıyla buranın birden fazla çıkışı vardı. Rance ise Satou’yu en rahat akademiye çıkan çıkışa götürüyordu.

 

Satou, Rance ile arada konuşsa da Yuzuru ile neredeyse hiç konuşmadı. Bunun nedeni Yuzuru’yla konuşmak istememesinden değil, aksine ne kadar konuşmaya çalışsa da hep soğuk bir tepki almasındandı. Bu yüzdende Satou artık konuşmaya çalışmaktan vazgeçti. En azından şimdilik. Onun yerine kafasının orada süs eşyası gibi yatan Lucina ile sohbet etti.

 

 

Satou, Yuzuru, Rance ve kölesi dışarı çıktıktan sonra kendilerini akademinin surlarının hemen yakınındaki eski bir hanın içinde buldular. Sessizce handan dışarı ayrıldılar. Ardından iki taraf birbirleriyle ayrıldı.

 

 

Satou, Katliam Ormanına doğru yürürken zihin bölgesinde uyumaktan başka hiçbir işe yaramayan kurtları çağırdı. [Dolunay Kurtları]’nın birden Satou’nun yanında belirdiğini gören Yuzuru korkudan çığlık attı. Satou ilk başta şaşırsa da sonradan sırıttı.

 

‘Sanırım normal birisi için [Dolunay Kurtları] korkutucu.’

 

Satou, Yuzuru’nun şaşkınlıkla karışık korkusunu umursamadan Lucina’ya da orjinal formuna dönmesini istedi. Satou’nun kafasında genelde hiçbir işe yaramayan Lucina sonunda en azından özgürce koşturup, hareket edebileceğine sevindiğinden büyürken uzun bir şekilde uludu.

 

O sırada Yuzuru hem şaşırmış hem de dehşete düşmüş bir şekilde Satou’ya bakıyordu.

 

Yuzuru bu dünyada en çok dışlanan tür olan, bir yarı-insandı. Yarı-insanların diğer insanların aksine bir dantianı yoktu. Yarı-insanların aynı canavarların ki gibi çekirdekleri vardı. Bu nedenle insan oldukları kadar canavarların güçlerini de kullanabiliyorlardı. Bunlara hayvani içgüdülerde dahildi. Yuzuru şu anki kurt sürüsünden korkutucu derecede tehlike hissediyordu. Köle mührü olmasa korkudan çoktan kaçmıştı.

 

Satou, hızla Lucina’nın sırtına atladı. Sonra da nazikçe kafasını okşadı. Lucina’nın ise o anda hoşuna gittiğinden dolayı sırıtışa benzer bir ifade vardı. O sırada Yuzuru’nun kurtlardan korktuğunu fark etti Satou. Satou Yuzuru’nun bu korkmuş halini görünce kahkaha atmadan edemedi.

 

“Hahaha. Orada ne duruyorsun? Çabuk arkama atla da yola çıkalım.”

 

Yuzuru hala şok içinde olsa da Satou’nun dediğini yaptı. Lucina, yabancı birinin ona binmesinden dolayı rahatsız olsa da bir şey söylemedi. Satou, Yuzuru ve Lucina’nın sıradışı macerası bu şekilde başlamış idi.

 

 

Satou, Yuzuru ve Lucina ara vererek, Katliam Ormanına yaklaşık beş gün içinde vardılar. Bu günlerde Yuzuru, Satou’ya karşı daha ılımlı yaklaşmaya başlamıştı. Bunun nedeni ise Yuzuru’ya istediği zaman istediğini yapabileceği halde Satou, Yuzuru’yu hiçbir şey yapmak için zorlamamış, aksine normalde bir kölenin yapması gereken işleri Satou halletmiş idi. Bu nedenle soğuk tavrını korusa da eskisinden daha fazla Satou’yla konuşuyordu.

 

Satou ise tüm bu boş vakitte elinden geldiğince Rias’ın gösterdiği teknikleri kavramaya çalışıyordu. Bu beş günün sonucunda en basit olan tekniği [Ateş Topu]’nu tamamen kontrol sahibi olabilmişti. Ancak Satou teknikleri kavramaya çalışırken bir şeyi fark etti. Normalde kullanılan sıradan bir tekniği ejder manası ile kullandığı vakit normalinden 2 katından daha fazla güce sahip oluyordu. Satou, o kitapta yazanların hepsine tam olarak inanmıyordu. Ancak bu gücü fark ettikten sonra inancı baya yükseldi ve tüm elementleri kullanabilme hayali kurmaya başladı. Bu sıralarda sonunda Katliam Ormanına varmışlardı. Burası aynı Satou’nun ilk geldiği vakit gibi oldukça ıssız ve ürperticiydi.

 

Yuzuru, Satou’ya sordu.

 

“Buraya ne için geldik Satou?”

(Kölesi var be adıyla hitap etmesinde sorun yok mu? Vay be adam gibi adam köşemizde bu hafta Satou)
YN: Satou, o tip şeyleri dert eden birisi değil. Zaten öyle olsa bunu demesi üzerine 'Efendim diyeceksin!' şeklinde azarlardı. Kız açısındansa olay biraz farklı. Kimseye boyun eğmeyen bir yapısı var kızın. Bu nedenle de kimseye efendim demiyor. Detaylar sonraki bölümde.

 

Yuzuru’nun bunu sormasını bekliyordu. Kim onca yolu bir orman için giderdi ki? Ancak Satou tereddütte idi. Karşısındakinin istemediği sürece ne yaparlarsa yapsınlar bu sırrı tutacağını bilmesine rağmen gene de emin olamıyordu. Bu tereddütlü hali Yuzuru’nun gözünden kaçmadı.

 

“Söylemek istemiyorsan söylemene gerek yok. Ne de olsa sen ne istersen onu yapmak zorundayım. Bu nedenle bana açıklama yapmak zorunda değilsin.”

 

Satou, Yuzuru böyle dedikten sonra tereddüdü bırakıp herşeyi anlattı. Ancak tabii ki Ejdertanrı ile ilgili hiçbir şey anlatmadı. Sadece garip bir taş bulduğunu bu sayede yarı-ejderha benzeri bir şeye dönüştüğünü ve güçlenmesi için yarı-insanlar gibi çekirdek emmesi gerektiğini anlattı.

 

Satou anlattıktan sonra Yuzuru’nun yüzünü şaşkınlık kapladı.

 

“Böyle bir şey mümkün değil!”

 

Yuzuru, Satou’nun dediğine inanamadı. Bunun üzerine Satou gülümseyerek sırtındaki iki siyah kanadı ortaya çıkarttı. Bu kanatlar sırtının içinde gömülü duruyorlardı. İstediği vakit çıkarıp istediği vakit tekrar sırtının içine sokabilirdi.

 

Satou kanatları ile birlikte normalden daha fazla ürpertici ama bir o kadarda muhteşem görünüyordu. Kanatlardan çıkan kibirli ejder aurası yüzünden Yuzuru ister istemez, Satou’ya boyun eğme dürtüsü hissetmeye başladı. Bu istemdışı olan bir şeydi. Bu durum zayıf bir türün üstün bir türe boyun eğmesi gibiydi.

 

Satou, Yuzuru’nun bu halini görünce kanatlarını geri çekti. Her ne kadar Yuzuru’ya boyun eğdirmek istese de onu soyuyla etkileyerek değil kalbini çalarak yapacaktı. Satou bilmese de karşı cinsle konuşurken soyu sayesinde ister istemez zaten karşı cinsi etkileyebiliyordu. Tabii Satou bunu çok sonraları öğrenecekti.

 

“Şimdi anladın mı?”

 

Yuzuru sadece kafa salladı. Şaşkındı. Hemde aşırı şaşkın. Nasıl bir şey sıradan bir insanın bu derece bir mutasyona uğramasına sebep verebilirdi ki?

 

Yuzuru bir süre sonra sakinleşti. Satou bu sürede hiçbir şey yapmadı. Sadece bu soğuk kadını şaşırtmanın gururunu yaşıyordu.

 

Yuzuru’nun sakinleştiğini görünce konuştu.

 

"Şaşırman bittiğine göre artık gidebiliriz."

 

Yuzuru bir şey söylemedi. Ancak kafasıyla onayladı. Aklında ise bambaşka düşünceler vardı.

 

'Bu adam tam bir canavar!'

 

Yuzuru açıkça Satou'dan korkmuş idi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr